19 Mart 2012 Pazartesi

Dr. İsmail Kemal - Ortadoğu’da sınırlar değişecek mi?

Bilindiği gibi devlet sınırları kolay değişmez. Uluslararası sistem, var olan devlet sınırlarının korunması temel ilkesine dayanır. Tüm devletlerin görüş birliği içinde olduğu az sayıdaki konudan biri sınırların dokunulmazlığı, yani ülkelerin toprak bütünlüğüdür.
Sınırlar önemli bölgesel veya küresel krizler yaşandığı sırada değişebilir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, sömürgecilik sisteminin çökmesi ile oluşan sınırlar pek değişmedi. Sömürgecilerin cetvelle çizdiği sınırlar kalıcı oldu. Sovyetler Birliği’nin çökmesi ve Soğuk Savaş’ın sona ermesi sınırları değiştirdi. Sovyet coğrafyası 15 cumhuriyete bölündü. Yugoslavya kanlı bir şekilde bölündü. Dünyadaki devletlerin sayısı arttı. Şimdi kafalardaki soru şu: Arap coğrafyasında yaşanmakta olan kriz, sınır değişikliklerine yol açar mı? Ortadoğu’da sınırlar büyük oranda İngilizler tarafından çizilmişti. “Arap Baharı” diye isimlendirilen süreç şimdiye dek istikrarlı olan bu sınırları zorlar mı?
Sınırların değişeceği görüşüne yakınsanız buna örnek bulmakta zorlanmazsınız. Sudan’ın ikiye bölünmesini bunun ilk işareti olarak kabul edenler var. Ancak, Sudan’ın sorunları “Arap Baharı”nın çok gerilerine gider. Bölünmeye aday ülkeler arasında akla gelen ilk ülke elbette Irak. Irak, İngilizlerin Osmanlı’nın Musul, Bağdat ve Basra eyaletlerini biraraya getirerek yarattığı bir ülke. “Bu ülke acaba yeniden üçe bölünecek mi?” sorusu ABD’nin Irak’ı işgali sonrasında hep gündemde. Amerikan askerlerinin Aralık 2011’de Irak’ı terketmesi sonrasında ülkenin bölünme tehlikesi arttı. Yemen geçmişte güney ve kuzey olarak iki devletten oluşuyordu. Savaşla birleştirildi. Güney Yemen’in kuzeyden ayrılması için mücadele eden güçler var. Acaba, Yemen sınırları değişir mi? Libya, İtalyanlar tarafından “icat edilmiş” bir yapı. Osmanlı’nın Trablusgarb eyaleti üzerine kuruldu. Libya’da ülke birliğini sağlayan Kaddafi’nin demir yumruğuydu. Şimdi, merkezkaç güçler ortaya çıkıyor. Otonomi isteyen bölgeler var. Krizin henüz çözümlenmediği Suriye’nin geleceği konusunda da spekülasyonlar yapılıyor. Suriye’yi İngilizlerle varılan anlaşma temelinde Fransızlar yaratmıştı. Baas iktidarının demir yumruğu ortadan kalkarsa, ülke bütünlüğü bundan etkilenir mi? Ortadoğu’yu yakından izleyen herkes, halen var olan sınırlarda bazı değişiklikler olabileceği senaryosunu hesaba katıyor.
Sınırların değişmesi olasılığı konusunda üzerinde ciddiyetle durulması gereken ülke Irak. Amerikan ordusunun geri çekilmesi sonrasında Şii çoğunlukla Sünniler arasında çok ciddi gerginlik yaşanıyor. Kriz nedeniyle Sünnilerin Irakiye Partisi, hükümet ve parlamentoyu boykot etti. Boykot geçen ay sona erdi ama kriz çözümlenmedi. Siyasi elitler arasındaki kutuplaşma yeni bir iç savaşa yol açabilir. Halkın gündelik yaşamda boğuştuğu sorunlar, mezhepsel çatışma olasılığını artırıyor. Irak hükümeti, halkına temel hizmetleri (güvenlik, hizmetler, istihdam) sunma konusunda başarılı değil. Yolsuzluk çok yaygın. Rejim çok baskıcı. Bu durum karşısında insanlar ayaklanabilir. “Arap Baharı” ilham kaynağı olabilir.
Irak’ta işsizlik oranının yüzde 15’le yüzde 30 arasında olduğu hesaplanıyor. Ancak, gençler arasındaki işsizlik oranı çok daha yüksek. Ülkede elektrik sorunu kronik bir sorun. Halka yeterli elektrik verilemiyor. Temiz içme suyu ve gıda maddeleri konusunda da büyük sıkıntılar var. Sağlık ve eğitim hizmetleri yetersiz. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin verilerine göre ülke içinde göçmen durumuna düşen 1 milyon civarında insan sefalet içinde yaşıyor. Uluslararası örgütler, yolsuzluk ve başarısızlık sıralamasında Irak’ı Somali yakınlarına koyuyor. Bu yılın ocak ayında, Gallup’un yaptığı bir ankete göre, Iraklıların yüzde 25’i kötü sosyal ve ekonomik koşullarda yaşadıklarını söylüyor. Üstte devam eden kavgalarla alttaki sorunlar biraraya geldiğinde Irak’ın geleceği konusunda iyimser olmak zorlaşıyor.
Ortadoğu’da sınırların geleceği konusunda aceleci sonuçlara varmaktan kaçınmak gerek. Devlet sınırlarının değişmesi kolay değil. Ancak, farklı etnik grupları, mezhepleri demir yumrukla birarada tutan diktatörlükler yıkılırken, bu farklılıkları gönüllü olarak birarada tutma konusunda yeni arayışlar olacaktır. Farklı gruplardan oluşan nüfusları gönüllü olarak birarada tutmak için demokratik anayasalara ihtiyaç vardır. Otonomi ve federalizmin çeşitli biçimlerinden yararlanılabilir. Aksi takdirde ayrılma istekleri güçlenecek, sınırlar zorlanacak.

AB HABER

Hiç yorum yok: