31 Ekim 2011 Pazartesi

Türkiye'den Irak ordusuna eğitim

Türkiye'den Irak'a güvenlik güçlerinin eğitimi konusunda önemli bir teklif geldiği ortaya çıktı.Teklif Cumhurbaşkan Yardımcısı Tarık El Haşimi'nin Türkiye ziyareti sırasında Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından sunulduğu bildirildi. Irak güvenlik güçlerinin eğitimi Türkiye tarafından yapılabilecek.

Türkiye'den Irak'a güvenlik güçlerinin eğitimi konusunda önemli bir teklif geldiği ortaya çıktı.teklif Cumhurbaşkan Yardımcısı Tarık El Haşimi'nin Türkiye ziyareti sırasında Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından sunulduğu bildirildi.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El Haşimi’nin Türkiye ziyareti sırasında, Türkiye Başbakanı Recap Tayyip Erdoğan tarafından Amerika ile anlaşmasızlık yaşanırsa Türk Ordusu Irak Ordusuna eğitim vermeye hazır olduğu yönünde teklif aldıklarını belirtti.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi’nin ofisinden yapılan açıklamada, Haşim’nin Türkiye Başbakanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Ankara ziyareti sırasında yaptığı görüşmede, Irak ordusunun yapılandırmasında Uluslararası toplumunun yardımlarının önemli olduğuna işaret etti. Tarık Haşimi, Erdoğan, Irak Ordusunun eğitimi konusunda, Amerika ile anlaşmasızlık yaşanırsa, Türk Ordusunun Irak Ordusuna eğitim vermeye hazır olduğunu belirttığını kaydetti.
(Kaynak: Türkmeneli TV, 31 Ekim 2011)

Selahattin'in özerkliği

Irak’ta gün geçmiyor ki yeni bir polemik konusu ortaya çıkmasın. Son polemik konusu Salahattin’in özerklik ilan etmesi oldu. Bildiğiniz üzere Başbakan Nuri Maliki, Salahattin’in özerklik ilan etmesine karşı çıktı. Salahattin İl Meclis Başkanı Sebhan Mulla Ciyad, Maliki’nin özerklik ilan etmelerine karşı çıkmasını eleştirdi ve bunun anayasal bir hak olduğunu söyledi.

Salahattin İl Meclisi’nin özerklik ilan etmesi, ülkede yeni bir polemik konusu başlattı. Başbakan Nuri Maliki, Salahattin’in özerklik ilan etmesine karşı çıktı. Salahattin İl Meclis Başkanı Sebhan Mulla Ciyad, Maliki’nin özerklik ilan etmelerine karşı çıkmasını eleştirdi ve bunun anayasal bir hak olduğunu söyledi. İl Meclis Başkanı Sebhan Mulla Ciyad konuya ilişkin yaptığı açıklamada, Başbakan Maliki’nin ‘’Bakanlar Kurulu, Salahattin’in özerklik talebini reddedecek’’ yönündeki açıklamalarının hayret verici ve acele bir şekilde verilen bir karar olduğunu kaydetti.

İl Meclis Başkanı, Maliki’nin ‘’Salahattin teröre kucak açıyor’’ ‘’Salahattin mezhebe dayalı bir bölge’’ açıklamalarını da eleştirerek, bu açıklamaların anayasal olmadığını ifade etti. Öte yandan Irak’ın Birliği İtilafı Milletvekili Şalan Abdülcebbar Kerim, Salahattin’in özerk bölge ilan edilmesinin, vatandaşların talebi olduğunu söyledi. Milletvekili Şalan Abdülcebbar Kerim’in bu açıklaması, Salahattin İl Meclis Başkanı Sebhan Mulla Ciyad ile düzenlediği ortak basın toplantısı sırasında geldi. Başbakan Nuri Maliki, Cumartesi günü katıldığı bir televizyon programında, Bakanlar Kurulu’nun Salahattin’in özerklik ilan etmesine karşı çıkacağını bildirmişti. Maliki, Baas Partilileri korumak amacıyla Salahattin’in özerklik ilan ettiğini de ifade etmişti. Bilindiği üzere, Salahattin İl Meclisi’nde geçtiğimiz Perşembe günü yapılan oylamada, Salahattin özerk bölge ilan edilmişti.
(Kaynak: Türkmeneli TV, 31 Ekim 2011)

Ahmet Yıldız'dan ziyaret

Türkiye’nin Saray Bosna Büyükelçiliği görevine atanan ve Musul Başkonsolosluğu görevini tamamlayan Ahmet Yıldız Türkmen Kardeşlik Ocağı Musul kolunu ziayret etti.Yıldız ve beraberindeki heyet Ocak başkanı Gürsel Efendioğlu tarafından karşılandı.

Türkiye’nin Musul Başkonsolosu Ahmet Yıldız’ın Musul’daki görvinin tamamlanması ve Türkiye’nin Saraybosna Büyükelçiliği görevine atanması dolaysıyla Türkmen Kardeşlik Ocağı’na davet edildi.
Yıldız ve bereberindeki heyetle Türkmen Kardeşlik Ocağı Musul kolunu ziyaret etti.Yıldız ve bereberindeki heyet Türkmen Kardeşlik Ocağı Musul kolu başkanı Gürsel Efendioğlu ocak yenetim kurulu üyeleri tarafından karşılandı.

Görüşmede Türkmen Kardeşlik Ocağı Musul kolunun 1971’da açılışından beri bölgedeki tüm Türkmen insanların odak noktası haline gelmeyi başardığı belirtildi.Bu ocak tam otuz yıldan beri Musul ve çevresindeki tüm yazar,şair ve edebiyatçının buluşma noktası haline geldiğini belirten Ocak yetkilileri bu çizgiden sapmadıklarını ifade etti.

Daha sonra başkonsol Ahmet Yıldızın onunura yemek ziyafeti verildi.
Türkmeneli televizyonuna konuşan Başkonsolosu Ahmet Yıldız Musul’da iki yıl boyunca görve yaptığını,bu görevin sona erdiğini kendisi için düzenlenmiş veda davetinden dolayı her kese teşekkür etti.
Türkmen Kardeşlik Ocağı Musul Kolu başkanı Gürsel Efendioğlu Türkmeneli televizyonuna yaptığı açıklamada Türkiye’nin Musul başkonsolu Yıldız’ı mütevazi ağırlamaktan büyük memnuniyet duyduklarını söyledi.
(Kaynak: Türkmeneli TV, 31 Ekim 2011)

Karayılan: Barzani, PKK ile Türkiye arasında görüşmelerin başlaması için çalışıyor

KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan basına verdiği demecinde “ Türkiye’nin baskıları nedeni ile Kürdistan Bölgesi PKK’ ye karşı savaş açmaz ve hiçbir zaman PKK gerillaları ile Peşmerge arasında savaş çıkmayacaktır”dedi.

Rudaw gazetesi’nin sorularını yanıtlayan KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, Başkan Barzani’nin Türkiye’de ki Kürd sorunun siyasi yöntemlerle çözülmesi için çaba gösterdiğini belirterek “ Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesud Barzani Türkiye’de Kürd sorunun siyasi yöntemlerle çözülmesi için çaba gösteriyor. Bizde sorunun siyasi bir yöntem ve diyalogla çözülmesini istiyoruz.”

Türkiye ile yapılan görüşmeler ile ilgili olarak Murat Karayılan “  son birkaç yıl için Türkiye ile PKK arasıda görüşmeler oldu ve şuanda Mesud Barzani ile onun dışında bir çok kişi görüşmelerin, siyasi sürecin yeniden başlaması için çalışıyorlar.”

Türkiye ile İran’ın ortak operasyon yapmasına ihtimal vermeyen PKK lideri “
(Kaynak: Peyamner, 31.Ekim.2011)

Kürdistan'ın 200 binden fazla konuta ihtiyacı var

Kürdistan Yatırımlar Kurumu’nun hazırladığı taslak plana göre Kürdistan Bölgesi’nin şuanda 200 bin’den fazla konuna ihtiyacı var.

Yatırımlar Kurum’unun hazırlamış olduğu taslak plana göre 2012-2016 yılları arasında Kürdistan Bölgesi’nin 231,727 konuta ihtiyacı var.

Kurumun Kürdistan Bölgesi Planlama Bakanlığı tarafından hazırlanan 2012-2016 stratejine dayanarak hazırlamış olduğu taslak plana göre Süleymaniye konuk ihtiyacının en yüksek olduğu şehir.

Planmaya göre Süleymaniye şuanda 107 bin konuta ihtiyaç duyuyor.  Süleymaniye konut krizinden kurtarmak için, önümüzde ki 5 yılda, her yıl 21,400 konut inşa edilmesi gerektiğine yer veriliyor.

Kürdistan Bölgesi Yatırımlar Kurumu, geçen 4 yıl içinde, Kürdistan Bölgesi’nde 344 konut projesi içinden  104 projenin yapımına izin vermiş.
(Kaynak: Peyamner, 31.Ekim.2011)

Barzani 5 Kasım'da Türkiye'ye geliyor

 Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, 5 Kasım'da İstanbul'da Irak'ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin başkanı Mesud Barzani ile görüşeceği öğrenildi.

Almanya ve Fransa ziyaretlerinin ardından Başbakan Erdoğan'ın, 5 Kasım Cumartesi günü İstanbul'da Mesud Barzani'yi kabul edeceği kaydedildi.
(Kaynak: Star Gazetesi, 31.Ekim.2011)

Kerbela'da bomba atölyesi keşfedildi

Irak'ın Kerbela kentinde yapılan bir askeri operasyon sırasında bir bomba üretim atölyesi, bomba yüklü 2 taşıt, 700 kilo patlayıcı madde, 32 füze ve bir miktar havan topu bulundu.

Irak Kerbela kenti Polis İdaresi Sözcüsü "Ala Abbas" Kerbela muhabirimizle konuşurken "Iraklı polis güçleri Kerbela'da düzenledikleri bir askeri operasyon sırasında bir evde bir bomba üretim atölyesi ve bomba yüklü 2 taşıt buldular" dedi.

Kerbela Polis İdaresi Sözcüsü Abbas ayrıca "El Kaide örgütüne ait olduğu anlaşılan bu evde ayrıca 700 kilo patlayıcı madde, 32 füze ve büyük sayıda havan topu ele geçirildi" ifadesini kullandı.

Yine aynı yetkilinin ifadelerine göre, terör örgütleri İmam Hüseyin -s- için düzenlenen merasimlere katılmak üzere gelecek olan ziyaretçilere saldırma ve intihar eylemleri düzenleme planları kurmuşlardır.

Kerbela eyaleti Polis İdaresi Komutanı Tuğgeneral Osman El Ganimi de dün sabah muhabirimizle konuşurken, bu eyalette El Kaide örgütü lideri "Hamis El Kertani"nin de örgüt üyesi 9 kişiyle birlikte yakalandığını açıkladı.
(Kaynak: Fars Haber Ajansı, 31 Ekim 2011)

Amerika Irak'tan çekiliyor mu?

Fars Haber Ajansı ilk kez Amerikalı askerleri Irak’ın El-Anbar çölü üzerinden Kuveyt’e doğru geri çekilme görüntülerini yayınladı.

Muhabirimizin Bağdat’tan bildirdiğine göre, Amerika 8 yıllık işgalin ardından Irak’tan geri çekilmeye başladı.

Konu ile ilgili muhabirimize demeç veren Amerika’nın Bağdat Büyükelçiliği Sözcüsü David Runs, Amerikalı askerlerin tamamen geri çekilme sürecinin başladığını bildirdi.

Sözcü, geri çekilen 50 bin Amerikalı askerin ilkin Kuveyt’e nakledildiğini, ardından Amerika’ya gideceklerini kaydetti.

Sözcü, askerlerin tamamen geri çekilme sürecinin iki ay sürebileceğini de sözlerine ekledi.
(Kaynak: Fars Haber Ajansı, 31 Ekim 2011)

Irak İnsan Hakları Bakanı: Münafıkların dosyası bu yılın sonuna kadar kapanacak

Irak İnsan Hakları Bakanı, bu yılın sonuna kadar Irak’ta konuşlanan terörist münafıklar örgütünün dosyasını tamamen kapatacaklarını açıkladı.

İsviçre’nin Bağdat Büyükelçisi ile görüşmesinin ardından konu ile ilgili bir bildiri yayınlayan Iraklı bakan Sudani, Bağdat yönetiminin yıl sonuna kadar ve Amerikalı askerler tamamen geri çekilmeden önce bu işi sonlandıracağını kaydetti.

Bildiride, iki tarafın görüşmede münafıkların durumunu ele aldıkları kaydedildi.

Münafıkların Irak’tan çekilmesi için barışçıl bir çözüm bulunmadığını belirten bakan, bu meselenin çözümü için yasal bir yol bulmakla görevlendirildiğini ifade etti.

Sudani ayrıca 2004 ve 2005 yıllarında İran’a iade ettikleri münafıkların kendi ülkelerinde özgürce yaşadıklarının anlaşıldığını sözlerine ekledi.
(Kaynak: Fars Haber Ajansı, 31 Ekim 2011)

Salihi, Ahmedinejad'ın mesajını Talabani'ye iletti

Irak'a giden İran Dışişleri Bakanı Salihi, bu ülkenin Cumhurbaşkanıyla görüşmesinde İranlı meslektaşının mesajını kendisine iletti.

Bölge ülkelerine yönelik dönem ziyareti kapsamıda dün Irak'ı ziyaret eden Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi, bu ülkenin Cumhurbaşkanı Celal Talabani'yle görüşmesinde Cumhurbaşkanı Dr Mahmud Ahmedinejad'ın sözlü mesajını da kendisine iletti.

Dışişleri Bakanı Salihi, Tahran-Bağdat tarihi ilişkilerine değinerek "İran'la Irak arasındaki tarihi ilişkiler anlatılmaya ihtiyaç olmayacak kadar açıktır. Bu doğrultuda, İslami İran yetkililerinin iradesi aradaki bütün engelleri kaldırma ve işbirliği ortamının daha fazla gelişmesi ve de derinlik kazanması yolunda uygun zeminleri hazırlamaya dayanıyor" dedi.

Salihi daha sonra, Irak'ta cereyan etmekte olan siyasi sürece değinerek "Irak hükümetinin dirayetli yönetimi sayesinde bu ülke halkının birlik ve bütünlüğü korunacak ve Irak'ın geleceği geçmişinden çok daha iyi olacak" ifadesini kullanarak, biz Irak hükümetinin ülkede güvenliği sağlayabilecek güce sahip olduğuna inanıyoruz" ifadesini kullandı.

Irak Cumhurbaşkanı Talabani de bu ziyarette, Dışişleri Bakanı Salihi'ye hoşgeldin derken kendisinin sıcak selamlarını da İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamenei ve Cumhurbaşkanı Dr Ahmedinejad'a iletmesini istedi.

Talabani ayrıca, iki ülke arasında ortak menfaatlere dayalı ilişkilerin bütün alanlarda korunup geliştirilmesi talebinde bulundu.
(Kaynak: Fars Haber Ajansı, 31 Ekim 2011)

ABD Kürdistan Bölgesi’nde askeri üs kuruyor

Irak’ın etkili dini ve siyasi liderlerinden Mukteda Sadr, Amerika’nın Irak’ın Kürdistan Bölgesi’nde askeri üs kurmakta olduğunu öne sürdü.

Londra’da yayımlanan el-Hayat gazetesine demeç veren Sadr Hareketi Lideri Mukteda Sadr, Amerika’nın Irak’taki tüm askerlerini çekme yönündeki sözünü tutmayarak, Kürdistan Bölgesi’nde bir askeri üs kuracağına inandığını söyledi.

Irak’ta Batı medyasının yansıtmaya çalıştığının aksine bir gerçeklik olduğunu belirten Mukteda Sadr, “Onlar, tüm işgalci güçlerin Irak’ı terk etmekte olduklarını söylüyorlar; ancak bizim elimizdeki bilgiler, Amerikalıların Erbil’in kuzeybatısındaki “Sebiran Sero” köyünde bir askeri üs inşa etmekte olduklarını gösteriyor” dedi.

Iraklı yetkilileri uyardığını belirten Mukteda Sadr, “Daha önce de söylediğim ve hep söyleyeceğim gibi bizim istediğimiz türden bir çekilme olmayacak. Amerikalılar, kendilerine göre çekilmiş olacak” dedi.

Öte yandan çeşitli temaslarda bulunmak üzere Amerika’da bulunan Irak Başbakanının Ulusal Güvenlik Danışmanı Falih Feyyaz, el-Hayat gazetesine verdiği demecinde Başbakan Nuri el-Maliki’nin kendisine bazı Amerikalı askeri eğitmenlerin Irak’ta kalmaya devam etmesi konusunda Amerikalılarla müzakere yapmak üzere görevlendirdiğini söyledi.

Kürdistan Bölgesindeki mali işlerden sorumlu danışman Adil Pervari ise Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’nin ve tüm Kürt siyasilerin Amerikan askerlerinin “tartışmalı bölgeler”de kalmaya devam etmesi gerektiğine inandığını söyledi.

Mesud Barzani, daha önce el-Arabiya televizyonuna verdiği demecinde Amerikan askerlerinin Irak’tan tamamen çekilmesi durumunda Irak’ta iç savaş çıkacağını öne sürmüştü.
(Kaynak: Yakın Doğu Haber, 31.Ekim.2011)

Mesud Barzani'yle görüşmesinde Ahmedinejad Iraklı etnik grupların birliklerini korumasını istedi

İran Cumhurbaşkanı, Irak'ta güvenliğin yerleşmesi ve ilerlemenin sağlanması yolunda Iraklı çeşitli topluluk ve etnik grupların aralarındaki ittifakı korumaları gerektiğini vurguladı.

Cumhurbaşkanı Dr Mahmud Ahmedinejad dün Irak Kürt bölgesi lideri Mesud Barzani'yle görüşmesinde, İslami İran'la Iraklı muhtelif topluluk, etnik ve dini kesim ve çeşitli gruplar arasında mevcut olan içten ve kardeşçe ilişkilere değinerek "İran, Irak'ta ilerleme, imar ve güvenlik ortamının sağlanmasını desteklemenin yanında böyle bir ortamı bölgenin tamamı için faydalı olarak değerlendiriyor" dedi.

Dr Ahmedinejad daha sonra, huzur ve güvenliği bir halkın ilerlemesi ve ilişkilerinin geliştirilmesi bağlamında temel faktör olarak tanımlarken, Irak'ta güvenlik ortamının güçlenmesinden duyduğu memnuniyetini ifade ederek "Iraklı muhtelif topluluk ve etnik grupların aralarındaki birlik, bütünlüklerini korumaları,bu ülkenin kalkınma ve ilerlemesi halka daha fazla hizmet sunulması yolunda çaba göstermeleri gerekiyor" şeklinde konuştu.

Irak Kürt bölgesi Başkanı Mesud Barzani de bu görüşmede yaptığı konuşmada, iki tarafın muhtelif alanlardaki işbirliği ve koordinasyon çalışmalarının daha fazla güçlendirilmesi gerektiğinin altını çizdi.

Barzani bu konuda "İran'la Irak'ın yan yana kalkınma ve güvenlik oluşturma yolunda ilerlemeleri lazım. Irak için İran İslam Cumhuriyeti büyük önem taşıyor. Sınır bölgesinde istikrar olmaması her iki ülkenin zararına. Bu yüzden bu alandaki işbirliği daha da arttırılmalı" dedi.
(Kaynak: Fars Haber Ajansı, 31.Ekim.2011)

PJAK’ın İran’a saldırmasına izin verilmeyecek

Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari, PKK’nın İran kolu olan PJAK’ın İran’da silahlı eylem yapmasına izin verilmeyeceğini söyledi.

Kurdpress haber ajansının bildirdiğine göre Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari, resmi bir ziyaret için Bağdat’ta bulunan İranlı meslektaşı Ali Ekber Salihi ile görüşmesinden sonra ortak bir basın toplantısı düzenledi.

Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari, İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi ile yaptığı görüşmede sınır güvenliği ve terör örgütü PJAK’ın İran’a yönelik saldırıları konusunda görüş alışverişinde bulunduklarını söyledi.

Irak merkezi hükümetiyle Kürdistan Bölgesel Yönetimi arasında güvenlik alanında iyi bir işbirliğinin bulunduğunu belirten Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari, PJAK’ın İran’a yönelik saldırılarına izin verilmeyeceğini söyledi.

Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari, Irak topraklarının komşu ülkelere yönelik saldırılar için kullanılmasının Irak anayasasına aykırı olduğunu dile getirdi.
(Kaynak: Yakın Doğu Haber, 31.Ekim.2011)

Irak, 2020 yılına kadar dışarıya karşı savunmasız


Irak Genelkurmay Başkanı Babekr Zebari, Irak’ın 2020 yılına kadar dış tehditlere karşı kendini savunacak yeterliliğe kavuşamayacağını açıkladı.

Kurdpress haber ajansının bildirdiğine göre Irak Genelkurmay Başkanı Babekr Zebari, Irak’ın 2020 yılına kadar yabancı tehditlere karşı kendini savunacak yeterlilikte olmadığını belirterek hava kuvvetlerinin de Irak hava sahasını koruyabilecek durumda olmadığını söyledi.

Irak Genelkurmay Başkanı Babekr Zebari, 2003 yılındaki Amerikan işgalinden sonra yeniden yapılandırılmaya çalışılan Irak ordusunun henüz savunmada tam olarak yeterliliğe kavuşamadığını ve birçok eksiklerinin olduğunu ifade etti.

Mısır’da yayımlanan el-Yovm es-Sabi gazetesinin haberine göre de Irak Genelkurmay Başkanı Babekr Zebari, hava kuvvetlerindeki eksikliklere dikkat çekerek Irak ordusunun dış tehditler karşısında son derece yetersiz olduğunu söyledi ve “Irak, Amerika’dan F-16 uçakları satın alacaktı; ancak bazı ülkelerin müdahaleleri yüzünden bu uçakların satın alımı gerçekleşemedi” dedi.
(Kaynak: Yakın Doğu Haber, 31.Ekim.2011)

Ayetullah Hamanei: Amerika’nın Irak’tan çekilmesi, Irak tarihinin altın sayfası

İslam inkılabı rehberi Ayetullah Seyyid Ali Hamanei, Amerikalı işgalci askerlerin Irak’tan çekilmesinin bu ülkenin tarihinde altın sayfa olduğunu vurguladı.
İslam inkılabı rehberi Ayetullah Hamanei, kuzey Irak yerel yönetim lideri Mesut Barzani’yi kabul etti.

Ayetullah Hamanei, Amerikalı işgalci askerlerin Iraklı tüm dini ve etnik grupların direnişi ve baskısı sonucu Irak’tan çekilmesinin bu ülkenin tarihinde altın sayfa olduğunu ifade etti.

Ayetullah Hamanei Amerika’nın askeri ve siyasi varlığına karşın Iraklı tüm kesimlerin Amerika’ya “hayır” dediğini, bunun çok önemli bir mesele olduğunu kaydetti.

Irak’ta istikrarın İran’ı sevindirdiğini belirten Ayetullah Hamanei, şimdi de Iraklı tüm dini ve etnik grupların elele vererek Irak’taki yıkımları yeniden inşa etmesi gerektiğini vurguladı.
(Kaynak: Fars Haber Ajansı, 31.Ekim.2011)

Fatma Ceren Türkmen Duman - Irak’ta Federalizm Tartışmaları

Giriş
Bugünden geriye doğru bakıldığında neredeyse
son otuz yılının tamamını savaşlarla geçiren
Irak’ta, 2003 sonrası dönemde savaş farklı bir
boyuta taşınmış, dini ve etnik çekişme, çatışma
sınırını geçerek iç savaş boyutuna ulaşmıştır.
Osmanlı sonrası dönemde Irak’taki yönetimler
tarafından oluşturulmaya çalışılan merkezi yönetime
dayalı siyasi yapı da yerini yeni bir yapılanmaya
bırakmış ve Irak’ı işgal eden ABD, federatif
bir yapıyı Irak’taki siyasal sisteme entegre
etmeye çalışmıştır.
Bu noktada Irak’taki federal yapılanmanın etnik
ve mezhepsel temelli mi olacağı, yoksa yönetim
temelli mi olacağı konusu ana sorun olarak ifade
edilebilir. Irak’taki federalizm uygulamasında yaşanan
yapısal aksaklıklar ve federalizmin Irak’ın
doğası ile uyuşmamasının, Irak’ın geleceğine
yönelik tehdit olarak görülmesine yol açtığını
söylemek doğru olacaktır. Irak’taki federal yapının
niteliğinin etnik ve mezhepsel farklılıklara
dayalı olması, petrol kaynaklarının paylaşımı ve
Kerkük’ün statüsü gibi sorunlar federal politik
yapının birleştirici, uzlaştırıcı özelliğinden bölücü,
farklılaştırıcı özelliğe bürünmesini sağlamıştır.
Buradan hareketle Irak’ta federalizm tartışmaları
incelenirken, 2003 sonrası Irak’ın yeniden
yapılandırılmasında siyasal sistemin unsurları
ele alınarak, ABD’nin uygulamaları ifade edilmeye
çalışılacaktır. Bu kapsamda Irak’ta federalizmin
nasıl bir siyasal sistem sorunu olarak ortaya
çıktığı açıklanmaya gayret edilecektir. Ayrıca
siyasal sistemdeki aksaklıkların farklı kimlikler,
idari, hukuki, politik ve sosyal faktörler üzerinde
nasıl etkileri olduğu da tartışma konusu olarak
ele alınacaktır.
Irak’ta Siyasi Sistem Sorunu: Federalizm
ABD’nin Irak’a müdahalesi, kısa bir sürede mevcut
yönetimin tüm unsurları ile birlikte çökmesi
ve ardından ABD’nin Irak’ın yeniden yapılandırılmasına
yönelik bir sistem ile sonuçlanmıştır.
20 Ocak 2003’te kurulan Yeniden Yapılandırma
ve İnsani Yardım Bürosu Jay Garner yönetiminde
görevlendirilmiştir.1 Daha sonra Garner’ın
çalışmalarına yardımcı olmak amacıyla Irak’a
sivil idareci olarak Bremer atanmıştır. 22 Mayıs
2003 tarihinde Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi 4761’inci toplantısında 1483 sayılı “Irak
ve Kuveyt Arasındaki Durum” başlıklı kararla
Irak’a yönelik on üç yıldır sürdürülen ekonomik
ambargonun kaldırılması onaylanmış ve bu kararla
Irak’taki koalisyon güçlerine geniş yetkiler
verilmiştir.2 Bremer de, bir gün sonra 23 Mayıs
2003 tarihinde de Koalisyon Geçici Yönetimi’nin
2 Numaralı Kanunu’nu ilan etmiş, bu kanunla
birlikte Irak Ordusu, Irak Hava Kuvvetleri, Irak
Deniz Kuvvetleri, Irak Gizli Polisi, Irak İstihbarat
Teşkilatı, Cumhuriyet Muhafızları, Baas
Partisi’nin Askeri Kanadı, Savunma Bakanlığı
ve Enformasyon Bakanlığı feshedilmiştir. Geçici
Koalisyon Yönetimi üç kademeli yeni bir siyasal
yapı oluşturmuştur. Yerel düzeyde belediye
meclisi üyelerini seçmiş ve eyaletlerde valiler görevlendirmiştir.
Ulusal düzeyde, eski bürokratik
kurumları düzenlemiş ve yönetmeye başlamıştır.
Yönetim düzeyinde ise, Yönetim Konseyini yeni
bir idare merkezi haline getirmeye çalışmıştır.3
BM Güvenlik Konseyi, Irak’a ilişkin 1546 sayılı
kararı oybirliğiyle onaylamıştır. Bu Karar’da federal,
demokratik, çoğulcu ve birleşik Irak’tan
söz edilmiş ve Irak’ın siyasi geleceğine ilişkin
bir süreç de onaylanmıştır. Oybirliğiyle alınan
Karar’da, Irak’ta egemenliğin Iraklılara devredilmesi
ve Irak Geçici Yönetimi’nin kurulması
öngörülmüştür4. Bremer’in Irak Geçici Yönetim
Konseyi 25 kişiden oluşmuş ve aralarında Baas
Partisi’ne muhalif Irak’ın önde gelen liderleri de
yer almıştır.5 Konsey’in oluşumundan sonra 8
Mart 2004 tarihinde Geçiş Dönemi İdari Yasası
hazırlanarak, 2005 Anayasasının temeli oluşturulmuştur.
Bu yasa ile geçiş döneminde Irak’ın
siyasal sisteminin “federal, demokratik, çoğulcu
ve güçler ayrımına dayalı cumhuriyet” olacağı
ifade edilmiştir.6
Geçici Yönetim Yasası’nın 53’ncü maddesinin
A bendinde “Kürdistan Bölgesel Hükümeti, 19
Mart 2003 tarihinde Duhok, Erbil, Süleymaniye,
Kerkük, Diyala ve Musul vilayetlerindeki toprakları
idaresi altında bulundurmakta olan resmi
hükümet” olarak tanımlanmıştır. Ancak 53’üncü
maddenin C bendinde ise “Bağdat ve Kerkük hariç
olmak üzere Kürdistan Bölgesi dışında bulunan
ve sayıları üçü aşmayan herhangi bir vilayetler
grubunun kendi aralarında bir bölge oluşturma
hakkına sahip olduğu” ifade edilmiştir. Bu
madde hükümleri dikkate alındığında, bir çelişki
ortaya çıkmaktadır. Maddeyle birlikte Kerkük,
Diyala ve Musul, Bölgesel Kürt Yönetiminin sınırları
dahilinde olan Duhok, Erbil ve Süleymaniye
ile aynı statüye konarak bu vilayetlerindeki
toprakların idaresi Bölgesel Kürt Yönetimi’ne
bırakılmıştır. Ancak “vilayetlerdeki topraklar”
ifadesi tam olarak açıklanmamıştır. Bu nedenle
Bölgesel Kürt Yönetimi de Kerkük, Musul ve
Diyala’da kontrol etmek istediği topraklar üzerinde
hak iddia etmektedir. Öte yandan yine bu
maddeyle Bölgesel Kürt Yönetimi’nin idaresine
bırakılan Kerkük’e, Bağdat gibi ayrı bir paragraf
açılarak durumu özelleştirilmiştir.7 Kerkük,
Bağdat’la birlikte diğer vilayetlerden farklı olarak
değerlendirilerek “de facto” bir özel statü kazanmıştır.
Kerkük eğer Bağdat gibi değerlendirilecek
olursa, Irak Merkezi Hükümeti’nin kontrolü dışına
çıkamayacağı öngörülebilir.
Irak Geçici Yönetim Yasası’nda Kerkük ve ihtilaflı
bölgeler için çözüm bulunamamıştır. Ancak 15
Ekim 2005 tarihinde Irak’ta yapılan referandumla
kabul edilen Irak Anayasası’nda Kerkük ve ihtilaflı
bölgeler için bir takvim içeren yol haritası
oluşturulsa da sorunları çözeceği ifade edilen
uygulamaların zamanında gerçekleştirilememiş
olması ve ihtilaflı bölgelerin durumunun belirsizliğini
koruması sonucunu doğurmuştur.
15 Ekim 2005 tarihinde kabul edilen Irak Anayasası
ile de “Irak parlamenter, demokratik federal
bir cumhuriyettir” ifadesine yer verilerek, Irak’ın
federal bir yapıya sahip olduğu vurgulanmıştır.8
Irak Anayasası’nın 140’ıncı ve 143’üncü maddelerinde
Kerkük’e ilişkin doğrudan bir hükme yer
verilmiştir. 143’üncü maddede, yeni Irak hükümeti
kurulduktan sonra Irak Geçici İdare Yasası
ve ekini teşkil eden belgeler 53’üncü maddenin
A bendinde ve 58’inci maddelerin dışında iptal
edileceği belirtilmiştir. Böylece Irak Geçici Yönetim
Yasası’nda belirtilen Kerkük ve ihtilaflı bölgelerle
ilgili hükümlerin devam edeceği görülmüştür.
140’ıncı maddede belirtilen ise, yürütme
organının, Irak Geçici Yönetim Yasası’nın 58’inci
maddesinin tüm fıkralarıyla uygulanmasının tamamlanması
için gerekli adımları atacağı ve Irak
Geçici Yönetim Yasası’nın 58’inci maddesinde
yer alan ve geçiş hükümetinin sorumluluğunda
uygulanan hususların, bu anayasaya uygun
olarak seçilecek yürütme organı tarafından tamamı
yerine getirilene kadar sürdürüleceğidir.
Bu çalışmaların normalleştirme, nüfus sayımı
ve sakinlerinin iradesini tespit için Kerkük’te ve
diğer ihtilaflı bölgelerde en geç 31 Aralık 2007
tarihinde referandum düzenlenmesine kadar
tamamlanması öngörülmüştür.9 Ancak referandumun
ne içeriği ne de kim tarafından ve nasıl
yapılacağı Anayasa’da belirtilmemiştir. Bununla
birlikte 2006’nın Ekim ayında Irak Parlamentosu
tarafından çıkarılan ve federal bölgelerin
kurulmasına ve düzenlenmesine imkan tanıyan
Federalizm Yasası yürürlüğe konmuş; ancak uygulamaya
geçirilmemiştir. Çıkarılan yasaya göre,
yasa çıktıktan 18 ay sonra (Mayıs 2008 tarihinde)
uygulamaya konması planlanmıştır.10 Ancak bu
yasa hem etnik ve mezhepsel gerginlikler; hem
etnik, mezhepsel ve siyasi grupların iç dinamikleri;
hem de merkezi yönetim ile Bölgesel Kürt
Yönetimi arasındaki yönetimsel ve siyasi sorunlar
nedeniyle halen uygulamaya konabilmiş değildir.
Federalizm politik bir yapısal olgu olarak, paylaşılmış
güce ve kendi kendini yönetime imkan
tanımaktadır. Aynı zamanda federalizm politik
yapıları da sınıflandırarak bir yapı oluşturmaktadır.
Piramidin en üstünden başlayarak, federal
devlet, federe devlet, birleşik devletler, özerk
yönetimler ve vilayetler gibi çeşitli yönetim birimleri
bir arada barındırabilmektedir. Federatif
yapılarak üst düzey bir anlaşmanın sonucu olarak
ortaya çıkarken, yönetim bazlı her ayrı birim,
yönetimsel gücünü bu anlaşmaya bağlı olarak
oluşturmakta ve varlığını bu anlaşmaya dayandırmaktadır.
Bu anlaşma olarak ortaya konan olgu
genellikle anayasalar şeklinde karşımıza çıkmaktadır.
11
Irak’taki federalizmi düşünmek kimlik çatışmalarıyla
ayrı tutulmayacak bir olgudur. Irak
federalizmi tam anlamıyla tanımlanamamıştır.
Asıl sorunun Irak’taki federal yapılanmanın etnik
ve mezhepsel temelli mi olacağı, yoksa yönetim
temelli mi olacağı konusudur. Bu durumun
günümüzde kimlik politikalarıyla bağlılığı
bulunmaktadır. Bu açıdan düşünüldüğünde;
federalizmin temel sorunsallarından birinin
kimlik tanımlaması üzerinde olduğu söylenebilir.
Irak’taki federalizmin de kimliksel ayrışmayı
körükleyeceği ya da birleştirici bir unsur olacağı
konusu karşımıza çıkmaktadır.12 Irak’taki duruma
bakıldığında federal yapılanmanın birleştirici
bir unsur olarak ortaya çıktığını söylemek pek
mümkün gözükmemektedir. Özellikle Bölgesel
Kürt Yönetimi’nin etnik temelli bir yapılanmaya
gitmesi ve bununla birlikte bazı Şii grupların
da güneyde mezhebi temele dayalı bir yapılanma
oluşturmayı zaman zaman ortaya koyması,
federalizmin uygulanmasının ayrıştırıcı bir rol
oynadığı şeklinde yorumlanabilir. Aynı şekilde
Irak’ta her ne kadar demokratik seçimler yapıldığı
ve hükümetin bu seçimlere göre kurulduğu
ispat edilmeye çalışılsa da, Irak’ta yönetimsel
paylaşımın etnik ve mezhepsel temel üzerinden
yapıldığı gerçekliktir. 7 Mart 2010’ta yapılan seçimlerin
ardından hükümet kurma çalışmalarında
siyasi gruplar tarafından izlenen politika ve
ABD’nin de uygulamaya çalıştığı sistemin açık
olduğu görülmektedir. ABD’li yetkililerin birçok
kez yaptıkları açıklamalarda Sünnilerin de Irak
yönetiminden pay almaları gerektiği yönünde olmuştur.
Bu ayrışma göz önünde bulundurulduğunda
Irak’taki federal yapılanmanın ortak değer
ve kimlik yaratmaktan öte, ayrışmanın fitilini
ateşleyen bir etken olduğu söylenebilir.13
Irak’taki ayrışmanın sadece sosyal gruplar arasındaki
mücadeleden ibaret olmadığını söylemek
mümkündür. Irak federalizmi, yerel güç unsurlarını
da ön plana çıkarmıştır. Bu durum bazen
kendini bir aşiretin bünyesinde göstermekte, bazen
de milis bir gücün ya da siyasi bir yapılanmada
vücut bulmaktadır. Örneğin; 2006 yılında Baker-
Hamilton raporu olarak bilinen ve ABD’nin
günümüz yol haritasını oluşturan rapora dayanarak
kurulan Sahva Güçleri bu duruma ilişkin
en iyi örneklerden birini teşkil etmektedir. Sahva
Güçleri, Anbar vilayetini kontrol eden Ebu Rişa
aşiretine bağlı silahlı güçleri temel alarak kurulmuştur.
Bu silahlı güçler 2006 yılına kadar ABD
askerleri ile çatışmıştır. Baker-Hamilton raporunda
ifade edildiği gibi ABD’nin bölgesel hakimiyet
yönetimini geliştirerek Anbar’da Ebu Risa
Aşiretiyle anlaşması sonucu çatışma sona ermiş
ve Anbar bölgesinin kontrolü bir anlamda Ebu
Risa aşiretine bırakılmıştır.14 Bahse konu duruma
ilişkin örnekler çoğaltılabileceği gibi artık Irak’ta
yerel siyasetin merkezi siyaset üzerinde oldukça
etkili olduğu düşünülmektedir. Öte yandan federalizm
Irak için tek bir algılama noktası oluşturmamaktadır.
Irak’taki her grubun federalizme
farklı bakış açısı geliştirdiği görülmektedir. Özellikle
Kürt gruplar federal sistemin geleceğinin ve
yönetimsel gücün bir garantisi olarak algılamaktadır.
Zira 2003 yılından sonra Irak’ın yeniden
yapılandırılması kapsamında yapılan çalışmalar
sırasında Kürt grupların federalizm konusunda
en fazla ısrarcı olan grup olduğu söylenebilir.
Şii gruplara bakıldığında federalizme farklı bakış
açıları olduğu görülmektedir. Farklılaşmanın
temelinde zengin petrol yatakları ve Irak vatanseverliği
yatmaktadır. Güneyde sadece üç ili kapsayan
küçük ölçekli bir birim oluşturulmasını
savunan Fazilet Partisi ile dokuz ili kapsayan Şii
mega-kantonun kurulmasını destekleyen Irak İslami
Devrim Konseyi arasında ve federal yapıya
olumlu yaklaşmayan Sadr grubu arasında görüş
ayrılıkları bulunmaktadır.15
Sünni gruplar ise federal yapılanmayı yaşamsal
tehdit olarak görmüştür. Bu duruma ilişkin
olarak, bazı temel noktalardan bahsetmenin faydalı
olacağı düşünülmektedir. Sünni grupların
federalizmi ilişkin temel tehdit algılamalarının
başında Irak’ın bölünmesi yatmaktadır. Petrol
varlığının Irak’ın kuzey ve güney bölgelerinde
bulunması ve Irak’ın gevşek bir federal yapılanmaya
gitmesi Sünnilerin yaşama şansını azaltacağı
algılamasına yol açmaktadır. Bölgesel Kürt
Yönetimi’ne paralel olarak Irak’ın güneyinde de
federal bir bölge olması ara bölgede kalan Sünnileri
tedirgin edebilecek bir kapasiteye sahiptir.
Böyle bir durumun oluşması itibariyle Kürt ve
Şii bölgelerinin Sünni bölgesini de yutabileceği
endişesi oluşmaktadır. Öte yandan Irak’ın güneyinde
bir Şii bölgesi kurulması ve güçlenmesi
halinde mezhepsel farklılık ve İran’ın da etkisiyle
Irak’taki Sünni varlığına yönelik tehdit oluşturacağı
yönünde de algılamalar vurgulanmaktadır.
Özellikle 2004-2007 yılları arasında yaşanan etnik
ve mezhepsel olaylar dikkate alındığında ve
insanların isimlerinden dolayı öldürüldükleri
akıllara getirildiğinde bu tehdit daha da anlaşılabilir
olmaktadır.16
Bir siyasal sistem olarak federalizmin toplumda
yerleşmesi ve işlevsel olması siyasi uzlaşı kültürünün,
güçlü federal kurumların ve merkeze
bağlılığı destekleyen ödüllendirme yapılarının
Kürt Yönetimi’nin Irak merkezi hükümetine alternatif politikalar üretmesi
yönetimsel temelde sorunlar yaratırken, ABD’nin sağladığı
avantajları kullanarak yasalarla belirlenen hakimiyet sınırlarının dışına
yönelik müdahalelerde bulunması Irak’taki federalizme ilişkin
yapısal sorunları arttırmıştır.
bulunmasına bağlı olduğu düşünülmektedir. Irak
doğal kaynaklarının merkezi idarenin denetimine
bırakılmasının ödüllendirme kapsamında ülkeyi
bir arada tutacağı varsayılmaktadır. Irak’taki
federal yapının niteliğinin etnik ve mezhepsel
farklılıklara dayalı olması, petrol kaynaklarının
paylaşımı ve Kerkük’ün statüsü gibi sorunlar politik
yapının birleştirici,uzlaştırıcı özelliğinden
bölücü, farklılaştırıcı özelliğe bürünmesini sağlamıştır.
17
Irak’ta Güncel Federalizm Tartışmaları
Irak’ta federal sistemin sancılarının hissedilir
derecede olduğunu söylemek mümkündür. Dönem
dönem fitili ateşlenen federalizm ve yeni
bölgeler oluşturulması fikri, son birkaç aydır yeniden
gündeme gelmektedir. Bu kapsamda, hem
Irak’ın güneyindeki Basra, Zikar ve Meysan vilayet
meclisleriyle birlikte, Babil vilayet meclisinin
de tek başına bir özel vilayet olması yönünde
karar alması hem Irak Parlamentosu’nun Sünni
Başkanı Usame Nuceyfi’nin, Sünniler için özel
bir bölge talep etmesi hem de özellikle Musul’da
yaşayan azınlıkların bu vilayet içerisinde kendileri
için özel bir bölge oluşturulmasının istenmesi,
Irak’taki federalizm tartışmalarını yeniden
gündeme taşımıştır. Ancak Irak’taki sistem
hakkında siyasi taraflar arasında net bir tavır
sergilendiğini söylemek güçtür. Bu durum sadece
etnik ve mezhepsel temelde farkılık gösteren
gruplar arasında değil, Kürt gruplar hariç, Şii ya
da Sünni, Türkmen ya da diğer etnik gruplar arasında
da federalizm konusunda ortak bir tavır
sergilenmediği görülmektedir.
Bu açıdan Sünni grupların federalizme ilişkin
tartışmalara katılması, Irak’ta yeni bir olgu olarak
karşımıza çıkmaktadır. 2003 öncesi Irak’ta yönetici
konumda olan Sünni Araplar ve özellikle Baas
Partisi, 2003 sonrasında da güçlü bir merkezi
yapılanmanın tarafında olmuş ve Irak’ın federal
bölgelere ayrılmasına karşı çıkmıştır. Bunun en
büyük nedenlerinden birinin, Irak’ın kuzeyindeki
Kürt Bölgesel Yönetimi’nin yanı sıra, Irak’ın
güneyinde de bir Şii bölgesinin oluşturulmasının,
Irak’ın doğal zenginliklerinden elde edilecek
gelirin bu iki bölge tarafından paylaşılacağı ve
Irak’ın ortasında kalacak Sünni bölgesinin diğer
bölgelerden geri kalacağı endişesi olarak ifade
edilmektedir. Bu düşüncenin temelde doğruluk
payı bulunmakla birlikte, Irak’taki bölgelerin net
olarak birbirinden etnik ve mezhebi temelde idari
olarak ayrıştırmanın zor olduğu düşünülmektedir.
Irak’ın kuzey ve güneyine nazaran, Irak’ın
orta kesimindeki vilayetlerde etnik ve mezhebi
temelli geçişkenlik ve iç içe geçmiş yapı, bu vilayetlerin
idari olarak paylaşılmasını zorlaştırmaktadır.
Bu noktada “ihtilaflı bölgeler” ortaya
çıkmaktadır. Özellikle Musul, Diyala, Selahattin
ve Kerkük gibi vilayetlerde bu durumun daha net
gözlenebileceğini ifade etmek mümkündür. Öte
yandan Sünni Arapların yaşadığı bölgelere de
bakıldığında ne Kürtler ne de Şii Araplar kadar
bir topraksal bütünlük oluşturamadıkları söylenebilir.
Zira Anbar hariç Sünni Arapların yaşadığı
hemen her vilayette geniş bir Şii varlığından
da söz etmek mümkündür. Bu açıdan özellikle
Musul vilayetinde güçlü olan Nuceyfi grubunun
genel Sünni Arap düşüncesine ters düşecek
şekilde, Sünni Arap bölgesinin oluşturulması
önerisinin, Sünni Arap siyasetçiler tarafından
da benimsenmemesi dikkat çekicidir. Başta İyad
Allavi ve Salih Mutlak gibi Sünni Araplardan
destek alan güçlü siyasetçiler olmak üzere, Usame
Nuceyfi’nin “Sünni Araplar” için bir bölge
oluşturulması açıklaması tepki çekmiş, Usame
Nuceyfi de bu açıklamasından geri adım atarak,
yanlış anlaşıldığını ve Sünnilerin hükümetin politikası
nedeniyle yönetimden uzaklaştırılarak
marjinalize olduğunu, bu açıdan farklılaştıklarını
belirtmiştir. Ancak Usame Nuceyfi’nin bu
açıklamalarının özellikle Musul özelinde düşünülmesi
gereken bir nokta olduğu söylenebilir.
Zira Nuceyfi grubunun Musul vilayetindeki
ağırlığı bilinmektedir. 2009’daki vilayet meclisi
seçimlerinde Musul’daki oyların çoğunluğunu
kazanan Nuceyfi grubu, Musul vilayet yönetimde
etkin hale gelmiştir. Usame Nuceyfi’nin kardeşi
Etil Nuceyfi, Musul Valisi olarak seçilmiştir.
2009’daki seçimlerin ardından, özellikle 2010
yılı içerisinde Maliki hükümeti ile Musul vilayet
yönetimi arasında sorunlar yaşanmıştır. Nuri El-
Maliki’nin Musul’da yaptığı idari, siyasi ve askeri
operasyonlar nedeniyle Nuceyfi grubunun rahatsız
olduğu bilinmektedir. Bu nedenle Nuceyfi
grubunun en azından Musul’da özel bir federal
bölge oluşturarak, yönetimini güçlendirmek isteyebileceği
düşünülebilir. Son dönemde Bölgesel
Kürt Yönetimi ile Nuceyfi grubu arasındaki
yakınlaşma da dikkat çekmektedir. Buradan hareketle
Musul üzerinde bir anlaşmaya gidilebileceği
değerlendirilebilir. Zaten Musul’un doğusunun
belli bir kısmını kontrol eden Bölgesel Kürt
Yönetimi’nin de Musul’un diğer tarafını kontrol
eden anlaşabileceği bir yönetimi tercih etmesinin
pragmatik bir yaklaşım olacağı söylenebilir.
Bu açıdan Usame Nuceyfi’nin yaptığı açıklamayla
zemin yokladığını söylemek mümkündür.
Öte yandan Musul’a ilişkin başka bir problem
ve federalizme ilişkin sorunsalı da azınlıkların
durumu oluşturmaktadır. Başta Asuriler olmak
üzere Şebekler ve Yezidiler de Musul özelinde
kendileri için özerk bir bölge talep etmektedir ve
bunun için çalışmalar yapılmaktadır. Asurilerin
başını çektiği Musul’da azınlıklıklara özel bir bölge
yaratılmasını isteyen grubun, özellikle Irak’taki
Hıristiyan varlığının azalmasından endişe
duyan ABD ve Batı Dünyası tarafından desteklendiği
söylenebilir. Son dönem itibariyle İshao
İsho’nun liderliğindeki Ulusal Asuri Kongresi,
Musul’un ilçeleri olan ve daha çok azınlıkların
yaşadığı Hamdaniye ve Telkeyf’in bir araya getirilerek,
azınlıklar için özel bir bölgenin oluşturulması
için çalışmalar başlatmıştır. Bunun için
Yezidi ve Şebek gruplarından da destek sağlamaya
çalışılmaktadır. Ancak hem Irak hükümetinin
hem de Kürt gruplar dışındaki siyasal grupların
bu talebe karşı çıktıkları bilinmektedir. Özellikle
Sünni Arap gruplarındaki temel çekincenin,
böyle bir bölge kurulsa bile, Kürt gruplara avantaj
sağlayacağı düşüncesinden kaynaklandığını
ifade etmek mümkündür. Zira Musul’da kurulacak
azınlık bölgesinin uzun vadede Bölgesel Kürt
Federal bölge kurulması tartışmalarında, 2007’den sonra ve
ABD’nin de merkezi yönetime verdiği destekle merkezi yönetimin
güçlenmeye başlamasından sonra ciddi bir düşüş yaşanmıştır.
Yönetimi’nin baskısı neticesinde Bölgesel Kürt
Yönetimi sınırlarına dahil olabileceği endişesi ön
plana çıkmaktadır.
Irak’ın kuzeyinde yeni tartışmalara yol açan
federal bölgeler kurulması düşüncesi, son dönemde
Irak’ın güney vilayetlerinde de tartışılan
bir konu haline gelmiştir. Hatta bu tartışmalar
bir adım daha öteye taşınarak, somut adımlara
dönüşmüş ve 2011 yılının Ağustos ayı başlarında
Misan, Zikar ve Babil vilayet meclisleri tarafından
bu vilayetlerin federal bölge olması için
hükümete talepte bulunulmuş ve referanduma
sunulması kararı alınmıştır. Ayrıca Basra vilayet
meclisi 2011 yılının Temmuz ayının ortasında
vilayet meclisi üyelerinin yarısından çoğu tarafından
alınan kararla, hükümete başvurmuş ve
Basra’nın özel statülü bir vilayet olması için referandum
hazırlıkları yapmasını talep etmiştir.
Daha sonra Basra, Zikar ve Meysan vilayet yönetimlerinin
yaptığı görüşmeler sonucunda, bu üç
vilayeti kapsayan bir federal bölgenin kurulması
için anlaşmaya varılmıştır.18
Yine de zaman zaman zaman federalizm Irak’ta
gündemi meşgul etse de uygulama aşamasında
sorunlarla karşılalaşıldığı ve özellikle siyasi gruplar
arasında problem teşkil ettiği görülmektedir.
Federalizm’i savunan çoğu siyasi kuruluşun, siyasi
süreçte bir pazarlık konusu yaptığı söylenebilir.
Bu açıdan Kerkük, petrol yasası, yerel yönetimler
gibi sorunların yanında hükümet içerisinde
problemleri de gidermeden, Irak’ta federalizmin
tam anlamıyla uygulabileceğini söylemek
mümkün gözükmemektedir.
Sonuç
Irak’ın doğal yapısının federalizmin temel unsurlarıyla
örtüşmediği görülmektedir. 2003 sonrası
dönemde Irak’taki etnik, dini ve mezhepsel farklılıların
ani bir biçimde ortaya çıkmasıyla birlikte
dikta rejiminin yıkılması, Iraklıların daha önce
ifade edemedikleri alt kimliklerini gün yüzüne
çıkarmış ve kimlik tanımlamalarının asli unsuru
etnik ve mezhepsel kimlik olmuştur. Bu içsel faktörün
yanı sıra, Irak’ı işgal eden ABD’nin Irak’ta
kurmaya çalıştığı sistemin ayrışmayı körükleyerek
dini ve etnik kimliklere vurgu yapar biçimde
davranması, Irak’taki kimlik ayrılıklarının derinleştirmiştir.
Kimliksel farklılıkların belirginleşmesiyle
birlikte, Irak’ta kurulmak istenen federal
yapı ve bu anlamda bazı gruplara ayrıcalık tanınması,
Irak’taki çatışma ortamını tetiklemiştir.
Bölgesel Kürt Yönetimi’nin Irak merkezi hükümetine
alternatif politikalar üretmesi yönetimsel
temelde sorunlar yaratırken, ABD’nin sağladığı
avantajları kullanarak yasalarla belirlenen hakimiyet
sınırlarının dışına yönelik müdahalelerde
bulunması Irak’taki federalizme ilişkin yapısal
sorunları arttırmıştır. Bölgesel Kürt Yönetiminin
sınırları dışında hakimiyet kurma çabası ihtilaflı
bölgeler olgusunu ortaya çıkarırken, bu bölgelerde
yaşayan halklarla da Bölgesel Kürt Yönetimi
arasında gerginlikler baş göstermiştir. Bu doğrultuda
her etnik, dini, mezhebi ya da siyasal grup
federalizme ilişkin farklı algılama ve savunma
yöntemleri geliştirmiştir. Bu algılamaların karşı
karşıya geldiği durumlarda ise çatışma dinamikleri
ortaya çıkmaktadır. Bu çatışma dinamiklerinin
federal merkezli yapılarda ayrışmaya temel
Irak’ta merkeziyetçiliğin güçlendiği dönemlerde Irak’ta ortak bilinç ve
kimlik oluşturma çabalarının daha net sonuçlar verdiği, ulusal birliğe
yönelik adımların daha kolay atılabileceği söylenebilir. Ancak Irak’ta
otorite paylaşımı ve istediği yeni çatışma alanları oluşturmaktadır.
oluşturduğu görülmektedir. Nitekim, Irak’ta
mezhepsel ve etnik çatışmaların yaşandığı 2004-
2007 yılları arasında federal bölgeler kurulmasına
ilişkin birçok görüş ortaya atılmıştır ve Irak’ın
bölünme senaryoları gündeme gelmiştir. Ancak
2007’den sonra ve ABD’nin de merkezi yönetime
verdiği destekle merkezi yönetimin güçlenmeye
başlamasından sonra yeni federal bölgeler
kurulmasına ilişkin görüşlerde ciddi bir düşüş
yaşanmıştır.
Irak’ta merkeziyetçiliğin güçlendiği dönemlerde
Irak’ta ortak bilinç ve kimlik oluşturma çabalarının
daha net sonuçlar verdiği, ulusal birliğe
yönelik adımların daha kolay atılabileceği söylenebilir.
Ancak Irak’ta otorite paylaşımı, her otoritenin
hakimiyet alanını arttırma isteğiyle dürtülenen
bir olgu olarak karşımıza çıkmakta, bu
olgu da çatışma alanları oluşturmaktadır. Yıllarca
diktatörlük altında yaşayan ve tek merkezden
yönetilen bir devlet yapılanması içinde yönetim
gücü verilecek bir grup ya da kişinin ilk derecede
otoritesini arttırmaya çalışması anlaşılabilir bir
durumdur. Bu nedenle Irak’taki federal yapılanmanın
sistemsel sorunlara yol açtığı ve bu sistemsel
sorunların da insanların yaşam alanlarına
kadar sirayet ettiği bir gerçeklik olarak karşımıza
çıkmaktadır.
O
1 Peter Galbraith, Irak’ın Sonu-Ulus Devletlerin Çöküşü mü? (M. M. İnceayan, Çev.) İstanbul, 2007.
2 http://daccess-dds-ny.un.org/doc/UNDOC/GEN/N03/368/53/PDF/N0336853.pdf?OpenElement, Erişim: 30 Eylül
2011.
3 Faleh. A. Cabbar, Irak’ta Şii Hareketi ve Direniş, (H. Halis, Çev.) İstanbul: Agora, 2004.
4 http://daccess-dds ny.un.org/doc/UNDOC/GEN/N04/381/16/PDF/N0438116.pdf?OpenElement, 30 Eylül 2011.
5 http://www.bbc.co.uk/turkish/indepth/story/2004/01/040129_irak_konseyuye.shtml, Erişim: 2 Ekim 2011.
6 Tayyar Arı, Geçmişten Günümüze Ortadoğu, Siyaset, Savaş ve Diplomasi. İstanbul: Alfa, 2004.
7 http://www.gao.gov/new.items/d04746r.pdf, Erişim: 1 Ekim 2011.
8 Erşat Hürmüzlü, Irak’ta Türkmen Gerçeği, Ankara: Kerkük Vakfı, 2006
9 http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/20101224_irakanayasasi.pdf, Erişim: 2 Ekim 2011.
10 http://gulfnews.com/news/region/iraq/iraq-passes-federalism-law-1.260173, Erişim: 1 Ekim 2011.
11 Brendan O’leary, Multinational Federalism Federacy, Power-Shaaring&The Kurds of Iraq, Catritz Foundation Center,
George Washington University, 2003.
12 Harith Al-Qarawee , Redefining a Nation: The Conflict of İdentity and Federalism in İraq, Perspectives on Federalsim
(2), 2010.
13 TEPAV, Riskler ve Fırsatlar Kavşağında Irak’ın Geleceği ve Türkiye. Ankara, 2007.
14 http://www.carnegieendowment.org/publications/special/misc/iraqielections2010/index.cfm?fa=uai, Erişim: 1
Ekim 2011.
15 Visser, Reider, Osmanlı Eyalet Sınırları, Şii Federalizmi ve Irak’taki Enerji Anlaşmazlığı, 20 Aralık 2010 tarihinde,
http://www.historiae.org/documents/Ottoman.pdf, Erişim: 2 Ekim 2011.
16 Crisis Group., Iraq And The Kurds: The Brewing Battle Over Kirkuk, Middle East Report N°56, 2006.
17 TEPAV,. Riskler ve Fırsatlar Kavşağında Irak’ın Geleceği ve Türkiye, Ankara, 2007.
18 www.iraqoilreport.com/politics/national-politics/southern-oil-provinces-vie-for-autonomy-6035/,
Erişim: 1 Ekim 2011.
DİPNOTLAR

(Kaynak: ORSAM, Ekim 2011 - Cilt: 3 - Sayı: 34)

A. Turan Alkan - Montun cebindeki mesaj

Türkiye'de yaşayan Iraklı Türkmen doktorlar, depremden sonra kendi aralarında acil sağlık ekibi oluşturup, zelzelenin ikinci gününde bölgeye ulaşarak işe koşuldular; yara sardılar, ilâç verdiler, destek oldular.

Ekipten bir doktor, tesâdüfen şahit olduğu bir hadiseyi şöyle anlatıyor:

-Havaların soğuk olması sebebiyle Van'daki depremzedelere giyecek gönderen bir yardımsever, yolladığı montun cebine kendi telefon numarasını yazarak şu notu iliştirmiş: "Geçmiş olsun kardeşim, ben de Gölcük'te senin şu an yaşadıklarını yaşadım. Maddi-manevi ne sıkıntın olursa bana şu numaralı telefondan ulaşabilirsin, hiç çekinme." Bu montu alan depremzede cebinden çıkan numaraya 3 gün sonra şu mesajı yollamış: "Allah razı olsun kardeşim. Şu an gönderdiğin montla ısınıyorum. Sana söz, bir gün sen düşersen ben de seni kaldıracağım."

Hâdise budur, fazlaca tafsili de gerekmiyor.

Biz eğer bir millet isek, birbirine insânî duygularla bağlı, ortak değerlere sahip organize olmayı becerebilen bir toplum olabilmişsek, içimizden biri düştüğünde öteki kolundan tutup kaldıracak, icabında sırtında taşıyacak; aşını-ateşini paylaşacak. Öyle de oldu hamdolsun, büyük imtihandan geçiyoruz, müteyakkız bulunalım, âgâh olalım. Tabii âfetlerin ilâhi bir mesaj taşıyıp taşımadığını tartışmıştık vaktiyle. İbret almasını bilene ikindi rüzgârının ağaç dallarındaki hışırtısı bile ilâhi haberdir, hattâ âyet. Deprem bize, kavmî asabiyetin hırçınlaştırdığı bir itiş-kakış esnasında birbirimiz için ne ifade ettiğimizi hatırlattı: "İnnemel mü'minûne" kavl-i celîlince biz kardeşiz ve kardeşlerin ara sıra kavga ettiği de olur lâkin birimiz düştüğünde öteki hiç karşılık düşünmeksizin yerden kaldıracaktır.

Karşılık dedim de zihnime takıldı: Hürriyet gazetesi, düzenlediği yardım kampanyasıyla alınacak konteynır tipi evlerin Erciş'te kurulduğu yere Hürriyet mahallesi adını vermiş. Asîl düşünce, fakat keşke kurum adı zikredilmeseydi diye düşündüm, öylesi daha vakur olurdu. Kezâ iki hayırsever kardeşin reklam olarak algılanmaması için, İstanbul'daki 155 dükkânın kira gelirini "sessizce" Mehmetçik Vakfı'na bağışladıkları haberinin manşetten iri iri gösterilmesi de kendi içinde çelişki taşıyor; ister istemez, "Sessizlik böyleyse..." demeden edemiyoruz. Haber değeri var, bunu anlıyoruz ama hayır sahiplerinin seçtiği "Mahviyetkârlık, meçhul kalmak arzusu" bu durumda güme gitmiş olmuyor mu?

Bölgeden güzel kareler yansıyor; Erciş İlçe Jandarma Komutanlığı'nın eratını, halkının hizmetinde gösterirken çekilen fotoğrafları MGK üyeleri birlikte seyrederken Cumhurbaşkanı gözyaşlarını tutamamış. Demek ki, nerede bir bölük askeri uygun adımda yürürken görünce gözleri sulananlardan biri olmakta yalnız değilim: Ahalimiz askeri evlâdı, yeğeni, oğlu gibi görür. Sıkıyönetimli günlerden hatırladığım çok dikkat çekici görüntülerden biri şuydu meselâ; sokağa çıkma yasağı var, caddelerde asker devriye geziyor; o esnada evinde yemeğe oturan vatandaş, kapısının önünde devriye gezen Mehmedi farkedince boğazından yemek geçmiyor; bir dürüm (Düremeç deriz biz ona) bir bardak çay, olmadı yarım ekmekle biraz peynir, illâ ki tutuşturacak eline. 12 Eylül Darbesinde bile aynı manzaraların yaşandığını biliyorum. Sokaktaki askeri başka, onların en üstte bir yerde darbe yapan âmirleri daha başka bir yerde değerlendirir ahalimiz; büyüktür ha.

En çaresiz ânında onu yanıbaşında görünce nasıl mutlu olmaz!

O fotoğraflardan içinde öpüp kalbime koyduğum bir kare daha var. Gölgeden belli ki, öğle namazı. Sakallı (ve üstelik) takkeli orta yaşlı bir adam, yolun hemen kenarındaki bir metrelik kaldırım bozması toprak zemine paltosunu sermiş bir güzel, giren vaktin hakkını edâ etmekte. Hemen sağında belli ki nöbet tutulan, kum çuvallarıyla tahkim edilmiş bir mazgal var; arka planda ise stadyum, bahçesine çadırlar kurulmuş dizi dizi...

Ki bu çerçeve anlatır bizi, resimaltına hâcet bırakmaksızın.
(Kaynak: Zaman, 31 Ekim 2011)

Bilgay Duman - Mesut Barzani'ni​n Tahran-Ank​ara Ziyaretler​i Işığında Bölgesel Denklem

Bölgesel Kürt Yönetimi lideri Mesut Barzani, 29 Ekim’de üç günlük bir ziyaret için İran’ın başkenti Tahran’a gitti. Barzani’nin Tahran ziyaretinin ardından da Türkiye’ye gelmesi bekleniyor.  20 Ekim’de de Neçirvan Barzani Türkiye’yi ziyaret etmişti. Mesut Barzani, İran ziyaretinde geniş kapsamlı bir görüşme turu gerçekleştirdi. İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad’ın yanı sıra, İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hameney, İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi, İran Milli Güvenlik Yüksek Konseyi Sekreteri Said Celili ve İran Parlamentosu Sözcüsü Ali Laricani ile bir araya geldi. Görüşmelerin ana gündem maddesi ABD askerlerinin Irak’tan çekilmesi, Irak-İran ilişkileri ve terör örgütü PJAK/PKK ile mücadele oldu. Hamaney görüşmeden sonra yaptığı açıklamada İran’ın, tek parça ve istikrarlı bir Irak’ı destekleyeceğini ifade etmesi, Bölgesel Kürt Yönetimi’ne bir mesaj niteliğindeydi. Bir dönem Bölgesel Kürt Yönetimi’nin bağımsızlık söylemleri sıkça dile getiriliyordu. Öte yandan İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad’ın da Irak’taki etnik gruplarının birlik ve beraberliğine vurgu yaparak, bu yönden Irak halkına hizmet vermeleri gerektiğini belirtmesi, İran’ın Irak’a ilişkin politikası hakkında işaret verir nitelikteydi. Bu açıdan Türkiye ve İran’ın, Irak’ın toprak ve siyasal bütünlüğü konusunda aynı çizgiye geldiği söylenebilir. Zira Türkiye sürekli olarak Irak’ın toprak ve siyasal bütünlüğünü açıkça vurgulamakta ve politikasını bu yönde çizmiştir.

Diğer taraftan Barzani’nin İran ziyaretinden terör örgütü PJAK/PKK ile de mücadele gündeme gelmiştir. Barzani, bu sorunun çözümlendiğini, gelecekte hiç bir sorun olmayacağını ve güvenli sınırlara şahit olacaklarını ifade etmiştir. Bunun bir anlaşma neticesi gerçekleştiğini belirten Barzani, anlaşmayı bozmanın kolay olmayacağını, terör örgütü PJAK meselesinin kapandığını, şimdi ise PKK sorununu çözmeyi ümit ettiklerini dile getirmiştir.  Barzani’nin açıklamalarına dikkat edilecek olursa, PJAK’la yapılan anlaşmadan bahsetmesi ilginçtir. Geçtiğimiz günlerde Türkiye’yi ziyaret eden Neçirvan Barzani’nin de terör örgütü PKK ile Türkiye’nin anlaşmasından bahsetmesi bir tesadüf olarak değerlendirilmemelidir.  Bölgesel Kürt Yönetimi tarafından üst düzeyde yapılan bu açıklamalar bir niyet göstergesi olarak sayılabilir. Bu noktada Türkiye’yi ziyaret etmesi beklenen Mesut Barzani’nin terör örgütü PKK ile yapılacak bir anlaşmayı somut öneri olarak Türkiye’ye sunması beklenebilir. Barzani yönetimi son dönemde somut adımların işaretlerini de vermiştir. Bölgesel Kürt Yönetimi açısından bakıldığında, Barzani’nin böyle bir anlaşma konusunda “arabulucu” olarak rol alması da Barzani’nin bölgedeki Kürt politikasında taraftar kazanmasına yol açabilecek bir politika olarak değerlendirilebilir. Ayrıca tam bir çekilme olmasa da ABD askerlerinin Irak’taki gücünü azaltmasının ardından etki kaybı yaşayacağı düşünüldüğünde, Mesut Barzani’nin Türkiye ve İran’la ilişkilerini sıcak tutması ve sorunlara yönelik üreteceği çözümlerle bu iki ülkenin tehdit algılamalarını azami düzeye indirmesi, Bölgesel Kürt Yönetimi için önemli bir nitelik arz ettiği söylenebilir. Bu açıdan İran’ı ziyaret etmeden önce Kerkük’e giden Mesut Barzani’nin Kerkük’teki bütün grupların temsilcileri ile bir araya gelmesi ve ılımlı mesajlar vermesi dikkat çekmektedir. Türkiye’nin Kerkük’e ve Türkmenlere yönelik hassasiyeti bilinmekle birlikte, İran da Kerkük konusunda hassastır. Nitekim İran’la iyi ilişkilere sahip Irak Başbakanı Nuri El-Maliki’nin, Kerkük’ün Bölgesel Kürt Yönetimi’ne bağlanmasının imkansız olduğunu açıklaması önemlidir. Buradan hareketle Barzani’nin İran’ın hemen ardından Türkiye’yi de ziyaret edecek olması, Barzani’nin bölgedeki Türkiye-İran dengesine verdiği önemi göstermektedir.

Ancak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin bölge politikasında daha net tavırlar sergilemesi gerektiği düşünülmektedir. Türkiye’ye yönelik olumlu mesajlar verilirken, fiili durum Türkiye’nin aksi yönünde devam etmektedir. Halen terör örgütü PKK’nın Irak’ın kuzeyinden Türkiye’ye yönelik yaptığı silahlı eylemler devam etmektedir. Bunun da ötesinde terör örgütü PKK yandaşları Bölgesel Kürt Yönetimi’nin merkezi Erbil’deki Türkiye Konsolosluğu önünde gösteri düzenlerken, bu gösterilere karşı herhangi bir önlem alınmamakta ve hatta KDP’nin internet sitesinde bu gösteriler yayınlanarak destek verir niteliğe taşınmaktadır. Daha da önemlisi Van’daki depreme ilişkin haberler “Kürdistan” başlığı altında verilmektedir. Bölgesel Kürt Yönetimi Irak iç siyasetinde de aynı yöntemi devam ettirmektedir. Barzani, Kerkük ziyaretinde bu vilayette yaşayan gruplara yönelik ılımlı mesajlar verirken, diğer taraftan Bölgesel Kürt Yönetimi yetkilileri, Kerkük’teki Arap ve Türkmenlerin karşı çıktığı 140. maddenin uygulanması için görüşmeler yapmaktadır. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Fakat bu politikanın hiçbir tarafa fayda sağlamayacağı düşünülmektedir. Bu açıdan Barzani ve yönetiminin kartlarını daha açık oynaması gerektiği değerlendirilmektedir. Bölge politikası artık küçük ayak oyunlarını kaldırmayacak düzeyde gergin seyretmektedir. Bu nedenle taraflardan birinin atacağı yanlış bir adımını bölgedeki bütün dengeleri derinden sarsacağı öngörülebilir.

Kaynaklar

1)http://peyamner.com/details.aspx?l=6&id=253782, Erişim: 31 Ekim 2011.
2)http://turkish.farsnews.com/newstext.aspx?nn=9007271336, Erişim: 31 Ekim 2011.
3)Neçirvan Barzani’nin Açıklamaları İçin Bkz. “Barzani, PKK Çözüm İçin En Kısa Yoldur”, http://peyamner.com/details.aspx?l=6&id=253467, Erişim: 31 Ekim 2011.
4)http://peyamner.com/details.aspx?l=6&id=253661, Erişim: 31 Ekim 2011.
5)http://peyamner.com/details.aspx?l=6&id=253472, Erişim: 31 Ekim 2011.
(Kaynak: ORSAM, 31.Ekim.2011)

Selen Tonkuş Kareem - Erbil Başkonsolosluğu’nun Cumhuriyet Bayramı Resepsiyonundan İzlenimler

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 88. yıldönümü 29 Ekim 2011 akşamı Erbil’de, Türkiye Cumhuriyeti Erbil Başkonsolosluğu’nun Rotana Otel’de verdiği bir kabul töreni ile kutlandı. Resepsiyona, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi eski Başbakanı ve KDP Başkan Yardımcısı Neçirvan Barzani, Irak Bölgesel Kürt Parlamentosu Başkanı Kemal Kerküki, İçişleri Bakanı Kerim Sincari ile Kürt yönetiminden birçok bakan ve milletvekilinin yanı sıra Erbil’deki diğer yurtdışı temsilcilik mensupları, Türk işadamları, gazeteciler ve aydınlar katıldı.

Geçen sene Erbil’de mart ayında konsolosluk açan Türkiye, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın kutlandığı dış temsilciliklere ilk kez Erbil’i de eklemişti. Geçen sene olduğu gibi bu sene de resepsiyonda kürsünün arkasında Türk bayrağının yanında Irak ve Kürt Bölgesel Yönetimi bayrakları yer aldı. Resepsiyon, Türkiye Cumhuriyeti Erbil Başkonsolosu Sayın Aydın Selcen’in konuşmasıyla başladı. Birkaç kez alkışlarla kesilen kısa fakat oldukça anlamlı konuşmasına Selcen, “aslında ülke olarak kutlama havasında olunmadığını” belirterek Van Depremi’ne değinerek başladı. Selcen, “Kürt Bölgesel Yönetimi Başbakan Yardımcısı Azad Bervari’nin kendisini ziyaret ettiğini ve Türkiye Kızılay’ına verilmek üzere Kürt Yönetimi adına 1 milyon Dolar bağışta bulunarak Irak Kürdistan Bölgesi’nin cömertliğini gösterdiğini” ifade etti. Ayrıca Erbil, Süleymaniye ve Duhok Valiliklerinden yapılan çadır ve diğer çeşitli malzemelerden oluşan yardımlara teşekkür eden Selcen, “Irak Kürdistanı hem maddi hem maddi Türkiye’nin yanında olduğunu gösterdi, öyleyse bugün burada Türkler ile Kürtlerin dostluğunun kutlayabiliriz” şeklinde konuştu.

Davette Türk gazetecilere açıklamada bulunan Neçirvan Barzani ise Türkiye ile ilişkilerin çok sağlam olduğunu, Türkiye’nin bölgede hem ekonomik, hem kültürel başlıca ortakları olduğunu ve gün geçtikçe ilişkilerin daha olumlu yönde ilerlediğini söyledi. Geçtiğimiz günlerde Ankara’yı ziyaret eden Neçirvan Barzani, İran’da olması nedeniyle resepsiyona katılamayan Mesud Barzani’nin Türkiye’ye ziyarette bulunacağını ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davudoğlu ile görüşmeyi planladığını belirtti. Ayrıca Van Depremi’ne yönelik yardımlar konusunda, Van halkının acılarını paylaştıklarını belirten Barzani, yapılması gerekeni yaptıklarını, Türkiye halkının kendilerine geçmişte zor günlerinde yardım elini uzattığını unutmadıklarını ifade etti.

Erbil’de ikinci defa gerçekleştirilen Cumhuriyet Bayramı resepsiyonu, Kürt Bölgesel Yönetimi’nin temel gündem maddelerini oluşturan; PKK ve PEJAK ile mücadele, Bağdat ile olan petrol yasası ve peşmerge krizinin çözülmesi ve tüm siyasi partileri ortak bir platformda buluşturarak Vilayet Seçimlerine barışçıl bir siyasi ortamda girmek gibi konuların yanı sıra gündemde önemli bir yer bulan Van Depremi’ne gösterilen duyarlılığa teşekkür edilmesi ve ikili dayanışmanın perçinlenmesi açısından oldukça anlamlı bir zamanda gerçekleşti. Üç saat süren ve oldukça samimi bir havada geçen resepsiyon gerek siyasi, gerek ticari, gerekse kültürel anlamda Türk- Irak Kürtleri arasındaki ilişkilerinin Türkiye Başkonsolosluğu’nun da açılması ve son derece aktif çalışmalarıyla önemli ölçüde ilerleme kaydettiğini açıkça gösterdi.
(Kaynak: ORSAM, 31.Ekim.2011)

Gül Atmaca - “Yanlış Hesap Bağdat’tan Dönmedi”

Libya Lideri Muammer Kaddafi’nin kendi halkı tarafından “vahşice” öldürüldüğünü görünce birçok insanın aklına Irak’ın idam edilen lideri Saddam Hüseyin gelmiştir. Saddam artık hayatta değil ama aldığı kararlar ve etkileri tartışılmaya devam ediyor.

Geçen hafta Washington’da İran-Irak Savaşı ile ilgili yapılan bir toplantıda, Amerikalıların 2003’te ele geçirdiği Baas tutanaklarından 20’si gün ışığına çıkarıldı.

Amerikan Ulusal Savunma Üniversitesi tarafından dijital ortamda saklanan tutanakların açığa çıkan çok az bölümü bile, Saddam’ın nasıl “komplocu” bir zihniyete sahip olduğunu; nasıl yanlış hesaplar yaptığını ortaya koymak için yeterli.

Bunun en çarpıcı örneklerinden birisi İran ile girdiği ve 8 yılsonunda her iki ülkenin tabiri caizse iliğini kurutan savaşta, İran’ın gücünü iyi hesaplayamamış olması.

Yaklaşık bir milyon kişinin ölümüne, binlerce insanın sakat kalmasına ve milyar dolarlık ekonomik kayba neden olan bu savaş, ”Irak'ın zaferleri” ile başlamış, İran'ın direnmesiyle yıpratma savaşına dönüşmüş ve galibi olmadan sonuçlanmıştı.

1980 yılına dönersek, İran-Irak arasında Şatt-ül Arap bölgesi ve Kürt meselesi konusunda zaten anlaşmazlık vardı. Saddam bunlara ek olarak Humeyni’nin Irak’taki Şii çoğunluğu kendisine karşı kışkırtmasından endişe duymaya başlamıştı.

Humeyni’nin İslam Devrimi’nin ardından ABD’nin düşmanlığını çektiğini ve güçsüz kaldığını düşünen Saddam harekete geçti. Irak Ordusu, Şatt-ül Arap Anlaşması’nı (1975) ihlâl ederek Basra Körfezi’nde 22 Eylül 1980’de İran sınırını geçti.

2011’de Baas tutanaklarını inceleyen İsrailli Irak uzmanı Amatzia Baram, Sadam’ın 16 Eylül 1980’deki bir toplantıda, sınıra yığılı Iraklı askerleri gören İranlıların çok fazla direnmeyeceklerini düşünecek kadar iyimser olduğunu söylüyor.

Irak Askeri İstihbarat Şefliği’nin “İran’ın o günlerde büyük bir saldırıda bulunamayacağını ya da kendini iyi savunamayacağını” belirten gizli raporunun Saddam’ın bu iyimserliğini beslediği anlaşılıyor. Raporda ayrıca İran’ın savaş kabiliyetinin giderek gerileyeceği tahmini de yer alıyor.

Fakat öyle olmuyor, İran savaş başladıktan kısa bir süre sonra petrol rafinerileri ve Bağdat’ın güneyindeki nükleer santral dâhil birçok hedefi vuruyor. Olan biten karşısında şaşkınlığa düşen Saddam ve yardımcıları bunun arkasında İsrail’in olduğunu düşünüyor. Baas tutanaklarına bakınca Saddam’ın İran’ın ilk hava saldırılarını İsrail savaş uçaklarına yaptırdığına inandığı anlaşılıyor. İran’ın gücünü hafife alan Saddam’ın mantığına göre İsrail savaştan zaferle çıkacak bir Irak’ın kendisini yok etmesinden çekiniyor, bu yüzden İran’a destek veriyordu!

İran-Kontra Skandalı

İran-Irak Savaşı’nın 6.yılında (1987) Saddam’ın paranoyalarını besleyecek olan İran-Kontra skandalı patlak verdi. ABD’nin Ronald Reagan’ın Başkan olduğu dönemde önce İsrail aracılığıyla sonradan doğrudan İran’a silah sattığı ortaya çıktı. Üstelik silah satışından elde edilen gelir. Nikaragua’da dönemin solcu yönetimini devirmeye çalışan sağcı kontraları desteklemek için kullanılıyordu. Olay ortaya çıkınca Reagan önce reddeti ama sonra doğrulamak zorunda kaldı.

Irak ile savaşırken ciddi silah sıkıntısı çeken İran, ulusal gururu bir kenara bırakıp İsrail’den gizlice Amerikan yapımı silahlar satın almıştı. Olay açığa çıkıp ta İran Yönetimi açısından büyük bir utanca yol açınca Humeyni İsrail ile kurduğu bu kısa süreli ilişkiye hemen son vermişti.

Peki, Saddam’ın buna tepkisi ne oldu? Baas kayıtlarına bakınca İran-Kontra olayının Saddam ve yardımcılarına çok ağır geldiği anlaşılıyor. Haftalarca bunun nedenlerini bulmaya çalışıyorlar. Anlayamadıkları bir başka mesele ise daha vardı: Reagan Yönetimi, Berlin’de ABD’li askerlerin de gittiği bir diskotekteki patlamayla ilgisi olduğu gerekçesiyle,  Libya’ya 1986 yılında hava harekâtı düzenlerken neden İran’a el uzatıyordu. Saddam’a göre terörizm söz konusu olunca İran daha fazla suçluydu.

Bu arada, Saddam, İran için ağır sözler sarf ediyor. Örneğin, ABD’lileri kast ederek, “İranlıları bizden çok seviyorlar. Bizden daha hoş ve daha iyi oldukları için değil. İranlılardan hoşlanıyorlar çünkü onlar bizim tersimize sokakta kolundan çekip kolayca arabaya atacağın cinsten” diyerek İranlıları sokakta müşteri arayan hayat kadınlarına benzetiyor.

Saddam, ABD’nin İran’a silah satmasını Irak’a karşı bir kurulan komplo olarak yorumluyor. Ona göre ABD’nin amacı 6. yılına girmiş olan savaşı uzatmak ve Irak’ın zaten büyük olan kayıplarına yenilerini eklemekti.

Bu arada, Saddam’ın sadece ABD’nin değil Sovyetler Birliği’nin de İran-Irak Savaşı’nı uzatma çabalarından çekindiği ortaya çıkıyor; “Sovyetler Birliği Afganistan’daki mücahitlere ve Müslüman devletlere yardım gitmesin diye böyle bir yola başvurabilir” diye düşünüyor.
Saddam, bir başka hesap hatasını Kuveyt’i işgali ederek yaptı ki bu sonunu hazırlayan bir karar oldu. İran ile 8 yıl süren savaşın getirdiği ağır faturayı Kuveyt petrolüne el koyarak ödemeyi düşünen Saddam, ABD’nin buna göz yumacağını sandı. Tabi ki böyle olmadı, ABD öncülüğündeki çok uluslu güç Saddam’a karşı savaştı. Önce İran ile savaş ardından Körfez Savaşı derken bütün hepsinin Irak halkına yükü ağır oldu. Saddam ise bundan sonra bir daha kendisini toparlayamadı. Yani yaptığı bu yanlış hesaplar Bağdat’tan geri dönmedi...
Kaynaklar
1-The New York Times, ‘Papers from Iraqi Archive Reveal Conspiratorial Mind-Set of Hussein’, Michael R. Gordon, 25 Ekim, 2011.
2-Kasra, Naji, ‘Ahmadinejad: The Secret History of Iran's Radical Leader’, I.B. Tauris, New York, 2008.
(Kaynak: ORSAM, 31 Ekim.2011)

Hamaney ile Barzani anlaştı

İran’da bulunan Kuzey Irak’taki bölgesel Kürt yönetimi Başkanı Mesud Barzani, İran'ın dini lideri Ayetullah Hamaney ile görüştü. İkili, sınır güvenliği konusunda birlikte hareket etme kararı aldı.

İran’ın dini lideri görüşme sırasında Irak’taki bütün etnik, dini ve halk kesimlerinin ABD güçlerinin kendilerine dokunulmazlık hakkı tanınması teklifini reddettikleri için askerlerin çekilme kararı aldıklarını söyledi.

Hameney Irak’taki etnik ve mezhebi halk kesimlerinin barış ve dayanışma içinde yaşamalarının mutlu olduğunu anlatırken, ABD öncülüğündeki yabancı güçlerinin Irak topraklarını terk ettikten sonra Irak milletinin kendi kaderini belirleme konusunda tutum belirleyeceğini anlattı.

İran ve Irak’ın komşu ülkeler olarak ortak güvenlik sorunlarına sahip olup, terörle mücadelede ortak ve yakın işbirliği yapmak zorunda bulunduğunu anlatırken, "Terörist gruplar, Irak topraklarını kullanıp komşu ülkelere saldırıyor. Bu nedenle terörle mücadelede yakın işbirliği kaçınılmazdır" dedi.

Yapılan görüşmelerde Hamaney ile Barzani sınırda alınacak ek önlemleri görüştü.

İran televizyonu, Barzani’nin Hamaney ile görüşmesinde Irak halkının İran milletinin yakın dostu ve kardeşi olduğunu, sorunların çözümü için birlikte hareket etmeye hazır olduklarını söylediğini aktardı.
(Kaynak: CNN Türk (DHA), 31.Ekim.2011)

Amerika üsleri teslim ediyor

Amerikan ordusu Irak'tan çekilme palanı çerçevesinde askeri üsleri teslim etmeye devam ediyor.Irak’taki 505 adet askeri üsten 490 kadarı Irak güvenlik güçlerine teslim edildi.Yapılan açıklamaya göre yıl sonuna kadar da kalan üsler de teslimedilecek.Irak'taki Amerikan ordusu sözcüsü General Jeffray Biokanın Irak’taki Amerikan askerlerinin sayısı,36 Bin askere düştüğünü ifade etti. Amerikan Ordusunun Irak’tan çekilmesi, yapılan güvenlik anlaşmasına göre devam edeceğini de kaydetti.

Sözcü Biokanın, Amerikan Kuvvetleri, Irak’ı desteklemekte devam edeceğinine değinirken, gelecekte de Irak hükümeti tarafından talep gelir ise yine destek vereceğini de söyledi.Biyokanın, Amerikan Askerlerini dokunulmazlığın verilmemesi, Irak ile Amerika’nın arasındaki görüşmelere yansımayacağını söyledi.
(Kaynak: Türkmeneli TV, 31 Ekim.2011)

Zebari'den açıklama

Genelkurmay Başkanı Korgeneral Babekir Zebari, ordunun ülkeyi dış tehditlere karşı korumaya 2020'ye kadar hazır olamayacağını söyledi.

Irak güvenlik güçlerinin hazırlığı konusundaki tartışmalara genel Kurmay Başkanı son noktayı koydu.
Genelkurmay Başkanı Korgeneral Babekir Zebari, ordunun ülkeyi dış tehditlere karşı korumaya 2020'ye kadar hazır olamayacağını söyledi.Amerika tarafından yayınlanan rapora göre Korgeneral Zebari, Savunma Bakanlığı'nın, 2020 ila 2024'e kadar dış savunma misyonlarını tam olarak yerine getiremeyeceğini belirterek, bu gecikmenin sebebi olarak fon yetersizliğini gösterdi.Raporda, Babekir Zebari'nin hava kuvvetlerinin Irak hava sahasını koruma ve kara harekatlarına destek verme kapasitesine 2020'ye kadar ulaşamayacağını belirttiği kaydedildi.Zebari'nin hava kuvvetleri olmayan bir ordunun korunmasız olduğunu vurguladığı da ifade edildi.
Raporda Babekir Zebari'nin komşularını kastederek, "Düşmanımız yoksa da gerçek dostumuz da yok" dediği kaydedildi.

Bu arada Irak, Amerika Birleşik Devletleri'nden F-16 savaş uçaklarının alımını, parayı sosyal programlara aktarmak için bu yılın başında ertelemişti. Ancak geçen ay, Irak'ın Amerika ile 18 savaş uçağı alma anlaşması yaptığı açıklanmıştı.

Bilindiği üzere Amerikan Başkanı Barack Obama 21 Ekim'de yaptığı açıklamada, Irak'taki Amerikan birliklerinin, 2008'de varılan güvenlik anlaşması çerçevesinde bu yılın sonuna kadar tamamen çekileceğini söylemişti.
Amerika'nın Irak'ta halen 39 bin dolayında askeri bulunuyor.
Bu sayı savaş döneminde yaklaşık 170 bindi.
(Kaynak: Türkmeneli TV, 31 Ekim 2011)

Erbil Konsolosluğu'nda bayram kutlamaları yapıldı

Türkiye’nin Erbil başkonsolosluğun’da da Cumhuriyet bayramı kutlamaları yaptıldı.Türkiye’deki son terör olayları ve Van depremi Erbil’deki kutlamalarada gölge düşürdü.Kabul törenine çok sayıda bölge yetkilisi,Irak Türkmen Cephesi yetkilileri ve Kerkük Valisi Necmettin Kerim katıldı.

Türkiye Cumhuriyeti’nin seksen sekizinci kuruluş yıl dönümü kutlamaları çerçevesinde Erbil başkonsoloslukta bir resepisyon düzenlendi.Resepisyon katılanlar Türkiye’nin Erbil Başkonsolosu Aydın Selcan tarafından karşılandı.

Erbil’deyi yerel yönetim yetkilileri,Irak Türkmen Cephesi yetkilileri,Erbil’deki Türkmen şahsiyetleri,Bölgesel yönetim milletvekilleri ve Kerkük Valisi Necmettin Kerim resepisyonda hazır bulundu.Daha sonra Kürsiye gelen Türkiye’nin Erbil başkonsolu Aydın Selcan Konuşmasını yaptı.Selcan Konuşmasında Türkiye’deki son terör olayları ve Van ilindeki deprem olayından dolayı bu yılki kutlamalarımızda sadce protokol konuşmalarımızla yetineceklerini söyledi.

Türkmeneli televizyonuna açıklamada bulunan Türkiye’nin Erbil başkonsolosu Aydın Selcan Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıl dönümü dolaysıyla ülkesini kutladı.

Bölgesel Kürt yönetimi eski başbakanı Neçirvan Barzani’de resepisyona katılanlar arasındaydı.Barzani Türkiye’nin Erbil Başkonsolosu Aydın Selcan tarafından karşılandı.Türkmeneli televizyonuna özel bir mülakatta bulunan Barzani Irak Türkmen Cephesi Erbil il başkanlığının yeniden Erbil’den faaliyet göstermesinden memnuniyet duyduğunu söyledi.

(Erbil’de Irak Türkmen Cephesi’nin yeniden faaliyet göstermesinden Irak Türkmen Cephesi yetkililerini kutluyorum ve mutluyuz.Bölgede yaşayan tüm milletlerin huzur içinde yaşaması bizim için önemlidir.Sorunlarımız varsa uzlaşıyla çözmeliyiz.Burada Irak Türkmen Cephesi il başkanlığı yetkilileriyle ve Türkmeneli televizyonuna konuşmak benim için sevinç vericidir.Bölgedeki tüm milletlerin kardeşce yaşaması bizim için çok önemlidir çünkü başka çaremiz yok,hepimiz kardeşiz.)
Irak Türkmen Cephes Erbil il başkanı Azat Küreci Türkmeneli televizyonuna yaptığı açıklamada Türkiye Cumhuriyeti’nin her zaman için Irak ve Türkmen halkının yanında olduğunu söyledi.

Irak Tükmen Cephesi Yürütme Kurulu Üyesi Aydın Maruf yaptığı açıklamada Türkiye Cumhuriyeti’nin milli bayramını kutladı.
(Kaynak: Türkmeneli TV, 31.Ekim.2011)

Telafer'de patlama

Bugün Kuzeydeki Telafer kenti bir kez daha patlamayla sarsıldı. Musul’a bağlı Telafer kentinin Eğil Eğil bölgesinde bomba yüklü bir araç akşam saatlerine doğru infilak etti.Patlamada can kaybı yaşanmazken yedi vatandaş yaralandı.Patlama yerinde park halindeki üç araç büyük hasar gördü.

Patlamanın sorumluluğunu üslenen olmadı.
Uzun zamandan beri sakin günler geçiren Telafer bugün akşam saatlerine doğru bir kez daha bomba sesleriyle sarsıldı.Kentin Eğil Eğil bölgesinde yol kenarında park halinde mayın döşeli bir araç infilak etti.Patlamada şans eseri can kaybı olmadı.

Can kaybının yaşanmadığı ancak yedi vatandaşın yaralandığı patlamada bölgede üç ayrı araç büyük hasar gördü.Patlamadan hemen sonra bölge güvenlik kordonu altına alındı.Yaralıların tedavisi için kentteki çeşitli hastanelere kaldırıldılar.
(Kaynak: Türkmeneli TV, 31.Ekim.2011)

Özerklik talebine Başbakan Maliki'den ret geldi

Salahattin ilinin özerklik talebine Başbakan Nuri Maliki'den red geldi.

Başbakan Maliki, Bakanlar Kurulu'nun Salahattin ilinin özerklik talebini reddedeceğini belirterek talebin ırkçılık ile baas partililerine yataklık etme anlamı taşıdığını söyledi.Maliki, Salahattin ilinin teröristlerin barındığı il halindeydi, şekilinde açıkladı.

Cumhurbaşkanı Celal Talabani de, Darbe ve Ditatörlüğün geri döneceğinin söz konusu olmayacağını söyledi.

Başbakan Nuri Maliki Salahattin ilinin özerklik talebini reddetti.

Başbakan Maliki, Bakanlar Kurulu'nun Salahattin ilinin özerklik talebini reddedeceğini belirterek talebin ırkçılık ile baas partililerine yataklık etme anlamı taşıdığını söyledi.Maliki, Salahattin ilinin teröristlerin barındığı il halindeydi, şekilinde açıkladı.

Salahattin ilinde son dönemlerde güvenlik konusunda yaşanan iyileşmenin Bass partisinin planı olduğunu söyleyen Başbakan Maliki, baast partisi Salahattin ilinde gelirim yaşanmasını istemiyor, çünkü Kerkük, Musul, Bağdat ve Diyale için eylem planlarını Salahattin ilinde yapıyor, şeklide konuştu.

Maliki açıklamasında Salahattin ilinin yasaklı baas partisi üyeleri için ölgütleşme ve eylem planı hazırlama konumu olduğunu açıkladı.

Salahattin ili meclisinin özerklik için ilan değil sadece talepte bulunduğunu belirtten Başbakan, bu talep Bakanlar Kurulu tarafından reddedilecektir, diye bildirdi.Maliki bunun Baas partisi üyelerine yataklık etme anlamı taşıdığını açıkladı.

Bu arada Cumhurbaşkanı Celal Talabani, Darbe ve Ditatörlüğün geri döneceğinin söz konusu olmayacağını söyledi.

Darbe ve diktatörlüğün geriş döneceği düşüncesinde olanları karanlık bir gelecek beklediğini belirtten Cumhurbaşkanı Talabani, Iraklılar artık yönetimlerin seçimler yoluyla değişeceği inancında olduklarını belirtti.
(Kaynak: Türkmeneli TV, 31 Ekim 2011)

Martin Kobler Kerkük'e geldi

Birleşmiş Milletler Irak Özel Temsilcisi Martın Kobler bugün Kerkük'e geldi.BM Özel Temsilciliğinden üst düzey bir heyetin başında Kerkük'e gelen Kobler, Vali, il meclis başkanı ve diğer yerel yetkililerle bir araya gelerek Amerikan ordusunun çekilmesinden sonra Kerkük'ün güvenliğini görüştü.

Birleşmiş Milletler Irak Özel Temsilciliğinden bir heyet bugün Kekrük'ü ziyaret etti.

Birleşmiş Milletler Irak özel temsilcisi Martın Kobler başkanlığındaki heyet Kerkük valilik binasında temaslarda bulundu.

Özel temsilci Kobler önce Kerkük valisi Necmettin Kerim ile bir araya geldi.vali ile Kerkük'teki son gelişmeleri görüşen Kobler, Amerika'nın çekilmesi ile Kerkük'te varolan bazı sorunların çözüm yolları üzerinde durdu.

Daha sonra vali yardımcısı Rakan Said ile bir araya gelen Birleşmiş Milletler Irak Özel temsilcisi son gelişmeleri görüştü.Birleşmiş Milletler olarak ülke genelinde olduğu gibi Kerkük'te varolan sorunların çözülmesi için çalıştıklarını belirtten Martın Kobler, vali yardımcı Rakan Said ile diğer konuları da gözden geçirdi.

Özel temsilci Kobler daha sonra Kerkük il meclis başkanı Hasan Turan ile görüştü.görüşmede Kerkük'teki sorunların tarafoların uzlaşı içerisinde olmaları ile çözülmesinin gerekli olduğu dile getirildi.görüşmede sorunların giderilmesi konusunda Birleşmiş Milletler'in rolüne değinildi.

Kerkük il meclis başkanı Hasan Turan basına açıklama yaparak Kobler'in göreve gelmesinden buyana ilk kez Kekrük'ü ziyaret ettiğini ve özel temcilsi ile Kerkük'teki gelişmeleri konuştuklarını açıkladı.

Kerkük valilik binasındaki temaslarından sonra basın toplantısı düzenleyen Birleşmiş Milletler Irak özel temsilcisi Amerika'nın Irak'tan çekilmesinden sonra güvenlik konusunda bazı zorlukların meydana çıkabileceğini belirtti.

Birleşmiş Milletler olarak Irak'ın içişlerine karışmadıklarını belirtten Kobler, Amerika'nın çekilmesinden sonra da ülkenin güvenliği Irak hükümetinin sorumluluğunda olacağını açıkladı.
(Kaynak: Türkmeneli TV, 31 Ekim 2011)

Musul Konsolosluğu'nda kutlama

Türkiye Cumhuriyeti’nin 88.kuruluş yıl dönümü dolaysıyla Türkiye’nin Musul başkonsolosluğunda kutlama düzenlendi.kutlamaya bakan,milletvekilleri,devlet yetkilileri ve kuruluş temsilcileri katıldı.

Katılanlar arasında Tarım bakanı İzettin Devlet,Musul Valisi Etil El Nuceyfi de yer aldı. Türkiye Cumhuriyeti seksen sekiz yaşında. Cumhuriyet bayramı dolaysıyla Türkiye’nin Musul başkonsolosluğunda bir kabul töreni düzenlendi.Törene Tarım bakanı İzettin Devlet,Musul valisi Etil El Nuceyfi,Musul il meclisi üyeleri,Irak Türkmen Cephesi Kerkük il başkanı Kasım Kasım Kazancı,çok sayıda yetkili ve kuruluş temsilcileri katıldı. Tören Türkiye milli istiklal marşı ve Irak milli marşının çalınmasıyla başladı.

Daha sonra protokol konuşmaları başladı.Türkiye’nin Musul başkonsolosu Ahmet Yıldız açılış konuşmasını yaptı.Başkonsolos Yıldız konuşmasında bu önemli günde katılımcıların törene katılmalarından sevinç duyduğunu belirtti.Yıldız,Türkiye Cumhuriyeti olarak bölgedeki üstüne düşen rolü oynadığını tüm bölge halkının ve özellikle Irak halkının yanında olmaya devam edeceğini belirtti.Türkiye’deki son terer olayları ve Van ilindeki deprem olayının bu yılki kutlamaların biraz buruk geçtiğini dolaysıyla ümzik ziyafetini iptal ettik sadece protokol konuşmalarla yetindiklerini söyledi.

Törene katılan Tarım bakanı İzettin Devlet kürsiye gelerek protokol konuşmasını yaptı.Bakan Devlet yaptığı konuşmada Irak halkı ve Türk halkı arasında yüz yıllara dayalı bir sosyal ve akraba yakınlğın olduğunu ve bu yakınlığın gereğini Türkiye devleti olarak yerine getirdiğine inandıklarını belirtti.Bakan Devlet ayrıca,her zaman Irak halkının yanında olduğundan dolayı Türkiye cumhuriyetine şükranlarını bildirdi.

Musul Valisi Etil El Nuceyfi yaptığı konuşmada Türkiye devleti Irak halkının yanında olma konusunda öncülük yaptığını Türk Hava Yollarının Musul-İstanbul seferlerini başlatarak Musul’a uluslararası dünyaya kapısını açma şansı tanıdığını söyledi.

Türkmeneli televizyonuna özel mülakatta bulunan Türkiye’nun Musul başkonsolosu Ahmet yıldız,Türkiye Cumhuriyeti’nin bölgede köklü bir köklü bir imparator olan Osmanlı devletinin varisi olduğunu belirtti.

Irak halkına bir mesajda bulunan Başkonsolos Yıldız,Amerikan güçlerinin Irak’tan çekilmesinden sonra Irak halkını önemli bir süreç beklediğini,Irak’ın kalkınması için her ferdin seferber olmasını istedi.

Türkiye’nin Musul Başkonsolosu Ahmet Yıldız’ın Türkmenlere de bir mesajı vardı.
(Kaynak: Türkmeneli TV, 31.Ekim.2011)

Salihi'den Hille ziyareti

Irak Türkmen Cephesi Başkanı ve Kerkük Milletvekili Erşet Salihi Hille kentini ziyaret etti.Hille'de aşiret temsilcileri ve şahsiyetlerle bir araya gelen Irak Türkmen Cephesi Başkanı Erşet Salihi ile beraberindeki heyet Kerkük ve Türkmen haklarını gündeme getirdi.

Irak Türkmen Cephesi güne illerden Kerkük için destek turunda.

Irak Türkmen Cephesi Başkanı ve Kerkük Milletvekili Erşet Salihi Hille kentini ziyaret etti.Hille'de aşiret temsilcileri ve şahsiyetlerle bir araya gelen Irak Türkmen Cephesi Başkanı Erşet Salihi ile beraberindeki heyet Kerkük ve Türkmen haklarını gündeme getirdi.

İlk olarak Irak Türkmen Cephesi Hill bürosunu ziyaret eden Irak Türkmen Cephesi başkanı ve Kerkük milletvekili Erşet Salihi büro sorumlusu Hazım Aydın, sivil toplum örgütleri temsilcileri, aydınlar ve şahsiyetlerle bir araya geldi.Kerkük ve Türkmen hakları konusunda konuşan Salihi Irak'taki tüm kesimlerin ülkeni asil unsurlarından birini oluşturan Türkmen haklarını desteklemeleri gerektiğini belirtti.

Salihi Irak'ın petrol ve diğer zenginliklerinden tüm Iraklıların faydalanması gerektiğini açıkladı.

Daha sonra Hille'deki aşiret büyüklerinden şeyh Adnan Raaşid ile bir araya gelen Salihi orada El Muamıra kabilesinin gerçekleştirdiği seçim konferansına katıldı.

Konferansta konuşan Salihi Irak Türkmen Cephesi olarak tüm taraflarla görüşmelerde bulunduklarını belirterek tüm taraflardan Kekrük ve Türkmen hakkarı için manevi destek istediklerini söyledi.

Konuşmasında Türkmenlerin selamını orta fırat aşiret temsilcilerine ileten Salihi, Kerkük, Tuzhurmatu ve bir çok Türkmen bölgelerinde Türkmenlerin terör saldırılarına maruz kaldığına işaret etti.

Hille'deki aşiret büyüklerinden şeyh Anan Raşi Kerkük'ün tüm Iraklıların ortak başkenti olduğunu belirterek Kekrük sorunu Irak sorunduru, dedi.

Aşiret temsilcileri, Kerkük'ün Irak'ın toprak bütünlüğü içerisinde korunmasına destek verdiklerini belirterek Kerkük meselesi Irak meselesidir, şeklinde konuştular.

Milletvekili Hasan Bayatlı'nın da hazır bulunduğu heyette daha sonra Diley aşiretine bağlı El Mahamide aşiret resyisi şeyh Rad El Dileymi ziyaret edildi.Irak Türkmen Cephesi başkanı Salihi'nin ziyaretine sevindiklerini belirtten arap aşiretleri Türkmenlerin haklarına kavuşmalarına destek verdiklerini bildirdiler.

Türkmen Milletvekili Hasan Bayatlı Türkmeneli televizyonuna konuşarak Hille ziyaretleri hakkında bilgi verdi.
(Kaynak: Türkmeneli TV, 31.Ekim.2011)