24 Kasım 2012 Cumartesi

Mezhep çatışmasına sıkışan Irak


2003 yılında ABD öncülüğündeki güçler Irak'ı işgal etti, rejimi devirdi ve Baasçı yönetime son verdi.
Ardından Irak kaos ve iç savaşla anılır oldu ve yeni düzenin temelleri atıldı.
Orta Doğu, Din ve İnanç Mezhepçilik bu düzenin dayanaklarından biri.
Irak'ın işgaline kadar, mezhepçilik, daha çok Hıristiyan ve Müslümanların iktidarı paylaştığı ve art arda birçok iç savaşın yaşandığı Lübnan'la özdeşleştirilirdi
Ancak işgalden sonra, Irak'ta da Sünni ve Şiiler arasında iç savaşın baş göstermesiyle mezhepçilik buraya da girmiş oldu.

Saddam Hüseyin döneminde albay olan ve Felluce'ea yaşayan Ebu Muhannad 2003'te ordu dağıtıldığında hizmetinin bitmesini kederle hatırlıyor.
"Irak'a hizmet eden ve bu ülkeyi inşa eden bir grup Iraklı unutuldu, bir gecede devrildi" diyor.
Devrilen sadece ordu değildi. Baas Partisi'ne katılmaktan başka şansı olmayan çok sayıda profesör de "ülkeyi Baasçılardan arındırma" kampanyasında işlerini kaybetti.
"İncindiğinizde, yaranızı unutmazsınız" diyor Ebu Muhannad. "Çok kötü bir psikoloji içindeyiz".
Bu duygu yayıldıkça, Sünni toplumu da toplu bir yabancılaşma yaşadı.
'Kurtuluş'

Nuri el Maliki, Irak Başbakanı
Ancak hikayenin diğer tarafı bundan çok farklı.
Şii Dawa Partisi'nin eski üyelerinden Nuri el Maliki, Irak'ın şimdiki Başbakanı. Saddam döneminde bu partiye üye olmanın cezası ölümdü.
Şiiler tarafından yapılan dini ibadetler de bu dönemde yasaklanmıştı.
Necef'te Cuma vaazı veren din adamı Seyit Sadr el Din el Kubancı "din adamları yazdıkları kitaplardan ötürü öldürülürlerdi" diyor.
Yabancılaşmaya pek de uzak olmayan Şiiler bunu geride bırakmaya artık hazırlardı.
Bağdat'da Maliki hükümeti, yönetimde bütük etkisi olan Şii hareketlerinin oluşturduğu bir koalisyon tarafından destekleniyor.
Ve Şiiler için kutsal Necef'te, din adamlarının oluşturduğu kadro yeniden yükselişte. Muhafazakâr eğilimlerine rağmen, iktidarı deniyorlar.
Seyit Kubancı "Eski rejimden kurtulduktan sonra, din adamları, harekete geçebileceklerini gördüler ve orta, siyasi bir rol almaları için hazırdı" diyor.
"Din adamları siyasi liderliği hedeflemedi ancak halkın ihtiyacı olan görevi yerine getirdi."
Baskı
Bu arada siyasi liderliğin kazanımlarını korumaya çalıştığına dair işaretler de var.
ABD askerlerinin geçen senenin sonunda Irak'tan çekilmesinin hemen ardından, ülkedeki en üst düzey Sünni siyasetçi olan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi hakkında yakalama kararı çıkartıldı.

Tarık Haşimi, Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı
Suikast planlamakla suçlanan Haşimi gıyabında yargılandı ve ölüm cezasına mahkum edildi.
Maliki hem savunma hem de içişleri bakanlıklarını kontrolü altında tutuyor ve hükümetteki ortaklarıyla bu yetkiyi paylaşmayı reddediyor.
Kendisini kaybedenlerin tarafında görenler içinse bu, haince bir saldırı.
Özgür Irak Ordusu'nun sözcüsü Ebu Ahmed "sokaklarda mezhep savaşı yaşanıyor. Egemen taraf Sünniler, halkı eziyor" diyor.
Bu grup, Suriye'de Beşar Esad hükümetini devirmeyi hedefleyen Özgür Suriye Ordusu'na yardım amacıyla kuruldu. Ebu Ahmed'e göre savaş Irak'ın da ötesine geçiyor.
"Beşar çocukları ve kadınları öldürüyor" diyor. "Bu Sünnilere karşı işlenen bir cinayet. Beşar'dan sonra sıra Maliki'ye gelecek."
Karşılıklı şüphe
Bağdat bu tür tehditleri çok ciddiye alıyor. Hükümet yorulmadan Suriye'de yaşananlarla ilgili endişesini dile getiriyor ve bu korku sıradan insanları da sarmış durumda.
Necef'te biri "bu, Suriye'de Şiiler için kutsal olan yerlere karşı Vahabilerin başlattığı bir savaş" diyor. "Aynı zamanda Hizbullah'a yardımı da kesmek istiyorlar."
Başka biri "Şiileri hedefliyorlar" diyor.
Irak'ta her olay iki karşıt şekilde anlatılıyor.
Sünni anlatıya göre, Tarık Haşimi, ülkenin yeni Şii diktatörünün kurbanı ve El Kaide Sünni'lerin terörizm suçlamasına hapsedilmesini amaçlayan bir İran oyunu.
Şii anlatıya göreyse, Haşimi suçlu ve El Kaide, Şiilere karşı başlatılan bölgesel savaşta Suudi Arabistan'ın vekili.
Tarih tartışmalıdır. Bir anlatıya göre Baas Partisi'nin laik milliyetçiliği Irak'ı bir arada tutmayı başardı, ancak diğerine göreyse bu sadece Sünni egemenliğine takılan bir maskeydi.
Ancak hakikat ve hayal edilen ne? Mezhepçilik bir ruh haline dönüştükçe, aradaki ayrım bulanıklaşıyor. Yanyana yaşayan, karşılıklı şüphe içinde iki ayrı gerçeklik oluşuyor.
Korku ve yabancılaşma

Irak kimlik politikasına yabancı değil. Araplar ve Kürtler arasında etnik bölünme modern Irak'ın kurulmasından bu yana var ve savaşın ardından daha da önemli bir hale geldi.
Ancak bugün kimlik siyasetle şimdiye kadar olduğundan çok daha içiçe.
1950'lerde Necef'te din adamları ve yükselen komünist parti arasında çatışma yaşanıyordu.
Irak ve Necef'te gençler özgürleşmek için sınıf mücadelesi fikrine yönelmeye başlamıştı. Ve dini liderler bu durumdan endişeliydi.
Saddam Hüseyin döneminde infaz edilen önde gelen Şii din adamlarından Seyit Muhammed Bakır el Sadr, Marksist teori üzerine çalışmalar yaparak İslamcı bir ekonomi teorisi geliştirmeye çalıştı.
Sömürgecilik döneminin ardından Arap dünyasında daha çok fikirler üzerinden bir çatışma yaşanıyordu.
Bugünkü mezhep ayrışmasında ise, fikirlere çok az yer var. Havada insanı kör eden korku ve yabancılaşma sisi var.
Ebu Ahmed "Irak'ta Sünni kimliğini yok etmek istiyorlar" diyor.
Onun dünyasında Sünniler ve Şiiler savaş içinde iki ayrı ulus.
Bu dünya, insanların her yerde bir düşman gördükleri ve mezheplerin düşünceleri belirlediği bir dünya.

BBC 

Hiç yorum yok: