Ve işte Erbil’deydik. 2004 yılında gördüğüm Erbil ile 2012 yılında gördüğüm Erbil arasında dağlar kadar fark vardı.
2004 yılında gördüğüm Erbil küçük bir şehirdi. Hatta Türkiye’nin şehirleri ile karşılaştırıldığında, kasaba olarak nitelendirilebilecek durumdaydı. Şimdi ise, hızla gelişen bir şehir Erbil… Bu yazımda size geçen ay gittiğim Erbil’deki gözlemlerimi aktarmak istiyorum.
Caddelerde dolaşırken, kendinizi bir an Türkiye’de hissedebilirsiniz. Her yerde Türk firmaları, Türk ürünlerinin reklamları, Türk mağazaları…
Bir şantiye alanının önünden geçiyoruz. Girişte Türkçe olarak yazılmış “Şantiye alanı, girilmez” yazıyor. Yazının altında da Kürtçe olarak yazılmış. İlk önceleri tuhafınıza gitse de daha sonra bu duruma alışıyorsunuz. Hatta bir an Irak’ta mı yoksa Türkiye’de mi olduğunuzu şaşırabilirsiniz.
Türkiye’de olduğu gibi, büyük alışveriş merkezleri burada da revaçta… Sadece Erbilliler değil, Irak’ın dört bir yanından hafta sonları insanlar bu alışveriş merkezlerine akıyor.
Bizde girdik bir alışveriş merkezine… Reklama gireceği için firmaların adını vermeyeceğim, ama dükkânların %70-80’i Türk mağazaları… “İndirim”, “…TL”, “Pantolon”, “Börek”, “Dondurma”… Satılan ürünlerde Türkçe yazıları, reklamları görebilirsiniz.
Erbilliler de öğrenmiş Türkçe’yi. Türk firmalarında çalışa çalışa, Türklerle çalışa çalışa ya da Türk dizilerini seyrede seyrede öğrenmişler dilimizi.
Oturuyoruz bir kafede. Garsonu çağırıyoruz. Aramızda sadece Arapça bilen var. Arapça sipariş vermeye çalışıyoruz, anlaşamıyoruz. Derken içeriden Türk garson geliyor. “nasıl yardımcı olabilirim?” diyor. Bu sahneyi birçok yerde yaşayabilirsiniz. Erbil’de sadece Türkçe bilmeniz bile yeterli olabiliyor.
Erbil’de Arapça’yı ise çoğunluk bilmiyor. Öyle her Arapça’yı bilenle de anlaşabileceğinizi sanmayın.
Türkiye’nin Erbil’deki varlığını şehre gelince ciddi bir şekilde hissediyorsunuz. Türkiye her alanda ama her alanda burayı inşa ediyor, yetiştiriyor. Sağlık sektöründe, eğitim sektöründe, gıda sektöründe, giyim sektöründe… Mühendisler, inşaat firmaları, beyaz eşya firmaları… Burada kral Türkiye…
“Türk malı”, “kalite mal” ile aynı anlamda kullanılıyor. Satıcılar size kaliteli olduğunu anlatmaya çalışıyor: “bunlar Türk malı…”
Aileler övünerek, biraz da hava atarak “çocuğumuz filanca Türk okulunda okuyor” diyor. Hastalar doktor ararken Türk hastanelerine, Türk doktorlarına yöneliyor: “hastanenizde Türk doktor var mı?”.
Burada yaşarken kendinizi Türkiye’de hissetmemeniz içten bile değil. Erbil sanki Türkiye’nin bir vilayeti gibi.
Yalnız tüm bunlar arasında Erbillileri, yani Erbil Türkmenlerini unutmamak gerekir. Burada Türk varlığının ağırlığıyla birlikte Türkmenlere de bazı kolaylıklar sağlanıyor. Erbil’e girişteki kontrol noktalarında “Türkmen” olduğunuzu söylemeniz kolayca şehre girebilmenizi sağlayabilmektedir. Başka şehirlerden Erbil’e gelen ve bu şehirde ikamet edecek Türkmenlerin oturma izni almalarına da gerek yok.* Ancak yine de Erbilli Türkmenler, geçmişte yaşadıkları sıkıntıları unutmuşa benzemiyor, her şeye temkinli yaklaşıyorlar.
Kanaatimce; Türkmenlere karşı takınılan bu iyi durum, Türkiye ile bölgesel Kürt yönetimi arasındaki ilişkilerin gidişatına bağlı gibi gözüküyor. İkili ilişkiler tersine döndüğü an, Erbil Türkmenlerinin durumu da eskisine dönebilir, geçmişte yaşadıkları sıkıntı ve baskıları yeniden, belki daha fazla yaşayabilirler.
Sizinle paylaşmak istediğim diğer bir noktada “Erbilli” sözü… Yazımın birçok yerinde “Erbilli” diye yazdım, “Erbil’de yaşayan insanlar” anlamında kullandım. Ancak burada “Erbilli” demek, “Erbil Türkmenleri” anlamına geliyor. Eğer biri size Erbilli’yim diyorsa, bilin ki, o kişi Türkmen’dir.
Son olarak noktayı… Aslında noktayı yazının başında koydum: Erbil’de Türkiye Varlığı…
(*) Irak’ın başka şehirlerinden gelip, Erbil’de yaşamaya karar verirseniz, Erbil asayişinden izin almanız gerekiyor. Yani, Irak vatandaşı olsanız da oturma izniniz yoksa her an Erbil’den kapı dışarı edilebilirsiniz.
ERBİL GAZETESİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder