24 Şubat 2012 Cuma

Kurtuluş Tayiz - Barzani’nin çıkışı ve devrimci halk savaşının sonu


Kürt lider Mesud Barzani’nin BDP heyetiyle Erbil’de biraraya geldiği konferansta PKK’nın iyi niyet gösterip silahlı mücadeleyi durdurmasını ve sorunun çözümü için siyaset ve diyalog yolunu tercih ettiğini göstermesi gerektiğini söylemesi, Türkiyeli Kürt siyasetçiler arasında sessiz bir onayla karşılandı. Barzani’yi dinleyen Kürt siyasetçilerin yüksek sesle itiraz edebilmeleri zaten pek mümkün değildi; onlar da çağın artık silahlı mücadele gibi demokratik olmayan mücadele biçimlerine kapılarını kapattığını biliyorlar. Türkiye’nin, Ortadoğu’nun ve dünyanın durumu ortada; silah Kürt davasına sadece ve sadece zarar veriyor.

Bu gerçeği kabule yanaşmayan doğrusu bir tek PKK kaldı. Geçen temmuzda başlattıkları kanlı “devrimci halk savaşı”, başta kendileri olmak üzere Kürt halkına ve bütün Türkiye’ye büyük acılar yaşattı. Üstelik, demokratik siyaset şansları varken bunu yaptılar; devletle oturdukları müzakere masasını devirip silaha sarıldılar. Sonuç: yüzlerce can toprağa düştü, binlerce Kürt siyasetçi zindanlara atıldı, Öcalan İmralı’da tecrit altında, PKK siyasi prestijini yitirdi, psikolojik üstünlüğünü kaybetti, gururu kırıldı, başlattığı devrimci halk savaşının üç ayda sonu geldi...

PKK, siyasallaşarak elde edebileceği büyük bir zafer şansını “devrimci halk savaşına” sarılarak kaybetti. Örgüt, kendisini destekleyen Kürtlere de aynı “yenilgi” duygusunu yaşattı. Haziran seçimlerinden başarıyla çıkan Kürt siyasi hareketi, bugün, dağılmış durumda. Kürt sorununun çözümünde ne kendi tabanları ne de Batı kamuoyu Kürt siyasetçilere güveniyor. BDP Meclis’teki siyasal ağırlığını gittikçe yitiriyor.

Bu durumda olmalarının nedeni siyaseti bırakıp “devrimci halk savaşı”na soyunmaları. “Devrimci halk savaşı”nın görünürdeki amacı PKK’ya özerklik, Öcalan’a özgürlük sağlanmasıydı. Ancak bunun tek oluru silahtan değil, yine demokratik siyasetten geçiyordu. Bu, su kadar berrak bir gerçekti. Kürt hareketi bunun farkında değil miydi?

Haziran seçimlerinden hemen sonra örgütün ve Kürt siyasi hareketi içindeki bir kliğin “savaş”, “savaş” illa da “savaş” diye neden tutturduklarını bir türlü anlayamadık. Haklı olarak hükümetin kendilerini “oyaladığından” şikâyet ettiler. Ama bu savaşın gerekçesi olabilir mi? Kürdistan kaçıyor muydu? 1999-2005 arasında örgüt tek bir kurşun sıkmadan Kuzey Irak’taki kamplarda rahatça faaliyet gösterdi. Beş-altı yılda PKK zayıflamadı, yok olmadı, aksine bu süreçten güçlenerek çıktı. Güneydoğu’daki belediyelerin yönetimi o dönemde Kürt siyasetine geçti. Üstelik devlet o yıllarda örgütle masaya da oturmadı. Yani 1999- 2005 arasında bu kadar sabır gösteren örgüt, neden “Kürtlerin tarihteki en büyük anlaşmasının imzalandığı” günlerde acele edip, “devrimci halk savaşı” başlattı?

Bu çıkışları ile özerk bölge mi elde ettiler, yoksa Öcalan’a özgürlük mü kazandılar? Silah, Kürt hareketine neyi kazandırdı bu arada, kimsenin göremediği, anlayamadığı? O halde “devrimci halk savaşı”nın gerçek amacının ne özerklik ne de Öcalan’a özgürlük olduğu ortaya çıkıyor. Sanırım “devrimci halk savaşı”nı başlatmanın gizlenen yegâne amacı AKP’yi zayıflatmaktı. PKK’nın birinci önceliği AKP hükümetini zayıflatma, düşürme hesabı oldu. Bu durumu Kürt davasının çıkarlarıyla izah edebileceklerini ise hiç sanmıyorum. Başbakan’ın özel temsilcisini göndererek görüştüğü PKK, Türk tarafına “Size açık çek, imzamızı atıyoruz, üstünü istediğiniz gibi doldurun” deseydi bile “zafer” için yeterdi. O masada sağlanacak en kötü uzlaşma, Kürt tarafının zaferi olarak tarihe geçecekti. Ben Öcalan’ın uzlaşmaya yakın olduğunu ancak PKK’nın bunu dinamitlediğini düşünüyorum.

Ankara ile İmralı, Kürt meselesinde tarihî bir anlaşmaya yaklaştığı aşamada, devlet içindeki bir grup ile PKK, süreci birlikte sabote etti.

Silahları konuşturmayı başardılar, çok kan akıttılar ama siyasi iktidarı zayıflatamadılar. PKK giriştiği bu “devrimci halk savaşı”ndan yenilerek çıktı. Barzani’nin sözleri, bu gerçeği tescil ediyor. Eğer örgüt, bu süreçten başarıyla çıksaydı, Barzani “Silahları bırakmazsanız sizinle aynı çatı altında biraraya gelmeyiz” diyemezdi.

Özet olarak “silah” yenilmiştir; Kürt siyasetçilerine düşen hissettikleri, hatta bildikleri bu hakikati örgüte de göstermek olmalı. Örgütle yeniden müzakere edilecekse -ki buna halen ihtiyaç var- şimdi tam zamanı. Nitekim Abdullah Öcalan’ın da Hikmet Fidan ile görüşme talebinde bulunduğu ve çözüm için yeni bir proje hazırladığı iddia ediliyor. Belki yaza kalmaz, silahları terk etme konusunda İmralı’da bir anlaşmaya varılır. Neden olmasın?

Taraf

HABER 10

Hiç yorum yok: