6 Temmuz 2012 Cuma

"Kerkük Bir “Kürt” Şehri mi?" Ali Kerküklü


Sahipsiz olan memleketin batması haktır.
Sen sahip olursan, bu vatan batmayacaktır.                                                
              Mehmet Akif ERSOY

Türkmenler, Irak Devleti içinde Araplar, Kürtler ile birlikte üç “asli unsur”dan biridir. Türkmenler, en eğitimli, kültürel düzeyi en yüksek ve en şehirli olan unsurdur. Buna rağmen önce “Araplaştırılma”, şimdilerde de “Kürtleştirme” politikaları ile Türkmen varlığı ortadan kaldırılmaya ve Kerkük’ün kimliği yok edilmeye çalışılıyor.


Muş Alparslan Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Doç. Dr. Abdullah Kıran’ın “Türkiye, Kerkük referandumuna vetosunu kaldırmalı”  yazısı Maksatlı olarak yazıldığı aşikar, gerçekleri yansıtmayan böyle bir yazıyı insanlara sunmak ve kafaları karıştırmak ise edepsizlik ve ahlaksızlıktır ve aynı zamanda yeri yurdu istila altında mağdur Türkmenlere karşı büyük haksızlıktır. Kullanılan kalem kiralık olduğu ortada. Bilinen o ki, bir üniversite hocanın asla toplumu yanlış yönlendirmek için, birilerine yaranmak için açıklama yapmaz, kesinlikle siyasi görüşlerine ve tercihlerine uygun bilim uydurmaya çalışmaz. Hele hele böyle bilgisiz birisinin saygın bir üniversite de görev yapması ve bu üniversitenin  adını kullanması başka bir felakettir.

Doç. Dr. Abdullah Kıran: “Kürtler hiçbir zaman Kerkük üzerindeki haklarından vazgeçmeyecekler” iddiasında bulunuyor. Kürtler, Türkmen şehri Kerkük ürerinde ne hakkı olabilir? Şimdi sayın hocaya soruyoruz,  şayet Kürtler, Kerkük’ün yerel halkı iseler neden Kürtler tüm dünyanın gözü önünde Kerkük’ün nüfus ve tapu kayıtlarını imha ettiler, devlet dairelerini, okulları, insanların evlerini, özel araçlarını ve iş yerlerini yağmaladılar? İnsan kendine ait olan bir şehri talan edip, yağmalar mı hiç?


Bir kentin aidiyeti ve kimliği, o şehrin tarihi mimari eserleri, sosyal ve kültürel yapısıyla da yakından ilgilidir. Kerkük Kalesi, Gök Kümbet’i, Nakışlı Minare ve Camisi, Aziziye Kışlası, 16 gözlü Taşköprü gibi 60’tan fazla Türk eserine Kerkük’ün her noktasında rastlamak mümkün. Kerkük’te yaşayan Türkmenlerin dışındaki milletlerin buna benzer acaba kaç tane tarihi eseri vardır? Yok . Ama en güçlü delil sayılabilecek cami, tekke, medrese, han ve hamam gibi sivil yapılar oldukça önemlidir. Bunların sahipleri kimse, o kentin sahipleri de onlardır. Yapıların dili yoksa da kimlikleri vardır. Kerkük, bütün bunları tamamlayan; okullar, kütüphaneler, hamamlar, ticaret hanları, folklor, şairleri, edipleri, basın ve yayın hayatı, halk müziği, ses ustaları, tiyatrosu, ressamları, spor hayatı gibi bütün diğer kültür unsurları açısından da tamamıyla bir Türkmen şehridir.

Mezarlıkların aidiyeti bir şehrin aidiyetini ve etnik yapısının da göstergesidir. Kerkük’teki en büyük ve eski mezarlıklar Türkmen mezarlıklarıdır. Musalla- Ahmet Ağa ( Şehitler mezarlığı) Neftçi- Seyit Allavi,- İmam Ahmet- Talim Tepe, Osmanlı Mezarlığı (Kerkük kalesinde). Herkesi bölgeye davet ediyoruz, bölgede bulunan tarihi eserleri ve mezarlıkları görsünler, bu eserlerin ve mezarlıkların hangi millete ait olduğunu göreceklerdir.


Kerkük’ün petrol sahası Baba Gürgür’ün Türkçe ismi bile bu bakımdan çok şey anlatıyor. Diğer taraftan edebiyat ve kültür alanında da Türkmen ağırlığını görmek mümkün. Kerkük’teki sanatçıların çoğunluğu da yine Türkmenlerden. Ker­kük Tür­kü­le­ri, dünyanın bir çok ülkesinde ay­nı ad al­tın­da ya­yın­la­nır­ken ne­den Ker­kük adı al­tın­da di­ğer top­lu­luk­la­rın dil­le­rin­de Tür­kü­ler ya­yın­lan­ma­mış ve ya­yın­lan­ma­mak­ta­dır. Çün­kü yok­tur ve bu da Ker­kük’ün aidiyeti ve kimliği kimlere ait olduğunu gös­ter­miyor mu? Sayın hoca Kerkük Türkülerinin hangi şive ve dilde söylendiğini de mi bilmiyor? Sizce bilmemesi mümkün mü?

Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Doç. Dr. Abdullah Kıran: ” Kerkük’ün tarihi bir Kürt şehri olduğunu” iddia ediyor. Kürtlerin Kerkük’te tarih, medeniyet ve kültür mirasları nerede? Yok. Hocamızın elinde bu iddiayı ispatlayacak belge ve kanıtı var mı? Yok. Niyet kafaları karıştırmak. Sayın hocamıza Irak tarihinden bir kesit sunmak istiyoruz, belki tarih bilgisi de artar.

Irak, tarih boyunca pek çok medeniyete beşiklik eden bir ülkedir. Örneğin M.Ö. 5000 yıl­la­rın­da Sü­mer­le­rin, 2750’ler­de Akad­lar’ın, 2000 do­lay­la­rın­da Asur­lu­la­rın, 1171 yıl­la­rı­na ka­dar da Ba­bil­li­ler’in yur­du olan Me­zo­po­tam­ya, M.S. Ro­ma­lı­lar ve Sa­sa­ni­le­rin elin­de kal­mış­tır. 7. yy.’da Me­zo­po­tam­ya Müs­lü­man­la­rın akın­la­rı­na sah­ne ol­muş ve 637 yı­lın­da böl­ge­nin ta­ma­mı İs­lam ida­re­si­ne bağ­lan­mış­tır. Sı­ra­sıy­la Eme­vi Dev­le­ti, Ab­ba­si Dev­le­ti, Sel­çuk­lu Dev­le­ti, Mu­sul ve Sin­car Ata­bey­li­ği, Er­bil Ata­bey­li­ği, Ce­la­yir­li­ler Dev­le­ti, Ka­ra­ko­yun­lu Dev­le­ti, Ak­ko­yun­lu Dev­le­ti, Os­man­lı İm­pa­ra­tor­lu­ğu Irak’ta hü­küm sü­ren dev­let­ler ol­du­lar. Irak I. Dün­ya sa­va­şı­na ka­dar Os­man­lı ida­re­sin­de kal­dı.1918 Ka­sım ayın­da böl­ge­nin ta­ma­mı­nı iş­gal eden İn­gil­te­re’nin ne­za­re­tin­de 1921 de Irak dev­le­ti ku­rul­du.

Görüldüğü gibi tarih boyunca böl­ge­de Ker­kük’ü içi­ne alan hiç­bir zaman ne bir Kürt dev­le­ti nede bey­li­ği ku­rul­muştur.

Böl­ge­de Türk­ler ta­ra­fın­dan ku­ru­lan Türk­men dev­let ve bey­lik­le­ri şun­lar­dır:

a. Irak Sel­çuk­lu Dev­le­ti 1118-1194

b. Ata­bey­lik­ler

(1) Mu­sul Ata­bey­li­ği 1127-1233

(2) Er­bil Bey­li­ği 1144-1233

c. İl­han­lı­lar Dev­le­ti 1258 -1339

d. Ce­la­yir­li­ler Dev­le­ti 1339 -1410

e. Ka­ra­ko­yun­lu Dev­le­ti 1411 -1468

f. Ak­ko­yun­lu Dev­le­ti 1468 -1508

Bu dönemden sonra 1918’e kadar Osmanlı İmparatorluğu Irak’ta hüküm sürmüştür. Irak’ta Türk hâkimiyeti 900 yıldan daha fazladır. 400 yılı kesintisizdir. Yani Kürtlerin, Kerkük’ün tarihi bir Kürt kenti  olduğu iddiası bir hayal ve safsatadır. Bunu biz söylemiyoruz tarih söylüyor.

Hocanın iddiasına göre sözde Saddam yönetimi döneminde Türkmen şehri Kerkük’ten 250 bin Kürt sürülmüşmüş, Kerkük’te bu kadar Kürt nerede yaşarmış, dünya böyle bir olaydan nasıl haberdar olmamış? Rakama dikkat edin 250 bin yani çeyrek milyon, Kerkük 18 milyon nüfuslu Shanghai (Çin) mi veya 13 milyon nüfuslu Mumbai (Hindistan) mı?   Yalanın bu kadarına pes doğrusu!

10 Nisan 2003 günü Kerkük Kürtler tarafından işgal, yağma ve talan edildiğinde Kürtlerin ilk işi nü­fus ka­yıt­la­rı­nı ve ta­pu ev­rak­la­rı­nı yok et­mek ol­du. Irak devlet arşivi belgelerine göre Kerkük’ün nüfusu 830 bin civarındaydı bugün ise 1.5 milyonu aşmıştır. Kerkük’e işgalden sonra 700 bin kürt ithal edildi. Bu Kürtler çevre iller, Türkiye, İran ve Suriye gibi ülkelerden getirildi. İthal edilenlere aş, iş, toprak, maaş ve konut yapmak için 20 bin dolar para yardımında bulunuldu. Getirilen Kürtlere sahte “Kerkük” nüfus Kağıdı ve gıda karnesi(Bu karne her Iraklının devlet işlemlerinde bulundurması gereken bir belge) verildi. Kerkük’te 2004 yılında 369 bin olan toplam seçmen sayısı 2009 yılı itibarıyla 840 bine yükselmiştir, 840 bin rakamı sadece seçmen sayısıdır. Saddam döneminde devletin resmi belgelerinde (Gıda Karnesi) ve BM kaynaklarına göre, Kerkük’ten göçe zorlanan Türkmen, Kürt, Arap ve Keldo-Asuri’nin toplam sayısı ise 11 bin 800 civarında… Saddam’ın devrilmesinden sonra Kerkük’e ithal edilen Kürt sayısı 700 bindir. 9 sene önce Kerkük’ün nüfus sayısı 830 bin iken bugün ise 1.5 milyonu aşmıştır. Bu da gösteriyor ki Kerkük’ün nüfus yapısı kökten değiştiriliyor.Yani Kürtlerin istilası ile Kerkük’ün nüfusu iki katına çıkmış durumda. Kürtler, Türkmen şehri petrol zengini Kerkük’ü ele geçirmek ve hayal ettikleri sözde Kürt devletini (İkinci İsrail’i) kurmak ve Kerkük’ü Kürt bölgesine bağlamak için ısrarla Kerkük’te referandum yapılmasını istiyorlar. Kürtler için Kerkük olmadan sözde Kürt Devleti kurmak fikri bir anlam ifade etmiyor, Çünkü petrol zengini Kerkük sözde hayal edilen Kürt devletinin ekonomik temelini teşkil edecektir.


Doç. Dr. Abdullah Kıran’ın “Türkiye, Kerkük referandumuna vetosunu kaldırmalı” yazısındaki maksadı açık ve nettir, Ey Türkiye Kürtlerin gönlünü kazanmak için Türkmen şehri Kerkük’ü Kürtlere armağan et! Kürtlerde bölgede Hayal ettikleri ikinci İsrail’i kursun.  Irak’ta gelişecek ayrılıkçı bir Kürt hareketinin, hele bir Kürt devletinin bölge ülkelerini (Türkiye, İran ve Suriye’yi) etkilemeyeceğini düşünmek mümkün müdür? Bölge parçalanmaya gidilmeyecek mi? Irak, Türkiye, İran ve Suriye’nin toprakları bu parçalanmanın içinde olmayacak mı? Türkiye bu büyük tuzağın içine sokulmak isteniyor.

Kürt grupları, elden ele ve internet sitelerinde dolaşan sözde Kürdistan haritasını dünyaya açıkça ilan ediyorlar. Sözde Kürdistan devletinin resmi sınırları olarak gösteriliyor. Türkiye (Türkiye’nin 27 ili ), Suriye, İran, Ermenistan ve Irak'ın toprakları da bu haritanın içinde yer alıyor. Bu haritada Türkiye topraklarını da içine alan 27 il şunlardır;  Muş (Hocanın yaşadığı şehir), Van, Adıyaman, Bitlis, Bingöl, Malatya, Hakkari, Mardin, Erzincan, Kars, Siirt, Şanlıurfa, Tunceli, Mersin, Hatay, Kahramanmaraş, Ağrı, Elazığ, Şırnak, Batman, Iğdır, Osmaniye, Kilis, Diyarbakır, Erzurum, Gaziantep ve Sivas.


15 Haziran 2012 tarihinde BDP milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, Van'da şunları söylüyordu: "90'lı yıllarda direnmeyip boyun eğmiş olsaydık, şimdi ne TRT Şeş, ne de seçmeli ders Kürtçe olurdu. Kritik bir aşamaya geldik. Kazanmak üzereyiz. Kürt halkının kendi topraklarında özgürce yaşamasına az kaldı. Barışa, özgürlüğe kadar direnişimiz sürecek. Direnişin sürmesi halinde Van da Kürdistan gibi özgürleşecek." Kürt grupların hedefleri belli, hedefleri ne? Toprak talebi! Uyan Türkiye uyan!!!

Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Abdullah Kıran’a sormak lazım, terör örgütü PKK kimin hakim olduğu bölgede konuşlanıyor, terörün kaynağı nerede ve Türkiye’ye nereden bu saldırılar yapılıyor? Cevap: Hocanın arka çıktığı Kürt bölgesel yönetiminin hakim olduğu bölgeden. Terör örgütü PKK kimler tarafından korunuyor, eğitiliyor, hastanelerinde tedavi görüyor, silah, para, istihbarat ve lojistik destek veriliyor? Cevap: Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Abdullah Kıran’ın babasının malından Türkmen şehri Kerkük’ü bağışlamak istediği Kürt grupları tarafından destekleniyor. Tabi ki Kürt gruplarını kullanan dış güçler de işin içinde. Terör örgütü PKK’ya kimin destek verdiği bilgileri de Türk devletinin istihbarat arşivlerinde mevcuttur.    

Bu sözde üniversite hocasının hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunulmalı. Bu arada savcıları göreve çağırıyoruz, Alparslan Üniversitesi bu kişi hakkında soruşturma açılmasını talep ediyoruz çünkü bir üniversite hocasının yakışmayacak şekilde tarihi çarpıtmak, ekmeğini ve suyunu içtiği ülkesi Türkiye’yi ve toplumu yanıltıp yanlış yönlendirmeye yönelik açıklamaların yasalar önünde suç sayılmaktadır, saygılarımla.

Hiç yorum yok: