“Irak çok mu ırak?” ve "Kan revan Kerkük" şiirlerini yazalı çok zaman oldu. Amacım, Irak’ta yaşayan Türkmenlerin acılarını yürekten paylaşmak ve canhıraş haykırışlarını kör ve sağır dünyaya duyurmaktı.
Bu vesileyle birçok Türkmen dost ile tanıştım, oturdum, sohbet ettim. Bunlardan birisi vardı ki, gerçekten başkaydı. Telefonda duyduğum sıcak sesi, babacan tavrı, samimiyeti ve inanmışlığı beni çok etkilemişti. Oysa tanışmak kısmet olmamış, birbirimizi hiç görmemiş ve yüzyüze gelmemiştik. Gerçek dava adamlığı bu olsa gerekti, göz ile görmekten ziyade aslolan gönülden hissetmekti. Arada birbirimizi arar, hal hatır sorar, Kerkük üzerine sevdalarımızı ve umutlarımızı paylaşırdık. Kimi zaman sevinir, kimi zaman karşılıklı duygulanırdık… O benim dostum, üstadım, can ağabeyim, Hasan Amca idi.
Gurbet bu ya, insan sevdiklerinden haber alamıyor… Bir süredir çalıştığım yurtdışından yeni döndüm. Dün tesadüfen girdiğim bir internet sitesinde Hasan Amca’nın ak saçlı, ak bıyıklı resmini gördüm. Ve altında, alışıla gelmiş koca puntolu yazı; “Hasan Saatçi’yi Kaybettik” Dizlerimin bağı çözüldü sanki, olduğum yere çöktüm. Dualar mırıldanan dudaklarla vefa abidesi o yiğidin pak alnından öptüm…
Çok sevdiğim Türk Milliyetçisi büyüğüm, bir hafta önce aramızdan ayrılmış, ebedi âleme göç eylemişti. 1931 yılında Kerkük’te açtığı gözlerini, nice güçlük ve zorluklara direnmiş koca bir çınar endamıyla sevdalandığı anavatan topraklarında yummuştu.
Mekanı cennet olsun!..
Merhuma Allah’tan rahmet diliyor, ailesine ve sevenlerine başsağlığı dileklerimi iletiyorum…
Yolu yolumuz, sevdası sevdamızdır diyorum…
***
Dedim ya, uzun zamandır yoktum!.. Gelir gelmez yaşadığım Türkmenler ile ilgili diğer üzücü olayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Çünkü; ömrü hayatınca haksızlığa haykırmış bir yürek olarak, bu vahim olay karşısında duyarsız ve suskun duramazdım.
Bildiğiniz gibi, Irak Türkmen Cephesi (ITC), Türkmen Milletinin davasını ulusal ve uluslar arası alanlarda savunmak ve milli, siyasi, idari, kültürel haklarına kavuşmalarını sağlamak amacıyla 24 Nisan 1995 yılında kurulmuştur. Partiler üstü bir yapıya sahip bu önemli kurumda, hiçbir etnik ve mezhepsel ayırım yapılmadığı gibi, her türlü siyasi görüşe sahip Türkmen sevdalıları çalışmaktadır.
Ancak, son zamanlarda kurumun bağlı olduğu yapının ve akabinde bilge liderinin değişmesiyle, göz ile görülür menfi eğilimler ve fikri ayırımcılıklar hissedilmektedir. Ne acıdır ki; Türkmen davasına gönül vermiş ve bedel olarak ömrü baharlarını Saddam zindanlarında geçirmiş ülkü sevdalısı Türk Milliyetçileri Cepheden dışlanılmaktadır. Belki iç dinamiklerin etkisi, belki dış unsurların baskısı, bilemiyoruz ama görünen o ki kurumun gücü ve güvenilirliği derinden yıpratılmaktadır. Maalesef Türkiye’de eskisi gibi ana gündemler oluşturan aktif faaliyetler yapılamamakta ve sahip olunan Kerkük Haber Ajansı ve Türkmeneli Televizyon kanalı gibi mevcut güçlü kaynaklar yeterince etkin kullanılamamaktadır. Daha önceden birçok dilde yayın yapan Kerkük İnternet sitesine bile gerekli önem verilmemekte, niteliksiz tasarım ve eskimiş yazılarla sıradan amatör bir portal görüntüsü sergilenmektedir.
Hal böyleyken; safların sıklaştırılması ve çalışmaların çeşitlendirilip yaygınlaştırılması yerine, Türkmen nüfusunun yoğun yaşadığı Suriye ve Almanya gibi önemli ülkelerdeki faal temsilcilikler kapatılmaktadır. Oysa; Almanya’da bizzat ziyaret ettiğim temsilcilik ofisinde, menfaat gözetmeksizin çalışan gönül erlerinin olağanüstü davayı tanıtım gayretlerine ve mekik dokurcasına yaptıkları diplomatik çalışmalarına canlı şahit olmuş, Türkmen Milletinin bu asil ve kadirşinas evlatlarını tanımakla gururlanmıştım.
Temennimiz o ki; Türkiye’de görsel ve yazılı basında çıkan birkaç sipariş röportaj haricinde, artık iç dinamiğini yitirmiş ve en önemlisi dava hissiyatını kaybetmiş bu yapının elzem şekilde derlenip toparlanması ve hedeflediği hizmetler doğrultusunda tekrar Türkmen halkına yol gösteren güçlü bir ışık olmasıdır.
Bizim işimiz fikir, duruş ve eylem üzerinedir, asla kişiler ve olaylarla ilişkimiz olamaz.
Lakin; aziz şehitlerin kanı ve gazilerin hatırası üzerine inşa edilmiş böylesi önemli bir yapının Ülke Temsilcisi, “Türkler Konuşuyor” adı altında; eğer öz toplumunu sayıca azımsar ve mahiyetçe küçümser ise, uyduruk gördüğü Türkmeneli hudutlarını saymaz ve gök mavi bayrağını tanımaz ise, emek vermiş dava büyüklerinin söylemlerini yalana yorar, eylemlerini hatalarla anar ve akademik kariyerlerini aşağılar ise, dik duruş ve bağımsızlık yerine kökten tanımak istediği birilerine yamanmak için çabalar ise, milli değerleri ucuz sembolik siyasi malzeme görüp milliyetçiliği sorun yaratan zihniyet olarak algılar ise,.. bu aymazlığa kimse seyirci kalamaz…
Sormazlar mı adama; peki siz, ordan burdan toplama DeRe unvanınız ve iki kelimeyi bir araya getiremediğiniz kıt Türkçe’niz ile kimin borazanlığını yapıyor ve kime kazan kaldırıyorsunuz?
Sahi siz; ayrık otu düşüncelerle kimin temsilciliğini yapıyor, kime hizmet ediyorsunuz?
Bilin ki; bu kutsal sevda, sizin sıska omuzlarınızla taşınamayacak kadar ağır ve yücedir.
Unutmayın ki; yakındığınız Kamuoyunun Türkmenlere ilgisinin azalmasının sebebi sizlersiniz!..
Çünkü; sizin temsil ettiğiniz davaya değil tek satır yazı veya şiir yazmak, adınızı anmak zuldür.
***
"Oğuzam
Türk menem…
Bayatlardan Türkmenem…
Damarlarındaki asil kan
Aslına çektiğin ırk menem…
Yaprağın asılı dallar
Gövdeni taşıyan kök menem…
Yolunu gözleyen yar
Aşkınla çarpan ürek menem…
Can içre canan bilmişem gavim gardaş, nerdesen!..
. . .
Di gah gel…
Di gel ölem di gel…
Adına gurban olam di gel…
Alnına kanım çalam di gel…
Bayrağım göğün mavi gülü, ay yıldızım sen…
Yurdum Türkmen eli, can özüm sen…
Soyum sopum Türkoğlu, yüzüm sürdüğüm izim sen…
Oy men ölmüşem gavim gardaş, nerdesen…"
** *
Türkmen yurdunu bulut bulut dumanlar sarmış
Seyire seyire soluyor gül yanaklı benizler…
Kökleri çahşamış asırlık çınarların
Kuruyor dal atmış körpe filizler…
Her yan uçurum
Her karış mahşer
Yutuyor diri diri
Yutuyor aydınlığı derin dehlizler…
. . .
Vurulmuş Telafer’in telli turnası
Şah Hasan Hüseyin aşkına
Susuz kalmış Kerbela yürekler yanıyor…
Bedbaht el derilmiş Erbil
Hoyrat dil kırılmış Kerkük
Ay dönmüş şaşkına
Gökte yıldızlar kanıyor…
www.aliyasar.com
Bu vesileyle birçok Türkmen dost ile tanıştım, oturdum, sohbet ettim. Bunlardan birisi vardı ki, gerçekten başkaydı. Telefonda duyduğum sıcak sesi, babacan tavrı, samimiyeti ve inanmışlığı beni çok etkilemişti. Oysa tanışmak kısmet olmamış, birbirimizi hiç görmemiş ve yüzyüze gelmemiştik. Gerçek dava adamlığı bu olsa gerekti, göz ile görmekten ziyade aslolan gönülden hissetmekti. Arada birbirimizi arar, hal hatır sorar, Kerkük üzerine sevdalarımızı ve umutlarımızı paylaşırdık. Kimi zaman sevinir, kimi zaman karşılıklı duygulanırdık… O benim dostum, üstadım, can ağabeyim, Hasan Amca idi.
Gurbet bu ya, insan sevdiklerinden haber alamıyor… Bir süredir çalıştığım yurtdışından yeni döndüm. Dün tesadüfen girdiğim bir internet sitesinde Hasan Amca’nın ak saçlı, ak bıyıklı resmini gördüm. Ve altında, alışıla gelmiş koca puntolu yazı; “Hasan Saatçi’yi Kaybettik” Dizlerimin bağı çözüldü sanki, olduğum yere çöktüm. Dualar mırıldanan dudaklarla vefa abidesi o yiğidin pak alnından öptüm…
Çok sevdiğim Türk Milliyetçisi büyüğüm, bir hafta önce aramızdan ayrılmış, ebedi âleme göç eylemişti. 1931 yılında Kerkük’te açtığı gözlerini, nice güçlük ve zorluklara direnmiş koca bir çınar endamıyla sevdalandığı anavatan topraklarında yummuştu.
Mekanı cennet olsun!..
Merhuma Allah’tan rahmet diliyor, ailesine ve sevenlerine başsağlığı dileklerimi iletiyorum…
Yolu yolumuz, sevdası sevdamızdır diyorum…
***
Dedim ya, uzun zamandır yoktum!.. Gelir gelmez yaşadığım Türkmenler ile ilgili diğer üzücü olayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Çünkü; ömrü hayatınca haksızlığa haykırmış bir yürek olarak, bu vahim olay karşısında duyarsız ve suskun duramazdım.
Bildiğiniz gibi, Irak Türkmen Cephesi (ITC), Türkmen Milletinin davasını ulusal ve uluslar arası alanlarda savunmak ve milli, siyasi, idari, kültürel haklarına kavuşmalarını sağlamak amacıyla 24 Nisan 1995 yılında kurulmuştur. Partiler üstü bir yapıya sahip bu önemli kurumda, hiçbir etnik ve mezhepsel ayırım yapılmadığı gibi, her türlü siyasi görüşe sahip Türkmen sevdalıları çalışmaktadır.
Ancak, son zamanlarda kurumun bağlı olduğu yapının ve akabinde bilge liderinin değişmesiyle, göz ile görülür menfi eğilimler ve fikri ayırımcılıklar hissedilmektedir. Ne acıdır ki; Türkmen davasına gönül vermiş ve bedel olarak ömrü baharlarını Saddam zindanlarında geçirmiş ülkü sevdalısı Türk Milliyetçileri Cepheden dışlanılmaktadır. Belki iç dinamiklerin etkisi, belki dış unsurların baskısı, bilemiyoruz ama görünen o ki kurumun gücü ve güvenilirliği derinden yıpratılmaktadır. Maalesef Türkiye’de eskisi gibi ana gündemler oluşturan aktif faaliyetler yapılamamakta ve sahip olunan Kerkük Haber Ajansı ve Türkmeneli Televizyon kanalı gibi mevcut güçlü kaynaklar yeterince etkin kullanılamamaktadır. Daha önceden birçok dilde yayın yapan Kerkük İnternet sitesine bile gerekli önem verilmemekte, niteliksiz tasarım ve eskimiş yazılarla sıradan amatör bir portal görüntüsü sergilenmektedir.
Hal böyleyken; safların sıklaştırılması ve çalışmaların çeşitlendirilip yaygınlaştırılması yerine, Türkmen nüfusunun yoğun yaşadığı Suriye ve Almanya gibi önemli ülkelerdeki faal temsilcilikler kapatılmaktadır. Oysa; Almanya’da bizzat ziyaret ettiğim temsilcilik ofisinde, menfaat gözetmeksizin çalışan gönül erlerinin olağanüstü davayı tanıtım gayretlerine ve mekik dokurcasına yaptıkları diplomatik çalışmalarına canlı şahit olmuş, Türkmen Milletinin bu asil ve kadirşinas evlatlarını tanımakla gururlanmıştım.
Temennimiz o ki; Türkiye’de görsel ve yazılı basında çıkan birkaç sipariş röportaj haricinde, artık iç dinamiğini yitirmiş ve en önemlisi dava hissiyatını kaybetmiş bu yapının elzem şekilde derlenip toparlanması ve hedeflediği hizmetler doğrultusunda tekrar Türkmen halkına yol gösteren güçlü bir ışık olmasıdır.
Bizim işimiz fikir, duruş ve eylem üzerinedir, asla kişiler ve olaylarla ilişkimiz olamaz.
Lakin; aziz şehitlerin kanı ve gazilerin hatırası üzerine inşa edilmiş böylesi önemli bir yapının Ülke Temsilcisi, “Türkler Konuşuyor” adı altında; eğer öz toplumunu sayıca azımsar ve mahiyetçe küçümser ise, uyduruk gördüğü Türkmeneli hudutlarını saymaz ve gök mavi bayrağını tanımaz ise, emek vermiş dava büyüklerinin söylemlerini yalana yorar, eylemlerini hatalarla anar ve akademik kariyerlerini aşağılar ise, dik duruş ve bağımsızlık yerine kökten tanımak istediği birilerine yamanmak için çabalar ise, milli değerleri ucuz sembolik siyasi malzeme görüp milliyetçiliği sorun yaratan zihniyet olarak algılar ise,.. bu aymazlığa kimse seyirci kalamaz…
Sormazlar mı adama; peki siz, ordan burdan toplama DeRe unvanınız ve iki kelimeyi bir araya getiremediğiniz kıt Türkçe’niz ile kimin borazanlığını yapıyor ve kime kazan kaldırıyorsunuz?
Sahi siz; ayrık otu düşüncelerle kimin temsilciliğini yapıyor, kime hizmet ediyorsunuz?
Bilin ki; bu kutsal sevda, sizin sıska omuzlarınızla taşınamayacak kadar ağır ve yücedir.
Unutmayın ki; yakındığınız Kamuoyunun Türkmenlere ilgisinin azalmasının sebebi sizlersiniz!..
Çünkü; sizin temsil ettiğiniz davaya değil tek satır yazı veya şiir yazmak, adınızı anmak zuldür.
***
"Oğuzam
Türk menem…
Bayatlardan Türkmenem…
Damarlarındaki asil kan
Aslına çektiğin ırk menem…
Yaprağın asılı dallar
Gövdeni taşıyan kök menem…
Yolunu gözleyen yar
Aşkınla çarpan ürek menem…
Can içre canan bilmişem gavim gardaş, nerdesen!..
. . .
Di gah gel…
Di gel ölem di gel…
Adına gurban olam di gel…
Alnına kanım çalam di gel…
Bayrağım göğün mavi gülü, ay yıldızım sen…
Yurdum Türkmen eli, can özüm sen…
Soyum sopum Türkoğlu, yüzüm sürdüğüm izim sen…
Oy men ölmüşem gavim gardaş, nerdesen…"
** *
Türkmen yurdunu bulut bulut dumanlar sarmış
Seyire seyire soluyor gül yanaklı benizler…
Kökleri çahşamış asırlık çınarların
Kuruyor dal atmış körpe filizler…
Her yan uçurum
Her karış mahşer
Yutuyor diri diri
Yutuyor aydınlığı derin dehlizler…
. . .
Vurulmuş Telafer’in telli turnası
Şah Hasan Hüseyin aşkına
Susuz kalmış Kerbela yürekler yanıyor…
Bedbaht el derilmiş Erbil
Hoyrat dil kırılmış Kerkük
Ay dönmüş şaşkına
Gökte yıldızlar kanıyor…
www.aliyasar.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder