24 Şubat 2012 Cuma

Nasuhi GÜNGÖR - Türkiye neye hazır olmalı


Arap Baharı sonrasında ortaya çıkan manzaranın, giderek ‘güz’ havasına dönüştüğü kanaati her geçen gün yaygınlaşıyor. Daha özelde Suriye konusunun Türkiye’yi ne kadar zorladığı da bir başka gerçek.
Bölgedeki manzaraya şöyle bir göz atalım. Bahreyn Kralı, ülkesinin bir konfederasyon çerçevesinde Suudi Arabistan’a katılmasını onayladı. Bu konuyla ilgili bir referandum yapılması da gerekiyor. Bahreyn halkının böyle bir yakınlaşmaya nasıl bir tepki vereceği de merak konusu. Diğer yandan Bahreyn’de son birkaç yıl içinde yaşanan olayları düşününce, bu tür bir yakınlaşmanın, İran başta olmak üzere önemli aktörleri ne kadar rahatsız edeceği de ortada.

Bir diğer önemli gelişme, İran’la AB üyesi önemli ülkeler arasında yaşanan petrol restleşmesi. İran’ın daha erken davranıp ambargo kartını kendi lehine değerlendirme çabası, kısmen karşılık bulmuş görünüyor. Ancak İran’ı hedef tahtasına oturtan uluslararası sistemin, bu hamleyi sonuçsuz bırakmak için AB üzerindeki baskısı da artarak devam ediyor.

İran sorununun, her geçen gün daha sıcak bir hal alacağı, Türkiye açısından da, her zamankinden daha zorlu seçeneklerin önüne geleceği bir döneme giriyoruz.

Ankara neye hazır?

Türkiye’nin zorluklarına gelince. Önce Irak örneğine bakalım. Yıllar yılı özellikle Irak konusunda ‘toprak bütünlüğü’ tezini savunan Ankara’nın bu saatten sonra aynı tezle yola devam etmesi mümkün değil.

Irak’ta son günlerde peş peşe meydana gelen patlamalar, bu ülkenin yakın geleceğinde istikrar ihtimallerini hayli zayıflatıyor.

Türkiye, toprak bütünlüğü tezine sıkışıp kalsa da, başından itibaren doğru bir tezi de ısrarla savundu. ‘Irak’taki siyasi sisteme tüm aktörler katılmalı. Eğer bunlardan birisi dışarıda kalırsa, istikrar sağlanamaz.’ Mevcut tabloda özellikle Şii Arapların iktidar denkleminde ilk kez yer bulmalarının getirdiği iştah ve hırs, Sünni Arapları sistem dışında bırakmak gibi saatli bir bombayı Irak’ın kucağına koymuş durumda.

Tarık Haşimi’den sonra Salih El Mutlak’la da yollarını ayıran siyasi aklın, bu işi nereye kadar sürdüreceği hayli kuşkulu. Daha da önemlisi, Irak Şiilerinin Nuri El Maliki’den daha etkin isimleri, izlenen politikayı, özellikle de Türkiye’yle gerginlik olmasını doğru bulmadıklarını ifade ediyor. Türkmeneli Televizyonu’nda önceki Irak Başbakanı ve Şiilerin önemli ismi İbrahim Caferi bu yönde çok açık bir eleştiri dile getirdi.

Her durumda, Irak haritasına bütün olarak bakmanın giderek zorlaştığı bir döneme giriyoruz. Ankara’nın bu yöndeki dönüşümlere zihnen daha hazırlıklı olması gerekiyor.

Ve Suriye

Dünkü yazıda Suriye’nin bölünmesi ihtimali üzerinde durmuş, hatta Beşer Esad yönetiminin bu yöndeki gerginliği adeta bilinçli olarak tırmandırdığını ifade etmiştim. Pek çok tepki aldım, ancak bu tepkiler Şam yönetiminin her geçen gün vahşileşen tavrını açıklamaya, operasyonları ülkenin dört bir yanına yaymasını kavramamıza yetmiyor.

Gayet açık ki, Suriye’nin bölünmesi gibi bir durum, tıpkı Irak’ta olduğu gibi Türkiye’nin önüne beklenmedik sorunlar ya da sorumluluklar yükleyecektir. Daha açık ifade edersek, bu süreci yönetemezseniz sorun, yönetebilirseniz sorumluluk almış olacaksınız.

Bu tür analizlerin öfkeli tepkilere yol açtığının farkındayım. Sadece önümüze bir anda gelebilecek beklenmedik durumlar karşısında hazırlıklı olmamız gerektiğini söylemeye çalışıyorum, hepsi bu.

STAR

Hiç yorum yok: