Giriş
Bugünden geriye doğru bakıldığında neredeyse
son otuz yılının tamamını savaşlarla geçiren
Irak’ta, 2003 sonrası dönemde savaş farklı bir
boyuta taşınmış, dini ve etnik çekişme, çatışma
sınırını geçerek iç savaş boyutuna ulaşmıştır.
Osmanlı sonrası dönemde Irak’taki yönetimler
tarafından oluşturulmaya çalışılan merkezi yönetime
dayalı siyasi yapı da yerini yeni bir yapılanmaya
bırakmış ve Irak’ı işgal eden ABD, federatif
bir yapıyı Irak’taki siyasal sisteme entegre
etmeye çalışmıştır.
Bu noktada Irak’taki federal yapılanmanın etnik
ve mezhepsel temelli mi olacağı, yoksa yönetim
temelli mi olacağı konusu ana sorun olarak ifade
edilebilir. Irak’taki federalizm uygulamasında yaşanan
yapısal aksaklıklar ve federalizmin Irak’ın
doğası ile uyuşmamasının, Irak’ın geleceğine
yönelik tehdit olarak görülmesine yol açtığını
söylemek doğru olacaktır. Irak’taki federal yapının
niteliğinin etnik ve mezhepsel farklılıklara
dayalı olması, petrol kaynaklarının paylaşımı ve
Kerkük’ün statüsü gibi sorunlar federal politik
yapının birleştirici, uzlaştırıcı özelliğinden bölücü,
farklılaştırıcı özelliğe bürünmesini sağlamıştır.
Buradan hareketle Irak’ta federalizm tartışmaları
incelenirken, 2003 sonrası Irak’ın yeniden
yapılandırılmasında siyasal sistemin unsurları
ele alınarak, ABD’nin uygulamaları ifade edilmeye
çalışılacaktır. Bu kapsamda Irak’ta federalizmin
nasıl bir siyasal sistem sorunu olarak ortaya
çıktığı açıklanmaya gayret edilecektir. Ayrıca
siyasal sistemdeki aksaklıkların farklı kimlikler,
idari, hukuki, politik ve sosyal faktörler üzerinde
nasıl etkileri olduğu da tartışma konusu olarak
ele alınacaktır.
Irak’ta Siyasi Sistem Sorunu: Federalizm
ABD’nin Irak’a müdahalesi, kısa bir sürede mevcut
yönetimin tüm unsurları ile birlikte çökmesi
ve ardından ABD’nin Irak’ın yeniden yapılandırılmasına
yönelik bir sistem ile sonuçlanmıştır.
20 Ocak 2003’te kurulan Yeniden Yapılandırma
ve İnsani Yardım Bürosu Jay Garner yönetiminde
görevlendirilmiştir.1 Daha sonra Garner’ın
çalışmalarına yardımcı olmak amacıyla Irak’a
sivil idareci olarak Bremer atanmıştır. 22 Mayıs
2003 tarihinde Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi 4761’inci toplantısında 1483 sayılı “Irak
ve Kuveyt Arasındaki Durum” başlıklı kararla
Irak’a yönelik on üç yıldır sürdürülen ekonomik
ambargonun kaldırılması onaylanmış ve bu kararla
Irak’taki koalisyon güçlerine geniş yetkiler
verilmiştir.2 Bremer de, bir gün sonra 23 Mayıs
2003 tarihinde de Koalisyon Geçici Yönetimi’nin
2 Numaralı Kanunu’nu ilan etmiş, bu kanunla
birlikte Irak Ordusu, Irak Hava Kuvvetleri, Irak
Deniz Kuvvetleri, Irak Gizli Polisi, Irak İstihbarat
Teşkilatı, Cumhuriyet Muhafızları, Baas
Partisi’nin Askeri Kanadı, Savunma Bakanlığı
ve Enformasyon Bakanlığı feshedilmiştir. Geçici
Koalisyon Yönetimi üç kademeli yeni bir siyasal
yapı oluşturmuştur. Yerel düzeyde belediye
meclisi üyelerini seçmiş ve eyaletlerde valiler görevlendirmiştir.
Ulusal düzeyde, eski bürokratik
kurumları düzenlemiş ve yönetmeye başlamıştır.
Yönetim düzeyinde ise, Yönetim Konseyini yeni
bir idare merkezi haline getirmeye çalışmıştır.3
BM Güvenlik Konseyi, Irak’a ilişkin 1546 sayılı
kararı oybirliğiyle onaylamıştır. Bu Karar’da federal,
demokratik, çoğulcu ve birleşik Irak’tan
söz edilmiş ve Irak’ın siyasi geleceğine ilişkin
bir süreç de onaylanmıştır. Oybirliğiyle alınan
Karar’da, Irak’ta egemenliğin Iraklılara devredilmesi
ve Irak Geçici Yönetimi’nin kurulması
öngörülmüştür4. Bremer’in Irak Geçici Yönetim
Konseyi 25 kişiden oluşmuş ve aralarında Baas
Partisi’ne muhalif Irak’ın önde gelen liderleri de
yer almıştır.5 Konsey’in oluşumundan sonra 8
Mart 2004 tarihinde Geçiş Dönemi İdari Yasası
hazırlanarak, 2005 Anayasasının temeli oluşturulmuştur.
Bu yasa ile geçiş döneminde Irak’ın
siyasal sisteminin “federal, demokratik, çoğulcu
ve güçler ayrımına dayalı cumhuriyet” olacağı
ifade edilmiştir.6
Geçici Yönetim Yasası’nın 53’ncü maddesinin
A bendinde “Kürdistan Bölgesel Hükümeti, 19
Mart 2003 tarihinde Duhok, Erbil, Süleymaniye,
Kerkük, Diyala ve Musul vilayetlerindeki toprakları
idaresi altında bulundurmakta olan resmi
hükümet” olarak tanımlanmıştır. Ancak 53’üncü
maddenin C bendinde ise “Bağdat ve Kerkük hariç
olmak üzere Kürdistan Bölgesi dışında bulunan
ve sayıları üçü aşmayan herhangi bir vilayetler
grubunun kendi aralarında bir bölge oluşturma
hakkına sahip olduğu” ifade edilmiştir. Bu
madde hükümleri dikkate alındığında, bir çelişki
ortaya çıkmaktadır. Maddeyle birlikte Kerkük,
Diyala ve Musul, Bölgesel Kürt Yönetiminin sınırları
dahilinde olan Duhok, Erbil ve Süleymaniye
ile aynı statüye konarak bu vilayetlerindeki
toprakların idaresi Bölgesel Kürt Yönetimi’ne
bırakılmıştır. Ancak “vilayetlerdeki topraklar”
ifadesi tam olarak açıklanmamıştır. Bu nedenle
Bölgesel Kürt Yönetimi de Kerkük, Musul ve
Diyala’da kontrol etmek istediği topraklar üzerinde
hak iddia etmektedir. Öte yandan yine bu
maddeyle Bölgesel Kürt Yönetimi’nin idaresine
bırakılan Kerkük’e, Bağdat gibi ayrı bir paragraf
açılarak durumu özelleştirilmiştir.7 Kerkük,
Bağdat’la birlikte diğer vilayetlerden farklı olarak
değerlendirilerek “de facto” bir özel statü kazanmıştır.
Kerkük eğer Bağdat gibi değerlendirilecek
olursa, Irak Merkezi Hükümeti’nin kontrolü dışına
çıkamayacağı öngörülebilir.
Irak Geçici Yönetim Yasası’nda Kerkük ve ihtilaflı
bölgeler için çözüm bulunamamıştır. Ancak 15
Ekim 2005 tarihinde Irak’ta yapılan referandumla
kabul edilen Irak Anayasası’nda Kerkük ve ihtilaflı
bölgeler için bir takvim içeren yol haritası
oluşturulsa da sorunları çözeceği ifade edilen
uygulamaların zamanında gerçekleştirilememiş
olması ve ihtilaflı bölgelerin durumunun belirsizliğini
koruması sonucunu doğurmuştur.
15 Ekim 2005 tarihinde kabul edilen Irak Anayasası
ile de “Irak parlamenter, demokratik federal
bir cumhuriyettir” ifadesine yer verilerek, Irak’ın
federal bir yapıya sahip olduğu vurgulanmıştır.8
Irak Anayasası’nın 140’ıncı ve 143’üncü maddelerinde
Kerkük’e ilişkin doğrudan bir hükme yer
verilmiştir. 143’üncü maddede, yeni Irak hükümeti
kurulduktan sonra Irak Geçici İdare Yasası
ve ekini teşkil eden belgeler 53’üncü maddenin
A bendinde ve 58’inci maddelerin dışında iptal
edileceği belirtilmiştir. Böylece Irak Geçici Yönetim
Yasası’nda belirtilen Kerkük ve ihtilaflı bölgelerle
ilgili hükümlerin devam edeceği görülmüştür.
140’ıncı maddede belirtilen ise, yürütme
organının, Irak Geçici Yönetim Yasası’nın 58’inci
maddesinin tüm fıkralarıyla uygulanmasının tamamlanması
için gerekli adımları atacağı ve Irak
Geçici Yönetim Yasası’nın 58’inci maddesinde
yer alan ve geçiş hükümetinin sorumluluğunda
uygulanan hususların, bu anayasaya uygun
olarak seçilecek yürütme organı tarafından tamamı
yerine getirilene kadar sürdürüleceğidir.
Bu çalışmaların normalleştirme, nüfus sayımı
ve sakinlerinin iradesini tespit için Kerkük’te ve
diğer ihtilaflı bölgelerde en geç 31 Aralık 2007
tarihinde referandum düzenlenmesine kadar
tamamlanması öngörülmüştür.9 Ancak referandumun
ne içeriği ne de kim tarafından ve nasıl
yapılacağı Anayasa’da belirtilmemiştir. Bununla
birlikte 2006’nın Ekim ayında Irak Parlamentosu
tarafından çıkarılan ve federal bölgelerin
kurulmasına ve düzenlenmesine imkan tanıyan
Federalizm Yasası yürürlüğe konmuş; ancak uygulamaya
geçirilmemiştir. Çıkarılan yasaya göre,
yasa çıktıktan 18 ay sonra (Mayıs 2008 tarihinde)
uygulamaya konması planlanmıştır.10 Ancak bu
yasa hem etnik ve mezhepsel gerginlikler; hem
etnik, mezhepsel ve siyasi grupların iç dinamikleri;
hem de merkezi yönetim ile Bölgesel Kürt
Yönetimi arasındaki yönetimsel ve siyasi sorunlar
nedeniyle halen uygulamaya konabilmiş değildir.
Federalizm politik bir yapısal olgu olarak, paylaşılmış
güce ve kendi kendini yönetime imkan
tanımaktadır. Aynı zamanda federalizm politik
yapıları da sınıflandırarak bir yapı oluşturmaktadır.
Piramidin en üstünden başlayarak, federal
devlet, federe devlet, birleşik devletler, özerk
yönetimler ve vilayetler gibi çeşitli yönetim birimleri
bir arada barındırabilmektedir. Federatif
yapılarak üst düzey bir anlaşmanın sonucu olarak
ortaya çıkarken, yönetim bazlı her ayrı birim,
yönetimsel gücünü bu anlaşmaya bağlı olarak
oluşturmakta ve varlığını bu anlaşmaya dayandırmaktadır.
Bu anlaşma olarak ortaya konan olgu
genellikle anayasalar şeklinde karşımıza çıkmaktadır.
11
Irak’taki federalizmi düşünmek kimlik çatışmalarıyla
ayrı tutulmayacak bir olgudur. Irak
federalizmi tam anlamıyla tanımlanamamıştır.
Asıl sorunun Irak’taki federal yapılanmanın etnik
ve mezhepsel temelli mi olacağı, yoksa yönetim
temelli mi olacağı konusudur. Bu durumun
günümüzde kimlik politikalarıyla bağlılığı
bulunmaktadır. Bu açıdan düşünüldüğünde;
federalizmin temel sorunsallarından birinin
kimlik tanımlaması üzerinde olduğu söylenebilir.
Irak’taki federalizmin de kimliksel ayrışmayı
körükleyeceği ya da birleştirici bir unsur olacağı
konusu karşımıza çıkmaktadır.12 Irak’taki duruma
bakıldığında federal yapılanmanın birleştirici
bir unsur olarak ortaya çıktığını söylemek pek
mümkün gözükmemektedir. Özellikle Bölgesel
Kürt Yönetimi’nin etnik temelli bir yapılanmaya
gitmesi ve bununla birlikte bazı Şii grupların
da güneyde mezhebi temele dayalı bir yapılanma
oluşturmayı zaman zaman ortaya koyması,
federalizmin uygulanmasının ayrıştırıcı bir rol
oynadığı şeklinde yorumlanabilir. Aynı şekilde
Irak’ta her ne kadar demokratik seçimler yapıldığı
ve hükümetin bu seçimlere göre kurulduğu
ispat edilmeye çalışılsa da, Irak’ta yönetimsel
paylaşımın etnik ve mezhepsel temel üzerinden
yapıldığı gerçekliktir. 7 Mart 2010’ta yapılan seçimlerin
ardından hükümet kurma çalışmalarında
siyasi gruplar tarafından izlenen politika ve
ABD’nin de uygulamaya çalıştığı sistemin açık
olduğu görülmektedir. ABD’li yetkililerin birçok
kez yaptıkları açıklamalarda Sünnilerin de Irak
yönetiminden pay almaları gerektiği yönünde olmuştur.
Bu ayrışma göz önünde bulundurulduğunda
Irak’taki federal yapılanmanın ortak değer
ve kimlik yaratmaktan öte, ayrışmanın fitilini
ateşleyen bir etken olduğu söylenebilir.13
Irak’taki ayrışmanın sadece sosyal gruplar arasındaki
mücadeleden ibaret olmadığını söylemek
mümkündür. Irak federalizmi, yerel güç unsurlarını
da ön plana çıkarmıştır. Bu durum bazen
kendini bir aşiretin bünyesinde göstermekte, bazen
de milis bir gücün ya da siyasi bir yapılanmada
vücut bulmaktadır. Örneğin; 2006 yılında Baker-
Hamilton raporu olarak bilinen ve ABD’nin
günümüz yol haritasını oluşturan rapora dayanarak
kurulan Sahva Güçleri bu duruma ilişkin
en iyi örneklerden birini teşkil etmektedir. Sahva
Güçleri, Anbar vilayetini kontrol eden Ebu Rişa
aşiretine bağlı silahlı güçleri temel alarak kurulmuştur.
Bu silahlı güçler 2006 yılına kadar ABD
askerleri ile çatışmıştır. Baker-Hamilton raporunda
ifade edildiği gibi ABD’nin bölgesel hakimiyet
yönetimini geliştirerek Anbar’da Ebu Risa
Aşiretiyle anlaşması sonucu çatışma sona ermiş
ve Anbar bölgesinin kontrolü bir anlamda Ebu
Risa aşiretine bırakılmıştır.14 Bahse konu duruma
ilişkin örnekler çoğaltılabileceği gibi artık Irak’ta
yerel siyasetin merkezi siyaset üzerinde oldukça
etkili olduğu düşünülmektedir. Öte yandan federalizm
Irak için tek bir algılama noktası oluşturmamaktadır.
Irak’taki her grubun federalizme
farklı bakış açısı geliştirdiği görülmektedir. Özellikle
Kürt gruplar federal sistemin geleceğinin ve
yönetimsel gücün bir garantisi olarak algılamaktadır.
Zira 2003 yılından sonra Irak’ın yeniden
yapılandırılması kapsamında yapılan çalışmalar
sırasında Kürt grupların federalizm konusunda
en fazla ısrarcı olan grup olduğu söylenebilir.
Şii gruplara bakıldığında federalizme farklı bakış
açıları olduğu görülmektedir. Farklılaşmanın
temelinde zengin petrol yatakları ve Irak vatanseverliği
yatmaktadır. Güneyde sadece üç ili kapsayan
küçük ölçekli bir birim oluşturulmasını
savunan Fazilet Partisi ile dokuz ili kapsayan Şii
mega-kantonun kurulmasını destekleyen Irak İslami
Devrim Konseyi arasında ve federal yapıya
olumlu yaklaşmayan Sadr grubu arasında görüş
ayrılıkları bulunmaktadır.15
Sünni gruplar ise federal yapılanmayı yaşamsal
tehdit olarak görmüştür. Bu duruma ilişkin
olarak, bazı temel noktalardan bahsetmenin faydalı
olacağı düşünülmektedir. Sünni grupların
federalizmi ilişkin temel tehdit algılamalarının
başında Irak’ın bölünmesi yatmaktadır. Petrol
varlığının Irak’ın kuzey ve güney bölgelerinde
bulunması ve Irak’ın gevşek bir federal yapılanmaya
gitmesi Sünnilerin yaşama şansını azaltacağı
algılamasına yol açmaktadır. Bölgesel Kürt
Yönetimi’ne paralel olarak Irak’ın güneyinde de
federal bir bölge olması ara bölgede kalan Sünnileri
tedirgin edebilecek bir kapasiteye sahiptir.
Böyle bir durumun oluşması itibariyle Kürt ve
Şii bölgelerinin Sünni bölgesini de yutabileceği
endişesi oluşmaktadır. Öte yandan Irak’ın güneyinde
bir Şii bölgesi kurulması ve güçlenmesi
halinde mezhepsel farklılık ve İran’ın da etkisiyle
Irak’taki Sünni varlığına yönelik tehdit oluşturacağı
yönünde de algılamalar vurgulanmaktadır.
Özellikle 2004-2007 yılları arasında yaşanan etnik
ve mezhepsel olaylar dikkate alındığında ve
insanların isimlerinden dolayı öldürüldükleri
akıllara getirildiğinde bu tehdit daha da anlaşılabilir
olmaktadır.16
Bir siyasal sistem olarak federalizmin toplumda
yerleşmesi ve işlevsel olması siyasi uzlaşı kültürünün,
güçlü federal kurumların ve merkeze
bağlılığı destekleyen ödüllendirme yapılarının
Kürt Yönetimi’nin Irak merkezi hükümetine alternatif politikalar üretmesi
yönetimsel temelde sorunlar yaratırken, ABD’nin sağladığı
avantajları kullanarak yasalarla belirlenen hakimiyet sınırlarının dışına
yönelik müdahalelerde bulunması Irak’taki federalizme ilişkin
yapısal sorunları arttırmıştır.
bulunmasına bağlı olduğu düşünülmektedir. Irak
doğal kaynaklarının merkezi idarenin denetimine
bırakılmasının ödüllendirme kapsamında ülkeyi
bir arada tutacağı varsayılmaktadır. Irak’taki
federal yapının niteliğinin etnik ve mezhepsel
farklılıklara dayalı olması, petrol kaynaklarının
paylaşımı ve Kerkük’ün statüsü gibi sorunlar politik
yapının birleştirici,uzlaştırıcı özelliğinden
bölücü, farklılaştırıcı özelliğe bürünmesini sağlamıştır.
17
Irak’ta Güncel Federalizm Tartışmaları
Irak’ta federal sistemin sancılarının hissedilir
derecede olduğunu söylemek mümkündür. Dönem
dönem fitili ateşlenen federalizm ve yeni
bölgeler oluşturulması fikri, son birkaç aydır yeniden
gündeme gelmektedir. Bu kapsamda, hem
Irak’ın güneyindeki Basra, Zikar ve Meysan vilayet
meclisleriyle birlikte, Babil vilayet meclisinin
de tek başına bir özel vilayet olması yönünde
karar alması hem Irak Parlamentosu’nun Sünni
Başkanı Usame Nuceyfi’nin, Sünniler için özel
bir bölge talep etmesi hem de özellikle Musul’da
yaşayan azınlıkların bu vilayet içerisinde kendileri
için özel bir bölge oluşturulmasının istenmesi,
Irak’taki federalizm tartışmalarını yeniden
gündeme taşımıştır. Ancak Irak’taki sistem
hakkında siyasi taraflar arasında net bir tavır
sergilendiğini söylemek güçtür. Bu durum sadece
etnik ve mezhepsel temelde farkılık gösteren
gruplar arasında değil, Kürt gruplar hariç, Şii ya
da Sünni, Türkmen ya da diğer etnik gruplar arasında
da federalizm konusunda ortak bir tavır
sergilenmediği görülmektedir.
Bu açıdan Sünni grupların federalizme ilişkin
tartışmalara katılması, Irak’ta yeni bir olgu olarak
karşımıza çıkmaktadır. 2003 öncesi Irak’ta yönetici
konumda olan Sünni Araplar ve özellikle Baas
Partisi, 2003 sonrasında da güçlü bir merkezi
yapılanmanın tarafında olmuş ve Irak’ın federal
bölgelere ayrılmasına karşı çıkmıştır. Bunun en
büyük nedenlerinden birinin, Irak’ın kuzeyindeki
Kürt Bölgesel Yönetimi’nin yanı sıra, Irak’ın
güneyinde de bir Şii bölgesinin oluşturulmasının,
Irak’ın doğal zenginliklerinden elde edilecek
gelirin bu iki bölge tarafından paylaşılacağı ve
Irak’ın ortasında kalacak Sünni bölgesinin diğer
bölgelerden geri kalacağı endişesi olarak ifade
edilmektedir. Bu düşüncenin temelde doğruluk
payı bulunmakla birlikte, Irak’taki bölgelerin net
olarak birbirinden etnik ve mezhebi temelde idari
olarak ayrıştırmanın zor olduğu düşünülmektedir.
Irak’ın kuzey ve güneyine nazaran, Irak’ın
orta kesimindeki vilayetlerde etnik ve mezhebi
temelli geçişkenlik ve iç içe geçmiş yapı, bu vilayetlerin
idari olarak paylaşılmasını zorlaştırmaktadır.
Bu noktada “ihtilaflı bölgeler” ortaya
çıkmaktadır. Özellikle Musul, Diyala, Selahattin
ve Kerkük gibi vilayetlerde bu durumun daha net
gözlenebileceğini ifade etmek mümkündür. Öte
yandan Sünni Arapların yaşadığı bölgelere de
bakıldığında ne Kürtler ne de Şii Araplar kadar
bir topraksal bütünlük oluşturamadıkları söylenebilir.
Zira Anbar hariç Sünni Arapların yaşadığı
hemen her vilayette geniş bir Şii varlığından
da söz etmek mümkündür. Bu açıdan özellikle
Musul vilayetinde güçlü olan Nuceyfi grubunun
genel Sünni Arap düşüncesine ters düşecek
şekilde, Sünni Arap bölgesinin oluşturulması
önerisinin, Sünni Arap siyasetçiler tarafından
da benimsenmemesi dikkat çekicidir. Başta İyad
Allavi ve Salih Mutlak gibi Sünni Araplardan
destek alan güçlü siyasetçiler olmak üzere, Usame
Nuceyfi’nin “Sünni Araplar” için bir bölge
oluşturulması açıklaması tepki çekmiş, Usame
Nuceyfi de bu açıklamasından geri adım atarak,
yanlış anlaşıldığını ve Sünnilerin hükümetin politikası
nedeniyle yönetimden uzaklaştırılarak
marjinalize olduğunu, bu açıdan farklılaştıklarını
belirtmiştir. Ancak Usame Nuceyfi’nin bu
açıklamalarının özellikle Musul özelinde düşünülmesi
gereken bir nokta olduğu söylenebilir.
Zira Nuceyfi grubunun Musul vilayetindeki
ağırlığı bilinmektedir. 2009’daki vilayet meclisi
seçimlerinde Musul’daki oyların çoğunluğunu
kazanan Nuceyfi grubu, Musul vilayet yönetimde
etkin hale gelmiştir. Usame Nuceyfi’nin kardeşi
Etil Nuceyfi, Musul Valisi olarak seçilmiştir.
2009’daki seçimlerin ardından, özellikle 2010
yılı içerisinde Maliki hükümeti ile Musul vilayet
yönetimi arasında sorunlar yaşanmıştır. Nuri El-
Maliki’nin Musul’da yaptığı idari, siyasi ve askeri
operasyonlar nedeniyle Nuceyfi grubunun rahatsız
olduğu bilinmektedir. Bu nedenle Nuceyfi
grubunun en azından Musul’da özel bir federal
bölge oluşturarak, yönetimini güçlendirmek isteyebileceği
düşünülebilir. Son dönemde Bölgesel
Kürt Yönetimi ile Nuceyfi grubu arasındaki
yakınlaşma da dikkat çekmektedir. Buradan hareketle
Musul üzerinde bir anlaşmaya gidilebileceği
değerlendirilebilir. Zaten Musul’un doğusunun
belli bir kısmını kontrol eden Bölgesel Kürt
Yönetimi’nin de Musul’un diğer tarafını kontrol
eden anlaşabileceği bir yönetimi tercih etmesinin
pragmatik bir yaklaşım olacağı söylenebilir.
Bu açıdan Usame Nuceyfi’nin yaptığı açıklamayla
zemin yokladığını söylemek mümkündür.
Öte yandan Musul’a ilişkin başka bir problem
ve federalizme ilişkin sorunsalı da azınlıkların
durumu oluşturmaktadır. Başta Asuriler olmak
üzere Şebekler ve Yezidiler de Musul özelinde
kendileri için özerk bir bölge talep etmektedir ve
bunun için çalışmalar yapılmaktadır. Asurilerin
başını çektiği Musul’da azınlıklıklara özel bir bölge
yaratılmasını isteyen grubun, özellikle Irak’taki
Hıristiyan varlığının azalmasından endişe
duyan ABD ve Batı Dünyası tarafından desteklendiği
söylenebilir. Son dönem itibariyle İshao
İsho’nun liderliğindeki Ulusal Asuri Kongresi,
Musul’un ilçeleri olan ve daha çok azınlıkların
yaşadığı Hamdaniye ve Telkeyf’in bir araya getirilerek,
azınlıklar için özel bir bölgenin oluşturulması
için çalışmalar başlatmıştır. Bunun için
Yezidi ve Şebek gruplarından da destek sağlamaya
çalışılmaktadır. Ancak hem Irak hükümetinin
hem de Kürt gruplar dışındaki siyasal grupların
bu talebe karşı çıktıkları bilinmektedir. Özellikle
Sünni Arap gruplarındaki temel çekincenin,
böyle bir bölge kurulsa bile, Kürt gruplara avantaj
sağlayacağı düşüncesinden kaynaklandığını
ifade etmek mümkündür. Zira Musul’da kurulacak
azınlık bölgesinin uzun vadede Bölgesel Kürt
Federal bölge kurulması tartışmalarında, 2007’den sonra ve
ABD’nin de merkezi yönetime verdiği destekle merkezi yönetimin
güçlenmeye başlamasından sonra ciddi bir düşüş yaşanmıştır.
Yönetimi’nin baskısı neticesinde Bölgesel Kürt
Yönetimi sınırlarına dahil olabileceği endişesi ön
plana çıkmaktadır.
Irak’ın kuzeyinde yeni tartışmalara yol açan
federal bölgeler kurulması düşüncesi, son dönemde
Irak’ın güney vilayetlerinde de tartışılan
bir konu haline gelmiştir. Hatta bu tartışmalar
bir adım daha öteye taşınarak, somut adımlara
dönüşmüş ve 2011 yılının Ağustos ayı başlarında
Misan, Zikar ve Babil vilayet meclisleri tarafından
bu vilayetlerin federal bölge olması için
hükümete talepte bulunulmuş ve referanduma
sunulması kararı alınmıştır. Ayrıca Basra vilayet
meclisi 2011 yılının Temmuz ayının ortasında
vilayet meclisi üyelerinin yarısından çoğu tarafından
alınan kararla, hükümete başvurmuş ve
Basra’nın özel statülü bir vilayet olması için referandum
hazırlıkları yapmasını talep etmiştir.
Daha sonra Basra, Zikar ve Meysan vilayet yönetimlerinin
yaptığı görüşmeler sonucunda, bu üç
vilayeti kapsayan bir federal bölgenin kurulması
için anlaşmaya varılmıştır.18
Yine de zaman zaman zaman federalizm Irak’ta
gündemi meşgul etse de uygulama aşamasında
sorunlarla karşılalaşıldığı ve özellikle siyasi gruplar
arasında problem teşkil ettiği görülmektedir.
Federalizm’i savunan çoğu siyasi kuruluşun, siyasi
süreçte bir pazarlık konusu yaptığı söylenebilir.
Bu açıdan Kerkük, petrol yasası, yerel yönetimler
gibi sorunların yanında hükümet içerisinde
problemleri de gidermeden, Irak’ta federalizmin
tam anlamıyla uygulabileceğini söylemek
mümkün gözükmemektedir.
Sonuç
Irak’ın doğal yapısının federalizmin temel unsurlarıyla
örtüşmediği görülmektedir. 2003 sonrası
dönemde Irak’taki etnik, dini ve mezhepsel farklılıların
ani bir biçimde ortaya çıkmasıyla birlikte
dikta rejiminin yıkılması, Iraklıların daha önce
ifade edemedikleri alt kimliklerini gün yüzüne
çıkarmış ve kimlik tanımlamalarının asli unsuru
etnik ve mezhepsel kimlik olmuştur. Bu içsel faktörün
yanı sıra, Irak’ı işgal eden ABD’nin Irak’ta
kurmaya çalıştığı sistemin ayrışmayı körükleyerek
dini ve etnik kimliklere vurgu yapar biçimde
davranması, Irak’taki kimlik ayrılıklarının derinleştirmiştir.
Kimliksel farklılıkların belirginleşmesiyle
birlikte, Irak’ta kurulmak istenen federal
yapı ve bu anlamda bazı gruplara ayrıcalık tanınması,
Irak’taki çatışma ortamını tetiklemiştir.
Bölgesel Kürt Yönetimi’nin Irak merkezi hükümetine
alternatif politikalar üretmesi yönetimsel
temelde sorunlar yaratırken, ABD’nin sağladığı
avantajları kullanarak yasalarla belirlenen hakimiyet
sınırlarının dışına yönelik müdahalelerde
bulunması Irak’taki federalizme ilişkin yapısal
sorunları arttırmıştır. Bölgesel Kürt Yönetiminin
sınırları dışında hakimiyet kurma çabası ihtilaflı
bölgeler olgusunu ortaya çıkarırken, bu bölgelerde
yaşayan halklarla da Bölgesel Kürt Yönetimi
arasında gerginlikler baş göstermiştir. Bu doğrultuda
her etnik, dini, mezhebi ya da siyasal grup
federalizme ilişkin farklı algılama ve savunma
yöntemleri geliştirmiştir. Bu algılamaların karşı
karşıya geldiği durumlarda ise çatışma dinamikleri
ortaya çıkmaktadır. Bu çatışma dinamiklerinin
federal merkezli yapılarda ayrışmaya temel
Irak’ta merkeziyetçiliğin güçlendiği dönemlerde Irak’ta ortak bilinç ve
kimlik oluşturma çabalarının daha net sonuçlar verdiği, ulusal birliğe
yönelik adımların daha kolay atılabileceği söylenebilir. Ancak Irak’ta
otorite paylaşımı ve istediği yeni çatışma alanları oluşturmaktadır.
oluşturduğu görülmektedir. Nitekim, Irak’ta
mezhepsel ve etnik çatışmaların yaşandığı 2004-
2007 yılları arasında federal bölgeler kurulmasına
ilişkin birçok görüş ortaya atılmıştır ve Irak’ın
bölünme senaryoları gündeme gelmiştir. Ancak
2007’den sonra ve ABD’nin de merkezi yönetime
verdiği destekle merkezi yönetimin güçlenmeye
başlamasından sonra yeni federal bölgeler
kurulmasına ilişkin görüşlerde ciddi bir düşüş
yaşanmıştır.
Irak’ta merkeziyetçiliğin güçlendiği dönemlerde
Irak’ta ortak bilinç ve kimlik oluşturma çabalarının
daha net sonuçlar verdiği, ulusal birliğe
yönelik adımların daha kolay atılabileceği söylenebilir.
Ancak Irak’ta otorite paylaşımı, her otoritenin
hakimiyet alanını arttırma isteğiyle dürtülenen
bir olgu olarak karşımıza çıkmakta, bu
olgu da çatışma alanları oluşturmaktadır. Yıllarca
diktatörlük altında yaşayan ve tek merkezden
yönetilen bir devlet yapılanması içinde yönetim
gücü verilecek bir grup ya da kişinin ilk derecede
otoritesini arttırmaya çalışması anlaşılabilir bir
durumdur. Bu nedenle Irak’taki federal yapılanmanın
sistemsel sorunlara yol açtığı ve bu sistemsel
sorunların da insanların yaşam alanlarına
kadar sirayet ettiği bir gerçeklik olarak karşımıza
çıkmaktadır.
O
1 Peter Galbraith, Irak’ın Sonu-Ulus Devletlerin Çöküşü mü? (M. M. İnceayan, Çev.) İstanbul, 2007.
2 http://daccess-dds-ny.un.org/doc/UNDOC/GEN/N03/368/53/PDF/N0336853.pdf?OpenElement, Erişim: 30 Eylül
2011.
3 Faleh. A. Cabbar, Irak’ta Şii Hareketi ve Direniş, (H. Halis, Çev.) İstanbul: Agora, 2004.
4 http://daccess-dds ny.un.org/doc/UNDOC/GEN/N04/381/16/PDF/N0438116.pdf?OpenElement, 30 Eylül 2011.
5 http://www.bbc.co.uk/turkish/indepth/story/2004/01/040129_irak_konseyuye.shtml, Erişim: 2 Ekim 2011.
6 Tayyar Arı, Geçmişten Günümüze Ortadoğu, Siyaset, Savaş ve Diplomasi. İstanbul: Alfa, 2004.
7 http://www.gao.gov/new.items/d04746r.pdf, Erişim: 1 Ekim 2011.
8 Erşat Hürmüzlü, Irak’ta Türkmen Gerçeği, Ankara: Kerkük Vakfı, 2006
9 http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/20101224_irakanayasasi.pdf, Erişim: 2 Ekim 2011.
10 http://gulfnews.com/news/region/iraq/iraq-passes-federalism-law-1.260173, Erişim: 1 Ekim 2011.
11 Brendan O’leary, Multinational Federalism Federacy, Power-Shaaring&The Kurds of Iraq, Catritz Foundation Center,
George Washington University, 2003.
12 Harith Al-Qarawee , Redefining a Nation: The Conflict of İdentity and Federalism in İraq, Perspectives on Federalsim
(2), 2010.
13 TEPAV, Riskler ve Fırsatlar Kavşağında Irak’ın Geleceği ve Türkiye. Ankara, 2007.
14 http://www.carnegieendowment.org/publications/special/misc/iraqielections2010/index.cfm?fa=uai, Erişim: 1
Ekim 2011.
15 Visser, Reider, Osmanlı Eyalet Sınırları, Şii Federalizmi ve Irak’taki Enerji Anlaşmazlığı, 20 Aralık 2010 tarihinde,
http://www.historiae.org/documents/Ottoman.pdf, Erişim: 2 Ekim 2011.
16 Crisis Group., Iraq And The Kurds: The Brewing Battle Over Kirkuk, Middle East Report N°56, 2006.
17 TEPAV,. Riskler ve Fırsatlar Kavşağında Irak’ın Geleceği ve Türkiye, Ankara, 2007.
18 www.iraqoilreport.com/politics/national-politics/southern-oil-provinces-vie-for-autonomy-6035/,
Erişim: 1 Ekim 2011.
DİPNOTLAR
(Kaynak: ORSAM, Ekim 2011 - Cilt: 3 - Sayı: 34)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder