Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’nin PKK’ya bakışının geçmişten bu yana konjonktürel değişkenlikler taşıdığı biliniyor. Bir dönem savaşan bu gruplar, zaman içinde adı konulmamış bir işbirliği içine girdiler, en azından karşı karşıya gelmemeye özen gösterdiler. Kendisini Kürtlerin hamisi gibi konumlandıran Barzani genelde ‘Kürdü Kürde kırdırma politikasına alet olma’ suçlamasına muhatap olmaktan kaçındı. PKK ise Kuzey Irak topraklarındaki varlığını bir ölçüde bölgesel yönetimin göz yummasına bağlı hissettiğinden daha uyumlu görünmeye çalıştı. Ancak gelişen şartlar ‘modus vivendi’yi (geçici uzlaşma) değiştirir bir görüntü arzediyor. En son Suriye Kürtleri üzerindeki rekabet, bölgedeki inisiyatif mücadelesini açık şekilde ortaya koydu. Barzani’nin Suriyeli Kürtleri Erbil’de toplamasına PKK açıktan tepki gösterdi, bunu Kürt birliğine bir darbe olarak nitelendirdi.
Kısa vadeli adı konulmamış işbirliklerine rağmen Barzani’nin orta ve uzun vadede PKK ile daha net bir karşıtlık içine girmesi muhtemel görünüyor. Bunun sebepleri olarak şunlar söylenebilir: 1. ABD’nin Irak’tan çekilmesinin ardından IKBY’nin konumunu koruyabilmesinde, Türkiye’nin tutumu önem taşıyor. 2. Suriye-İran ekseninde yaşanan bölgesel gelişmelerde ve Irak’ın içindeki yeni gelişmelerde Barzani yönetiminin politikaları Türkiye’nin duruşuna daha yakın görünüyor. 3. Türkiye’ye yönelik PKK tehdidini Barzani’nin göğüsleyebilmesi zorlaşıyor. 4. PKK’nın hem Suriye’de, hem de Kuzey Irak’ta kendi inisiyatifini güçlendirecek hamlelere girişmesi, doğrudan Barzani’nin nüfuzuna gölge düşürüyor. Nitekim Türkiye’den kaçan KCK’lıların ‘sürgünde kent konseyi’ adı altında örgütlenmesine Barzani sadece Türkiye’nin tepkisi sebebiyle değil, aynı zamanda kendi alanında alternatif bir yapılanmaya geçit vermeme düşüncesiyle karşı çıktı.
Kuzey Irak ile PKK arasındaki inisiyatif mücadelesi, Suriye zemininde somut politika çatışmasına dönüşüyor.
Barzani, Suriye’deki muhalif harekete destek veriyor, Kürt Ulusal Meclisi üzerinden Kürtleri kendi ekseninde tutmaya çalışıyor. PKK ise Esad yönetimine destek vererek PYD (Demokratik Birlik Partisi) üzerinden diğer Kürt grupları kontrol etmeye çalışıyor.
Esad, ‘denize düşen yılana sarılır’ sözündeki gibi, PKK’ya kucak açıyor. Ancak bu yardımlaşma sadece Türkiye’ye karşı örgütü koz olarak kullanma şeklinde ortaya çıkmıyor, aynı zamanda muhalefeti bastırmak ve Kürtlerin muhalif bloğa katılımını engellemek için PKK’ya nüfuz alanı açıyor.
PKK ilk başlarda ‘bekle gör’ stratejisi izliyor, kenarda durarak zamanı geldiğinde kendi çıkışını yapmayı hedefleyen daha ihtiyatlı bir taktik izliyordu. Son zamanlarda ise daha aktif işbirliği geliştiriyor, kamplarını canlandırıyor, daha pragmatik bir konum alıyor.
Dün Kürtleri toplu katliama maruz bırakan ve demokratik hakları esirgeyen Esad yönetiminin, PYD’nin Halep, Kamışlı ve Malikiye’de üç kültürel merkez ile dört Kürtçe dil okulu açmasına izin vermesi bu pragmatik ilişkinin karşılıklı olduğunu gösteriyor. “Rejim işbirlikçisi Kürt” profili oluşturan Esad yönetimi, PKK’ya diğer Kürt grupları baskı altına alma misyonu yüklüyor. PKK ise bildiği yöntemle, yani öldürme ve korkutma ile diğer Kürt gruplar üzerinde tahakküm kurmaya çalışıyor. PKK, Suriye rejiminin kontrgerillası gibi faaliyet gösteriyor, açık tetikçilik yapıyor. Nitekim Baas rejimine muhalif olan büyük aşiret liderlerinden Abdullah Bedro ile Suriye Ulusal Konseyi’nin Kürt üyesi Meşal Temo’nun suikaste uğraması bu çerçevede değerlendiriliyor.
PKK’nın Barzani’nin kontrolünü aşan bir uluslararası enstrümana dönüşmesi, Kuzey Irak yönetimi açısından büyük risk oluşturuyor. Çünkü biliyoruz ki, PKK hem uluslararası güçlerin kullandığı bir enstrümandır, hem de uluslararasılaşmaya başlayan bir enstrümandır. PKK üzerinden İran’ı, Suriye ve Irak’ı karıştırmak mümkündür.
Türkiye’deki Kürt meselesinin çözümünde PKK’yı başat aktör olarak öne sürenlerin anlamadığı da bu meselenin Türkiye konseptini aştığıdır. Habur’la yara alan görüşme trafiğinin niçin bir sonuç üretmediği sorusunun cevabı biraz da burada yatmaktadır. Nasıl PKK terör kozunu ortadan kaldırmak istemiyorsa, birileri de PKK kozunu denklemden çıkarmak istememektedir. Bu durum, PKK’nın örgütsel hedeflerini ve hesaplarını da aşan bir denklem ortaya koymaktadır. Terör örgütü PKK nasıl yeni ittifaklar geliştirmeye çalışıyorsa Türkiye’nin PKK’yı etkisizleştirme gayretleri de yeni destekçiler bulabilir.
KANAL A
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder