Libya Lideri Muammer Kaddafi’nin kendi halkı tarafından “vahşice” öldürüldüğünü görünce birçok insanın aklına Irak’ın idam edilen lideri Saddam Hüseyin gelmiştir. Saddam artık hayatta değil ama aldığı kararlar ve etkileri tartışılmaya devam ediyor.
Geçen hafta Washington’da İran-Irak Savaşı ile ilgili yapılan bir toplantıda, Amerikalıların 2003’te ele geçirdiği Baas tutanaklarından 20’si gün ışığına çıkarıldı.
Amerikan Ulusal Savunma Üniversitesi tarafından dijital ortamda saklanan tutanakların açığa çıkan çok az bölümü bile, Saddam’ın nasıl “komplocu” bir zihniyete sahip olduğunu; nasıl yanlış hesaplar yaptığını ortaya koymak için yeterli.
Bunun en çarpıcı örneklerinden birisi İran ile girdiği ve 8 yılsonunda her iki ülkenin tabiri caizse iliğini kurutan savaşta, İran’ın gücünü iyi hesaplayamamış olması.
Yaklaşık bir milyon kişinin ölümüne, binlerce insanın sakat kalmasına ve milyar dolarlık ekonomik kayba neden olan bu savaş, ”Irak'ın zaferleri” ile başlamış, İran'ın direnmesiyle yıpratma savaşına dönüşmüş ve galibi olmadan sonuçlanmıştı.
1980 yılına dönersek, İran-Irak arasında Şatt-ül Arap bölgesi ve Kürt meselesi konusunda zaten anlaşmazlık vardı. Saddam bunlara ek olarak Humeyni’nin Irak’taki Şii çoğunluğu kendisine karşı kışkırtmasından endişe duymaya başlamıştı.
Humeyni’nin İslam Devrimi’nin ardından ABD’nin düşmanlığını çektiğini ve güçsüz kaldığını düşünen Saddam harekete geçti. Irak Ordusu, Şatt-ül Arap Anlaşması’nı (1975) ihlâl ederek Basra Körfezi’nde 22 Eylül 1980’de İran sınırını geçti.
2011’de Baas tutanaklarını inceleyen İsrailli Irak uzmanı Amatzia Baram, Sadam’ın 16 Eylül 1980’deki bir toplantıda, sınıra yığılı Iraklı askerleri gören İranlıların çok fazla direnmeyeceklerini düşünecek kadar iyimser olduğunu söylüyor.
Irak Askeri İstihbarat Şefliği’nin “İran’ın o günlerde büyük bir saldırıda bulunamayacağını ya da kendini iyi savunamayacağını” belirten gizli raporunun Saddam’ın bu iyimserliğini beslediği anlaşılıyor. Raporda ayrıca İran’ın savaş kabiliyetinin giderek gerileyeceği tahmini de yer alıyor.
Fakat öyle olmuyor, İran savaş başladıktan kısa bir süre sonra petrol rafinerileri ve Bağdat’ın güneyindeki nükleer santral dâhil birçok hedefi vuruyor. Olan biten karşısında şaşkınlığa düşen Saddam ve yardımcıları bunun arkasında İsrail’in olduğunu düşünüyor. Baas tutanaklarına bakınca Saddam’ın İran’ın ilk hava saldırılarını İsrail savaş uçaklarına yaptırdığına inandığı anlaşılıyor. İran’ın gücünü hafife alan Saddam’ın mantığına göre İsrail savaştan zaferle çıkacak bir Irak’ın kendisini yok etmesinden çekiniyor, bu yüzden İran’a destek veriyordu!
İran-Kontra Skandalı
İran-Irak Savaşı’nın 6.yılında (1987) Saddam’ın paranoyalarını besleyecek olan İran-Kontra skandalı patlak verdi. ABD’nin Ronald Reagan’ın Başkan olduğu dönemde önce İsrail aracılığıyla sonradan doğrudan İran’a silah sattığı ortaya çıktı. Üstelik silah satışından elde edilen gelir. Nikaragua’da dönemin solcu yönetimini devirmeye çalışan sağcı kontraları desteklemek için kullanılıyordu. Olay ortaya çıkınca Reagan önce reddeti ama sonra doğrulamak zorunda kaldı.
Irak ile savaşırken ciddi silah sıkıntısı çeken İran, ulusal gururu bir kenara bırakıp İsrail’den gizlice Amerikan yapımı silahlar satın almıştı. Olay açığa çıkıp ta İran Yönetimi açısından büyük bir utanca yol açınca Humeyni İsrail ile kurduğu bu kısa süreli ilişkiye hemen son vermişti.
Peki, Saddam’ın buna tepkisi ne oldu? Baas kayıtlarına bakınca İran-Kontra olayının Saddam ve yardımcılarına çok ağır geldiği anlaşılıyor. Haftalarca bunun nedenlerini bulmaya çalışıyorlar. Anlayamadıkları bir başka mesele ise daha vardı: Reagan Yönetimi, Berlin’de ABD’li askerlerin de gittiği bir diskotekteki patlamayla ilgisi olduğu gerekçesiyle, Libya’ya 1986 yılında hava harekâtı düzenlerken neden İran’a el uzatıyordu. Saddam’a göre terörizm söz konusu olunca İran daha fazla suçluydu.
Bu arada, Saddam, İran için ağır sözler sarf ediyor. Örneğin, ABD’lileri kast ederek, “İranlıları bizden çok seviyorlar. Bizden daha hoş ve daha iyi oldukları için değil. İranlılardan hoşlanıyorlar çünkü onlar bizim tersimize sokakta kolundan çekip kolayca arabaya atacağın cinsten” diyerek İranlıları sokakta müşteri arayan hayat kadınlarına benzetiyor.
Saddam, ABD’nin İran’a silah satmasını Irak’a karşı bir kurulan komplo olarak yorumluyor. Ona göre ABD’nin amacı 6. yılına girmiş olan savaşı uzatmak ve Irak’ın zaten büyük olan kayıplarına yenilerini eklemekti.
Bu arada, Saddam’ın sadece ABD’nin değil Sovyetler Birliği’nin de İran-Irak Savaşı’nı uzatma çabalarından çekindiği ortaya çıkıyor; “Sovyetler Birliği Afganistan’daki mücahitlere ve Müslüman devletlere yardım gitmesin diye böyle bir yola başvurabilir” diye düşünüyor.
Saddam, bir başka hesap hatasını Kuveyt’i işgali ederek yaptı ki bu sonunu hazırlayan bir karar oldu. İran ile 8 yıl süren savaşın getirdiği ağır faturayı Kuveyt petrolüne el koyarak ödemeyi düşünen Saddam, ABD’nin buna göz yumacağını sandı. Tabi ki böyle olmadı, ABD öncülüğündeki çok uluslu güç Saddam’a karşı savaştı. Önce İran ile savaş ardından Körfez Savaşı derken bütün hepsinin Irak halkına yükü ağır oldu. Saddam ise bundan sonra bir daha kendisini toparlayamadı. Yani yaptığı bu yanlış hesaplar Bağdat’tan geri dönmedi...
Kaynaklar
1-The New York Times, ‘Papers from Iraqi Archive Reveal Conspiratorial Mind-Set of Hussein’, Michael R. Gordon, 25 Ekim, 2011.
2-Kasra, Naji, ‘Ahmadinejad: The Secret History of Iran's Radical Leader’, I.B. Tauris, New York, 2008.
(Kaynak: ORSAM, 31 Ekim.2011)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder