16 Mayıs 2012 Çarşamba

Ali Kerküklü "BELGELERLE KER­KÜK’ÜN KİMLİĞİ VE TARİHİ GERÇEKLER"


Irak, tarih boyunca pek çok medeniyete beşiklik eden bir ülkedir. Örneğin M.Ö. 5000 yıl­la­rın­da Sü­mer­le­rin, 2750’ler­de Akad­lar’ın, 2000 do­lay­la­rın­da Asur­lu­la­rın, 1171 yıl­la­rı­na ka­dar da Ba­bil­li­ler’in yur­du olan Me­zo­po­tam­ya, M.S. Ro­ma­lı­lar ve Sa­sa­ni­le­rin elin­de kal­mış­tır. 7. yy.’da Me­zo­po­tam­ya Müs­lü­man­la­rın akın­la­rı­na sah­ne ol­muş ve 637 yı­lın­da böl­ge­nin ta­ma­mı İs­lam ida­re­si­ne bağ­lan­mış­tır. Sı­ra­sıy­la Eme­vi Dev­le­ti, Ab­ba­si Dev­le­ti, Sel­çuk­lu Dev­le­ti, Mu­sul ve Sin­car Ata­bey­li­ği, Er­bil Ata­bey­li­ği, Ce­la­yir­li­ler Dev­le­ti, Ka­ra­ko­yun­lu Dev­le­ti, Ak­ko­yun­lu Dev­le­ti, Os­man­lı İm­pa­ra­tor­lu­ğu Irak’ta hü­küm sü­ren dev­let­ler ol­du­lar. Irak I. Dün­ya sa­va­şı­na ka­dar Os­man­lı ida­re­sin­de kal­dı.1918 Ka­sım ayın­da böl­ge­nin ta­ma­mı­nı iş­gal eden İn­gil­te­re’nin ne­za­re­tin­de 1921 de Irak dev­le­ti ku­rul­du.

 
Görülgüğü gibi tarih boyunca böl­ge­de Ker­kük’ü içi­ne alan hiç­bir zaman ne bir Kürt dev­le­ti nede bey­li­ği ku­rul­muştur.

Böl­ge­de Türk­ler ta­ra­fın­dan ku­ru­lan Türk­men dev­let ve bey­lik­le­ri şun­lar­dır:
a. Irak Sel­çuk­lu Dev­le­ti 1118-1194
b. Ata­bey­lik­ler
(1) Mu­sul Ata­bey­li­ği 1127-1233
(2) Er­bil Bey­li­ği 1144-1233
c. İl­han­lı­lar Dev­le­ti 1258 -1339
d. Ce­la­yir­li­ler Dev­le­ti 1339 -1410
e. Ka­ra­ko­yun­lu Dev­le­ti 1411 -1468
f. Ak­ko­yun­lu Dev­le­ti 1468 -1508

   Bu dönemden sonra 1918’e kadar Osmanlı İmparatorluğu Irak’ta hüküm sürmüştür. Irak’ta Türk hâkimiyeti 900 yıldan daha fazladır. 400 yılı kesintisizdir. Yani Kürtlerin, Kerkük’ün tarihi bir Kürt kenti  olduğu iddiası bir hayal ve safsatadır. Bunu ben söylemiyorum tarih söyliyor.
 
 
Türk Kimliğini Yok Etme Politikası

   1930'lu yıllardan itibaren Irak hükümetleri tarafından bölgeye yönelik olarak sistematik bir şekilde "Araplaştırma" politikası başladı. Bu politika Saddam Hüseyin'in iktidarı döneminde büyük yoğunluk kazandı. Saddam rejimi, Irak'taki Türklerin merkezi durumunda olan Kerkük'te, "Araplaştırma politikasını büyük bir hızla uygulamaya koydu. Bir tarafta güneyde yaşayan Arapları Kerkük'e yerleştirirken, Kerkük'te yaşayan Türkmenleri de göçe zorladı. Dev­rim Ko­mu­ta Kon­se­yi’nin 29 Ocak 1976 ta­rih ve 41 no’lu ka­ra­rı ile Ker­kük’ün adını Arap­laş­tır­ma po­li­ti­ka­sı ge­re­ğin­ce Al-Ta­mim ola­rak de­ğiş­ti­ril­di ve Kerkük’ün en bü­yük Türkmen il­çe­si olan Tuz­hur­ma­tu, Sad­dam’ın do­ğum ye­ri olan Tik­rit’e (Selahaddin’e) bağ­lan­dı.

   Saddam Hüseyin'in rejimi 1979 yılında Türkmen liderlerini göz altına alır, ağır işkencelere maruz kalırlar. Bunların arasında, Türkmen Kardaşlık Ocağı'nın uzun yıllar başkanlığını yapmış Emekli Albay Abdullah Abdurrahman ile Bağdat Üniversitesi'nde öğretim üyesi olan Doç. Dr. Necdet Koçak başta geliyordu. Ayrıca Abdullah Abdurrahman'ın yakın çalışma arkadaşı Dr. Rıza Demirci ve Müteahhit Adil Şerif de tutuklanarak, işkencelere tabi tutulurlar. 16 Ocak 1980’de idam edilirler. Ancak bugüne kadar Dr. Rıza Demirci’nin ne cenazesi teslim edilmiş, ne de idamı doğrulanmıştır. Yıllar boyunca binlerce masum Türkmen, aydın, öğrenci, öğretmen tutuklandı, hapsedildi ve katledildi.

   Diktatör Saddam Hüseyin, Kerkük‘ün Türk kimliğini ortadan kaldırmak istedi. 1960'lı yılların başlarına kadar Kerkük nüfusunun %95’i Türk iken, bu rakam sistemli göç hareketleri ile ve Kerkük ilinin sınırlarının daraltılması nedenleriyle 1980’li yıllarda %75’e düştü. Bir­çok yer­le­şim ye­ri­nin Türk­çe olan ad­la­rı Arap­ça isim­ler ile de­ğiş­ti­rildi­. Ham­za­lı, Be­şir, Be­lo­va, Tür­ka­lan, Ley­lan, Ömer Men­den, Çar­daklı, Yay­çı, Küm­bet­ler, Ka­ra­ha­san, Kızılyar, Sa­rı­te­pe, To­pu­zo­va, Yah­ya­ova,Tisin, Kerkük Kalesi ve on­lar­ca Türk­men kö­yü ve yer­le­şim ye­ri yı­kıl­mış ve Türk­menler Irak’ın gü­ne­yi­ne ve farklı illerine sü­rül­müş­tür. İran-Irak sa­va­şı sü­re­sin­ce (1980-1988), va­ta­nı­nı sa­vun­mak için cep­he­le­re ko­şan on­bin­ler­ce Türk­men gö­zü­nü kırp­ma­dan vatanı için şe­hit dü­şer­ken, Dev­rim Ko­mu­ta Kon­se­yi’nin 20 Ekim 1981’de 1391 nu­ma­ra­lı ka­rar ile Türk­men­le­rin Gü­ney il­le­ri­ne teh­cir edil­me­le­ri ka­rar­laş­tı­rır. 27.09.1984 ta­ri­hin­de ise 1081 nu­ma­ra­lı ka­rar ile Türk­men­le­rin ara­zi­le­ri­nin is­tim­lak edi­le­rek gü­ney­den ge­ti­ri­len Arap­la­ra da­ğı­tıl­ma­sı sağ­lanır. Dikkat edin bu zalim kararlar hangi tarihte alınıyor ? Irak Türkleri savaşta (İran-Irak sa­va­şında) vatanları Irak’ı cephelerde savunurken ve şehit düşerlerken alınıyordu.!!! Böyle utanmaz, ahlaksız, zalim ve insafsızca karalar dünyanın neresinde görülmüştür. Irak devleti ve başındaki diktatör Saddam’ın Türkmenlere yaptıkları, inanın İnsan düşmanına bile yapmaz. Türkmenlerin Suçu neydi ? Petrol yatakları üzerinde doğmak, vatanını sevmek ve Türk soyundan olmaktı.

   Türk böl­ge­le­ri­ne Arap­la­rın yer­leş­ti­ril­me­si­ne de­vam edil­di ve bu amaç­la, 1984 ve 1986 yı­lın­da Dev­rim Ko­mu­ta Kon­se­yi­nin al­mış ol­du­ğu ka­rar ile, nü­fus kü­tü­ğü­nü Ker­kük’e nak­le­den ve bu­ra­ya yer­le­şen Arap­la­ra 10.000 Irak di­na­rı (33 bin do­lar) ve be­da­va ar­sa­lar ve­ril­di. Türk­men­le­re gay­ri­men­kul alım-sa­tı­mı ve res­mi da­ire­ler­de bi­le ara­la­rın­da ana dil­le­ri ile ko­nuş­ma­la­rı ya­sak­lan­dı. Göç et­ti­ri­len Türk­men­le­re hiç­bir taz­mi­nat öden­me­di­ği gi­bi, gön­de­ril­dik­le­ri yer­ler­de ken­di­le­ri­ne ka­la­cak yer da­hi gös­te­ril­me­miş­tir. Türkmenlerin mülk­le­ri­ne yer­leş­ti­ri­len Arap­la­ra ise Irak devletinden her tür­lü ma­li des­tek sağ­lan­mış, ara­zi ve ko­nut tah­sis edil­miş­tir. Türk­men­le­re yö­ne­lik her tür­lü zu­lüm, sür­gün, iş­ken­ce ve idam ey­lem­le­ri sı­ra­dan ha­le gel­mişti. Bin­ler­ce Türk­men, Irak yö­ne­ti­mi­nin in­san­lık dı­şı uy­gu­la­ma­la­rı­nın kur­ba­nı ol­muş­ ve bir o ka­da­rı da ka­yıp­ olmuştur.

   Türkmenlerin simgesi olan Kerkük Kalesinde oturanların tamamı Türkmen idi ve Kale dört mahalleden oluşmaktaydı: Meydan, Hamam, Ağalık ve Zindan. 1995 yılında Saddam Hüseyin'in talimatıyla kale sakinleri zorla boşaltılır ve 1997'den itibaren 2003'e kadar yüzlerce geleneksel tarihi Türk evleri buldozerlerle yerle bir edilir. Kerkük’te Türkmenlerin bugünkü durumunu en iyi tanıtan şey, tarihi Kerkük Kalesi'nde tanık olduğumuz içler acısı görüntü olsa gerek. Yakın tarihe kadar yüzlerce evi barındıran ve Türkmenlerin yüzyıllar boyunca yaşadıkları kalenin içi bugün dozerlerle yerle bir edilmiş halde duruyor. Sad­dam yö­ne­ti­mi sü­rek­li ola­rak ül­ke­de Türk­men top­lu­mu­nun ya­şa­ma­dı­ğı ve­ya çok az sa­yı­da ol­du­ğu id­di­ası­nı ile­ri sü­re­gel­miş­tir. Yu­ka­rı­da an­la­tı­lan bas­kı­ ve zulümlerin önem­li bir kıs­mı BM İn­san Hak­la­rı ra­por­la­rın­da da yer al­maktadır.




 
                       


     Başlangıçta, Araplaştırma politikası ile Türk kimliğini eritme çabaları, günümüzde, yani ABD'nin Irak'ı işgali ile "Kürtleştirme" politikasına dönüştü. Irak yö­ne­ti­mlerinin Türk­menlere yönelik in­san­lık dı­şı uy­gu­la­ma­la­rı­nın daha beterini bugün Kürtler yapmaktadır. Türkmenler, yağmurdan kurtulduk derken, doluya yakalandılar. 2003 Nisan ayında ABD işgalinin hemen ardından Kürtlerin Kerkük'e girmeleri, Irak'taki bu Türk şehri için sonun başlangıcı olmuştur. Kürtler, şehre girer girmez nüfus ve tapu dairesine saldırarak, yakıp yıkıp yağmaladılar. Bir anlamda, bunu yaparak, kentin tarihini/hafızasını yok etmek istediler. Bundan sonra, diğer bir deyişle işgalden hemen sonra Kürtler hızla bölgeye/Kerkük'e göç etmeye başladılar (Kerkük’e 700 bin Kürt ithal edildi). Aslında, bu göçler bir anlamda teşvik edildi ve desteklendi. Kürtler, Türkmenlere ve devlete ait arazilere ev yaptılar ve yerleştiler. İşgal güçlerinin göz yummasıyla Kerkük’ün demografik yapısı Kürtler tarafından hızlı bir şekilde değiştirilmeye çalışıldı. Kürtler, sözde Kerkük’ün tarihi bir Kürt kenti olduğunu iddia etmeye başladılar.Yani Yahudilerin, Filistin’de kendilerine ait olmayan toprak talebi gibi. İnsanın aklına şu soru geliyor; “Türkmen şehri Kerkük neden bu kadar önemlidir?“  Bunun cevabını yazımızın devamında bulabilirsiniz. Herkes bilmelidir, Irak Türkleri çok çileler çekti, çok ağır bedeller ödedi. Gerekirse yeni bedeller ödemeye hazırlar. Ancak, Irak'taki Türkmen varlığını silmeye ve yok etmeye kimsenin ama kimsenin gücü yetmeyecektir. Zalim Saddam, Irak Türklerini yok etmeye gücü yetti mi? Ki bu küçük Saddam’ların gücü yetsin.!!
 
Belgelerle Kerkük’ün Kimliği

Kürt­ler, Ker­kük ko­nu­sun­da si­ya­si ça­lış­ma­la­rı­nın ya­nı sı­ra, siyasitçiler ve ya­zar çi­zer­le­ri ile de, böl­ge­nin ya­ni Türk­me­ne­li top­rak­la­rı­nın Kürt böl­ge­si ol­du­ğu, nü­fu­su­nun da Kürt ol­du­ğu id­di­ası­nı yazarlar ve dünyayı yanıltmaya ve kandırmaya çalışırlar.On­lar­ca ya­za­rın eser­le­rin­de ve res­mi dev­let ka­yıt­la­rın­da­ki mev­cut bil­gi­ler­le Ker­kük’ün Türk, nü­fu­su­nun ço­ğun­lu­ğu­nun Türk, ko­nu­şu­lan di­lin de Türk­çe ol­du­ğu­ belgelenmektedir.Birçok Arap, Türk ve yabancı araştırmacı ve yazarın bu konuyu yani Kerkük'ün bir Türkmen şehri olduğu teyit eden birçok eseri mevcuttur.

   Gert­ru­de Bell, 1. Dün­ya Sa­va­şı son­ra­sı­nın Irak’ını kur­muş, sı­nır­la­rı­nı cet­vel­le ken­di­si çiz­miş ve ya­rat­tı­ğı Irak’ın kra­lı­nı bi­le biz­zat ken­di­si ta­yin et­miş bir İn­gi­liz aja­nı­dır. 14 Ağus­tos 1921 ta­ri­hin­de ba­ba­sı­na yaz­dı­ğı mek­tu­bun­da “Re­fe­ran­dum ya­pıl­dı ve Kral Fay­sal oy bir­li­ği ile se­çil­di, ama Ker­kük, Kra­lın le­hi­ne oy kul­lan­ma­dı. Ker­kük’ün içi ve il­çe­le­ri Türk­men­ler­den oluş­tu­ğu, ba­zı köy­le­rin ise Kürt­ler­den sa­kin ol­du­ğu­nu yaz­mak­ta­dır.[1] Irak’ın ku­ru­cu­su Gert­ru­de Bell’in mek­tup­la­rın­da Ker­kük’ün Türk­men şeh­ri ol­du­ğu açık bir şe­kil­de ya­zıl­mak­ta­dır.


   Kerkük’te İki buçuk sene il danışmanlığını, idari müfettişliğini ve Irak’ın kuzeyinde Kürtlerin yoğun yaşadığı Süleymaniye de de  yıllarca görev yapan C. J. Edmonds  Kürtler, Türkler ve Araplar adlı eserinde: “Kerkük’te  Belediye gibi şehri ilgilendiren konularla uğraşan Miller (Ingiliz subayı), daha önce de söylediğim gibi Türkçeyi düzgün ve akı­cı bir biçimde konuşmaktaydı ve özellikle Belediye Başkanı Abdulmecid Yakubi ile dostane bir ilişki kurmuş, sık sık kentten ayrılmam gereken dönemlerde iyi bir iş çıkararak mükemmel bir zemin çalışması gerçekleştirmişti. Livanın resmi dilinin Türkçe olarak kalması ve memurların da yerel ahaliden olmasını güvence altına alacak bir bildirimde, bulunmasıydı. Bu formül, Kerkük için kaydedilen büyük bir aşamaydı.[2]


   Görüldüğü gibi Kerkük’ün Türk olduğunu ispatlayan bu belge açıkça gösteriyor ki Kerkük’ün resmi dilinin Türkçe kalmasının nedeni, şehrin ahalisinin Türk, dilinin Türk olmasıdır.  Kürtlerin dostu, işgalci İngiltere tarafından bile kabul edilmiştir.

   İn­gi­liz iş­ga­li sı­ra­sın­da, Kürtlerin Lawrence'i diye tanınan İngiliz istihbarat subayı Binbaşı Edward William Charles No­el, Şeyh Mah­mut Berzenci‘yi Kürtlerin yoğun yaşadığı Sü­ley­ma­ni­ye tem­sil­ci­si ola­rak ata­ma yet­ki­si­ni al­mış­tı. No­el bu yet­ki­yi he­men kul­lan­mış, an­cak “Ker­kük böl­ge­si Türk­men olup, Türk­çe ko­nuş­tuk­la­rı için, Şeyh Mah­mut’un nü­fuz ala­nın­da ol­ma­yı red­det­miş­ler, bu­nun üze­ri­ne iş­gal kuv­vet­le­ri de bu böl­ge­yi, Ker­kük Böl­ge­si is­miy­le özel bir böl­ge ola­rak ilan et­miş­ti.

   Ker­kük’te si­ya­si su­bay ola­rak gö­rev ya­pan bin­ba­şı Step­hen Hemsly Long­rigg “Irak’ın Ye­ni Ta­ri­hin­de Dört Asır” ad­lı ese­rin­de, Türk­men­le­rin yer­le­şim böl­ge­le­ri­ni an­la­ta­rak şöy­le de­mek­te­dir: “Türk­men­le­rin, Te­la­fer’de ve uzun bir çiz­gi ola­rak Mu­sul yo­lun­da De­li Ab­bas’tan Bü­yük zab’a ka­dar uzan­mak­ta­dır. Gü­zel Ker­kük şeh­ri ise son iki asır­da pek de­ğiş­me­miş­tir. Ve bü­yük gü­zer­gah üze­rin­de­ki Türk­men köy­le­ri­nin ko­nu­mu, hat­ta yağ­mu­ra da­ya­lı ta­rım­la uğ­ra­şan çe­şit­li köy­le­rin ko­nu­mu da hiç de­ğiş­me­miş­tir. Türk ka­nı­nın ha­kim ol­du­ğu böl­ge­ler­de, Türk­çe’nin ve Türk ba­riz bir şe­kil­de gö­rül­dü­ğü yer­ler­de, her za­man Türk ağır­lı­ğı gö­rül­müş­tür.”[3]

   Long­rigg bu kap­sam­da Ker­kük’ü an­la­tır­ken, ko­nu­şu­lan di­lin Türk­çe ol­du­ğu­nu söy­le­mek­te­dir. Bir İn­gi­liz su­ba­yı ola­rak Ker­kük’te gö­rev yap­mış olan Step­hen Hemsly Long­rigg, Ker­kük’ün bir Türk şeh­ri ol­du­ğu­nu söy­le­mek­te­dir, bu Ker­kük’ün bir Türkmen şehri olduğu tes­ci­li de­ğil mi­dir?

İngiliz işgali sırasında Erbil'in siyasi valisi olan W. R. Hay, bölge hakkında yazdığı bir kitapta şöyle demektedir:, “Ker­kük şeh­ri­nin böl­ge­de­ki Türk­le­rin ana mer­ke­zi ol­du­ğu­nu ve sa­vaş­tan ön­ce 30.000 nü­fu­su bu­lun­du­ğu­nu, ay­rı­ca ci­var­da bir çok köy hal­kı­nın da Türk­çe ko­nuş­tu­ğu­nu” yaz­ma­ktadır. [4]
     
Alman araştırmacı Re­in­hard Fisc­her’in Ber­lin üni­ver­si­te­sin­de yük­sek li­sans dip­lo­ma­sı­nı al­mak için sun­du­ğu te­zin ko­nu­su “Irak Türk­men­le­ri”. Irak’ta­ki Türk­men­le­rin en önem­li mer­ke­zi Ker­kük’tür. Ker­kük’ün ro­lü yal­nız önem­li bir kül­tür mer­ke­zi ol­mak­tan zi­ya­de, Türk­men­le­rin en yo­ğun ol­du­ğu şe­hir­dir“.[5)

Fransız araştırmacı ve yazar  Chris KUTSCHERA’nın  "Kürt Ulusal Hareketi" adlı kitabında :
" Ker­kük’ün çok özel bir sta­tü­sü var­dı. Te­orik ola­rak Irak’a bağ­lıy­dı. Bağ­dat’la iliş­ki­le­rin­de res­mi dil ola­rak TÜRK­ÇE kul­la­nı­lı­yor­du. Ker­kük, da­nış­man­la­rı İn­gi­liz olan bir Türk mu­ta­sar­rı­fı  (vali) ta­ra­fın­dan yö­ne­ti­li­yor­du. İn­gi­liz yet­ki­li­ler (Fay­sal’ın 23 ekim 1922 ta­rih­li ge­nel­ge­si çer­çe­ve­sin­de) Ker­kük eş­ra­fı­nı ken­di böl­ge­le­rin­de bir ku­ru­cu mec­lis se­çi­mi ya­pı­la­ca­ğın­dan ha­ber­dar et­miş­ler­di".[6]


   1890'lı yıllarda Duyun-i Umumiye müfettişi olarak bölgeye ge­len Fransız Vital Cuinet, "Le Turquie î D'Asia" isimli eserinde, Kerkük şeh­rinin nüfusunu 30 bin olarak verir­ken, bu nüfusun 28 bininin Türkmen olduğunu belirtmektedir.[7]
   Rus araştırmacı V­la­di­mir F.Mi­norsky “Türk­men­ler; Te­la­fer, Er­bil, Al­tun­köp­rü, Ker­kük, Ta­ze­hur­ma­tu, Ta­vuk, Tuz­hur­ma­tu, Kif­ri ve Ka­ra­te­pe gi­bi şe­hir ve ka­sa­ba­lar­da ve Mu­sul böl­ge­si­nin gü­ne­yin­den ge­çen ta­ri­hi “İpek Yo­lu” de­ni­len yol üze­rin­de­ki böl­ge­de ço­ğun­lu­ğu teş­kil et­mek­te­dir­ler.”[8]


   Kerkük katliamı 1959’da Kerkük’te Kürt komünistleri, Kürt  askerleri ve KDP peşmergeleri silahsız ve suçsuz Türkmenleri 3 gün 3 gece hünharca katlettiler. Ve bu tarihe “Kerkük Katliamı” olarak geçecektir. Bu olay Amerikan basınında da yankı bulmuştur. Amerikanın tanınmış gazetelerinden The Newyork Times Gazetesi bu konuda haber vermiştir. "Bağdat'ın 150 mil kuzeyinde olan Kerkük'ün çoğunlu­ğu müreffeh Türkmenlerden oluşmaktadır. eyleme, çeşitli silahlarla donatılmış sivil Kürtlerle, ordu ile işbirliği içerisinde olan komünist ağırlıklı Halkın Direniş Grubu (çoğu Kürtlerden oluşuyordu) katılmışlardır.[9]


   Kürt asıllı Prof. Dr. Nuri Talabani, Kerkük Bölgesinin Araplaştırılması  adlı kitabında, Kerkük’ün 2. tümen komutanı Nazım Tabakçalı’nın Kerkükteki gelişmeleri Bağdat’ta ki Savunma Bakanlığı’nın askeri istihbaratına gönderdiği raporda:
Belge: Kerkük eyaletinin Arap, Hıristiyan (Asuri,Keldani, Ermeni) azınlıklarıyla bir Türkmen ço­ğunluğuna sahip olduğuydu. Kerkük eyaletinde Kürt Eğitim Müdürlüğü kurulması veya girişimi buradaki diğer milliyetler arasında projeye karşı huzursuzluk duyguları uyanmasına yol açacaktır. Ayrıca öğretmenler birliği (Arap milliyetçiler, Baasçılar ve Türkmenlerden oluşan "Ulusal Liste" içinde Öğ­retmenler Birliği seçimlerini kazanan hepsi Türkmen olan grup) bunu bana kamu yararı için bildirdiklerini, ilkeleri Kürt olmayan çoğunluğun yaşadığı bir eyalete asla uyarlanamayacak bir mü­dürlüğün varlığıyla tehdit altına girebilecek ülke geleceği, eği­timin birliği için yaptıklarını da söylediler.[10]
İmzalı
Tümgeneral Nazım el-Tabakçalı
ikinci Tümen Komutanı
Askeri istihbarat Müdürlüğü

   Aslı Arap olan ancak Amerika'da yaşayan Said K. Aburish, Saddam hakkında İngilizce kaleme aldığı eserin­de bir gerçeği aydınlatmak istiyor
"Saddam, Kerkük'ü Araplaştırmaya çalışıyordu. Sad­dam Kerkük'ün bir Arap, Kürtler de bir Kürt şehri oldu­ğunu iddia ediyorlardı. Aslında bu şehir ne Arap ne de bir Kürt şehridir. O şüphe götürmez bir Türkmen şehri­dir. Kürtler 1960 yıllarından itibaren planlı bir şekilde Kerkük'e gelmeye ve yerleşmeye başlamışlardır".[11]


   Fi­lis­tin­li ya­zar ve araş­tır­ma­cı Ha­nna Ba­ta­tu : “Ker­kük şeh­ri ya­kın ta­ri­he ka­dar ke­li­me­nin tam ma­na­sıy­la bir Türk şeh­ri idi. Kürt­ler bu şeh­re ya­kın köy­ler­den göç et­me­ye baş­la­dı­lar. 1959 yı­lın­da Kürt­ler şeh­rin yak­la­şık üç­te bi­ri­ni oluş­tur­ma­ya baş­la­dı­lar.[12]

   Fe­rik El-Mız­hır El-Fi­ravn “Irak’ta­ki azın­lık­lar şöy­le­dir: Sü­ley­ma­ni­ye de Kürt­ler ve Ker­kük’te Türk­ler.[13]

   Sey­yar El Ce­mil “Irak’ın ku­ze­yin­de be­lir­li böl­ge­ler­de ya­şa­yan Türk­men­ler Dic­le neh­ri­nin do­ğu­sun­da­ki Ker­kük’te ve neh­rin ba­tı­sın­da­ki Te­la­fer’de yo­ğun ola­rak ya­şa­mak­ta­dır. Bun­la­rın asıl­la­rı Irak’ta ege­men­lik ku­ran Türk­men Dev­let­le­ri­ne da­yan­mak­ta­dır.[14]  

   Araş­tır­ma­cı ya­zar Sa­ti Al-His­ri “Irak’ta Ha­tı­ra­la­rım” ad­lı ese­rin­de 1921 yı­lın­da, o dö­ne­min Eği­tim Ba­kan­lı­ğı baş mü­şa­vi­ri gö­re­vin­de bu­lu­nan İn­gi­liz yüz­ba­şı N.Va­rel ile olan ih­ti­la­fı ve çar­pış­ma­sı­nı, Eği­tim Mü­dü­rü mu­avin­li­ği gö­re­vi­ni red­det­ti­ği­ni açık­lar­ken, Va­rel’in ken­di­si­ne:
“Ker­kük’e git, ora­da Eği­tim Mü­dür­lü­ğü gö­re­vi­ni sa­na ve­re­lim, ora­da Türk­çe ko­nu­şu­lur, sen de Türk­çe bi­li­yor­sun”, de­di­ği­ni ha­tır­la­tı­yor. Va­rel bu öne­ri­si­ni Kra­li­yet Sa­ra­yı Baş­ka­nı Rüs­tem Hay­dar’a da tek­rar­la­mış ve Al-His­ri’den Türk­çe ko­nu­şu­lan Ker­kük’te ya­rar­lı ola­bi­le­ce­ği­ni söy­le­miş­ti.[15]

 

   Bir baş­ka ya­zar, Ab­dul­me­cid Ha­sip Al-Kay­si’ye ba­ka­cak olur­sak, 1 Ha­zi­ran 2000 ta­ri­hin­de Lond­ra’da çı­kan el-Ha­yat ga­ze­te­sin­de Asu­ri­ler ad­lı ki­ta­bı hak­kın­da ya­yın­la­nan bir eleş­ti­ri­ye ver­di­ği ce­vap­ta, ken­di­si­ni ta­nı­tır­ken Irak’ın si­ya­si ta­ri­hiy­le il­gi­len­me­si­nin el­li yı­lı bul­du­ğu­nu ifa­de eden bu ya­zar, adı ge­çen ki­ta­bın­da Ker­kük’ün bir Türk­men şeh­ri olup, hal­kı­nın Türk ır­kın­dan ol­du­ğu­nu yaz­mak­ta­dır.[16]


   Dr. Me­cit Khud­du­ri “Cum­hu­ri­yet Dö­ne­min­de Irak” ad­lı es­rin­de Ker­kük, Al­tun­köp­rü ve Te­la­fer’e te­mas eder­ken, bu­ra­la­rın Türk­men­ler­ce mes­kun ol­du­ğu­nu ya­zar.[17]


   Irak­lı ya­zar Mir Bas­ri “Ye­ni Irak’ın Ede­bi­yat Yıl­dız­la­rı” ad­lı ese­rin­de Irak’ta ge­li­şen ede­bi­yat­tan söz eder­ken, Kürt­le­rin Sü­ley­ma­ni­ye böl­ge­sin­de ede­bi eser­ler ver­me­le­ri­ne kar­şın, Ker­kük’te Türk­men ede­bi­ya­tı­nın yay­gın ol­du­ğu­nu ya­za­rak, Fu­zu­li, Faz­li, Ri­zai, Ah­di, Şem­si ve Hü­sey­ni ile baş­la­yan ede­bi­yat akı­mı­nın, sa­de­ce Türk­men ede­bi­ya­tı ile ge­liş­ti­ği­ni ve Hic­ri De­de, Hı­dır Lüt­fü, Na­ci Hür­müz­lü, Meh­met Sa­dık ve Ah­met Fa­iz ile do­ru­ğa çık­tı­ğı­nı, Kürt asıl­lı Şeyh Rı­za Ta­la­ba­ni’nin de Türk­çe yaz­mak du­ru­mun­da ol­du­ğu­nu bil­dir­mek­te­dir.[18]


   Irak’ın ye­ni ta­ri­hi üze­rine pek­çok araş­tır­ma­sı ve ese­ri bu­lu­nan Hay­ri Emin Öme­ri de, Irak’ın ye­ni ta­ri­hin­den po­li­tik hi­ka­ye­ler (Arap­ça) , Bağ­dat, 1969, S. 66.  Irak tah­tı üze­ri­ne ya­şa­nan tar­tış­ma ve ça­tış­ma­la­rı an­la­tır­ken Ker­kük’te ço­ğun­lu­ğun Türk­men ol­du­ğu­nu yaz­mak­ta­dır.

   Dr. Fa­zıl Hü­se­yin’in “Mu­sul So­ru­nu” ki­ta­bı­nın 2’nci bas­kı­sı­nın 92’nci say­fa­sın­da, Er­bil, Ker­kük ve di­ğer Türk­men böl­ge­le­ri hak­kın­da Mil­let­ler Ce­mi­ye­ti ra­po­run­da şu­nu yaz­mış­tır: “Mil­let­ler Ce­mi­ye­ti ko­mis­yo­nu bu şe­hir­le­rin sa­kin­le­ri­nin asıl­la­rı­nın Türk ol­duk­la­rı­nı be­lir­te­rek Er­bil’de, Türk­ler­den beş, ya­rı­sı Türk, ya­rı­sı Kürt olan ve bir de Ya­hu­di ma­hal­le var­dır. Ko­mis­yo­nun ifa­de­sin­de, hü­kü­met de­ne­ti­min­de­ tek ga­ze­te ba­sıl­dı­ğı­nı, bu­ra­da ya­yın­la­nan res­mi fer­man­lar­da Arap­ça ve Türk­çe dil­le­ri­nin kul­la­nıl­dı­ğı­nı be­lirt­miş­tir. Ker­kük’te bu­lu­nan İn­gi­liz si­ya­si su­ba­yı Arap­ça ve Kürt­çe ko­nuş­ma­yı da­hi bil­mi­yor­du. Yal­nız­ca Türk­çe’yi öğ­ren­miş­ti. Al­tın­köp­rü ve Tuz­hur­ma­tu ta­ma­men Türk ve­ya Türk­men şe­hir­le­ri­dir. Bun­lar için­de bir­kaç ai­le Ya­hu­di bu­lun­mak­ta­dır. Ka­ra­te­pe %75’i Türk, %22’si Kürt, %3’ü ise Arap­lar­dan oluş­mak­ta­dır. Ta­ze­hur­ma­tu ve Da­kuk ta­ma­men Türk şe­hir­le­ri­dir. Yal­nız çev­re­sin­de­ki köy­ler Kürt­ler­den oluş­mak­ta­dır.”

   An­sik­lo­pe­dik bil­gi­le­re baş­vu­ra­cak olur­sak, Camb­rid­ge Üni­ver­si­te­si ya­yı­nı olan “Dün­ya­nın Yö­re­sel Mi­ma­ri­si An­sik­lo­pe­di­si” ad­lı ese­rin Kir­kuk (Ker­kük) mad­de­si, Ker­kük’te ço­ğun­lu­ğun Türk­men ol­du­ğu­nu ve Irak’ta Türk­men nü­fu­su­nun 2.5 mil­yo­nun al­tın­da ol­ma­dı­ğı­nı yaz­mak­ta­dır.[19]
 

   Ana Britannica Ansiklopedisi’nin “Ker­kük” mad­de­si­ni J.H. Kra­mers yaz­mış­tır. Kra­mers il­gi­li mad­de­de “Ker­kük’ün 1. Ci­han Har­bi’nden az ev­vel 20.000 ka­dar tah­min edi­len nü­fu­su­nun ha­kim un­su­ru­nu Türk­ler teş­kil edi­yor­du” di­ye yaz­mak­ta­dır.[20]


   Mic­ro­soft An­sik­lo­pe­di­sin­de ise Ker­kük Irak’ın pet­rol sa­na­yi­si­nin mer­ke­zi­dir. Ak­de­niz’e ham pet­rol ta­şın­ma­sı için pet­rol bo­ru hat­tıy­la bağ­lı­dır. Ker­kük nü­fus ço­ğun­lu­ğu Türk­men­dir. Ay­rı­ca Kürt, Arap, Asu­ri ve Er­me­ni­ler­de bu­lun­mak­ta­dır.[21]
 
   28 Ekim 1992 ta­rih­li Mey­dan La­ro­us­se’un Tür­ki­ye bas­kı­sı­nın Ker­kük mad­de­sin­de şu ifa­de­ler yer al­mak­ta­dır: “Ker­kük’te yo­ğun bir Türk top­lu­lu­ğu ile onun ge­liş­tir­di­ği Türk kül­tü­rü var­dır. Şe­hir­de 350 ai­le ka­dar olan Hı­ris­ti­yan­lar da Türk­çe ko­nu­şur ve Türk­çe’yi Sür­ya­ni harf­le­ri ile ya­zar­lar ve bir bö­lü­mü de Ker­kük Ka­le­si’nde otu­rur­lar.”
 
    Irak’ın ku­ze­yin­de bü­tü­nüy­le Türk­men ka­sa­ba ve köy­le­ri var­dır. Önem­li bir kent olan Ker­kük’te bun­lar­dan bi­ri­dir.[22]
 
    Kerkük konusunda yalan söylemekten çekinmeyen Kürtler, Kerkük'ün aslında Osmanlı arşivlerine göre de Kürt şehri ol­duğunu söylerken, gerçek Osmanlı arşivleri bu konuda tam tersini söylemektedir.

   Bel­ge­ler­le do­lu olan bu ki­tap, T.C. Baş­ba­kan­lık Dev­let Ar­şiv­le­ri Ge­nel Mü­dür­lü­ğü, Os­man­lı Ar­şi­vi Da­ire­si Baş­kan­lı­ğı Nu: 64, “Ka­nu­ni Dev­ri”nde 111 nu­ma­ra­lı Ker­kük’e ait tah­rir def­te­ri­dir, ya­yın ta­ri­hi: 2003.
                           
                           
                         




Tah­rir def­te­ri in­ce­len­di­ğin­de, böl­ge­de ya­şa­yan top­lum­la­rın et­nik kim­lik­le­ri, bağ­lı ol­duk­la­rı aşi­ret­ler ve bu aşi­ret­le­rin kim­li­ği, böl­ge­nin ida­ri ya­pı­sı, nü­fu­su, din ve mez­hep­le­ri, va­kıf­lar, top­ra­ğın ya­ni ara­zi­le­rin ta­sar­ruf şek­li ve ki­me ait ol­du­ğu, hay­van­cı­lık hak­kın­da bil­gi­le­rin ya­nı sı­ra 7320 er­kek nü­fu­su­nun bu­lun­du­ğu ve bun­la­rın da % 90’ının TÜRK OL­DU­ĞU GÖ­RÜL­MEK­TE­DİR.
Kürt­le­rin gös­ter­di­ği ve her yer­de ib­raz et­tik­le­ri tek kay­nak­la­rı, Arnavut asıllı Şem­sed­din Sa­mi’nin ver­di­ği bil­gi­lerdir. Şemseddin Sami Türkçeyi öğrenerek kitaplar ve makaleler yazmaya başlamıştır. Semseddin Sami Kerkük’ü hiç görmeden bazı Fransız ansiklopedilerden yararlanarak Kamus-i A’lam’inin Kerkük maddesinde Kürtlerin Kerkük’te çoğunluğu oluşturuyor yazmaktadır. Verdiği bilgilerin bilimsel, gerçekçi ve doğru olduğunu kabul etmemiz gerekirse, Bağdatı’n da bir Türk şehri olduğunu kabul etmemiz gerekir. Çünkü Şemseddin Sami aynı eserinde, Bağdat’ta halk tarafından konuşulan birinci lisanın Türkçe, İkinci derecede ise Arapça olduğunu da tespit ettiğini yazmaktadır


“Bel­ge: ” Dev­let ar­şi­vin­den alın­mış bir dev­let bel­ge­si­dir. Tar­tış­ma gö­tür­mez ger­çek bir bel­ge­dir.
“Mu­sul Vi­lâ­ye­ti-Sal­nâ­me-i Res­mi­ye­si­dir”. 1904 yı­lın­da bun­dan 100 yıl ön­ce ya­zı­lan bu bel­ge, Şem­sed­din Sa­mi’nin yaz­dık­la­rı ile ay­nı ta­rih­le­re rast­lar. İki bel­ge ara­sın­da­ki fark­la­ra ba­kıl­mak su­re­tiy­le bi­lim­sel ola­rak ko­nu­yu iyi de­ğer­len­dir­mek ge­rek­mek­te­dir. Es­ki Türk al­fa­be­si ile ya­zı­lan bel­ge­den ba­zı sa­tır­la­rı oku­ya­lım. S. 212, 213, 214.:
“Ker­kük San­ca­ğı­na da­ir ma­lû­mat:
... Ker­kük şeh­rin­de 26510 İs­lâm ve 432 Kel­da­ni ve 463 Mu­se­vi, bu­na bir mis­li ünas (ka­dın), üç bin­den aşa­ğı ol­ma­yan ya­ban­cı ilâ­ve olu­nur­sa şeh­rin nü­fus mec­mu­ası 57810’a ba­liğ olur. Ker­kük şeh­ri “ka­le” ve “kar­şı ya­ka” ve “kor­ya” nam­la­rı ile üç kıs­ma mün­ka­sim (bö­lün­müş) olup, bu her üç kı­sım­da 14 ma­hal­le var­dır. AHA­Lİ-İ ŞE­HİR: UMU­Mİ­YET­LE TÜRK OLUP TÜRK­ÇE TE­KEL­LÜM EDER­LER. (ko­nu­şur­lar). GU­RA­BA (ya­ban­cı) OLA­RAK BİR MİK­TAR ARAP VE KÜRT İLE KA­LİL’İL (az)- MİK­TAR İRA­Nİ BU­LU­NUR”. Ay­nı yıl­la­ra rast­la­yan, bi­ri res­mi dev­le­te, di­ğe­ri şah­sa ait olan bilgi ara­sın­da­ki far­ka ba­kan­lar ve Ker­kük’ü, çev­re­si­ni ya­kın­dan bi­len­ler, ta­nı­yan­lar, ora­da ya­şa­yan­lar, Kürt­le­rin ne ka­dar ta­rih bil­gi­sin­den yok­sun, ha­yal pe­şin­de koş­tuk­la­rı­nı an­la­ya­cak­lar­dır.


Kerkük Kalesini Kürtler mi Yaptı?
Sözde bazı Kürt araş­tırmacı, yazar ve çizerleri Kerkük’ü hayal edilen Kürt devletinin sınırları içine almak için türlü yalan ve uydurma belgelerle insanları yanıltıyorlar. Bu sözde Kürt Araştırmacıları:
"Bu bölgede yaşayan Kürtlerin bağımsız devletleri, imparatorlukları, devletçikleri ve emirlikleri olmuş­tur... Irak kuzeyinin kalesiyle meşhur olan şehri Kerkük'tür”.

Kürtlerin kü­çük ve dağınık beylikler kurduklarını kabul etmek müm­kündür. Ancak, devletler, hatta imparatorluklar kurduk­larını iddia etmenin hiçbir  bilimsel dayanağı yoktur. Bu devletler ve imparatorluklar ne zaman ve nerede kurulmuş­tur? Adları nedir, hükümdarları kimlerdir? Hiç belli değil­dir.[23]

   Zi­ra ta­rih­siz­ler, ya­pay geç­miş ya­rat­ma­ya ça­lı­şı­yor­lar. Kürt siyasitçileri, ta­rih­çi­le­ri ve ay­dın­la­rı bir da­la tu­tun­mak ve ye­ni bir ta­rih ya­rat­mak is­ti­yor­lar, ama ta­ri­hi da­ya­nak­la­rı yok ve id­di­ala­rı­nı da hiç­bir ta­ri­hi kay­nak doğ­ru­la­mı­yor. Ya­pa­bil­dik­le­ri tek şey, baş­ka mil­let­le­rin ta­ri­hi şah­si­yet­le­ri­ni ve kül­tü­rel var­lık­la­rı­nı ken­di­le­ri­ne mal et­me­ye ça­lış­mak. Yarında Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucularının Kürtler’in olduğunu söylerlerse kimse şaşmasın.

   Yoksa Kerkük Kalesini Kürtler mi Yaptı?!! Kerkük'te diktikleri, tarihi değeri olan bir mimari eserleri var mı? Bir tane yoktur. Ama bu hayalperestler utanmadan Kerkük’ün tarihi ve coğrafi olarak Kürt şehridir derler!

    Bir Ortadoğu uzmanı olan David McDowall Mo­dern Kürt Tarihi isimli kitabında diyor ki:
"Az sayıda Kürt, 1958 gibi yakın bir tarihten bu yana daha büyük bir Türkmen nüfusa sahip olmasına rağ­men, bugün bile Kerkük şehrinin kendilerinin olduğunu öne sürecektir"[24]

   Ker­kük’ün Türk­men şeh­ri ol­du­ğu­nu gös­te­ren önem­li bel­ge­ler­den bi­ri­si de, Irak li­se­le­rin­de oku­tu­lan ve Mil­li Eği­tim Ba­kan­lı­ğı ta­ra­fın­dan se­çi­len “Irak Coğ­raf­ya­sı”ad­lı ders ki­ta­bın­da Ker­kük nü­fu­su­na da­ir ve­ri­len bil­gi­ler­dir. 1929 ta­ri­hin­de Irak es­ki Baş­ba­ka­nı ve Sa­vun­ma Ba­ka­nı Ge­ne­ral Ta­ha El-Ha­şi­mi ta­ra­fın­dan ya­zı­lan ve Bağ­dat’ta Dar El-Se­lam ya­yı­ne­vin­de ba­sı­lan bu ki­tap; Irak Coğrafyası 1929

Irak Coğrafyası - Lise Okulları
Yazar: Zaim Taha El Haşimi
(Maarif Bakanlığı tarafından Liselerde okutulmasına karar verilmiştir)
Darulselam Matbaası - Bağdat
1929-1348
sayfa : 242

Kerkük Livası
Bu liva Irak`ın kuzeyinde bulunmaktadır. Nüfus yoğunluğu 4:8/km2 (Çemçemal ve Kifri ) ila 16:32/km2 (Kerkük ilçeleri).
1920 yılının verilerine göre bu livanın toplam nüfusu 92.000 kişi, nüfusun çoğunluğu ise Türktür , daha sonra kürt ve arap . Yapılan son sayıma göre Kerkük kazası 59216, Kifri kazası 32789 ve Çemçemal ve Kifri 35054 kişi olarak tespit edildi.

Kerkük : Kerkük şehri Kara Hasan dağının doğu eteklerinde yer almaktadır. Hasa Su ırmağının iki tarafına bölünmüş bir şekildedir. Hasa Su`nun doğu cephesinde kale yer almaktadır. Doğu cephesine kale tarafı, batı cephesinede Korya olarak adlandırılmaktadır. Korya tarafında çok sayıda bağ ve bostan bulunmaktadır. Şehrin kuzeyinde Şaturlu mahallesi yer almaktadır. Konut sayısı yaklaşık 40.000 dir. Evler taş ile yapılmıştır. Son sayımda Kerkük merkezinin toplam nüfusu 32191 olarak tespit edilmiştir. Nüfusun çoğu Türktür . Bağdat -Kerkük demir yolları bu şehirden geçmektedir. Kerkük Irak`ın çok önemli merkezlerinden biridir.
Bu önem­li bel­ge, Ker­kük’ün bir Türk şeh­ri ol­du­ğu­nun Irak res­mi ma­kam­la­rın­ca tes­cil edil­di­ği­ni gös­ter­mek­te­dir. Hem de Ker­kük ve ci­va­rı­nın Türk olduğunu belirten bu bel­ge­nin ya­za­rı, o dö­ne­min Irak Baş­ba­ka­nı ve Sa­vun­ma Ba­ka­nı­dır. Ker­kük’ün Türk­men şeh­ri ol­du­ğu­na da­ir en kü­çük bir şüp­he­si olan­la­ra bu bel­ge it­haf olu­nur.
        Irak Devletinin resmi belgelerinde bulunan en eski nüfus sayımı olan 1947 nüfus sayımı için yayınlanan resmi kitapçıklarda Kerkük şehrinin o zamanki mahalleleri ve her mahalledeki aile sayısı beyan edilmiştir. Bu mahallelerin isimleri kitapçığın ikinci cildinin 101. Sayfasında şöyle beyan edilmiştir: (1) Sarıkahya, (2) Şaturlu, (3) Begler, (4) İmam Kasım, (5) Bulak, (6) Ahi Hüseyin, (7) Meydan, (8) Ağalık, (9) Hamam Mülim, (10) Hamam Mesihi. Bu resmi belgeye göre Kerkük şehri 1947 yılında isimleri belirtilen 10 adet mahalleden oluşmaktadır. Kürt ve Türkmenlerden oluşan ‘’İmam Kasım’’ mahallesi yer almakta ve Şorca mahallesi de geçen yüz yılın kırkları ve ellilerinde yoktur. Kerkük’te sonradan ihdas edilen ‘’iskan’’ ile ‘’Rahimava’’ Kürt mahalleleri bu listede yer almamıştır.

    Listedeki kalan 9 mahallenin hepsi ki bunlar yüz yıllardan beri yerleşim bölgeleridir, Türkmenlerin oturduğu bölgelerdir. Bu bölgelerdeki tüm konutlar, tesisler, mağaza ve dükkânlar, hanlar, hamamlar, kahvehaneler ve camiler de Türkmenlerin mülkiyetinde olduğu yapılardır. Bunun yanında Begler, Sarıkahya ve Şaturlu mahallelerinde belirli sayıda Ermeni ve Süryani aileler de oturuyordu.

    1947 yılında ne şimdiki Kürt mahalleleri olan Şorca, Rahimava, İskan, Azadi mahalleleri vardı, ne de sonradan Baas partisi döneminde asimilasyon politikası doğrultusunda Araplar için inşa edilen mahalleler vardı. 1947 yılında bir adet Kürt ya da Arap mahallesi olsa idi, bu durum anılan resmi belgede yerini almış olurdu. Buna bağlı olarak Kürtler hissedilir bir şekilde kentin başka mahallelerine de sızmaya başladılar.


Ker­kük’le il­gi­li bü­tün res­mi bel­ge­ler, açık­ça gös­te­ri­yor ki,1958 yı­lı­na ka­dar Ker­kük’te Kürt­le­rin nü­fus ora­nı ke­sin­lik­le %10’u geç­mi­yor­du. 1957 sayımına göre Kerkük’te mahalleler şunlardır: “Sarıkahya, Mahatta (İstasyon), Tisin, Begler, Şaturlu, Hasa, Elmas, Bulak, Ahi Hüseyin, Çay, Çukur, Piryadi, Avçı, Musalla, Ağalık, Kale Meydan, Hamam Müslim, Yeni Kerkük (Arafa), İmam Kasım, Şorca, Cırıt Meydanı, İmam Abbas, Zeve, Meydan, Hamam Mesihi, Altuncular, Nefçiler, Yeni Tisin, Hamzeli, Bağdat Yolu, Çiniçiler, Helvacılar”. Yal­nız iki ma­hal­le­de Kürt­ler yo­ğun ola­rak ya­şı­yor­lar­dı: İmam Ka­sım ve Şor­ca, ki Şorca Mahallesi Kırklarda daha kurulmamıştı. Kürt mahallelerinden bir tanesi tamamen Kürt’tür (Şorca); diğeri ise (İmam Kasım) Kürt ve Türkmen karışımından oluşmaktaydı. Kürtlerin yoğun yaşadığı Şor­ca ma­hal­le­sin­de sa­de­ce 126 ha­ne bu­lun­mak­tay­dı. Arap­la­rın otur­du­ğu tek bir ma­hal­le var­dı, o da Arap­lar ma­hal­le­si di­ye bi­li­ni­yor­du. Bir ma­hal­le­de ise (El­mas mahallesi) Hı­ris­ti­yan­lar (Asu­ri, Kel­da­ni, Er­me­ni) ve Türk­men­ler ka­rı­şık hal­de ya­şı­yor­lar­dı. Ker­kük Ka­le­sin­de otu­ran­la­rın ta­ma­mı Türk­men idi ve bu­ra­da dört ma­hal­le bu­lu­nu­yor­du: Mey­dan, Ağa­lık, Zın­dan ve Ha­mam ma­hal­le­le­ridir. Yal­nız ka­le için­de ya­şa­yan Türk­men nü­fu­su, 2 Kürt ma­hal­le­si­nin nü­fu­su­ndan kat kat daha fazladır. İskân ve Rahimava mahalleleri ise 1957 sayımında henüz kurulmamıştı. Bu mahalleler, 1958 devrimi sonrasında gerçekleşen Kürt göçlerinin ardından oluşmuştur.1957 nü­fus sa­yı­mı ise Ker­kük’ün ke­sin ola­rak bir Türk şeh­ri ol­du­ğu­nu gös­ter­mek­tey­di. 1970’de Kürt­le­re özerk­lik ve­ril­me­si­ne iliş­kin gö­rüş­me­ler es­na­sın­da Irak Hü­kü­me­ti, 1957 nü­fus sa­yı­mı­na da­ya­na­rak, Ker­kük’ün hü­vi­ye­ti­ni be­lir­le­mek is­te­miş­ti ama Mesud Barzani’nin babası Mol­la Mus­ta­fa Bar­za­ni Ker­kük’ün de­mog­ra­fik ya­pı­sı­nı çok iyi bil­di­ği için bu is­te­ği ke­sin bir dil ile red­det­miş­ti. Şa­yet Ker­kük ger­çek­ten id­dia et­tik­le­ri gi­bi bir Kürt şeh­ri ol­say­dı red­de­der miy­di? İngiliz Yazar David McDowall A Modern History of The Kurds “Modern Kürt Tarihi”, eserinde şöyle demektedir:

"Molla Mustafa (Barzani) Bağdat hükümetini Kerkük, Hanekin ve Sincar gibi bölgelere Arapları yerleştirmekle suçladı ve Arapları çoğunlukta gösteren nüfus sayımı sonuçlarını kabul etmeyeceğini hükümete bildirdi. Ayrıca üzerinde sahtekarlık yapıldığı için, 1965 yılı nüfus sayımının verilerini de kabul etmedi. Hükümet, Kerkük için 1957 sayım sonuçlarının dikkate alınmasını önerdi; ancak Barzani ise, Kerkük kentinde çoğunluğu hâlâ Türkmenlerin oluşturduğu gerekçesiyle bu öneriyi de reddetti."[25] Bu da Ker­kük’ün bir Türk­men şeh­ri ol­du­ğu­nun iti­ra­fı­dır.

   1970’te Irak Devleti Türk­men­le­re kül­tü­rel hak­lar ta­nı­dı.[26] Bu ka­ra­ra gö­re, Ker­kük’te 124 oku­lun 104’ü, Tuz­hur­ma­tu, Kif­ri, Al­tun­köp­rü ve baş­ka böl­ge­le­rin ezi­ci ço­ğun­lu­ğu da (top­lam 199 okul) Türk­çe öğ­re­ti­mi seç­miş­tir. Yal­nız­ca bu ra­kam­lar bi­le Ker­kük’ün ne ka­dar Türk ol­du­ğu­nun ya­da Kürt ol­du­ğun­dan bir is­pa­tı ola­rak kar­şı­mı­za çık­mak­ta­dır. Bu okul­la­rın isim­le­ri de Türk­çe ol­du. Bun­la­rın bir kıs­mı; Yıl­dız, Ba­ba ­gür­gür, Ay­dın­lık, Ça­lış­kan, Ba­rış, Genç­lik, Uğur, Ak­taş gi­bi öz ­be­ öz Türk­çe isim­ler ta­şı­dı­lar.Türkçe eğitimi yapma kararı alındıktan bir yıl sonra hükümet aynı kararı hiç bilip okulları kapatarak Türkçe ile eğitim yapmayı yasaklamıştır.


   Irak’ta­ki Türk var­lı­ğı­nın sem­bo­lü olan Ker­kük üze­rin­de, yıl­lar­dır sür­dü­rü­len bas­kı ve zul­mü her fır­sat­ta di­le ge­ti­ri­yor ve oy­na­nan oyun­la­ra dik­kat çe­ki­yo­ruz. Fa­kat son yıl­lar­da, özel­lik­le Kör­fez sa­va­şın­dan be­ri, bu ta­ri­hi Türk şeh­ri üze­rin­de yo­ğun bir pro­pa­gan­da ve ya­yın fa­ali­yet­le­ri­nin yü­rü­tül­dü­ğü göz­len­mek­te­dir.
   Ker­kük’te­ki Türk­men hal­kı­nın Irak yö­ne­ti­min­ce yıl­lar­dır plan­lı ve mak­sat­lı şe­kil­de gö­çe zor­lan­ma­sı ger­çe­ği da­hi çar­pı­tıl­mak­ta­dır. Son yıl­lar­da git­tik­çe da­ha da Ker­kük üze­rin­de yo­ğun­la­şan Kürt­leş­tir­me pla­nı­na hiz­met için ya­yın ya­pan Kürt ya­yın or­gan­la­rı, Saddam rejiminin Ker­kük’te­ki Kürt­le­ri gö­çe zor­la­dı­ğı­nı ya­ya­rak, ko­nu­yu çar­pıt­ma­ya yel­te­ni­yor­lar.
Ker­kük’ün bir Kürt şeh­ri ol­ma­dı­ğı­nı söy­le­yen ve Ker­kük’te­ki et­nik do­ku­da­ki ha­kim ren­gin Türk­men ol­du­ğu­nu kay­de­den Ta­rık Azi­z’nin söz­le­ri­ne dik­ka­ti­ni­zi çek­mek is­ti­yo­ruz. Ker­kük’ün Türk­men ka­rak­ter­li bir şe­hir ol­du­ğu­nu iti­raf eden Irak’ın ikin­ci ada­mı Ta­rık Aziz’in söz­le­ri­ni, bil­mem bu fa­na­tik ya­zar­lar duy­muş­lar mı­dır, gör­müş­ler mi­dir? Gö­ren- gör­me­yen du­yan-duy­ma­yan her­ke­se bu söz­le­ri ha­tır­lat­mak ye­rin­de ola­cak­tır. Ga­ze­te­ci Ya­zar Ha­mi­de Na’ne, Ta­rık Aziz’e so­ru­yor:
- “Ker­kük’ü Kürt böl­ge­si­ne il­hak et­mek is­ti­yor­lar?
Ta­rık Aziz ce­vap ve­ri­yor:
- Doğ­ru­dur, 70’li yıl­lar­dan be­ri Bağ­dat yö­ne­ti­mi­nin bu ko­nu­da­ki tav­rı bel­li idi: O da Ker­kük’ün özerk Kürt böl­ge­si­nin için­de ol­­ma­ma­sı­dır. Çün­kü Ker­kük özerk böl­ge­ye alın­dı­ğı tak­tir­de, pet­rol oyun­la­rı ve ulus­la­ra­ra­sı ent­ri­ka­lar dev­re­ye gi­re­rek, mer­ke­zi yö­ne­tim­den ay­rıl­ma­ya doğ­ru bü­yük bir aşa­ma kay­de­der. Ki bu da ül­ke­nin ulu­sal bir­li­ği­ni ze­de­ler. Bu ba­kım­dan Ker­kük’ün özerk böl­ge dı­şın­da kal­ma­sı ay­rı­lık­çı ha­re­ket ve oyun­la­rı­nı ön­le­miş ve böl­ge için gü­ven­ce sağ­la­mış olur. Bi­rin­ci Nok­ta: Ta­ri­hi açı­dan Ker­kük, Kürt vi­la­ye­ti de­ğil­dir.
Ker­kük’e git­ti­ği­niz za­man ora­da Türk­men­le­ri, Arap­la­rı ve Kürt­le­ri bu­lur­su­nuz. An­cak bas­kın kim­lik Türk­men­dir”.
Ta­rık Aziz, “Lider ve Da­va” (Bey­rut, 2000) ad­lı ese­rin 163. say­fa­sın­da Ker­kük’ün bir Türk­men şeh­ri ol­du­ğu ve bas­kın kim­likte Türk­men­ olduğu, hem de Ta­rık Aziz ta­ra­fın­dan di­le ge­ti­ril­miş­se, bu­nun ay­rı bir öne­mi ve de­ğe­ri var­dır. Bü­yük bir ka­nıt ni­te­li­ğin­de olan bu iti­raf, sağ­du­yu sa­hi­bi olan bü­tün araş­tır­ma­cı­la­rın dik­ka­ti­ne, vicdanına ve in­sa­fı­na su­nul­mak­ta­dır.[27]

     Tarık Aziz’in kerkük hakkındaki bu sözü dikkat çekicidir: "Araplar Endülüs için yıllarca ağladı, Kürtler ise Kerkük için Kıyamete kadar ağlayacaklardır." Yani Kürtler Türkmen şehri Kerkük'e asla sahip olamazlar. Kürtler kendilerine ait olmayan bu kente ısrar ederse, zaten kendi sonlarını da getirmiş olurlar, çünkü Kürtler ateşle oynuyor.

Hiç yorum yok: