ÖZET
Irak halkları arasında önemli bir konuma sahip olan Türkmen topluluğunun nüfusu kayıtlarda
kasıtlı olarak az gösterilmektedir. Ayrıca, Türkmen topluluğu özellikle Saddam sonrası Irak’ın
siyasi denkleminin dışında tutulmuş, can ve mal güvenlikleri sağlanamamaktadır.
Bu çalışmada, Türkmen topluluğunun tüm örgüt ve sivil toplum kuruluşlarını bir araya
getirilerek öncelikli hedef ve stratejileri üzerinde bir konsensus sağlanması için Ulusal Türkmen
Kurultayının yapılması ile ilgili önerilerde bulunulmaktadır.
Anahtar kelimeler: Irak Türkmen Topluluğu, Irak Türkmen Kurultayı, Irak Türkmen hedef ve
stratejileri,
ABSTRACT
Turkmen Community which holds an important position in the Iraqi people has purposely
shown less than the actual population in the records. In addition, particularly after Saddam,
Turkmen Community was excluded from the political equation and their life and property
safety had not been provided.
In this study, in order to reach consensus, we suggest to organise a National Turkmen Congress
to unite all Turkmen organisations together and take decisions on the priority target and
strategies.
Key words : Irak Turkmen Community, Irak Turkmen Strategies, Irak Turkmen Congress,
Target of Turkmen Congress.
GİRİŞ
Irak’ta yeni bir dönemin başlayacağının habercisi olarak; bu yılın başlarında
sansasyonel bir şekilde dünya kamuoyuna duyurulan ABD’nin Irak’tan çekilmesi, bu duyuru ile
eşzamanda Irak yönetimi ile diğer gruplar arasında yaşanan kriz sonucunda Al-Irakiye
milletvekillerinin Irak Meclisindeki üyeliklerini askıya almaları, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Al-
Haşemi’nin hakkında çıkartılan tutuklama kararı akabinde ERBİL’e sığınması, Irak’ın geleceği
ile ilgili önerilen yeni senaryolar ve Kuzey Irak Bölgesel Kürt yönetiminin etkinliğinin Irak
yönetimi üzerindeki etkisinin daha da artması gibi olayların bir biri ardından gelmesi hiçte
tesadüfi değildir.
Aslında ABD’nin Irak’tan koşulsuz ve tamamen çekildiğini söyleyemeyiz. Halen
Bağdat’ta 1500’den fazla görevlinin çalıştığı Vatikan ülkesi genişliğinde ve dünyanın en geniş
büyükelçiliğine sahip olan ABD’nin, mali sebeplerden dolayı bir güç indirimine girdiği çeşitli
düşünce ve araştırma merkezleri tarafından ileri sürülmektedir.1
Irak’ta cereyan eden bu olup bitenlerin karşısında Irak’ın önemli bir parçası olan ve halen
kendilerini iyi bir şekilde hissettiremeyen Türkmenler, bu defa da bu gelişmelere seyirci
kalmamalıdırlar. Bu gün Türkmenler iki ana sorunla karşı karşıyadırlar. Birincisi Irak’ta
süregelen siyasi denklemin dışında tutulmaları, diğeri ise özellikle işgal sonrası Türkmenlerin
can ve mal güvenliğinin azami derecede tehlike arz etmesidir.
Kısa adı ORSAM olan ve Ankara’da yerleşik düşünce kuruluşunun, 2011 yılının
ortalarında “Türkmenlerin Hedefi Var mı?” adı altında düzenlediği panelin başlığına yöneltilen
eleştiriler karşısında, aynı konu ile ilgili olarak düzenlenen ikinci panelin üst başlığı
“Türkmenlerin Hedefi Ne Olmalı ?” şeklinde değiştirilmiş ve gerçekten hem doğru hem anlamlı
bir seçim yapılmıştır. Türkmenlerin bir hedefleri olmasa idi çeşitli dönemlerde maruz kalınan
sıkıntılar, göçe zorlanmalar, tutuklanmalar, işkenceye tabii tutulmalar, katliamlar ve şehitlerimiz
nasıl izah edilebilir? Kanımca sorgulanan konu Türkmenlerin hedefi değil, aralarında söylem
birliğinin olup olmadığı hususudur. Neticede her iki toplantıda katılımcılar arasında Türkmenler
üzerinde uygulanan baskılar ve sorunları ile ilgili fikir birliği sağlanmasına karşın, Türkmen
siyasi mücadele stratejileri ve ideoloji gibi meselelerde farklı yaklaşımlar ileri sürülmüştür. Yani
burada varılan sonuç Türkmenler arasında söylem birliğinin var olmamasıdır ve her iki üst
başlığın da amaç itibariyle doğruluğu ortaya çıkmıştır.
Bu itibarla söylem birliğinin temini ve Türkmenlerin yaşamsal stratejilerinin tayin
edilmesi amacıyla; Türkmen toplumu zaman kaybetmeden ve daha önceki yazılarımda da ifade
ettiğim üzere, Irak içinde ve dışında faaliyet gösteren siyasi parti, Sivil Toplum Örgütleri
temsilcileri ve kanaat önderlerinin katılımı ile 3. Türkmen Kurultayı benzeri bir Türkmen Ulusal
Kongresinin yapılması uygun olacaktır.2 Her ne kadar kuruluş amacından kısmen uzaklaşmış
olsa da ITC, bu kurultayın organizasyonu ile ilgili öncülük yapma imkanına sahiptir.
Bu çalışmada Türkmen meselesi ile ilgili tarihsel olaylar irdelenerek ve tespit edilen
sonuçlar doğrultusunda Türkmen toplumunun ideolojik, politik, sosyo-kültürel ve ekonomik
stratejileri hakkında sorgulamalara yanıtlar aranmış ve önerilerde bulunulmaktadır. Bu da;
1 http://www.msnbc.msn.com, Erişim Tarihi: 14 Nisan 2006.
http://www.salim.mesopot.com, Erişim Tarihi: 15 Ocak 2010.
2 Cüneyt Mengü, “ Irak Oyunu İyi Okunamadı.”, http://www.türkmeneli.com, Erişim Tarihi: 20 Ocak 2011.
—Ulusal Türkmen Meclisinin Kurulması,
—Hedef-Lider, Türkmenlerin Hedefi Ne Olmalı?
—İdeolojik-Politik ve Güvenlik Meselesi,
—Nüfus Meselesi,
—Öncelikli Diğer Stratejiler
Olmak üzere beş ana başlıkta toplanmıştır.
1. ULUSAL TÜRKMEN MECLİSİNİN KURULMASI
İster Irak içinde veya dışında faaliyet gösteren tüm parti, dernek, STK temsilcileri ayrıca
Türkmen şahsiyet ve kanaat önderlerinin Bağdat veya uygun görülecek başka bir şehirde
organize edilecek Ulusal Kurultayda (Kongre) bir araya gelmelerinin sağlanması ve bunun için
parti temsilcilerinden oluşan bir hazırlık komisyonunun acilen kurulması gerekmektedir.
Bu kongrede;
- Ulusal Türkmen Meclis Tüzüğü Tasarısı hazırlanarak üzerinde mutabakata varılması,3
- Ulusal Türkmen Meclisinin kurulması,
- Türkmenlerin bu günü ve geleceği ile ilgili birinci hedef ve stratejileri konularında yol
haritası üzerinde konsensüsün sağlanması,
- Türkmen İstişare Kurulunun seçilmesi,
- Türkmenleri her türlü mahfilde temsil edecek akredite heyeti istişare kurulu tarafından
seçilmesi veya atanması
uygun olacaktır.
2. HEDEF –LİDER
Hedef, ister bireysel (mikro) ister toplumsal (makro) açıdan bakıldığında varılmak
istenilen gaye veya maksat olarak ifade edilebilir. Konumuz makro yönden incelendiğine göre,
bireyleri birbirine bağlayan ortak düşünce ve yaşam felsefesi olarak tanımlanabilir. Bunun
içindir ki hedefi olmayan toplum erimeye mahkûmdur.
Bir toplumun benimsediği mega birincil hedefine, mutlaka toplumsal yönden etkisi olan
ikincil hedefler hizmet eder. Gaye, varlığın korunması ve daha iyi koşullarda yaşamını devam
ettirmesidir. Meseleye sosyolojik açıdan bakıldığında ilkel (durağan) toplumun hedefi mevcut
durumunu olduğu gibi korumak; dinamik toplumun ise mevcut durumunu değiştirmek ve
değişim sağlamaktır.
Bazen toplum fertlerinin akıllarında saklı olan hedef veya ideallerin gerçekleşmesi
yolundaki girişimler birbirinden farklılıklar arz etmektedir. Bir toplumun hedefi öncelikle sahip
olduğu güçle orantılı olmalıdır. İkinci olarak hedefin gerçekleştirilmesi amacıyla karşılaşılacak
risk oranının analizidir. Ahmet Davutoğlu’nun “Stratejik Derinlik” adlı eserinde4; toplumun
sahip olduğu gücün sabit veriler ile potansiyel verilerin toplamı olarak ifade edilmektedir.
Sabit veriler tarih, coğrafya, nüfus, gelenek ve sosyo-kültür; potansiyel veriler ise toplumun
ekonomik varlığı, sahip olduğu enformasyon teknolojisi, ulusal ve uluslararası temsil yeteneği,
3 Meclis tüzüğünün nihai şekli ile ilgili olarak ITC Milletvekili Hasan Özmen, İnsan Hakları Derneği Başkanı Şhet
Jerjis, Adalet Partisi Başkanı Enver Bayraktar ve Türkmeneli Partisi Riyaz Başkanı Sarıkahya isimli arkadaşlar
tarafından proje halinde hazırlanan tasarılar da dikkate alınmalıdır.
4 Ahmet Davutoğlu, Stratejik Derinlik, Küre Yayınları, 2009, İstanbul, s.95.
ulusal ve uluslararası medya üzerindeki hakimiyeti, uluslar arası ilişkileri, inanç, fedakarlık,
direnç ve direniş kapasitesi gibi verilerden oluşmaktadır.
Risk meselesine gelince, kanımca toplumun var olan gücünün sorumluluk hissi, basiretli
ve ufuk genişliği yönünde doğru şekilde kullanılması önem arz etmektedir.
Tarih sayfalarına bakıldığında devletlerin ve toplulukların hedeflerini gerçekleştirmek
veya sorunların çözümlendirilmesi için çoğu zaman kaba kuvvete başvurulduğu, ancak
medyatik siyasi ve mali gücü yüksek kapasiteye sahip olanlar, amaçlarını çeşitli siyasi oyunlarla
sağlamıştır. Bunun en bariz örneği ise Musevi topluluğu ve İsrail’dir. Geçmiş ve yakın tarih,
basiret kullanılan veya kullanılmayan durumlarda toplumu mutluluğa veya felakete götüren
örneklerle doludur ve bu olaylardan alınacak çok dersler vardır. İşte bu aşamada toplum
liderlerinin veya yönetici kadrolarının toplum yaşamını onurlu bir şekilde idare etmesinin önemi
ve günümüzde Türkmen toplumunun tüm kesimleri tarafından kabul edilir bir liderin gerekli
olduğu anlaşılmaktadır.
2.1. TÜRKMEN LİDERİ
1980 Irak – İran Savaşının başlamasıyla Türkmenler, siyasi ve sosyal tarihlerinin en zor
günleri ile karşı karşıya kalmışlardır. 1990 İkinci Körfez Savaşından sonra bir Türkmen liderinin
ortaya çıkmasına ihtiyaç duyuldu ancak liderlik konusunda bir kavram kargaşası yaşandı.
Acizlikten, söylem birliği yokluğundan veya diğer sebeplerden dolayı her parti veya Sivil
Toplum Kuruluşu Başkanları kendilerini lider olarak görmeye başladı.
Bilindiği gibi bir parti başkanı veya STK örgütü başkanı olmak, bir organizasyon
gereğidir ve bazen de lider olabilmek için bir aşamadır, ancak bu keyfiyet ile liderlik
karıştırılmamalıdır. Türkmen toplumunun içinde bulunduğu durum doğrultusunda üzerinde
ittifak edilmiş bir lider zaruridir ve böyle bir seçimin şu anda mümkün olmaması halinde bu
görevin geçici olarak Türkmen Akreditasyon Kuruluna verilmesi uygun olacaktır.
Yine liderlik ile ilgili olarak; zaman zaman perde arkası liderliğine soyunan, başkalarının
sırtından ucuz kahramanlık yapan, kişisel menfaat peşinde olan ve kaçak güreş yapanlara dikkat
edilmeli ve mani olunmalıdır. Türkmen Lideri olarak; dürüst, idealist, imanlı, inançlı,
mefkûresine sadık, yukarıda izah edildiği üzere Türkmenlerin gücünü ve risklerini iyi bir şekilde
etüt edebilecek yeteneğe sahip birisi bu şanlı ve onurlu hizmete talip olmalıdır.
2.2. TÜRKMENLERİN BİRİNCİL HEDEFİ NE OLMALI?
Türkmenlerin Irak’taki siyasi denklemin içinde 4. taraf olarak yer alabilmeleri için
mutlaka 3. büyük etnik unsur olarak Irak Anayasasında yer almaları gerekmektedir. İkincisi ise
Türkmeneli bölgesinin kalkınması için Irak bütçesinin %6’sının Türkmeneli bölgesinin imar ve
kalkınması için Türkmenlere tahsis edilmeli ve bu bütçenin Irak’ın ilgili makamlarının
denetiminde olmalıdır. Bu iki hedefin gerçekleştirilmesi için Türkmen Meclisi tarafından
kurulacak Türkmen Akredite Konseyinin harekete geçmesi ve ister Irak içinde veya dışında
Türkmen dostları ve Sivil Toplum Kuruluşları ister Irak içinde ister dışında destek yollarını
aramalıdır.
3. TÜRKMENLERİN İDEOLOJİK VE GÜVENLİK MESELESİ
Türkmen siyasetçi ve yazarların büyük bir bölümü, geçmişten günümüze kadar üniter bir
Irak’ın bölünmez toprak bütünlüğünü, siyasi mücadelede barışçı yolu seçtiklerini ve kaba
kuvveti reddettikleri görüşünü savunmuşlar ve halen de savunmaktadırlar.
Bu görüşe karşı olmamakla birlikte tarihi nedenlerden dolayı ve işgal sonrasındaki şartlar
incelendiğinde bazı düzeltmelerin yapılmasının yararlı olduğunu görmekteyim. Türkmenlerin
siyasi mücadelede barışçı yolu seçmesi ile ilgili olarak; Türkmenlerin önüne birkaç alternatif
sunulmadığı gibi, 450 yılı aşkın bir süredir devam eden klasik Türkmen aşiret sisteminin
tasfiyesi etkili olmuştur. Şöyle ki; 1127–1508 yılları arasında Türkmen aşiretleri, özellikle
Irak’ın kuzeyinde emirlikler kurmuşlardır.5 Ancak Osmanlı idaresi, 1402 Ankara Meydan
Muharebesindeki yenilgi neticesinde aldığı derslerin başında, emirlik veya devlet kurma eğilimi
olan aşiretlerin çözülmesine6, böyle bir eğilimi olmayanların ise devlete asker gönderme ve
vergi ödemek şartı ile aşiret sisteminin devamına müsaade edilmiştir. Böylece dağılan aşiretler
farklı isimler altında devam etmişse de klasik bir yapıya sahip Türkmen Aşiret sistemi tarih
sahnesinden silinmiştir. Genelde Türk aşiretlerinin diğer uluslardan farklı, kendine özgü yasaları
ve özellikleri vardır. Ünlü Türkolog Roux7 Türkmen aşiretleriyle ilgili olarak önderleri
tartışılmaz bir otoriteye sahip, fertlerinde yüksek onur, verilen söze sadık kalmak, ırkçılıktan
uzak oluş, gözü peklik, üste kesin itaat, askeri anlayış, bilim ve sanat sevgisi, din alanında
bitmek tükenmek bilmeyen bir merak, hoşgörü ve tasavvuf merakı bulunduğundan bahsetmiştir.
Bu özelliklerin diğer ulus aşiretlerinden ayırt edici yönü ve farklılıkları ünlü Iraklı sosyolog Ali
Wardi’nin eserlerinde açıkça görülmektedir.8 Türkmen aşiretlerinin o dönemlerdeki durumu,
özellikle Akkoyunlu ve Karakoyunlu dönemlerinde cereyan eden tarihi olaylar incelendiğinde bu
konu daha net bir şekilde anlaşılacaktır. Bu tasfiye süreci, Osmanlı İdaresinde yürürlülükte olan
Nizami Alem gereği aşiretler üzerinde, özellikle Kanuni’nin 1534 tarihinde Irak’ın Osmanlı
topraklarına katılması ile Türkmen Aşiretlerinin klasik yapısı sona ermiştir.9 Bunun sonucu
olarak günümüzde Irak’taki Türkmen Aşiretleri, o dönemdeki aşiret yapısına ve özelliklerine
tamamen sahip olmadığı söylenebilir.10 Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesi ile İngilizlerin
hâkimiyeti altına giren Irak’ta, düzenin sağlanması ve böl yönet politikası gereği, ayakta kalan
aşiretlerin güçlendirilmesi için İngilizler tarafından özel kanunlar çıkarılmıştır. Irak kurulduğu
1922 tarihinden 1958 yılına kadar biri köy diğeri şehir olmak üzere iki sistem ile yönetilmiştir.11
Bundan da öncelikle Kürt ve Arap aşiretleri yararlanmış, bu gün Kuzey Irak’ta halen
meşruiyetlerini aşiret yapısına dayalı sosyo-kültürel özelliklerinden alan öncüler, en iyi organize
olmuş aşiretler ittifakının liderleridirler. Irak gibi gelişmekte olan toplumlarda güçlü örgütsel
organizasyonlar aşiret yapısına alternatiftir ancak son zamanlarda Türkmen aşiretlerinin
örgütlenmesiyle ilgili yeniden yapılandırma çalışmalarının yararlı olacağı kanısındayım.12
Irak’ın toprak bütünlüğü meselesine gelince, bu gün kanımca Türkmenler dışında bu
prensibi savunan hemen hemen kimse kalmamıştır. Diyale, Selahattin ve Ambar vilayetleri bile
5 Avukat Habib Hürmüzlü ve Prof. Dr. Ekrem Pamukçu, Irak’ta Türkmen Boy ve Oymakları, Global Strateji
Enstitüsü, TIKV Ankara, 2003, s. 18.
6 Jean Paul Roux, Türklerin Tarihi, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2010, s. 39.
7 Roux, a.g.e, s. 25.
8 Ali Wardi, A Study in Society of Iraq, Bağdat, 1998, s. 94.
9 Prof. Dr. Ahmet Akgündüz ve Doç. Dr. Sait Öztürk, Bilinmeyen Osmanlı, Osmanlı Araştırmaları Vakfı, İstanbul,
1999, s. 137.
10 Prof. Dr. Suphi Saatçi, Irak’ta Türkmen Kabile ve Aşiretleri, Kerkük Vakfı Fuzuli Yayınevi, İstanbul, 2010, s.
9. ve Erşad Hürmüzlü, Irakta Türkmen Gerçeği, Kerkük Vakfı Yayınları, No:16, İstanbul, 2006, s. 141.
11 Hanna Batatu, The Old Social Classes and Revolutionary Movements of Iraq, Beyrut, 1990, s. 110.
12 Feyzullah Sarıkahya ve İbrahim Avcı, “ Irak’ta Yaşayan Türkmen Aşiretleri Gerçeği ”,
http://www.turkmentribune.com, Erişim Tarihi: 10.03.2012.
federasyon talebinde bulunmaktadırlar. Bundan yaklaşık 13 yıl önce değerli ağabeyimiz Acar
Okan bir yazısında, Türkmenlerin sadık vatandaşlığının kıymetinin ne Irak diktatörlerince ne de
demokrasiyi savunan Iraklı gruplar tarafından takdir edilmediğini ifade etmiştir.13
Her ne kadar Irak’ın ve Ortadoğu’daki tüm ülkelerin üniter yapısı ve toprak bütünlüğü,
halkları için hem önemli hem de her alanda güç arz ediyorsa da, BOP’un ve Arap Baharının
nihai hedefi ise ister federatif ister daha farklı yönden bu ülkelerin bölünmesidir. Açıkça
söylemek gerekirse dünya hızlı bir değişimle karşı karşıyadır. Bu itibarla, her şeyden önce
Irak’ın demografik yapısına göre Türkmenlerin Irak anayasasında 3. asıl etnik unsur olarak yer
alması ve Türkmenlerin geleceği ile ilgili olarak birincil hedeflerin tespit edilmesi
gerekmektedir. Halen yürürlükteki sıkıntılı Irak Anayasası’nın 125. maddesi başta olmak üzere,
ilgili diğer maddelerden de yararlanılarak tarafımdan hazırlanan taslağın ana hatları aşağıdaki
gibidir:
- Türkmeneli bölgesinin tamamı için legal özerklik,
- Kerkük için ise legal özerklik dahilinde özel statü,
- Kerkük sınırının yeniden çizilmesi
- Kerkük’te otoritenin üç etnik yapı arasında eşit bir şekilde dağıtılması ve bu hususta
Irak Meclisi’nin almış olduğu kararın yürürlüğe girmesi,
- Yine Kerkük ile ilgili BM temsilcilerinin yapmış oldukları çalışmaların
değerlendirilmesi
konuları üzerinde, yapılacak olan Kurultay’da, detaylı bir şekilde çalışmaların yapılması gerekli
olacaktır.14
Şu ana kadar Türkmenlerin savunduğu; Irak’ın sadık vatandaşları olmak, mezhep ve
bölge farklılıklarını reddetmek, diğer Iraklı gruplarla iyi ilişkiler içinde olmak ve sorunların
devlet eliyle barışçıl yollarla çözümlenmesi, diğer herhangi bir Irak vatandaşının da savunması
gereken düşünceler değil midir?
Diğer taraftan 5. kısımda görüleceği gibi ana dilde eğitim, Türkmen kadını ve Türkmen
çiftçilerin önemi öncelikli ideolojik stratejilerin içinde yer almalıdır.
Türkmenlerin güvenlik meselesine gelince, Türkmenler yaşam sürecinin devletin teminatı
altında olduğuna inanmaktadırlar. Bu da yine geçen yüzyılların alışa gelmiş yaşam sürecinin
sonucu olarak süregelen, izlenen aynı ideolojinin devamıdır. Her ne kadar Iraklı Türkmenler,
Irak’ta her zaman istikrar ve barış ortamının sağlanmasından yana olmalarına rağmen, diğer
bölgelerde etnik veya mezhep temelli sosyo-kültürel özelliklerden oluşan aşiret yapılarına dayalı
milis kuvvetlerin alternatif güçler olarak ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Türkmenler dışında
Kuzeyde Kürtler tamamen, diğer bölgelerde ise Şii ve Sünni Araplar kısmen güvenlik sorunlarını
hemen hemen çözmüşlerdir. ABD’nin Irak’ı işgalinin ardından, Kerkük şehri başta olmak üzere
tüm şehirlerde Türkmenlerin can ve mal güvenliği hayati sorun olmaya başlamıştır.
Son üç yıl içerisinde hayli artış gösteren suikastlar, fidye karşılığı kaçırmalar durumu
çok vahim hale getirmiştir. Meselenin başka yönlere çekilmek istendiği, bu durum karşısında bir
yandan merkezi hükümetin aciz içinde olduğu ve diğer yandan Kerkük’teki güvenlik güçlerinin
yetersizliği düşündürücüdür. Önümüzdeki günlerde düzenlenmesi kararlaştırılan Kurultayda
13 Acar Okan, Irak Türkmen Gençliğine Mektuplar, Kerkük Vakfı Yayınları, Yayın: 13, İstanbul, 2005, s. 71.
14 Türkmenlerin geleceği ile ilgili olarak şu ana kadar temin edebildiğim önerilerden biri ağabeyimiz Sn. Nefi
Demirci’ye bir diğeri Sn. Hasan Özmen‘e, ve Sn. Celil Bayraktar’a ait bu çalışmaların ve varsa diğer çalışmaların
dikkate alınmasının gerekli olduğunu vurgulamak isterim.
katılımcıların bu sorun ile ilgili çözüm arayışında olmaları zorunluluk arz etmektedir. Ebette
sunulacak bir dizi öneriler yanında, bizim önerimiz Türkmenlerin Irak hükümetinin onayı ile bir
güvenlik gücü kurabilme imkânının araştırılmasıdır. Yoksa Türkmenlerin can güvenliği özel
güvenlik şirketleri aracılığı ile mi sağlanmalıdır? Bunların hiçbirisi gerçekleşmediği takdirde
Kerkük’te mevcut Irak silahlı güçlerinin yanı sıra tüm milis güçlerin çekilmesini ve yerine geçici
bir dönem için güvenliğin sağlanması açısından uluslar arası güçlerin yardımcı olması talep
edilmelidir.15
4. NÜFUS MESELESİ
Türkmenlerin nüfus meselesine gelince, 1957 nüfus sayımı dışında, Irak’ta sağlıklı bir
sayım yapılmadığı için Türkmenlerin sayısı hakkında çeşitli iddialar ve tahminlerde
bulunulmaktadır. Kimine göre Türkmenlerin Irak’ın toplam nüfusunun %10 una, kimine göre
%6, hatta bazılarına göre ki, insaf ve vicdana sığmadığı gibi maksatlı bir şekilde, %1oranında
olduğu ileri sürülmektedirler.
Türkmenlerin sayısı hakkında iki önemli hususun altını çizmekte yarar vardır. İlki Lozan
görüşmelerinin ardından bir İngiliz politikası ve stratejisi gereği, Türkmenlerin Irak’ta sayılarının
düşük ve önemsiz bir azınlık olarak sürekli gösterilmeye çalışılmıştır. İkincisi ise, Türkmenlerin
meşru haklarının elde edilmesinde nüfus meselesi sorun olmamalı ve ayrıca nüfus oranına da
bağlanmamalıdır.16 Türkmen nüfusu meselesine tarihsel yönden özetle bakıldığında Lozan
müzakereleri sırasında Lord Curzon bölgedeki halkın kültürel seviyesini bahane ederek İsmet
Paşa tarafından önerilen referandumun yapılmasına karşı çıkmıştır. Saddam döneminde ise 11
Mart 1970 Beyannamesi kapsamında Kerkük‘ün geleceği ile ilgili aynı yıl tekrarlanan
referandum konusuna, bu defa hem Saddam hem de baba Barzani karşı çıkmışlardır. Her iki
referandum zamanında yapılmış olsa idi, Kerkük Türkmen şehri olarak tescil edilecekti. Ancak
2003 yılından sonra meydana gelen illegal nüfus kaydırmalarının ardından Kerkük’ün geleceği
ile ilgili referandumun yapılması ne kadar gerçekçi olacaktır.
İngilizlerin direktifleri sonucunda, yine Türkmenlerin önemsiz bir azınlık olduklarını
vurgulamak amacıyla, 22 Ocak 1932 tarihinde Cemiyeti Akvam tarafından Deklarasyon
mahiyetinde hazırlanan rapor olduğu gibi Irak Millet Meclisi tarafından onaylanmış ve 30 Mayıs
1932 tarihinde yayınlanmıştır. Deklarasyonun 9.maddesinde Türkmen bölgeleri yalnız Kerkük
ve Kıfri olarak sınırlandırmış ve bu iki bölgede çoğunluğu Türkmenlerin oluşturduğuna işaret
edilmesine rağmen, Arapça yanında Türkçe ve Kürtçe resmi dil olarak kabul edilmiştir. Diğer
taraftan Kürtlerle ilgili olarak aynı deklarasyonda Musul, Süleymaniye, Erbil ve Kerkük de dahil
edilerek Kürtçenin resmi dil olarak kullanılmasını garanti eder ifadesi kullanılmıştır. Yani çifte
standart!
Yukarıda görüldüğü gibi Türkmenlerin nüfusunu düşük göstermek amacıyla, Türkmeneli
bölgesi, bir şehir bir ilçe olarak yalnız iki noktada sınırlandırılmış, diğer bölgeler, örneğin;
Telafer, Musul’daki köyler, Erbil, Altınköprü, Bayat köyleri vs. Deklarasyon içine dahil
edilmemiştir. Diğer önemli bir husus ise; birinde lisan kullanılmasına işaret ediliyor, diğerinde
ise lisan kullanılmasının garanti altına alınmasını vurguluyor.
1947 sayımının orijinal bir nüshası elimde bulunmaktadır. Söz konusu sayımda her ne
kadar milliyet hanesi yer almamasına rağmen, Kerkük ile ilgili bölümdeki dağılım ve mahalle
isimleri, Kerkük şehrinin katkısız bir Türkmen şehri olduğunu açıkça göstermektedir. 1957 nüfus
15 Samer Abdüllatif ve Yasin El Zübeydi, “İthaflı Bölgeler Sorunu”, Kerbela Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi,
2. sene, 1. sayi, 2010.
16 Erşad Hürmüzlü, Türkmenler ve Irak, Kerkük Vakfı Yayınları, Yayın: 6, İstanbul, 2003, s. 95.
sayımı esas alındığında, Türkmen nüfusunun Irak’ın toplam nüfusunun %9’nun üstünde olduğu
görülmektedir17.
Yıl 1992, INC Irak Muhaliflerince ERBİL’in Selahattin kasabasında yapılan
toplantılarının bitiminde, organların kurulması için Irak’ın etnik ve mezhepsel yönden Irak
nüfusunun dağılımı tartışma konusu olmuştur. Türkmen temsilcileri nüfuslarının % 10 olduğunu
iddia ve talep ederken, Iraklı diğer gruplarca kabul edilen % 6 oranı esas alınarak 9 kişiden
oluşan INC’nin yürütme meclisinde Türkmenleri temsilen 1 kişi yer almıştır.18 Daha sonraki Irak
muhaliflerince düzenlenen tüm toplantılarda aynı oran alınmıştır. 1999 yılının sonlarında ABD
tarafından yayınlanan bir raporda Irak’taki nüfus dağılımı içinde Türkmenler % 1 olarak
gösterilmiştir. Bu iddia ile ilgili INC’nin 1999 Eylül ayında New York’ta yapılan toplantısında
bu raporun yanlışlığı ile ilgili olarak tarafımca kaleme alınan “Türkmenlerin Nüfus Meselesi ve
ABD Raporu Üzerine Eleştiriler” başlığı altında El-Hayat gazetesinde yayınlanan yazım; o
zaman Irak Dosyası sorumlusu ve bugün ABD’nin Ankara Büyükelçisi olan Francis
Ricciardone’ye sunulduğunda bu raporun gözden geçirileceği cevabı alınmıştır.19 Türkmenlerin
bu toplantıda başkanlık divanı üyeliğine alınmaları KDP vetosuna takılmıştır. Ancak INC’nin
meclis başkanlığı görevi Türkmenlere tevdi edilmiştir.20 2002 yılının sonlarında Irak
muhalefetinin Londra Toplantısında 65 kişiden oluşturulan koordinasyon konseyinin yine aynı
oran dikkate alınarak 5 üyesi Türkmen temsilcileri olmuştur. 21
Bu % 6 oranının Saddam sonrası Irak’ta unsurlar arasındaki paylaşım kapsamında aynen devam
etmemesinin başlıca nedenleri arasında, daha önceki yazılarımda belirtildiği gibi 1 Mart
Tezkeresi’nin sonucu ve ABD Başkanı Bush’un temsilcisi Zalmay Khalilzad’ın cevapsız kalan
önerisi etkili olmuştur. Bu gün Türkmenler Irak’taki paylaşım sisteminde en az % 6 oranında bir
pay almalıdır.
5. DİĞER STRATEJİLER
5.1. Dil - Coğrafya
Türkmeneli bölgeleri bir demografik baskı altındadır. Türkmeneli bölgelerinin konumu,
durumu ve yerleşim dağılımı Türkmen meclisinin öncelikli konuları arasında yer almalıdır.
Türkmenler, Türkmeneli bölgesinin coğrafyasına sahip çıkmalıdır, dil ise coğrafyanın şah
damarıdır. Dilini koruyabilen toplumların ebediyen yok edilemediğini görüyoruz. Bir toplum
için ana dilin yanında ikinci hatta üçüncü dili öğrenmek ise zenginliktir, ancak ana dilini
bilmeyen her şeyini kaybetmeye mahkumdur. Türkmen Meclisi hem dil, hem de coğrafya
konularında aşırı hassasiyet göstermelidir. Bu siyasi mücadele ve davanın mevcudiyeti dil ve
coğrafya birliği ile mümkündür.
5.2. Telafer –Tuzhurmatu
Bu iki önemli ilçenin vilayet olabilme kriterlerine haiz olmalarına rağmen, şu ana kadar
vilayet olamamalarının sorgulanması gerekmez mi? Türkmen Meclisi, gerekli projeksiyonların
hazırlanması çalışmalarını acilen başlatmalı ve bu iki ilçenin vilayet olmasının yalnız
Türkmenler için değil Irak’ın geleceği açısından önemli olduğu Irak halkına anlatılmalıdır.
18 Bu kurulda Türkmenleri Dr. Muzaffer Arslan temsil etmiştir.
19 Arapça yayınlanan bu yazı 500’den fazla katılımcıya dağıtılmış ve bizzat Bahattin Türkmen ve Yaşar İmamoğlu tarafından Francis Ricciardone’ye sunulmuştur.
20 Türkmenleri temsilen bu görevi emekli kurmay albay Aziz Kadir üstlenmiştir.
21 Bu konseyde Türkmenleri Sanan Ağa, Cüneyt Mengü, Abbas Beyati ve Feryat Tuzlu temsil etmişlerdir.
5.3. Türkmen Kadını
Türkmen toplumunda öteden beri kadınların saygın bir yeri vardır. Kadın aile ve toplum
arasında çok hassas bir köprü görevini yerine getirdiğine göre, ekonomik ve sosyal sistemin
işleyişine sağlayacağı katkının da, kabul edilmesi gerektiği bir gerçektir. Gelişmekte olan
toplumların sosyo-ekonomik yönden geri kalmasının nedenleri arasında, kadınlara karşı
sergilenen ihmal ve göz ardı edilmelerinin etkisi büyüktür.
Türkmen Meclisi, Türkmen kadının ulvi annelik görevinin yanı sıra, özellikle eğitim ve
öğretim alanında eşit fırsatlara sahip olmasını ve toplum hayatının her alanında aktif bir şekilde
yer almalarını teşvik etmelidir.
5.4. Çiftçilerin Yeri ve Önemi
Geçimini toprağı ekerek sağlayan çiftçi, toplumun bel kemiğidir. Çiftçiler ister
kendilerine ait topraklarda, ister ise başkalarına ait topraklarda olsun, her iki durumda da
üretkendir. Aynı zamanda toprağa olan bağlılığından ötürü coğrafyaya da sahip çıkmaktadır.
Türkmen toprakları, içinde yaşadığımız coğrafyanın özellikleri nedeniyle tarıma elverişlidir.
Böylece çiftçiliğin ve tarım faaliyetlerinin, Türkmeneli ve Irak ekonomisindeki yeri ve önemi
büyüktür. Bir toplum, çiftçilere ve tarım topraklarına nasıl davranılması gerektiğini, ne tür
iyileştirme ve politikalar güderse daha fayda sağlanacağını bilmesi durumunda, ilerleme ve
gelişme yolunda ileri adımlar atmış olacaktır. Bu nedenle Türkmen Meclisi çiftçilerin
ihtiyaçlarını karşılama yolunda ulusal veya uluslararası kalkınma ajansları nezdinde devreye
girmeli ve gerekli desteği sağlama yollarını aramalıdır.
5.5. Eğitim
Eğitim, bireylerin düşünme kabiliyetlerini ve yaratıcılık kapasitelerini arttıran en önemli
faktördür. Bilindiği gibi eğitim amaçla başlar, öğretme-öğrenme çalışmaları ile devam eder ve
değerlendirme ile son bulur. Sürece bu yönden bakıldığında, amaç ve öğrenmenin sağlam esaslar
üzerinde kurulması gerektiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Türkmeneli bölgelerinde eğitim
sistemi; sadece belli konularda öğrencilere bilgi yüklemek değil, bilgi, beceri ve değer sistemi
ile kendisine güveni tam, toprağa, insanlara ve çevreye saygılı ve yüce ideallere sahip olacak
şekilde düzenlenmelidir. Eğitim ile ilgili geniş çaplı bir kadronun hazırlanması ve proje bazında
yapılmasının gerekli olduğu görülmektedir. Bu konu ile ilgili ulusal ve uluslararası kalkınma
ajansları ve BM’ın Eğitim kurumlarından destek alınabilir.
5.6. Türkmenlerin Irak’ta Etnik ve Dini Mezheplere Bakışı
Türkmenler, Irak devletinin kurulduğu tarihten itibaren Irak’ta yaşayan tüm topluluklara
saygılı olmuş ve bir topluluğun diğeri üzerinde hâkimiyet kurmasını sürekli reddetmişlerdir.
Türkmenler Irak devletinin bekası ve gelişmesi için devamlı çaba göstermişlerdir. Türkmenler
mezhepsel olarak Sünni ve Şii mezheplerinden oluşmakta ve kesinlikle aralarında herhangi bir
ayrışma olmadığı gibi, Araplar arasındaki farklılığa da eşit gözle bakmaktadırlar. Arap milleti
ile uzun yıllar aynı coğrafyada yaşayan Türkmenler inanç ve düşünce mücadele birliği içinde
olduğu Arap kültür ve edebiyatını paylaştığı kadar, Türk kültürünü de benimsemiştir. Bu
paylaşım her iki toplumun kültür değerlerine zenginlik katmış ve tüm Arap Dünyası ile halen bir
köprü görevi de yapmaktadır.
Türkmenler, Irak’taki Kürt halkına herhangi bir kin ve nefret beslemediği gibi
kazanımlarına da karşı çıkmamış ve Kürt halkı ile de herhangi bir sorunu da olmamıştır. Ancak
Kürt Yöneticilerinden Türkmenlerin de meşru haklarına riayet etmeleri gerekmektedir.
Türkmenler aynı hassasiyeti Kıldo Aşurilerine de göstermektedir.
5.7. Ekonomik Durum
Türkmen toplumu, Irak devletinin kurulduğu günden bu yana Irak’ın gelişmesi ve
kalkınmasıyla ilgili olarak ekonomik durum başta olmak üzere diğer alanlarda da vatandaşlık
görevinin bilincinde olmuş ve yasa dışı hareketlerin dışında kalmıştır.
Bilindiği gibi dünyanın her hangi bir ülkesinde yürürlükte olan sistemlerde insanlar; din,
mezhep, renk ve milliyetlerine bakılmaksızın eşit haklara sahiptirler ve iktisadi alanlarda faaliyet
göstermeleri için devletin teminatı altında özgürdürler. Ancak Türkmenler Saddam rejimi
döneminde ve özellikle (1980–2003) yılları arasında dünyada benzerine rastlanmayan bir
baskıya tabii tutuldular.
Saddam rejimi döneminde Irak’ın petrole dayalı ekonomisi, özellikle 1972 Dünya petrol
krizinden itibaren, üretimi ve ihracatından elde edilen astronomik gelirinin büyük bölümünü harp
sanayine kullanmıştır. 1980’lerde 60 milyon doları aşan GSMH’si 1990’dan sonra 10 milyona
düşmüştür. İlki 1980 yılında başlatılan Iran savaşı, diğeri ise 1990 Kuveyt’in işgali sonucu
gerçekleşen bu iki savaşın, tüm Iraklılar için yarattığı büyük sıkıntılara ek olarak Türkmenler
üzerinde ne insafa, ne adalete, ne de insanlık kavramına sığmayan uygulamalara bu rejim
tarafından geçilmiştir. Bunlar;
* Bir Türkmen’nin diğer bir Türkmen’e gayrı menkul satış yasağı,
* Bir Türkmen’nin kendi adına iş yeri açma yasağı,
* Bir Türkmen’nin ağır vasıta satın alım yasağı,
* Bunların dışında diğer ekonomik faaliyetler ise, emniyet ve muhaberatın iznine tabii
tutulmuştur.
Türkmen Meclisi, eski rejim tarafından uygulanan bu insafsız politika sonucu zarar gören
Türkmenlerin zararlarının tazmin edilmesi için bir çalışma başlatmalıdır.
Diğer taraftan 1991 yılında BM kontrolü altındaki Kuzey Irak’ta ihdas edilen 36. paralel
veya güvenli bölgeye, petrol satışlarından % 13’lere varan miktarda bütçe tahsis edilmiştir.
Bilindiği gibi bu oran Saddam sonrası %17’lere yükseltilmiş ve bu da şu anda en kötü ihtimalle
10 Milyar Dolar demektir.22 O dönemde BM tarafından güvenli bölge için tahsis edilen yardım
paketi tüm kesimler için yararlanması gerekirken ancak ITC’nın tesis ettiği ciddi mahiyetteki
kuruluşlar bu yardımlardan yararlanamamış, sadece Türkmeneli Vakfı tarafından destek
görmüştür.
Dünyada bir değişimin devreye girdiği görülmektedir. STK ülkelerin kalkınması için
çeşitli alanlarda projeler üretmektedirler. Bu düşünce paralelinde İstanbul’da yerleşik
22 The Guardian, “The Kurdish Strategy for Iraq: divide and exploit”,
http://www/guardian.co.uk/commentisfree/2011/oct/ 14/kurdish strategy-iraq-kurdistan?ITCMP=SRCH, Erişim Tarihi: 10.03.2012.
Türkmeneli İş Adamları Derneği tarafından yıllar önce hazırlanan ve çeşitli nedenlerden dolayı
sonuç alınamayan ekonomik projenin ana hatları, yine Türkmen Meclisinin takdirlerine
sunulacaktır.
Saddam sonrası Türkmeneli Bölgesi ve özellikle Kerkük’te işsizlik ve hizmet eksikliği
göze çarpmakta ve ne yazık ki bu durum hala devam etmektedir. Her ne kadar bu durum, rejim
değişikliğinden sonra Irak’ın bazı bölgeleri için geçerliyse de, ancak bazı bölgeler için farklılık
arz etmektedir. Bu bölge ile diğer Irak vilayetleri arasında ekonomik ve yatırımlar açısından
büyük farklar görülmektedir.
Tarihi ve aynı zamanda milli bir servet olan Kerkük Kalesi, Saddam döneminde
hunharca bir yıkıma maruz kalmıştır. İnsanlık ayıbı olan bu olay Saddam döneminin en
onarılması güç olan tahriplerinin başında gelmektedir.
Türkmeneli Bölgesi’ndeki Türkmenler; gitgide geri kalmışlığa, fakirlik ve sefalete
sürüklenmektedir. Bölgeyi yatırımlarla kalkındırmak ve insanlarını sağlıklı yaşam seviyesine
kavuşturmak, öncelikli stratejilerimiz arasında yer almalıdır.
Kerkük’te kalkınmanın teşviki için bunun altyapısını hazırlamak gerekmektedir. Bu da
kaynak temini ile mümkün olabilir. Kaynak temini ise;
- Irak’ta yürürlülükte olan 2006–16 No.lu kanun maddesinin, aynen etkinleştirilmesi,
- Yurt içi ve yurt dışı Bankalar nezdinde kredi imkânlarının araştırılması,
-Irak hükümetinin bütçeden tahsis edeceği %6’lık payın kullanılmasıdır.
100.000 Dolar ile başlayan ve 5.000.000 Dolara varan kredilenme şartları çerçevesinde
kullanılacak kredi miktarları işin hacmine göre değerlendirilecektir.
- Türkmen Meclisi bünyesinde, yapılacak projeler ile ilgili fizibilite çalışmaları, proje hizmetleri
ve tesis teklifleri hizmetlerini verebilecek bir birim oluşturulması gerekir.
– Projelerin kullandırılmasında ipotek sistemi uygulanacak.
- Yapılacak projelerden bazı örnekler:
• Gıda Sanayi: Su arıtma ve dolum tesisleri, ekmek ve pasta fabrikaları, peynir, süt ve
yoğurt mandıraları, entegre et fabrikaları.
• Hizmet Projeleri: Özel okul, kreş ve yurtlar, internet ve bilgisayar servisleri, özel
hastaneler, restoran ve lokantalar.
• Tarım ve Hayvancılık: Fidanlık, seracılık ve çiçekçilik, meyve ve sebze üreticiliği,
besicilik, tavuk ve yumurta çiftlikleri, kültür balıkçılığı.
• Endüstri Alanında: Tıbbi malzemeler üretimi, enerji santralleri, oto sanayi ve
tamirhaneleri, inşaat malzemeleri üretimi,
• İnşaat Alanında: Toplu konutlar, hastane binaları ve işletmesi, alışveriş Merkezleri, otel
ve apart oteller.
Bu projeler yapılış ve çalıştırma aşamalarında, 10.000 kişiye istihdam alanı yaratacaklardır.
Buna ilaveten, tecrübe ve sermaye birikimi yeni yatırımlara yönelerek diğer ülkelerin sanayi ve
yatırım gücünü de bölgeye çekmeye özendirecektir. Türkmen sermayesinin gücü ile bölge,
Irak’ın ekonomik lokomotifi haline gelecektir. Ve sonuçta arzulanan sermaye birikimi ve
nitelikli toplum özlemine erişmiş olacağız.
Sonuç itibariyle Türkmenler ana hedef ve stratejileri üzerinde konsensus ya da diğer bir
ifadeyle söylem birliği sağlamalıdır ve bu daUlusal Türkmen Kurultayı yapılması ile mümkün
olabilir.
KAYNAKÇA
KİTAPLAR:
Akgündüz, Ahmet ve Sait Öztürk: Bilinmeyen Osmanlı, Osmanlı Araştırmaları Vakfı, İstanbul,
1999.
Batatu, Hana: The Old Social Classes and Revolutionary Movements of Iraq, Beyrut, 1990.
Davutoğlu, Ahmet: Stratejik Derinlik, Küre Yayınları, İstanbul, 2009.
De Lamartine, Alphonse: Osmanlı Tarihi, Kapı Yayınları, İstanbul, 2008.
Demirci, Nefi: Musul’un Siyasi Tarihi, IQ Yayınevi, 2011.
Hürmüzlü, Erşad: Türkmenler ve Irak, Kerkük Vakfı Yayınları, Yayın: 6, İstanbul, 2003.
Hürmüzlü, Habib ve Ekrem Pamukçu: Irak’ta Türkmen Boy ve Oymakları, Global Strateji
Enstitüsü, TIKV Ankara, 2003.
Okan, Acar: Irak Türkmen Gençliğine Mektuplar, Kerkük Vakfı Yayınları, Yayın: 13,
İstanbul, 2005.
Roux, Jean Paul:Türklerin Tarihi, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2010.
Saatçi, Suphi: Irak’ta Türkmen Kabile ve Aşiretleri, Kerkük Vakfı Fuzuli Yayınevi, İstanbul,
2010.
Şeyho, Muhammed Emin: Büyük Timur’un Gerçeği, Nur El Beşir Yayınevi, 2011.
Wardi, Ali: A Study in Society of Iraq, Bağdat, 1998.
SÜRELİ YAYIN – MAKALE – TEBLİĞ
Abdüllatif, Samer ve Yasin El Zübeydi, “İthaflı Bölgeler Sorunu”, Kerbela Üniversitesi Hukuk
Fakültesi Dergisi, 2. sene, 1. sayi, 2010.
Celil Bayraktar, “Türkmenler Açısından Irak’ın Siyasi ve İdari Geleceği”, Türkmeneli Gazetesi,
Sayı: 1093, 03.01.2012.
Cüneyt Mengü, “Türkmenlerin Nüfus Meselesi ve ABD Raporu Üzerine Eleştiriler”, El Hayat
Gazetesi, 1999.
ITO, İstanbul, 1996, 2/4.
Hasan Özmen, “Irak Ulusal Konseyine Türkmen Önerileri”, 2012.
İNTERNET KAYNAKLARI
Cüneyt Mengü, “ Irak Oyunu İyi Okunamadı.”, http://www.türkmeneli.com
İbrahim Avcı, “ Irak’ta Yaşayan Türkmen Aşiretleri Gerçeği ”, http://www.turkmentribune.com.
Riyaz Sarıkahya, “Türkmenler Arasında Birlik Sağlanmalıdır.”,
http://www.bizturkmeniz.com/ar/printArticle.asp?id=17552.
http://www.msnbc.msn.com.
http://www.salim.mesopot.com.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder