1941 yılında Kerkük ün Musalla Mahallasi nde doğdu. İlk ve ortaokulu tamamladıktan sonra yine Kerkük te İlköğretmen okulu ( Dar-ül Muallimîn el İbtidâiyye ) na girdi buradan 1961 yılında beden eğitimi öğretmeni olarak mezun oldu. Çeşitli okullarda öğretmenlik yaptı.
Şiire karşı ilgisi genç yaşlarda başladı. İrak Türkleri arasında 1958 yıllarında başlayan Yeni Türk Edebiyatı Hareketine, 1960 yıllarından sonra katıldı. Başlangıçta eski şiir geleneğine karşı çikarak, sadeleşme ceryanında Aşırılığa kaçtı. Bu bakımdan dilindeki zorlamalar, şiirinin âhenk ve estetik değerini zayif düşürdü. Serbest şiirde Nesrin Erbil ile birlikte, İrak Türklerinin genç kuşak şâirleri arasında ön plana çıktı. sürekli rstetik arayışları, şiir Dilindeki aşırı özleşme temâyülünü dizginleyerek, hem dil hem de biçim yönünden daha bir olgunluk kazandı. Böylece İrak Türklerinin arasında yeni Türk Edebiyâtı nın en tanınmış temsilcisi oldu. Şiirlerini Kardaşlık Dergisi Nda yayınladı. daha sonra seçtiği şiirleri Aynada Zaman ( Kerkük, 1972 ), Uzaktan Geliyrum (Bağdat,1980 ) adlı Kitapta topladı. Şâirin, Üç yrli piyes (1980) ve pencere (1989 ) adlı iki kitabı da Bağdat ta yayınlandı
BİR ÖMÜR HİKAYESİ, Eşim Aysel ve yavrum Abdullah için
Bir ömür hikâyesi yansıtan bir aynaya
Kader vurdu taşını bu ne kasvet ne kasvet
Hâlâ ilk mevsiminde yıkılan bir binaya
Zaman serdi ah ne hasret ne hasret
Gettin bir yaz akşami gettin ey sevgili eş
Gettin ama arkanda kalan ben öyle naçar
Öyle naçar ki sensiz dünyada hep çilekeş
Kalbimin her atması sana senden bahsaçar
Sen şehit gettin eşim ben kaldım yana yana
Kalbim deli divâne, kaldım murdâr-ı hayat
Felek ilkbaharımı çevirirken hazana
Toplandı genç başıma bütün akdâr-ı hayat
Hangi eller kolluyor gelinlik elbiseni
Hep düğümlü duruyor süslü beyaz bohçamız
Nasil da oldu Allah benden ayırdı seni
Nasil târumâr oldu bir baharlık bahçemiz
Gerçek sarâb rüyada her daldıgım köşede
Gelinlik fistanınla duruyorsun karşımda
kollarımda bir yavru gülümsüyor meşede
Sen niçin hep boynunu buruyorsun karşımda
Senden bir ara önce uçan yavru kuşumuz
Sana demet bağlıyor cennetin güllerini
Beni körükleyenler aşinâ dost komşumuz
Her gün inletiyorlar kalbimin tellerini
Zaman zâlimdir eşim kader yaman sevgilim
Niçin ufkumdan aktın ey nâzenin yıldızım
Yanlızlığa kavuştun, ama inan sevgilim
İnan ki ben hayatta senden daha yanlızım
Gözlerim hep yaşlıdır buğazımda hickırık
Çok sıcaktır ateşin vallahi dözmüyorum
Sensiz öyle bed - bahtım öyle ki gönlüm kırık
Yaşayış çiçeğinde hiç koku sezmiyorum
Bir ömür hikâyesi elenmede zamandan
Kalbime sarılmada bir örümcek perdesi
Artık çok sitemkârım kara yazım yazandan
Cânânim cân verirken giryân getti didesi
------------------------------------------------
KİMSESİZLER KERVANI
Yollar boyunca yorgun gönlümüz hep tasalı
Yollarda başlar biter ömrümüzün masalı
Ne hicrân bitti bizde ne de gördük visâli
Erdiğimiz konaklar baykuş öter harâbe
Biz gideriz yol gider yol uzanır serâba
Mevsimler de değişti ne gül kaldı ne gülşen
Yaşamak çilesidir bütün kalpleri deşen
Her avâdan virâne herkes bugün perişân
Çırpınıyoruz artık vurulmuş bir kuş gibi
Gidiyoruz bi - haber başı boş sarhoş gibi
Biz de değiştik dostlar, zaman bile değişti
Yılları sara, sara derdimiz de gelişti
Unutulmuş bir türkü dilimize ilişti
Bir an için çoşturduk gizli şuûrumuzu
Bir dem için yaşadık eski gurûrumuzu
Kimsesizler kervânı ne muhteşem sallanır
Bir konak arar gibi yolları dort dolanır
Meçhûllerden geliyor meçhûllere yollanır
Ağır, ağır, ilerler gem yüklü cefâ yüklü
Yazılan kaderine binlerce vefâ yüklü
Dolan kervânım dolan, sen bu çarh-ı felekte
Kara bahtını ele bu kasnaksız elekte
Dak bu hırçın tufaninda yerin var mı kelekte
Yerin varsa eminim ki tulumlar delinir
O kelek de devrilir dalgalarda belenir
Kervân getti yol aldı ufukta tozu kaldı
Üstümüzde zamanın cekilmez nazı kaldı
Sonunda bu uzun masal taşta bir yazı kaldı
Omuzlarda sallandı hüzün bir tahtırevân
Sis içinde kayboldu bu ağır yaşlı kervân
----------------------------------------
BABA GURGUR
Ey sırrımı saklayan tarihin meşalesi
Ey tükenmez baharın bizde solmaz lâlesi
Sen ey hür güneşlerin ulvî pembe hâlesi
Pembe pembe, yaldızle gözlerimin yaşını
Yansıt ey Baba Gurgur içimizin ateşini
Mâzîden yegâne iz hep sensin ilimizde
Dört hecelik adınla âhenksin dilimizde
Ne kalem var ne kılıç ne de mum elimizde
Tasalar hissettirir acı gerçeğimizi
Tanıt ey Baba Gurgur bize benliğimizi
Sen ey ulu âbîde sen mukkades nişan
Sen ey pembe mehtâbı, karanlığımı aşan
Ben yanıyorum sen de yan perişân
Yak beni, yandır beni, niyâz için mum gibi
Aşkın ey Baba Gurgur üstümde zulüm gibi
---------------------------------
KERKÜK DEYİŞİ
Ey tarihimi yazan hakka revân yazaklar
Ey bağrında şüheda uyutan hür topraklar
Ey öfkeli Gurgurlar, sisli pembe ufuklar
Kaderin çoğu zaman avucunda kan görünür
Yıllar aktı ömrürden birer damla yaş gibi
Yılların özlemeleri bağırlarda taş gibi
İçimde bir şeyler var fırtına,savaş gibi
Yılların gam tarlası bende harman görünür
Yıllar geçti bayramsız cefasıyla derdiyle
Biran mehtâp göründü kaderin bir nerdiyle
Yorgun gözler parladı bir ışık ümidiyle
Mehtâbın parlak yüzü bizlere yan görünür
Ne feryâdlar yaş tutar ne de suçlar kapanda
Birim iki olmadı bu yılgamlı zamanda
Dün sunduğum dilekçe bilmem hangi divânda
Her bir gerçek sandığım dünler yalan görünür
Çoklar ömrün harcadı karagünler içınde
Gelinler kara giydi türlü yaslar içinde
Anne, oğul özlerken, hıçkırıklar içinde
Dede, dizüstü yerde elde Kur,an görünür
Ne bir iyimserlik var gözlerin bebeğinde
Ne de ioşluk bulunur bu acılar kökünde
Yüzlerce er kaybettik hürriyet mevkibinde
Her şehidin izinde binlerce şan görünür
bilmem bahar ne demek, baharsızdır heryılım
Ne de ışık ne demek ne demek, gün yüzü görmez ilim
Dün gömdüğüm şanımı haykırsın geçmiş bilim
Tâ ufkun kıyısında aydın bir tan görünür
Seni Kâ,bem tanıdım, tertemiz, mert Kerkük,üm
Dostlara gül gülistân düşmana dert Kerkük,üm
Yarınlar ayrı bir gün sana medet Kerkük,üm
Bir belâ iki belâ ardı aman görünür
(Kaynak: Tanış-Türkmen, 26.Kasım.2011)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder