Irak, tarih boyunca pek çok medeniyete beşiklik eden bir ülkedir. Örneğin M.Ö. 5000 yıllarında Sümerlerin, 2750’lerde Akadlar’ın, 2000 dolaylarında Asurluların, 1171 yıllarına kadar da Babilliler’in yurdu olan Mezopotamya, M.S. Romalılar ve Sasanilerin elinde kalmıştır. 7. yy.’da Mezopotamya Müslümanların akınlarına sahne olmuş ve 637 yılında bölgenin tamamı İslam idaresine bağlanmıştır. Sırasıyla Emevi Devleti, Abbasi Devleti, Selçuklu Devleti, Musul ve Sincar Atabeyliği, Erbil Atabeyliği, Celayirliler Devleti, Karakoyunlu Devleti, Akkoyunlu Devleti, Osmanlı İmparatorluğu Irak’ta hüküm süren devletler oldular. Irak I. Dünya savaşına kadar Osmanlı idaresinde kaldı.1918 Kasım ayında bölgenin tamamını işgal eden İngiltere’nin nezaretinde 1921 de Irak devleti kuruldu.
Görülgüğü gibi tarih boyunca bölgede Kerkük’ü içine alan hiçbir zaman ne bir Kürt devleti nede beyliği kurulmuştur.
Bölgede Türkler tarafından kurulan Türkmen devlet ve beylikleri şunlardır:
a. Irak Selçuklu Devleti 1118-1194
b. Atabeylikler
(1) Musul Atabeyliği 1127-1233
(2) Erbil Beyliği 1144-1233
c. İlhanlılar Devleti 1258 -1339
d. Celayirliler Devleti 1339 -1410
e. Karakoyunlu Devleti 1411 -1468
f. Akkoyunlu Devleti 1468 -1508
Bu dönemden sonra 1918’e kadar Osmanlı İmparatorluğu Irak’ta hüküm sürmüştür. Irak’ta Türk hâkimiyeti 900 yıldan daha fazladır. 400 yılı kesintisizdir. Yani Kürtlerin, Kerkük’ün tarihi bir Kürt kenti olduğu iddiası bir hayal ve safsatadır. Bunu ben söylemiyorum tarih söyliyor.
Türk Kimliğini Yok Etme Politikası
1930'lu yıllardan itibaren Irak hükümetleri tarafından bölgeye yönelik olarak sistematik bir şekilde "Araplaştırma" politikası başladı. Bu politika Saddam Hüseyin'in iktidarı döneminde büyük yoğunluk kazandı. Saddam rejimi, Irak'taki Türklerin merkezi durumunda olan Kerkük'te, "Araplaştırma politikasını büyük bir hızla uygulamaya koydu. Bir tarafta güneyde yaşayan Arapları Kerkük'e yerleştirirken, Kerkük'te yaşayan Türkmenleri de göçe zorladı. Devrim Komuta Konseyi’nin 29 Ocak 1976 tarih ve 41 no’lu kararı ile Kerkük’ün adını Araplaştırma politikası gereğince Al-Tamim olarak değiştirildi ve Kerkük’ün en büyük Türkmen ilçesi olan Tuzhurmatu, Saddam’ın doğum yeri olan Tikrit’e (Selahaddin’e) bağlandı.
Saddam Hüseyin'in rejimi 1979 yılında Türkmen liderlerini göz altına alır, ağır işkencelere maruz kalırlar. Bunların arasında, Türkmen Kardaşlık Ocağı'nın uzun yıllar başkanlığını yapmış Emekli Albay Abdullah Abdurrahman ile Bağdat Üniversitesi'nde öğretim üyesi olan Doç. Dr. Necdet Koçak başta geliyordu. Ayrıca Abdullah Abdurrahman'ın yakın çalışma arkadaşı Dr. Rıza Demirci ve Müteahhit Adil Şerif de tutuklanarak, işkencelere tabi tutulurlar. 16 Ocak 1980’de idam edilirler. Ancak bugüne kadar Dr. Rıza Demirci’nin ne cenazesi teslim edilmiş, ne de idamı doğrulanmıştır. Yıllar boyunca binlerce masum Türkmen, aydın, öğrenci, öğretmen tutuklandı, hapsedildi ve katledildi.
Diktatör Saddam Hüseyin, Kerkük‘ün Türk kimliğini ortadan kaldırmak istedi. 1960'lı yılların başlarına kadar Kerkük nüfusunun %95’i Türk iken, bu rakam sistemli göç hareketleri ile ve Kerkük ilinin sınırlarının daraltılması nedenleriyle 1980’li yıllarda %75’e düştü. Birçok yerleşim yerinin Türkçe olan adları Arapça isimler ile değiştirildi. Hamzalı, Beşir, Belova, Türkalan, Leylan, Ömer Menden, Çardaklı, Yayçı, Kümbetler, Karahasan, Kızılyar, Sarıtepe, Topuzova, Yahyaova,Tisin, Kerkük Kalesi ve onlarca Türkmen köyü ve yerleşim yeri yıkılmış ve Türkmenler Irak’ın güneyine ve farklı illerine sürülmüştür. İran-Irak savaşı süresince (1980-1988), vatanını savunmak için cephelere koşan onbinlerce Türkmen gözünü kırpmadan vatanı için şehit düşerken, Devrim Komuta Konseyi’nin 20 Ekim 1981’de 1391 numaralı karar ile Türkmenlerin Güney illerine tehcir edilmeleri kararlaştırır. 27.09.1984 tarihinde ise 1081 numaralı karar ile Türkmenlerin arazilerinin istimlak edilerek güneyden getirilen Araplara dağıtılması sağlanır. Dikkat edin bu zalim kararlar hangi tarihte alınıyor ? Irak Türkleri savaşta (İran-Irak savaşında) vatanları Irak’ı cephelerde savunurken ve şehit düşerlerken alınıyordu.!!! Böyle utanmaz, ahlaksız, zalim ve insafsızca karalar dünyanın neresinde görülmüştür. Irak devleti ve başındaki diktatör Saddam’ın Türkmenlere yaptıkları, inanın İnsan düşmanına bile yapmaz. Türkmenlerin Suçu neydi ? Petrol yatakları üzerinde doğmak, vatanını sevmek ve Türk soyundan olmaktı.
Türk bölgelerine Arapların yerleştirilmesine devam edildi ve bu amaçla, 1984 ve 1986 yılında Devrim Komuta Konseyinin almış olduğu karar ile, nüfus kütüğünü Kerkük’e nakleden ve buraya yerleşen Araplara 10.000 Irak dinarı (33 bin dolar) ve bedava arsalar verildi. Türkmenlere gayrimenkul alım-satımı ve resmi dairelerde bile aralarında ana dilleri ile konuşmaları yasaklandı. Göç ettirilen Türkmenlere hiçbir tazminat ödenmediği gibi, gönderildikleri yerlerde kendilerine kalacak yer dahi gösterilmemiştir. Türkmenlerin mülklerine yerleştirilen Araplara ise Irak devletinden her türlü mali destek sağlanmış, arazi ve konut tahsis edilmiştir. Türkmenlere yönelik her türlü zulüm, sürgün, işkence ve idam eylemleri sıradan hale gelmişti. Binlerce Türkmen, Irak yönetiminin insanlık dışı uygulamalarının kurbanı olmuş ve bir o kadarı da kayıp olmuştur.
Türkmenlerin simgesi olan Kerkük Kalesinde oturanların tamamı Türkmen idi ve Kale dört mahalleden oluşmaktaydı: Meydan, Hamam, Ağalık ve Zindan. 1995 yılında Saddam Hüseyin'in talimatıyla kale sakinleri zorla boşaltılır ve 1997'den itibaren 2003'e kadar yüzlerce geleneksel tarihi Türk evleri buldozerlerle yerle bir edilir. Kerkük’te Türkmenlerin bugünkü durumunu en iyi tanıtan şey, tarihi Kerkük Kalesi'nde tanık olduğumuz içler acısı görüntü olsa gerek. Yakın tarihe kadar yüzlerce evi barındıran ve Türkmenlerin yüzyıllar boyunca yaşadıkları kalenin içi bugün dozerlerle yerle bir edilmiş halde duruyor. Saddam yönetimi sürekli olarak ülkede Türkmen toplumunun yaşamadığı veya çok az sayıda olduğu iddiasını ileri süregelmiştir. Yukarıda anlatılan baskı ve zulümlerin önemli bir kısmı BM İnsan Hakları raporlarında da yer almaktadır.
Başlangıçta, Araplaştırma politikası ile Türk kimliğini eritme çabaları, günümüzde, yani ABD'nin Irak'ı işgali ile "Kürtleştirme" politikasına dönüştü. Irak yönetimlerinin Türkmenlere yönelik insanlık dışı uygulamalarının daha beterini bugün Kürtler yapmaktadır. Türkmenler, yağmurdan kurtulduk derken, doluya yakalandılar. 2003 Nisan ayında ABD işgalinin hemen ardından Kürtlerin Kerkük'e girmeleri, Irak'taki bu Türk şehri için sonun başlangıcı olmuştur. Kürtler, şehre girer girmez nüfus ve tapu dairesine saldırarak, yakıp yıkıp yağmaladılar. Bir anlamda, bunu yaparak, kentin tarihini/hafızasını yok etmek istediler. Bundan sonra, diğer bir deyişle işgalden hemen sonra Kürtler hızla bölgeye/Kerkük'e göç etmeye başladılar (Kerkük’e 700 bin Kürt ithal edildi). Aslında, bu göçler bir anlamda teşvik edildi ve desteklendi. Kürtler, Türkmenlere ve devlete ait arazilere ev yaptılar ve yerleştiler. İşgal güçlerinin göz yummasıyla Kerkük’ün demografik yapısı Kürtler tarafından hızlı bir şekilde değiştirilmeye çalışıldı. Kürtler, sözde Kerkük’ün tarihi bir Kürt kenti olduğunu iddia etmeye başladılar.Yani Yahudilerin, Filistin’de kendilerine ait olmayan toprak talebi gibi. İnsanın aklına şu soru geliyor; “Türkmen şehri Kerkük neden bu kadar önemlidir?“ Bunun cevabını yazımızın devamında bulabilirsiniz. Herkes bilmelidir, Irak Türkleri çok çileler çekti, çok ağır bedeller ödedi. Gerekirse yeni bedeller ödemeye hazırlar. Ancak, Irak'taki Türkmen varlığını silmeye ve yok etmeye kimsenin ama kimsenin gücü yetmeyecektir. Zalim Saddam, Irak Türklerini yok etmeye gücü yetti mi? Ki bu küçük Saddam’ların gücü yetsin.!!
Belgelerle Kerkük’ün Kimliği
Kürtler, Kerkük konusunda siyasi çalışmalarının yanı sıra, siyasitçiler ve yazar çizerleri ile de, bölgenin yani Türkmeneli topraklarının Kürt bölgesi olduğu, nüfusunun da Kürt olduğu iddiasını yazarlar ve dünyayı yanıltmaya ve kandırmaya çalışırlar.Onlarca yazarın eserlerinde ve resmi devlet kayıtlarındaki mevcut bilgilerle Kerkük’ün Türk, nüfusunun çoğunluğunun Türk, konuşulan dilin de Türkçe olduğu belgelenmektedir.Birçok Arap, Türk ve yabancı araştırmacı ve yazarın bu konuyu yani Kerkük'ün bir Türkmen şehri olduğu teyit eden birçok eseri mevcuttur.
Gertrude Bell, 1. Dünya Savaşı sonrasının Irak’ını kurmuş, sınırlarını cetvelle kendisi çizmiş ve yarattığı Irak’ın kralını bile bizzat kendisi tayin etmiş bir İngiliz ajanıdır. 14 Ağustos 1921 tarihinde babasına yazdığı mektubunda “Referandum yapıldı ve Kral Faysal oy birliği ile seçildi, ama Kerkük, Kralın lehine oy kullanmadı. Kerkük’ün içi ve ilçeleri Türkmenlerden oluştuğu, bazı köylerin ise Kürtlerden sakin olduğunu yazmaktadır.[1] Irak’ın kurucusu Gertrude Bell’in mektuplarında Kerkük’ün Türkmen şehri olduğu açık bir şekilde yazılmaktadır.
Kerkük’te İki buçuk sene il danışmanlığını, idari müfettişliğini ve Irak’ın kuzeyinde Kürtlerin yoğun yaşadığı Süleymaniye de de yıllarca görev yapan C. J. Edmonds Kürtler, Türkler ve Araplar adlı eserinde: “Kerkük’te Belediye gibi şehri ilgilendiren konularla uğraşan Miller (Ingiliz subayı), daha önce de söylediğim gibi Türkçeyi düzgün ve akıcı bir biçimde konuşmaktaydı ve özellikle Belediye Başkanı Abdulmecid Yakubi ile dostane bir ilişki kurmuş, sık sık kentten ayrılmam gereken dönemlerde iyi bir iş çıkararak mükemmel bir zemin çalışması gerçekleştirmişti. Livanın resmi dilinin Türkçe olarak kalması ve memurların da yerel ahaliden olmasını güvence altına alacak bir bildirimde, bulunmasıydı. Bu formül, Kerkük için kaydedilen büyük bir aşamaydı.[2]
Görüldüğü gibi Kerkük’ün Türk olduğunu ispatlayan bu belge açıkça gösteriyor ki Kerkük’ün resmi dilinin Türkçe kalmasının nedeni, şehrin ahalisinin Türk, dilinin Türk olmasıdır. Kürtlerin dostu, işgalci İngiltere tarafından bile kabul edilmiştir.
İngiliz işgali sırasında, Kürtlerin Lawrence'i diye tanınan İngiliz istihbarat subayı Binbaşı Edward William Charles Noel, Şeyh Mahmut Berzenci‘yi Kürtlerin yoğun yaşadığı Süleymaniye temsilcisi olarak atama yetkisini almıştı. Noel bu yetkiyi hemen kullanmış, ancak “Kerkük bölgesi Türkmen olup, Türkçe konuştukları için, Şeyh Mahmut’un nüfuz alanında olmayı reddetmişler, bunun üzerine işgal kuvvetleri de bu bölgeyi, Kerkük Bölgesi ismiyle özel bir bölge olarak ilan etmişti.
Kerkük’te siyasi subay olarak görev yapan binbaşı Stephen Hemsly Longrigg “Irak’ın Yeni Tarihinde Dört Asır” adlı eserinde, Türkmenlerin yerleşim bölgelerini anlatarak şöyle demektedir: “Türkmenlerin, Telafer’de ve uzun bir çizgi olarak Musul yolunda Deli Abbas’tan Büyük zab’a kadar uzanmaktadır. Güzel Kerkük şehri ise son iki asırda pek değişmemiştir. Ve büyük güzergah üzerindeki Türkmen köylerinin konumu, hatta yağmura dayalı tarımla uğraşan çeşitli köylerin konumu da hiç değişmemiştir. Türk kanının hakim olduğu bölgelerde, Türkçe’nin ve Türk bariz bir şekilde görüldüğü yerlerde, her zaman Türk ağırlığı görülmüştür.”[3]
Longrigg bu kapsamda Kerkük’ü anlatırken, konuşulan dilin Türkçe olduğunu söylemektedir. Bir İngiliz subayı olarak Kerkük’te görev yapmış olan Stephen Hemsly Longrigg, Kerkük’ün bir Türk şehri olduğunu söylemektedir, bu Kerkük’ün bir Türkmen şehri olduğu tescili değil midir?
İngiliz işgali sırasında Erbil'in siyasi valisi olan W. R. Hay, bölge hakkında yazdığı bir kitapta şöyle demektedir:, “Kerkük şehrinin bölgedeki Türklerin ana merkezi olduğunu ve savaştan önce 30.000 nüfusu bulunduğunu, ayrıca civarda bir çok köy halkının da Türkçe konuştuğunu” yazmaktadır. [4]
Alman araştırmacı Reinhard Fischer’in Berlin üniversitesinde yüksek lisans diplomasını almak için sunduğu tezin konusu “Irak Türkmenleri”. Irak’taki Türkmenlerin en önemli merkezi Kerkük’tür. Kerkük’ün rolü yalnız önemli bir kültür merkezi olmaktan ziyade, Türkmenlerin en yoğun olduğu şehirdir“.[5)
Fransız araştırmacı ve yazar Chris KUTSCHERA’nın "Kürt Ulusal Hareketi" adlı kitabında :
" Kerkük’ün çok özel bir statüsü vardı. Teorik olarak Irak’a bağlıydı. Bağdat’la ilişkilerinde resmi dil olarak TÜRKÇE kullanılıyordu. Kerkük, danışmanları İngiliz olan bir Türk mutasarrıfı (vali) tarafından yönetiliyordu. İngiliz yetkililer (Faysal’ın 23 ekim 1922 tarihli genelgesi çerçevesinde) Kerkük eşrafını kendi bölgelerinde bir kurucu meclis seçimi yapılacağından haberdar etmişlerdi".[6]
1890'lı yıllarda Duyun-i Umumiye müfettişi olarak bölgeye gelen Fransız Vital Cuinet, "Le Turquie î D'Asia" isimli eserinde, Kerkük şehrinin nüfusunu 30 bin olarak verirken, bu nüfusun 28 bininin Türkmen olduğunu belirtmektedir.[7]
Rus araştırmacı Vladimir F.Minorsky “Türkmenler; Telafer, Erbil, Altunköprü, Kerkük, Tazehurmatu, Tavuk, Tuzhurmatu, Kifri ve Karatepe gibi şehir ve kasabalarda ve Musul bölgesinin güneyinden geçen tarihi “İpek Yolu” denilen yol üzerindeki bölgede çoğunluğu teşkil etmektedirler.”[8]
Kerkük katliamı 1959’da Kerkük’te Kürt komünistleri, Kürt askerleri ve KDP peşmergeleri silahsız ve suçsuz Türkmenleri 3 gün 3 gece hünharca katlettiler. Ve bu tarihe “Kerkük Katliamı” olarak geçecektir. Bu olay Amerikan basınında da yankı bulmuştur. Amerikanın tanınmış gazetelerinden The Newyork Times Gazetesi bu konuda haber vermiştir. "Bağdat'ın 150 mil kuzeyinde olan Kerkük'ün çoğunluğu müreffeh Türkmenlerden oluşmaktadır. eyleme, çeşitli silahlarla donatılmış sivil Kürtlerle, ordu ile işbirliği içerisinde olan komünist ağırlıklı Halkın Direniş Grubu (çoğu Kürtlerden oluşuyordu) katılmışlardır.[9]
Kürt asıllı Prof. Dr. Nuri Talabani, Kerkük Bölgesinin Araplaştırılması adlı kitabında, Kerkük’ün 2. tümen komutanı Nazım Tabakçalı’nın Kerkükteki gelişmeleri Bağdat’ta ki Savunma Bakanlığı’nın askeri istihbaratına gönderdiği raporda:
Belge: Kerkük eyaletinin Arap, Hıristiyan (Asuri,Keldani, Ermeni) azınlıklarıyla bir Türkmen çoğunluğuna sahip olduğuydu. Kerkük eyaletinde Kürt Eğitim Müdürlüğü kurulması veya girişimi buradaki diğer milliyetler arasında projeye karşı huzursuzluk duyguları uyanmasına yol açacaktır. Ayrıca öğretmenler birliği (Arap milliyetçiler, Baasçılar ve Türkmenlerden oluşan "Ulusal Liste" içinde Öğretmenler Birliği seçimlerini kazanan hepsi Türkmen olan grup) bunu bana kamu yararı için bildirdiklerini, ilkeleri Kürt olmayan çoğunluğun yaşadığı bir eyalete asla uyarlanamayacak bir müdürlüğün varlığıyla tehdit altına girebilecek ülke geleceği, eğitimin birliği için yaptıklarını da söylediler.[10]
İmzalı
Tümgeneral Nazım el-Tabakçalı
ikinci Tümen Komutanı
Askeri istihbarat Müdürlüğü
Aslı Arap olan ancak Amerika'da yaşayan Said K. Aburish, Saddam hakkında İngilizce kaleme aldığı eserinde bir gerçeği aydınlatmak istiyor
"Saddam, Kerkük'ü Araplaştırmaya çalışıyordu. Saddam Kerkük'ün bir Arap, Kürtler de bir Kürt şehri olduğunu iddia ediyorlardı. Aslında bu şehir ne Arap ne de bir Kürt şehridir. O şüphe götürmez bir Türkmen şehridir. Kürtler 1960 yıllarından itibaren planlı bir şekilde Kerkük'e gelmeye ve yerleşmeye başlamışlardır".[11]
Filistinli yazar ve araştırmacı Hanna Batatu : “Kerkük şehri yakın tarihe kadar kelimenin tam manasıyla bir Türk şehri idi. Kürtler bu şehre yakın köylerden göç etmeye başladılar. 1959 yılında Kürtler şehrin yaklaşık üçte birini oluşturmaya başladılar.[12]
Ferik El-Mızhır El-Firavn “Irak’taki azınlıklar şöyledir: Süleymaniye de Kürtler ve Kerkük’te Türkler.[13]
Seyyar El Cemil “Irak’ın kuzeyinde belirli bölgelerde yaşayan Türkmenler Dicle nehrinin doğusundaki Kerkük’te ve nehrin batısındaki Telafer’de yoğun olarak yaşamaktadır. Bunların asılları Irak’ta egemenlik kuran Türkmen Devletlerine dayanmaktadır.[14]
Araştırmacı yazar Sati Al-Hisri “Irak’ta Hatıralarım” adlı eserinde 1921 yılında, o dönemin Eğitim Bakanlığı baş müşaviri görevinde bulunan İngiliz yüzbaşı N.Varel ile olan ihtilafı ve çarpışmasını, Eğitim Müdürü muavinliği görevini reddettiğini açıklarken, Varel’in kendisine:
“Kerkük’e git, orada Eğitim Müdürlüğü görevini sana verelim, orada Türkçe konuşulur, sen de Türkçe biliyorsun”, dediğini hatırlatıyor. Varel bu önerisini Kraliyet Sarayı Başkanı Rüstem Haydar’a da tekrarlamış ve Al-Hisri’den Türkçe konuşulan Kerkük’te yararlı olabileceğini söylemişti.[15]
Bir başka yazar, Abdulmecid Hasip Al-Kaysi’ye bakacak olursak, 1 Haziran 2000 tarihinde Londra’da çıkan el-Hayat gazetesinde Asuriler adlı kitabı hakkında yayınlanan bir eleştiriye verdiği cevapta, kendisini tanıtırken Irak’ın siyasi tarihiyle ilgilenmesinin elli yılı bulduğunu ifade eden bu yazar, adı geçen kitabında Kerkük’ün bir Türkmen şehri olup, halkının Türk ırkından olduğunu yazmaktadır.[16]
Dr. Mecit Khudduri “Cumhuriyet Döneminde Irak” adlı esrinde Kerkük, Altunköprü ve Telafer’e temas ederken, buraların Türkmenlerce meskun olduğunu yazar.[17]
Iraklı yazar Mir Basri “Yeni Irak’ın Edebiyat Yıldızları” adlı eserinde Irak’ta gelişen edebiyattan söz ederken, Kürtlerin Süleymaniye bölgesinde edebi eserler vermelerine karşın, Kerkük’te Türkmen edebiyatının yaygın olduğunu yazarak, Fuzuli, Fazli, Rizai, Ahdi, Şemsi ve Hüseyni ile başlayan edebiyat akımının, sadece Türkmen edebiyatı ile geliştiğini ve Hicri Dede, Hıdır Lütfü, Naci Hürmüzlü, Mehmet Sadık ve Ahmet Faiz ile doruğa çıktığını, Kürt asıllı Şeyh Rıza Talabani’nin de Türkçe yazmak durumunda olduğunu bildirmektedir.[18]
Irak’ın yeni tarihi üzerine pekçok araştırması ve eseri bulunan Hayri Emin Ömeri de, Irak’ın yeni tarihinden politik hikayeler (Arapça) , Bağdat, 1969, S. 66. Irak tahtı üzerine yaşanan tartışma ve çatışmaları anlatırken Kerkük’te çoğunluğun Türkmen olduğunu yazmaktadır.
Dr. Fazıl Hüseyin’in “Musul Sorunu” kitabının 2’nci baskısının 92’nci sayfasında, Erbil, Kerkük ve diğer Türkmen bölgeleri hakkında Milletler Cemiyeti raporunda şunu yazmıştır: “Milletler Cemiyeti komisyonu bu şehirlerin sakinlerinin asıllarının Türk olduklarını belirterek Erbil’de, Türklerden beş, yarısı Türk, yarısı Kürt olan ve bir de Yahudi mahalle vardır. Komisyonun ifadesinde, hükümet denetiminde tek gazete basıldığını, burada yayınlanan resmi fermanlarda Arapça ve Türkçe dillerinin kullanıldığını belirtmiştir. Kerkük’te bulunan İngiliz siyasi subayı Arapça ve Kürtçe konuşmayı dahi bilmiyordu. Yalnızca Türkçe’yi öğrenmişti. Altınköprü ve Tuzhurmatu tamamen Türk veya Türkmen şehirleridir. Bunlar içinde birkaç aile Yahudi bulunmaktadır. Karatepe %75’i Türk, %22’si Kürt, %3’ü ise Araplardan oluşmaktadır. Tazehurmatu ve Dakuk tamamen Türk şehirleridir. Yalnız çevresindeki köyler Kürtlerden oluşmaktadır.”
Ansiklopedik bilgilere başvuracak olursak, Cambridge Üniversitesi yayını olan “Dünyanın Yöresel Mimarisi Ansiklopedisi” adlı eserin Kirkuk (Kerkük) maddesi, Kerkük’te çoğunluğun Türkmen olduğunu ve Irak’ta Türkmen nüfusunun 2.5 milyonun altında olmadığını yazmaktadır.[19]
Ana Britannica Ansiklopedisi’nin “Kerkük” maddesini J.H. Kramers yazmıştır. Kramers ilgili maddede “Kerkük’ün 1. Cihan Harbi’nden az evvel 20.000 kadar tahmin edilen nüfusunun hakim unsurunu Türkler teşkil ediyordu” diye yazmaktadır.[20]
Microsoft Ansiklopedisinde ise Kerkük Irak’ın petrol sanayisinin merkezidir. Akdeniz’e ham petrol taşınması için petrol boru hattıyla bağlıdır. Kerkük nüfus çoğunluğu Türkmendir. Ayrıca Kürt, Arap, Asuri ve Ermenilerde bulunmaktadır.[21]
28 Ekim 1992 tarihli Meydan Larousse’un Türkiye baskısının Kerkük maddesinde şu ifadeler yer almaktadır: “Kerkük’te yoğun bir Türk topluluğu ile onun geliştirdiği Türk kültürü vardır. Şehirde 350 aile kadar olan Hıristiyanlar da Türkçe konuşur ve Türkçe’yi Süryani harfleri ile yazarlar ve bir bölümü de Kerkük Kalesi’nde otururlar.”
Irak’ın kuzeyinde bütünüyle Türkmen kasaba ve köyleri vardır. Önemli bir kent olan Kerkük’te bunlardan biridir.[22]
Kerkük konusunda yalan söylemekten çekinmeyen Kürtler, Kerkük'ün aslında Osmanlı arşivlerine göre de Kürt şehri olduğunu söylerken, gerçek Osmanlı arşivleri bu konuda tam tersini söylemektedir.
Belgelerle dolu olan bu kitap, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivi Dairesi Başkanlığı Nu: 64, “Kanuni Devri”nde 111 numaralı Kerkük’e ait tahrir defteridir, yayın tarihi: 2003.
Tahrir defteri incelendiğinde, bölgede yaşayan toplumların etnik kimlikleri, bağlı oldukları aşiretler ve bu aşiretlerin kimliği, bölgenin idari yapısı, nüfusu, din ve mezhepleri, vakıflar, toprağın yani arazilerin tasarruf şekli ve kime ait olduğu, hayvancılık hakkında bilgilerin yanı sıra 7320 erkek nüfusunun bulunduğu ve bunların da % 90’ının TÜRK OLDUĞU GÖRÜLMEKTEDİR.
Kürtlerin gösterdiği ve her yerde ibraz ettikleri tek kaynakları, Arnavut asıllı Şemseddin Sami’nin verdiği bilgilerdir. Şemseddin Sami Türkçeyi öğrenerek kitaplar ve makaleler yazmaya başlamıştır. Semseddin Sami Kerkük’ü hiç görmeden bazı Fransız ansiklopedilerden yararlanarak Kamus-i A’lam’inin Kerkük maddesinde Kürtlerin Kerkük’te çoğunluğu oluşturuyor yazmaktadır. Verdiği bilgilerin bilimsel, gerçekçi ve doğru olduğunu kabul etmemiz gerekirse, Bağdatı’n da bir Türk şehri olduğunu kabul etmemiz gerekir. Çünkü Şemseddin Sami aynı eserinde, Bağdat’ta halk tarafından konuşulan birinci lisanın Türkçe, İkinci derecede ise Arapça olduğunu da tespit ettiğini yazmaktadır
“Belge: ” Devlet arşivinden alınmış bir devlet belgesidir. Tartışma götürmez gerçek bir belgedir.
“Musul Vilâyeti-Salnâme-i Resmiyesidir”. 1904 yılında bundan 100 yıl önce yazılan bu belge, Şemseddin Sami’nin yazdıkları ile aynı tarihlere rastlar. İki belge arasındaki farklara bakılmak suretiyle bilimsel olarak konuyu iyi değerlendirmek gerekmektedir. Eski Türk alfabesi ile yazılan belgeden bazı satırları okuyalım. S. 212, 213, 214.:
“Kerkük Sancağına dair malûmat:
... Kerkük şehrinde 26510 İslâm ve 432 Keldani ve 463 Musevi, buna bir misli ünas (kadın), üç binden aşağı olmayan yabancı ilâve olunursa şehrin nüfus mecmuası 57810’a baliğ olur. Kerkük şehri “kale” ve “karşı yaka” ve “korya” namları ile üç kısma münkasim (bölünmüş) olup, bu her üç kısımda 14 mahalle vardır. AHALİ-İ ŞEHİR: UMUMİYETLE TÜRK OLUP TÜRKÇE TEKELLÜM EDERLER. (konuşurlar). GURABA (yabancı) OLARAK BİR MİKTAR ARAP VE KÜRT İLE KALİL’İL (az)- MİKTAR İRANİ BULUNUR”. Aynı yıllara rastlayan, biri resmi devlete, diğeri şahsa ait olan bilgi arasındaki farka bakanlar ve Kerkük’ü, çevresini yakından bilenler, tanıyanlar, orada yaşayanlar, Kürtlerin ne kadar tarih bilgisinden yoksun, hayal peşinde koştuklarını anlayacaklardır.
Kerkük Kalesini Kürtler mi Yaptı?
Sözde bazı Kürt araştırmacı, yazar ve çizerleri Kerkük’ü hayal edilen Kürt devletinin sınırları içine almak için türlü yalan ve uydurma belgelerle insanları yanıltıyorlar. Bu sözde Kürt Araştırmacıları:
"Bu bölgede yaşayan Kürtlerin bağımsız devletleri, imparatorlukları, devletçikleri ve emirlikleri olmuştur... Irak kuzeyinin kalesiyle meşhur olan şehri Kerkük'tür”.
Kürtlerin küçük ve dağınık beylikler kurduklarını kabul etmek mümkündür. Ancak, devletler, hatta imparatorluklar kurduklarını iddia etmenin hiçbir bilimsel dayanağı yoktur. Bu devletler ve imparatorluklar ne zaman ve nerede kurulmuştur? Adları nedir, hükümdarları kimlerdir? Hiç belli değildir.[23]
Zira tarihsizler, yapay geçmiş yaratmaya çalışıyorlar. Kürt siyasitçileri, tarihçileri ve aydınları bir dala tutunmak ve yeni bir tarih yaratmak istiyorlar, ama tarihi dayanakları yok ve iddialarını da hiçbir tarihi kaynak doğrulamıyor. Yapabildikleri tek şey, başka milletlerin tarihi şahsiyetlerini ve kültürel varlıklarını kendilerine mal etmeye çalışmak. Yarında Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucularının Kürtler’in olduğunu söylerlerse kimse şaşmasın.
Yoksa Kerkük Kalesini Kürtler mi Yaptı?!! Kerkük'te diktikleri, tarihi değeri olan bir mimari eserleri var mı? Bir tane yoktur. Ama bu hayalperestler utanmadan Kerkük’ün tarihi ve coğrafi olarak Kürt şehridir derler!
Bir Ortadoğu uzmanı olan David McDowall Modern Kürt Tarihi isimli kitabında diyor ki:
"Az sayıda Kürt, 1958 gibi yakın bir tarihten bu yana daha büyük bir Türkmen nüfusa sahip olmasına rağmen, bugün bile Kerkük şehrinin kendilerinin olduğunu öne sürecektir"[24]
Kerkük’ün Türkmen şehri olduğunu gösteren önemli belgelerden birisi de, Irak liselerinde okutulan ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından seçilen “Irak Coğrafyası”adlı ders kitabında Kerkük nüfusuna dair verilen bilgilerdir. 1929 tarihinde Irak eski Başbakanı ve Savunma Bakanı General Taha El-Haşimi tarafından yazılan ve Bağdat’ta Dar El-Selam yayınevinde basılan bu kitap; Irak Coğrafyası 1929
Irak Coğrafyası - Lise Okulları
Yazar: Zaim Taha El Haşimi
(Maarif Bakanlığı tarafından Liselerde okutulmasına karar verilmiştir)
Darulselam Matbaası - Bağdat
1929-1348
sayfa : 242
Kerkük Livası
Bu liva Irak`ın kuzeyinde bulunmaktadır. Nüfus yoğunluğu 4:8/km2 (Çemçemal ve Kifri ) ila 16:32/km2 (Kerkük ilçeleri).
1920 yılının verilerine göre bu livanın toplam nüfusu 92.000 kişi, nüfusun çoğunluğu ise Türktür , daha sonra kürt ve arap . Yapılan son sayıma göre Kerkük kazası 59216, Kifri kazası 32789 ve Çemçemal ve Kifri 35054 kişi olarak tespit edildi.
Kerkük : Kerkük şehri Kara Hasan dağının doğu eteklerinde yer almaktadır. Hasa Su ırmağının iki tarafına bölünmüş bir şekildedir. Hasa Su`nun doğu cephesinde kale yer almaktadır. Doğu cephesine kale tarafı, batı cephesinede Korya olarak adlandırılmaktadır. Korya tarafında çok sayıda bağ ve bostan bulunmaktadır. Şehrin kuzeyinde Şaturlu mahallesi yer almaktadır. Konut sayısı yaklaşık 40.000 dir. Evler taş ile yapılmıştır. Son sayımda Kerkük merkezinin toplam nüfusu 32191 olarak tespit edilmiştir. Nüfusun çoğu Türktür . Bağdat -Kerkük demir yolları bu şehirden geçmektedir. Kerkük Irak`ın çok önemli merkezlerinden biridir.
Bu önemli belge, Kerkük’ün bir Türk şehri olduğunun Irak resmi makamlarınca tescil edildiğini göstermektedir. Hem de Kerkük ve civarının Türk olduğunu belirten bu belgenin yazarı, o dönemin Irak Başbakanı ve Savunma Bakanıdır. Kerkük’ün Türkmen şehri olduğuna dair en küçük bir şüphesi olanlara bu belge ithaf olunur.
Irak Devletinin resmi belgelerinde bulunan en eski nüfus sayımı olan 1947 nüfus sayımı için yayınlanan resmi kitapçıklarda Kerkük şehrinin o zamanki mahalleleri ve her mahalledeki aile sayısı beyan edilmiştir. Bu mahallelerin isimleri kitapçığın ikinci cildinin 101. Sayfasında şöyle beyan edilmiştir: (1) Sarıkahya, (2) Şaturlu, (3) Begler, (4) İmam Kasım, (5) Bulak, (6) Ahi Hüseyin, (7) Meydan, (8) Ağalık, (9) Hamam Mülim, (10) Hamam Mesihi. Bu resmi belgeye göre Kerkük şehri 1947 yılında isimleri belirtilen 10 adet mahalleden oluşmaktadır. Kürt ve Türkmenlerden oluşan ‘’İmam Kasım’’ mahallesi yer almakta ve Şorca mahallesi de geçen yüz yılın kırkları ve ellilerinde yoktur. Kerkük’te sonradan ihdas edilen ‘’iskan’’ ile ‘’Rahimava’’ Kürt mahalleleri bu listede yer almamıştır.
Listedeki kalan 9 mahallenin hepsi ki bunlar yüz yıllardan beri yerleşim bölgeleridir, Türkmenlerin oturduğu bölgelerdir. Bu bölgelerdeki tüm konutlar, tesisler, mağaza ve dükkânlar, hanlar, hamamlar, kahvehaneler ve camiler de Türkmenlerin mülkiyetinde olduğu yapılardır. Bunun yanında Begler, Sarıkahya ve Şaturlu mahallelerinde belirli sayıda Ermeni ve Süryani aileler de oturuyordu.
1947 yılında ne şimdiki Kürt mahalleleri olan Şorca, Rahimava, İskan, Azadi mahalleleri vardı, ne de sonradan Baas partisi döneminde asimilasyon politikası doğrultusunda Araplar için inşa edilen mahalleler vardı. 1947 yılında bir adet Kürt ya da Arap mahallesi olsa idi, bu durum anılan resmi belgede yerini almış olurdu. Buna bağlı olarak Kürtler hissedilir bir şekilde kentin başka mahallelerine de sızmaya başladılar.
Kerkük’le ilgili bütün resmi belgeler, açıkça gösteriyor ki,1958 yılına kadar Kerkük’te Kürtlerin nüfus oranı kesinlikle %10’u geçmiyordu. 1957 sayımına göre Kerkük’te mahalleler şunlardır: “Sarıkahya, Mahatta (İstasyon), Tisin, Begler, Şaturlu, Hasa, Elmas, Bulak, Ahi Hüseyin, Çay, Çukur, Piryadi, Avçı, Musalla, Ağalık, Kale Meydan, Hamam Müslim, Yeni Kerkük (Arafa), İmam Kasım, Şorca, Cırıt Meydanı, İmam Abbas, Zeve, Meydan, Hamam Mesihi, Altuncular, Nefçiler, Yeni Tisin, Hamzeli, Bağdat Yolu, Çiniçiler, Helvacılar”. Yalnız iki mahallede Kürtler yoğun olarak yaşıyorlardı: İmam Kasım ve Şorca, ki Şorca Mahallesi Kırklarda daha kurulmamıştı. Kürt mahallelerinden bir tanesi tamamen Kürt’tür (Şorca); diğeri ise (İmam Kasım) Kürt ve Türkmen karışımından oluşmaktaydı. Kürtlerin yoğun yaşadığı Şorca mahallesinde sadece 126 hane bulunmaktaydı. Arapların oturduğu tek bir mahalle vardı, o da Araplar mahallesi diye biliniyordu. Bir mahallede ise (Elmas mahallesi) Hıristiyanlar (Asuri, Keldani, Ermeni) ve Türkmenler karışık halde yaşıyorlardı. Kerkük Kalesinde oturanların tamamı Türkmen idi ve burada dört mahalle bulunuyordu: Meydan, Ağalık, Zından ve Hamam mahalleleridir. Yalnız kale içinde yaşayan Türkmen nüfusu, 2 Kürt mahallesinin nüfusundan kat kat daha fazladır. İskân ve Rahimava mahalleleri ise 1957 sayımında henüz kurulmamıştı. Bu mahalleler, 1958 devrimi sonrasında gerçekleşen Kürt göçlerinin ardından oluşmuştur.1957 nüfus sayımı ise Kerkük’ün kesin olarak bir Türk şehri olduğunu göstermekteydi. 1970’de Kürtlere özerklik verilmesine ilişkin görüşmeler esnasında Irak Hükümeti, 1957 nüfus sayımına dayanarak, Kerkük’ün hüviyetini belirlemek istemişti ama Mesud Barzani’nin babası Molla Mustafa Barzani Kerkük’ün demografik yapısını çok iyi bildiği için bu isteği kesin bir dil ile reddetmişti. Şayet Kerkük gerçekten iddia ettikleri gibi bir Kürt şehri olsaydı reddeder miydi? İngiliz Yazar David McDowall A Modern History of The Kurds “Modern Kürt Tarihi”, eserinde şöyle demektedir:
"Molla Mustafa (Barzani) Bağdat hükümetini Kerkük, Hanekin ve Sincar gibi bölgelere Arapları yerleştirmekle suçladı ve Arapları çoğunlukta gösteren nüfus sayımı sonuçlarını kabul etmeyeceğini hükümete bildirdi. Ayrıca üzerinde sahtekarlık yapıldığı için, 1965 yılı nüfus sayımının verilerini de kabul etmedi. Hükümet, Kerkük için 1957 sayım sonuçlarının dikkate alınmasını önerdi; ancak Barzani ise, Kerkük kentinde çoğunluğu hâlâ Türkmenlerin oluşturduğu gerekçesiyle bu öneriyi de reddetti."[25] Bu da Kerkük’ün bir Türkmen şehri olduğunun itirafıdır.
1970’te Irak Devleti Türkmenlere kültürel haklar tanıdı.[26] Bu karara göre, Kerkük’te 124 okulun 104’ü, Tuzhurmatu, Kifri, Altunköprü ve başka bölgelerin ezici çoğunluğu da (toplam 199 okul) Türkçe öğretimi seçmiştir. Yalnızca bu rakamlar bile Kerkük’ün ne kadar Türk olduğunun yada Kürt olduğundan bir ispatı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu okulların isimleri de Türkçe oldu. Bunların bir kısmı; Yıldız, Baba gürgür, Aydınlık, Çalışkan, Barış, Gençlik, Uğur, Aktaş gibi öz be öz Türkçe isimler taşıdılar.Türkçe eğitimi yapma kararı alındıktan bir yıl sonra hükümet aynı kararı hiç bilip okulları kapatarak Türkçe ile eğitim yapmayı yasaklamıştır.
Irak’taki Türk varlığının sembolü olan Kerkük üzerinde, yıllardır sürdürülen baskı ve zulmü her fırsatta dile getiriyor ve oynanan oyunlara dikkat çekiyoruz. Fakat son yıllarda, özellikle Körfez savaşından beri, bu tarihi Türk şehri üzerinde yoğun bir propaganda ve yayın faaliyetlerinin yürütüldüğü gözlenmektedir.
Kerkük’teki Türkmen halkının Irak yönetimince yıllardır planlı ve maksatlı şekilde göçe zorlanması gerçeği dahi çarpıtılmaktadır. Son yıllarda gittikçe daha da Kerkük üzerinde yoğunlaşan Kürtleştirme planına hizmet için yayın yapan Kürt yayın organları, Saddam rejiminin Kerkük’teki Kürtleri göçe zorladığını yayarak, konuyu çarpıtmaya yelteniyorlar.
Kerkük’ün bir Kürt şehri olmadığını söyleyen ve Kerkük’teki etnik dokudaki hakim rengin Türkmen olduğunu kaydeden Tarık Aziz’nin sözlerine dikkatinizi çekmek istiyoruz. Kerkük’ün Türkmen karakterli bir şehir olduğunu itiraf eden Irak’ın ikinci adamı Tarık Aziz’in sözlerini, bilmem bu fanatik yazarlar duymuşlar mıdır, görmüşler midir? Gören- görmeyen duyan-duymayan herkese bu sözleri hatırlatmak yerinde olacaktır. Gazeteci Yazar Hamide Na’ne, Tarık Aziz’e soruyor:
- “Kerkük’ü Kürt bölgesine ilhak etmek istiyorlar?
Tarık Aziz cevap veriyor:
- Doğrudur, 70’li yıllardan beri Bağdat yönetiminin bu konudaki tavrı belli idi: O da Kerkük’ün özerk Kürt bölgesinin içinde olmamasıdır. Çünkü Kerkük özerk bölgeye alındığı taktirde, petrol oyunları ve uluslararası entrikalar devreye girerek, merkezi yönetimden ayrılmaya doğru büyük bir aşama kaydeder. Ki bu da ülkenin ulusal birliğini zedeler. Bu bakımdan Kerkük’ün özerk bölge dışında kalması ayrılıkçı hareket ve oyunlarını önlemiş ve bölge için güvence sağlamış olur. Birinci Nokta: Tarihi açıdan Kerkük, Kürt vilayeti değildir.
Kerkük’e gittiğiniz zaman orada Türkmenleri, Arapları ve Kürtleri bulursunuz. Ancak baskın kimlik Türkmendir”.
Tarık Aziz, “Lider ve Dava” (Beyrut, 2000) adlı eserin 163. sayfasında Kerkük’ün bir Türkmen şehri olduğu ve baskın kimlikte Türkmen olduğu, hem de Tarık Aziz tarafından dile getirilmişse, bunun ayrı bir önemi ve değeri vardır. Büyük bir kanıt niteliğinde olan bu itiraf, sağduyu sahibi olan bütün araştırmacıların dikkatine, vicdanına ve insafına sunulmaktadır.[27]
Tarık Aziz’in kerkük hakkındaki bu sözü dikkat çekicidir: "Araplar Endülüs için yıllarca ağladı, Kürtler ise Kerkük için Kıyamete kadar ağlayacaklardır." Yani Kürtler Türkmen şehri Kerkük'e asla sahip olamazlar. Kürtler kendilerine ait olmayan bu kente ısrar ederse, zaten kendi sonlarını da getirmiş olurlar, çünkü Kürtler ateşle oynuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder