22 Mart 2012 Perşembe

Ali Kerküklü "Türkmenlerin Simgesi Kerkük Kalesi"


Bir kentin aidiyeti ve kimliği, o şehrin tarihi mimari eserleri, sosyal ve kültürel yapısıyla da yakından ilgilidir. Kerkük Kalesi, Gök Kümbet’i, Nakışlı Minare ve Camisi, Aziziye Kışlası, 16 gözlü Taşköprü gibi 60′tan fazla Türk eserine Kerkük’ün her noktasında rastlamak mümkün. Kerkük’ün petrol sahası Baba Gürgür’ün ismi bile bu bakımdan çok şey anlatıyor. Diğer taraftan edebiyat ve kültür alanında da Türkmen ağırlığını görmek mümkün. Kerkük’teki sanatçıların çoğunluğu da yine Türkmenlerden.




Kaldı ki şehirdeki mahalle ve bölge isimlerinin de hemen hemen tamamı Türkçedir.

Osmanlı Döneminde Kerkük Kalesi Ve kapılarının Haritası

Kerkükün en eski yerleşim mekanı Kerkük Kalesidir. Kalenin yapılışı M.Ö. 3000 yıllarının ortalarına kadar uzanır. Kale, bu eski şehrin adeta çekirdeğini oluşturmuştur ve Türkmenlerin Kerkükteki en önemli yerleşim yerlerinden biriydi. Kerkük Kalesi dört mahalleden oluşurdu. Bu mahalleler Ağalık, Hamam, Meydan ve Zindan idi. Kalenin 4 kapısı vardır, bunlar Topkapı, Taşkapı (Merdivenli), Yedi kızlar, Helvacılar kapılarıdır, ayrıca kaleye giden bir geçiş yolu da, Seyit Necip Tekkesi içinden geçen merdivenli yoldur.

Kerkük Kalesinde oturanların hemen hemen tamamı Türkmendi. Türkmenlerin simgesi Kerkük Kalesi, en eski tarihi eserleri de surları içerisinde saklamaktadır. Saddam rejimi 1990 yılında Kerkük Kalesinin tarihi eserlerini onarmak adı altında Kaleyi yıkma ve sakinlerini boşaltma planını uygulamaya koyar. Kale, 1995 yılında Saddam Hüseyin’in talimatıyla zorla tamamen boşaltılır ve 1997′den itibaren 2003′e kadar yüzlerce geleneksel Türk tarihi evleri ve eserleri dozerlerle yerle bir edilir. Türkmenlere ait ne varsa, evleri, tarihi eserleri, hatta mezar taşları bile yok edilir. Amaç Kerkükün Türkmen özelliğini ve izlerini silmekti.

Kerküklü Türkmenlerin bugünkü durumunu en iyi tanımlayan şey, tarihi Kerkük Kalesi’nde tanık olduğumuz içler acısı görüntü olsa gerek. Yakın tarihe kadar yüzlerce Türk geleneksel evi barındıran ve Türkmenlerin yüzyıllar boyunca yoğunluklu olarak yaşadıkları kalenin içi bugün dozerlerle yerle bir edilmiş halde duruyor. Ayakta kalabilen tek tük yapılar arasındaysa, eski bir Yahudi tapınağından yüzyıllar önce “devşirilen” ve Türkmenlerce kutsal sayılan Danyal Peygamber Camii, Hıristiyan kilisesiyken aynı şekilde camiye dönüştürülen Ulu Cami ile tümüyle Türk eseri olan Gök Kümbet bulunuyor. Gök Kümbet 1361 yılında Celayirliler döneminde 820 metre kare alan ve 17 metre yüksekliğinde yapılmıştır. Kalenin içinde günümüze kadar ayakta kalabilen Türk mirasının bir şaheseridir. Selçuklu dönemine ait Gök Kümbetin dış duvarlarıyla karşı karşıya geldiğimizde, üstündeki yazıttan da anlaşıldığı gibi kümbet 14. yüz yılda Selçuklu hanedanına mensup Buğday Hatun için yaptırılmıştır (2009 yılında sözde onarım adı altında bu defa Türk şaheseri olan Gök Kümbetin Sekizgen olan orijinal çatısı yıkılıp yerine Selçuklu Türklerinin hiçbir dönemine rastlanmayan şekilsiz, biçimsiz ve çirkin bir yapıya dönüştürüldü). (Semih İdiz, Dozerle Yok Edilen Türkmen Kimliği, Milliyet Gazetesi, 15 Şubat 2007.)

Kalede Türk Şaheseri Gök Kümbetin Sekiz Köşeli Çatısının Yıkılmadan Önceki Orijinal Durumu ve Ulu Camii, Etrafında Yıkık, dökük, harabe Geleneksel Türk Evleri Ve Tarihi Eserler

Irakta Türkmenler genel olarak Müslüman olmakla birlikte Hıristiyan Türkmenden de bahsetmek gerekir. Kerkük’te yaşayan Hıristiyanlar Türkçe konuşmuş ve Süryani harfleri ile Türkçe yazmıştır. Kerkük yöresinde yaşayan ve önceleri Kerkük Kalesinde topluca yaşadıkları için, halk arasında “Kale Gavurları” denilen Türkmen Hıristiyanların sayıları azalmıştır bu Türkmenler Katolik mezhebine mensupturlar. Hıristiyan Türkmenlerin dini kimliklerini koruduklarını, Gelenek ve görenekleri, dini ayinleri, İncilleri, konuşma ve yazılarında Türkçeyi kullanan bu topluluk tamamen Türk olan bir kültür yapısına sahiptir. Kerkük folklorunda da önemli bir yere sahip olan bu Hıristiyan Türkmenler, Kale yıkıldıktan sonra kale dışına taşınarak, Kerkükün daha çok Korya yakasına ve başka yerlere göç etmişlerdir. Hıristiyan Türkmenlere ait olan ve Almas Mahallesinde bulunan bir kilise halen faaliyettedir.

Türkmen Hıristiyanların Kalede Yıkılan Kiliseleri ve Kalede Yer Altında Kilciler Pazarı (Kapalı Çarşı)

Kalenin içindeki tarihi Kilciler Pazarı ise otantik yapısıyla görülmeye değer… Kalede, üstü kapalı iki katlı, iki kapılı boydan ikiye bölünmüş her bölümde yan yana dizilmiş zarif mermer kemerli onlarca dükkan yer almakta… Ticari alış veriş için çok önemli bir yere sahip bu tarihi kale… Batı kapısından girip doğudan çıkıldığında birkaç adım ötede Selçuklu dönemine ait Gök Kümbetin dış duvarlarıyla karşı karşıya gelinir…Üstündeki yazıtta kümbetin 14. yüz yılda Selçuklu hanedanına mensup Buğday Hatun için yapılmış olduğu yazılı… Ancak, bunlar da bakımsızlıktan dökülmeye yüz tutmuş haldeler.

Türk çadırından ilham alınarak yapılan Kümbet iki katlı, sekiz köşeli… Kemer ve pencere süslemeleri yeşil renk ağırlıklı pişmiş topraktan…Bu sebepten dolayı Türkmenler Gök Kümbete, Yeşil Kümbet de demekteler. Belki de kendi estetik anlayışlarına uyumlu bir mimari olduğu,Türk estetik algısından izler taşıdığı için…Kim bilir?

Uryan Camii

Kale içinde pek çok mimari yapı iç içedir, Uryan Camisi, ki bu cami 1741de Osmanlı döneminde yapılmış. (www.celcelutiye.com/?islem=kc&id=230)

Fuzuli Mescidi: Türkmen şair Mehmet Süleyman Fuzuli 1504de Kerkük kalesinde doğmuştur. 1556 yılında ölen şairin, Kerkük kalesinde kendi adına bir ev ve mescit bulunmaktaydı. Bu ev ve mescit siyasi nedenlerden dolayı Irak yönetimi tarafından yıkılmıştır. Oğuz Türklerinin Bayat boyuna mensup Türkmen şairi Fuzuli Kerkük için özel bir anlam ifade ettiği kadar, bu ünlü Türkmen şairin yaşamı üzerine çalışanlar için de önemlidir.

Fuzuli; yalnızca Türk ve Fars edebiyatında değil, dünya klasikleri arasında da saygın bir yer almış ozandır. Kanuni Sultan Süleyman 1534 yılında Bağdatı Osmanlı İmparatorluğu sınırları içine dahil ettiğinde ise Fuzuli bu fetih için övgüler yazdı.Osmanlı hükümdarı için beş kaside yazdı. Fuzuliye Kanuni tarafından maaş bağlanmıştı.Fakat hükümdarın İstanbula dönmesinden sonra bu parayı alamayan şair İstanbula o ünlü mektubu gönderir: “Şikayetname”. Osmanlı yöneticileri ile gayet iyi ilişkiler kuran Fuzuli “Leyla ve Mecnun” ve “Hadikatüs–Süeda” (Saadete Ermişlerin Bahçesi) gibi eserlerini Osmanlı döneminde yazdı. Bu eserleri devlet büyüklerine ithaf etti. Bir süre Hz. Alinin türbesinde türbedarlık yapmıştır. Kitaplar Fuzulinin en büyük dileğinin Kerbelada ölmek olduğunu yazar. Fuzuli yakın çevresine Hz. Hüseyinin türbesinin yanında toprağa verilmeyi ve mezarına taş konulmamasını vasiyet etmiştir. Kendisi veba hastalığı salgınında Hakka yürümüş ve vasiyeti yerine getirilmiştir. Saddam Hüseyin’in buldozerleri, 1984 sonbaharının sıcak bir gecesinde, Hazreti Muhammed’in torunu Hazreti Hüseyin’in Kerbelâ’daki türbesinin etrafını sardılar. Türbenin önündeki yol genişletilecekti ve kepçelerin kıble kapısındaki kubbeli, küçük binayı yerle bir etmesi sadece birkaç dakika sürdü. Taş yığınına dönen bina, Fuzuli’nin mezarıydı. Şairin kabri bir gün önce açılmış, kemikleri bir kutuya konmuş, hemen ilerideki Sultaniye Mescidi’ne yerleştirilmişti. Kemikler, orada, senelerce kaldı. Derken, buldozerler yol uğruna bu defa mescidi de yerle bir ettiler ve Fuzuli’nin kemikleri daha ilerideki bir müştemilâta nakledildi. Kemikler, seneler sonra Azerbaycan’ın müdahalesiyle Hazreti Hüseyin’in Kerbelâ’daki türbesini çevreleyen caminin kıble girişindeki elyazmaları odasına defnedilebildi. Irak rejimi, dünyaca tanınan Türkmen şairi Fuzuliyi bile kabrinde rahat bırakmadı.

Hasan Pakiz Camisi: Şehrizor Valisi Firarî Hasan Paşa tarafından 1701′de kale içinde Ulu Cami yanında medresesiyle birlikte yaptırıldı. Bugün harabe ve kaderine terk edilmiştir.

Hasan Pakiz Camii yıkık, dökük Ve Harabe Halinde ve Seyit Necip Tekkesi

Seyit Necip Tekkesi: 1897 yılında Kerkük kalesinde yapılan bu tekke, Rifai (Rufai) Tarikatının dergahıdır.

Kerkükün en eski mezarlığı kalede bulunan Danyal Peygamber Camiinin bitişindedir. Burada bulunan mezar taşlarının eski harfli Türkçe kitabeleri, kentin başlı başına bir tapusu niteliğindedir.

Danyal Peygamber Camii Ve Minaresi, Minarenin Bitişinde Türk Mezarı Görülmekte

Kültürel varlıklarımız ve tarihi eserlerimiz bizlere, gelecek kuşaklara koruyarak aktarmak üzere önceki nesiller tarafından bırakılmış emanetlerdir. Bu emanetleri koruyarak yaşatmak bizlerin insani görevlerindendir. Ama ne yazık ki bizlere emaneten bırakılmış eserleri yeterince koruyamadığımız da bir gerçektir. Tarihine sahip çıkmayan milletlerin yok olması kaçınılmazdır. Bilinmelidir ki, Tarihi eserler bir milletin o topraklarda geçmişini yansıtır.

1997 Eylül Ayı Yıkılmadan Önce Kerkük Kalesinin Uydudan Çekilmiş Görüntüsü

1997 Yılından Sonra Yıkılan Kerkük Kalesinin Uydudan Çekilmiş Görüntüsü. 4 Mahalle Ve 740 Evden Oluşan kale Yıkımdan Sonra Bir Tepe Haline Getirilmiş Hali

Kerkük Kalesinde Geleneksel Türk tarihi evleri ve eserleri yıkılmış ve Harabe Halinde Görülmektedir

“Yıktılar kalamızı
Sürdüler balamızı
Daha can boğazdayken
Çektiler salamızı”

1911 Yılında Çekilmiş Bu Nostaljik Fotoğraf da (Yıkılmadan Önce) Kerkük Kalesi Ve Tarihi Taşköprü Görülmektedir. 1954 Yılında Siyasi Nedenlerden Dolayı Taşköprü de Yıkılmıştı

Görüyoruz ki bu gün Irak Türkleri, kendi yurdunda garip, her türlü insani haklardan mahrum, can ve mal güvenliğini kaybeden bir toplum haline gelmiş durumdadır. Uygarlık iddiasında bulunan tüm dünya devlet ve kuruluşları bu acı tablo önünde seyirci kalmakta, bu felaketi görmezlikten gelmeyi tercih etmektedir. Irak Türklerinin neler çektiğini, ne türlü zulüm ve baskılarla karşı karşıya geldiğini bugün dünya bilerek veya bilmeyerek ilgilenmemektedir.

Irak rejimleri, Irak’ta Türk varlığını ortadan kaldırmakta kararlıydılar ve bunu acımasızca bilinçli ve planlı bir şekilde uyguladılar. Bu bir tarihi yok etme, hafızayı silme, millet şuurunu, millet varlığını soykırıma uğratma hadisesinden başka nedir ki?

Hiç yorum yok: