7 Mart 2012 Çarşamba

İhsan Bal - Murat Özçelik, Irak’ta Hangi Operasyonun Peşinde?


Kamu Güvenliği Müsteşarı Murat Özçelik’in diplomasiye hâkim dili, Türkiye’nin terörle mücadelesinde güçlü bir dinamik olarak devreye girmişe benziyor. Özçelik’in son Erbil ziyareti, bu eksende atılmış bir adım olarak okunmalı.

Bağdat Büyükelçiliği döneminde, üçlü mekanizma olarak tanımlanan Irak-Türkiye-ABD inisiyatifinin güçlü ve zayıf yönlerini deneyimleriyle bizzat gözlemleyen bir diplomat, Özçelik.



Böylesi bir deneyim, bugünlerde, bir yandan Kürt sorununun çözümü diğer yandan ise varlığını silaha muhtaç gören terör lobisinin etkisizleştirilmesi bakımından önemli bir kazanım olabilir.
Geçen yedi-sekiz senelik dönemde, Bağdat yönetiminin, anayasasında yazılı maddelerin gereği olan “topraklarını terör faaliyetleri için başka ülkelere karşı kullandırmayı yasaklayan” hükmünü uygulayamaması, bugünlerde uygulamaması şeklinde ortaya çıkıyor.

Bağdat yönetimi, kendisini her geçen gün daha fazla dinsel ve mezhepsel olarak tanımlama eğiliminde; buna karşı Sünni Araplar, Kürtler ve Türkmenler ise kendilerini her geçen gün artan oranda Maliki’nin dışlayıcı, katı politikalarının mağduru olarak görüyorlar.
Irak’a despotizmle hâkim olmaya çalışan Maliki’nin bir oldubittiyle Sünni lider Haşimi’yi demir parmaklıklar ardına gönderme girişimi, bölgesel Kürt yönetiminin Haşimi’ye kucak açmasıyla önlenebilmişti.

Irak’ta Dengeler Yeniden Kuruluyor

2002’deki Amerikan işgalinden bugüne gelindiğinde Irak’taki dengelerin değiştiği, başlangıçta Türkler, Türkmenler ve Sünni Araplarla arası açık olan Kürtlerin bugün farklı bir pozisyon aldıkları görülüyor.

Irak’ta dengeler yeniden oluşturulurken, Barzani yönetiminin en güvenli liman olarak gördüğü yer Türkiye olmaya başladı. Bu yönelişin arka planının dolu olduğunu görmekte yarar var.

Irak’ın inşasında rol alan Türkiye, özellikle Kürt bölgesindeki yatırımlarda birinciliği kimseye bırakmıyor.

Türkiye’nin ihracatında Almanya’dan sonra ikincilik koltuğuna 8,5 milyar dolarla Irak’ın oturması dikkat çekici.

Irak’a gerçekleştirilen ihracatın yüzde 80’inin bölgesel Kürt yönetimine olması da özel bir anlam taşıyor.

Irak Kürtleri, önceliği doğu yerine batıya açılan Türkiye kapısı olarak belirlemişe benziyor ve bu açıdan Türkiye’yi gelecekleri açısından stratejik bir kazanım olarak tanımlıyorlar. Diğer taraftan Erbil, Türk dış politikasının yumuşak gücünün karşılık bulduğu bir yer olarak karşımıza çıkıyor.

Ortadoğu’nun dönüşümünü etnik ve mezhepsel çatışmaların dışına çıkarmaya çalışan Türkiye, başta Tahrir olmak üzere Arap sokaklarında uyandırdığı heyecanı Erbil’de de yaratıyor.
Bu anlamda Türkiye’nin Erbil ile aynı dili konuşuyor olması tesadüfî bir olgu değil, son yıllarda Türk dış politikasının yumuşak güç kapasitesinin alandaki somut karşılığıdır.

Bu gelişmeleri açık bir şekilde okuyan Özçelik’in diplomatik aklı, önümüzdeki günlerde daha somut projelerle kamuoyunun gündemine geleceğe benziyor.

Kimse Durumu Çarpıtmaya Kalkmasın!

Bazılarının vehim veya basit kavramsallaştırmalarla önünü almaya çalıştığı Türkiye-bölgesel Kürt yönetimi ilişkileri, eski alışkanlıkların ürünü olarak sadece PKK’nın tasfiyesine indirgenemez.

Bugünkü konumuyla ilişkilerin içeriği çok daha derine giden karşılıklı çıkarlara dayanıyor ve karşılığını halkta bulan yumuşak güç unsurları, ilişkilerin ruhuna daha çok hâkim oluyor.

Taraflar, Suriye’deki Baas rejimi, PKK’nın şiddete son vermesi, İran ve İsrail’in çatışmacı tutumları karşısında aldıkları pozisyon bakımından aynı dili konuşuyor izlenimi veriyor.
Bu izlenimin güçlü bir gerçekliğe dönüşmesi diplomasinin gücüne bağlıdır.

Bu yönde çaba sarf eden Özçelik’in diplomatik çabalarını, “Ankara’nın yeni operasyon hazırlığı” olarak göstermeye çalışanların, art niyetli değillerse, bilgi fukarası ve vizyon yoksunu olduğunu tespit etmek gerekir.

USAK

Hiç yorum yok: