2 Kasım 2011 Çarşamba

İmdat Bilal Terzi - Kerkük Nereye Gidiyor?

Kerkük, küçük bir Irak olmakla birlikte; jeopolitik önemi, demografik yapısı ve petrolü nedeniyle sadece Irak için değil, Ortadoğu için önem arz etmektedir. Bu sebeple ABD’nin Irak’ı işgalinden bu yana Kerkük’ün statüsünün ne olacağı henüz belli değildir. Hatta Kerkük meselesi, işgal altındaki Irak’ta neredeyse çözülemeyen bir mesele haline gelmiştir. Tabiri caizse, Arap saçına dönüşmüştür. Son 3 yıldır, Kerkük’te Irak Türkmen Cephesi (ITC)’nin karargâhlarının patlatılması, Türkmen vatandaşlarına karşı suikastların gerçekleşmesi, adam kaçırma olayları, psikolojik baskı ve tehditler, yukarıda anlatılan önemin bir parçası olsa gerek.
2003 yılından bu yana ABD, Kerkük’ü Kürtlerin ve özellikle de KDP’nin idaresine vermek istemiş ve bunun için çaba harcamıştır. Fakat nedense şimdi ABD buna bir engelmiş gibi bir izlenim yaratarak, Barzani’nin Kerkük’ü ziyareti sırasında basına verdiği demeçte, ABD Irak’tan çekildikten sonra, Kerkük’ün güvenliğini Merkezi Hükümetle birlikte sağlayacaklarını söyledi. Barzani, Kerkük’ün Kürt bölgesi olarak Irak’ın bir parçası olduğunu savundu.
Ben burada Kerkük’ün Kürtlerin hassasiyetlerinden veya Kerkük-Diyarbakır hattı ve Büyük Kürdistan hayallerinden de bahsetmek istemiyorum. Ancak hal böyleyken Türkmenlerin durumu ne olacak? ITC ve Türkmen siyasi partileri acaba ne düşünüyorlar? Türkiye, ABD’nin Irak’tan çekilişinden sonra nasıl bir politika izleyecek?
Kerkük’ün Türkiye için güvenlik bakımından önemi bir yere sahip olduğunu biliyoruz. Petrolden ya da bölgede yaşayan Türkmenlerden ziyade, bir savunma hattı oluşturulması bakımından Kerkük, Türkiye için önemlidir. Barzani’nin Kerkük’e gelişiyle birlikte ve son aylarda, Türkmenlerin ya Merkezi Hükümetle birlikte olması veya Bölgesel Kürt Hükümeti arasında bir seçenek bırakılmış gibi görülmektedir. Ayrıca Selahattin ilinin özel federe bölgesi olması için karar alınması, bölgenin kritik bir süreçten geçtiği herkesçe bilinmektedir.
Bu nedenle Kerkük’ün özel bir statüye sahip olması, tüm Irak için en iyi çözüm gibi gözükmektedir. Çünkü tarih boyunca Türkmenler Merkezi Hükümetten bir hak elde etmemiş, tersine arsalarımız Araplara peşkeş çekilmiş, katliamlara uğramış, eğitim ve siyasi gibi birçok hakkımız gasp edilmiştir. Hatta bugün Kerkük’teki suikast olayların ve fidye karşılığı Türkmenleri kaçırmaların birçoğu, Kerkük civarındaki köylerde yaşayan Arapların yaptığı söylenmektedir. Ama diğer tarafta da durum pek de farklı değildir. Bugün Kerkük’ün idari, güvenlik ve istihbarat teşkilatlarının başında Birçoğu Kürt kardeşlerimizden oluşmaktadır.
Durum böyleyken peki, ITC Başkanı Erşat Salihi’nin evini kim patlattı? ITC bürolarına karşı saldırıları kim gerçekleştiriyor? Türkmenlere karşı yapılan suikast olaylarını kimler yapıyor? Fidye karşılığı Türkmenleri kim, neden, niçin kaçırıyor? Nasıl olur da bugüne kadar hiç kimse yakalanamaz?
Onun için biz Türkmenler olarak diğer kesimlerle uzlaşmak için önce tarafların iyi niyetlerini görmemiz gerek. Bu iyi niyet adımları Erbil, Kifri ve Hanekin’den atılmalıdır. Bu bölgelerde ve özellikle Erbil’de yaşayan Türkmenlerin siyasi, eğitim ve ekonomik durumunun düzeltilmesi, kukla partilerin tasfiye edilmesi, Türkmen okullarının teknik donanım, program ve atama konusunda durumlarının tekrar gözden geçirilmesi gerekmektedir. Bunların yanında, aslında en önemli konu da Türkmenlerin Irak’ın asli unsuru ve ayrılmaz bir parçası olduğunun anayasal bakımından kabul edilmesidir. Ayrıca bölgesel Kürt idaresinde yaşayan Türkmenler 2. Asil unsur kabul edilmeli kota muamelesinden uzak tutulmalı.
Hal böyleyken bir ilin yapısal anlamda gelişmesi, ilerlemesi ve güvenlik içinde yaşaması kadar insanın dili, özgürlüğü, hak, hukuku ve kukla olmaması da önemlidir. Yoksa biz Türkmenler olarak, Kürt kardeşlerimizle hiçbir zaman sorunumuz yoktur. Aynı dini, aynı toprağı paylaşıyoruz. Sosyal olarak iç içe yaşamaktayız, akraba bağlarımız da güçlüdür. Ancak onlarda bazı klasik politikalarını bırakmalarını, Türkmenlerle uzlaşma içinde olmalarını dilerim. Bu hususta Irak siyasi sahasında bir marka haline gelen ve Türkmenleri temsil eden çatı partisi ITC ile yeni bir diyalog başlatılmasında fayda var.
Durum böyleyken biz Türkmenler olarak ne yapmalıyız? Öncelikle bütün Türkmen siyasi partilerin bir araya gelmesi ve acilen bir milli meclis teşkil edilmesi kaçınılmazdır. Birlik ve beraberlik lafta değil, gerçek uygulamada gösterilmelidir. Şahsi veya parti menfaatini değil, toplum yüksek çıkarı için çalışılmalıdır.
Kerkük’ün ve Türkmenlerin durumu gerçekten hassas bir süreçten geçmektedir. Bu karar sadece ITC üzerine yüklenmemeli, diğer partilerin de görüş ve karar sahibi olmaları daha doğru olacaktır. En önemlisi Ankara’nın Kerkük ile ilgili sessizliğini bozması daha etkin adımlar atması, Türkmenlerin temennisidir, nasıl bir siyasi ittifak yapılıyor ise Ankara’nın garantörü ile yapılmalıdır. Yoksa Türkmenlerin durumu zor…
(Tarih: 2.Kasım.2011)

Hiç yorum yok: