Talabani sonrası Kürtler kendi arasında çekişecek
Irak'ta son günlerde yaşanan gerilimi yorumlayan Doç. Dr. Veysel Ayhan 'Talabani'nin siyasal alanın dışına çıkmasıyla birlikte Kürtler açısından bir boşluk oluştu. Talabani sonrası Kürtler öncelikle Bağdat'la değil; kendi aralarında sorun yaşayacak' diyor
Şenay Yıldız
Irak'taki güncel gelişmeleri Uluslararası Ortadoğu Barış Araştırmaları Merkezi (IMPR) Başkanı ve Abant İzzet Baysal Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç Dr. Veysel Ayhan AKŞAM'a yorumladı:
- Irak'ta ABD askerleri çekildikten sonra bir süredir Şiiler ve Sünniler arasında gerilim tırmandı. Talabani'nin hastalanması da bu dengeleri iyice sarsabilecek nitelikte. Ne oluyor Irak'ta?
Irak'ta 2010 seçimlerinden sonra kısmi bir ittifak sağlanmış olsa da Talabani'nin hastalığının ortaya çıkmasıyla birlikte taraflar yeni bir Cumhurbaşkanlığı krizi yaşanacağını aslında öngörmeye başlamışlardı. Maliki yönetimi çok açık bir şekilde Kürtleri siyaset sahnesinde ötekileştirme politikasına girişti. Sünni liderler 'Irak'ın nüfusunun önemli bir kısmı etnik olarak Arap'tır. Bu yüzden Cumhurbaşkanlığı Araplardan seçilsin' vurgusunu dile getiriyorlardı. Maliki zaman içinde Kürt-Arap savaşı kavramını kullanarak, Arap milliyetçiliği üzerinden siyaset sahnesinde kendisine bir alan açmayı başardı ve Şiileri de Arap milliyetçiliği tezine yaklaştırdı. Dolayısıyla bugünkü krizin ortaya çıkmasında Maliki'nin bütün alanlarda kontrol sağlama güdüsü, bunu öncelikle Kürt bölgelerine genişletme politikası ve Sünni Arapların desteğini arkasına alma çabası yatıyor. Bununla birlikte son günlerde Anbar Vilayeti'nde yaşanan protestolar Şii ve Sünnilerin etnik düzlemde bir araya gelmesinin oldukça zor olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. Dolayısıyla Maliki'nin Arap milliyetçiliği söylemlerinin Şii-Sünni ihtilafı üzerinde birleştirici bir rol oynaması oldukça güç.
HERO TALABANİ OLABİLİR
- Maliki kimi istiyor cumhurbaşkanlığına?
KENDİSİ yasama ve yürütme üzerindeki etkilerini kaybetmemek için Cumhurbaşkanlığı'nı istemiyor ama kontrol edebileceği bir isim istiyor. Bu konuda henüz net bir isim yok. Irak cumhurbaşkanlığı makamı bölgedeki tüm ülkeleri ve Batı'yı da ilgilendiren makam. O yüzden tüm dünya ve bölge ciddi bir kaygı içine sürüklendi. Bu konuda bölgesel aktörlerin de yönlendirmesiyle Cumhurbaşkanlığına en yakın isim Hero Talabani olabilir.
- Bölge ve dünyanın ciddi kaygıya sürüklenmesinin nedeni petrol ve doğalgaz zengini olmasıyla alakalı, değil mi?
ÜLKENİN hammadde kaynaklarına sahip olması, kendi içinde parçalı olması, bu parçalı etnik ve mezhepsel gruplar arasında bir çatışmanın etkisinin tüm bölgeye yayılma olasılığı taşıması... Dolayısıyla gelişmelerden küresel güçler dahil olmak üzere tüm bölge etkilenecektir. Şimdiye dek Irak'ta etnik ve mezhepsel bir denge oluşturulmaya çalışılmıştı. Talabani'nin siyasal alanın dışına çıkmasıyla birlikte Kürtler açısından bir boşluk oluştu. Kürtler askeri mekanizmaya sahipler ama Bağdat siyasetinde zayıflar. Bu Kürtlerin kabul edebileceği bir durum değil, bunu görmek lazım.
GORAN HAREKETİ VE KYB
- Talabani'nin durumu çok ağır görünüyor. Talabani'siz bir Irak için projeksiyon yaparsanız, ne bekliyorsunuz?
Talabani artık siyasal süreçler üzerinde etkili olabilecek bir aktör değil. Bölge ülkeleri aktif bir şekilde Talabani üzerinden bazı sorunları çözmeye çalışıyordu. Hem İran hem ABD hem de Türkiye açısından Talabani konuşulabilecek makul bir isimdi. Bu aşamadan sonra Irak hudutları içerisinde meydana gelebilecek herhangi bir krizde siyasal arabuluculuk yapacak bir isim kalmadı. Eğer Iraklılar cumhurbaşkanlığı makamında gene Talabani'nin ağırlığında sayılabilecek bazı isimler üzerinde uzlaşabilirse nispeten bir istikrar sağlanabilir mi şüpheli. Fakat ilk önce karar verilmesi gereken konu cumhurbaşkanlığına bir Kürt mü, Şii mi, Sünni mi oturacak? Ondan sonra isimler konuşulacak.
- Şu anda kilit mesele cumhurbaşkanlığı gibi görünüyor. Kürtler istediklerini alamazlarsa, yakın zamanda Irak parçalanabilir mi?
Kürtler kendi içinde homojen değil; parçalılar. Dolayısıyla Talabani'nin yokluğu ilk etapta Bağdat'la sorundan ziyade Kürtler arasında soruna yol açabilir. Örneğin KYB'nin geleceği ne olacak? Noşirvan Mustafa'nın liderliğini yaptığı Goran Hareketi KYB'nin mirasını kendisi almak isteyecektir ama bu da gerilime yol açacak. Mesut Barzani 'Irak ile ilişkiler güçlü sürdürülsün' diye taviz verme yönünde bir politikaya sahip olmadığını Kerkük krizinde Peşmergeyi cepheye sürerek göstermiş oldu zaten. Çünkü kendisini Irak Kürdistan'ı davasının lideri olarak Maliki ile eşit görüyor.
Haşimi üzerinden mesaj
- Tarık El Haşimi bu denklemin neresinde peki?
TARIK El Haşimi 2010 Mart seçimlerinden sonra yaptığı açıklamalarda 'Bağdat'ta Sünni-Arap bir cumhurbaşkanı olması gerektiğini' söylemiş ve kendisini aday olarak ortaya koymuştu. Maliki, Tarık El Haşimi'yi siyaset sahnesinin dışına itmek için doğrudan hedef aldı. Ve onu Türkiye'ye göndererek bir anlamda Şiilere ve Arap milliyetçilerine 'Türkiye Irak üzerinde denge bozucu bir etki yapıyor' algısını yaratmaya çalıştı. Bunu yaparken de Türkiye ile ilişki kurmaya çalışan Şii lider ve partileri de zayıflatmayı hedeflemiş olabilir. Böylece, Cumhurbaşkanlığı makamında Maliki'nin kontrolüne açık bir liderin seçimi kolaylaştı.
ABD, Erbil-Ankara hattını kontrol etmek istiyor
Doç. Dr. Veysel Ayhan'a göre ABD, Ankara ve Erbil'in aşırı yakınlaşmasından hem hammadde kaynaklarına erişim hem de bölgedeki güçler dengesi açısından rahatsız. Bu nedenle ilişkileri kontrol etmek istiyor
- Kuzey Irak ile Türkiye'nin yaptığı anlaşmalardan Bağdat da para kazanacak. Bağdat Yönetimi Erbil ile çözemediği meseleyi neden Ankara üzerinden bir krize dönüştürme çabasında?
Bağdat tüm Irak toprakları üzerinde en etkili aktör olmak istiyor. Anayasanın federe yapısı oluşturulurken, Irak'ta herkes zayıftı, en güçlü taraf Kürt bölgesiydi. Dolayısıyla böyle bir anayasanın oluşturulmasını kabul etmek zorunda kaldıklarını düşünüyorlar. Şimdi kendilerini güçlü hissediyorlar ve o zaman kabul ettikleri federe yapıyı artık kabul etmek istemiyorlar. 'Türkiye'nin politikalarından dolayı biz Kürt bölgesi üzerinde istediğimiz nüfuzu ve etkiyi oluşturamıyoruz' diyorlar. Enerji anlaşmalarından tabii ki Bağdat da kazanacak ama onlar şunu düşünüyor: 'Eğer alternatif bir boru hattı inşa edilirse Kürtler çok daha güçlenecek. Kendi petrollerini Bağdat denetiminin dışında bir hat üzerinden uluslararası pazarlara aktarabilecekler ve Bağdat'la pazarlık yaparken çok daha güçlü bir konuma gelecekler. Eğer Kürtler şu an kontrol altına alınamazsa beş yıl sonra petrol ve doğalgaz uluslararası pazarlara aktarılmaya başlandığında farklı bir durum oluşacak. İçinde Shell'in, Gazprom'un olduğu bir bölgeye artık Bağdat müdahale edemeyecek.' O yüzden Türkiye'yi sıkıştırıp, Kürt bölgesinin dünyaya açılmasını engellemeye çalışıyorlar. Türkiye de şunu görüyor eğer Bağdat'ın Irak Kürdistanı üzerinde bir kontrol kurmasına izin verirse, bir bütün olarak Irak'ı kaybetme riski ortaya çıkacak.
IRAK İRANLAŞABİLİR
- Ne kastediyorsunuz?
EĞER Maliki'nin veya Bağdat'taki Şii yönetiminin Kürdistan'da kontrol kurmasına izin verirse Türkiye zaman içerisinde tüm Irak'ı İran'a ve Şii güçlere teslim etmiş olacak. Bu ne Türkiye'nin ne de Türkiye'nin ittifak içerisinde yer aldığı körfezdeki Sünni yönetimlerin çıkarına. Çünkü o zaman bu körfez ülkeleri iki büyük Şii devletle rekabet etmek zorunda kalacak: İran ve Irak. Irak'ın siyasal, askeri, idari, iktisadi, bürokratik olarak Şiileşmesini engelleyebilecek olan tek güçlü aktör Kürtler. Bundan dolayı Sünni kökenli tüm bölge ülkeleri Kürtlerin statükosunun sürdürülmesine destek veriyor.
- Enerji Bakanı Taner Yıldız'ın uçağı bir süre önce Erbil'e inemedi Bağdat izin vermediği için. Washington Post'ta 'Uçağı ABD indirtmedi' mealinde haberler yayınlandı. Türkiye ile Erbil arasındaki bundan on sene önce kimsenin öngöremeyeceği bu yakınlaşmadan Amerika rahatsız mı?
Amerİka Irak'taki tüm taraflar üzerinde etkisini sürdürmek istiyor. Eğer Türkiye Kürt bölgesiyle tam bir federasyon süreci yaşar ve bunda başarılı olursa hem hammadde kaynaklarına erişim noktasında çok büyük bir avantaj elde edecek hem de bölgede daha güçlü bir aktör konumuna gelecek diye rahatsız. Dolayısıyla Türkiye'nin bu politikalarının kontrollü olmasını istiyor. Yani Türkiye ile Kürtler arasındaki yakınlaşmanın sınırını kendisi belirlemek istiyor.
- Kontrolden çıkmış düzeyde mi şu an peki?
Herhalde ABD yönetimi böyle hissetmeye başladı. Bağdat'tan ABD'ye verilen mesajlar da bu yönde. Maliki yönetimi ABD üzerinden de Türkiye'nin oradaki etkisini sınırlandırmak istiyor.
Hedef şirketleri caydırmak
- Merkezi hükümet 'Güney'de iş yapanlar Kuzey'de iş yaparsa lisansları iptal edilir' diye açıklama yaptı birkaç hafta önce. Bağdat'ın bu kadar güçlü uluslararası şirketlere kafa tutacak gücü var mı?
Şu aşamada bu tehditlerin belli ölçülerde ABD yönetimi üzerinde bir caydırıcı etki yarattığını görmekteyiz. Maliki yönetimi Kuzey'in her an çatışmaya yol açabilecek unsurlar taşıdığını, bu yüzden büyük şirketlerin Kürt bölgesine yatırım yaparken bölgenin istikrarsızlaşabileceğini ön görmesi gerektiği yönünde bir politika üretiyor ve böylece büyük şirketleri caydırmaya çalışıyor. Bunun için bölgeye asker bile yığdı. Sonuçta şirketler de ticari düşünecekler ve Bağdat'la ipleri kopartmamaya çalışacaklar. Ancak, şirketler Kürtlerin zengin enerji yataklarını rakip şirketlere kaptırmamak da istiyorlar.
Şam'dan sonra sıra Bağdat'ta
Suriye'de şu anda çok ciddi bir iç savaş yaşanıyor. Bu iç savaş Irak'tan bağımsız değil. Hem İran hem de Irak'ın kendi geleceği açısından söylüyorum bunu. Çünkü Musul, Selahaddin, Anbar, Diyala... Bunlar çoğunluk olarak Sünni Arap. Dolayısıyla bugün Suriye'de savaşan Sünni Arapların bir kısmı oraya geçti. Şu anda birinci hedefleri Şam'ı ve Alevi rejimi düşürmek ama bunlar Şam'ı düşürdükten sona ikinci hedefleri sınırın öbür tarafı, yani Irak olacak. Çünkü aynı gerçekler Irak'ta da var zaten.
Yarın: Genel Energy'nin Başkanı Mehmet Sepil: Türkiye Osmanlı'da olduğu gibi petrol mücadelesinin dışında kalmamak için ne yapmalı?
Akşam
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder