1 Mart 2012 Perşembe

Ali ADAMHASAN - 1 Mart Tezkeresi Zafer mi Hezimet mi?


1 Mart Tezkeresi zafer mi hezimet mi? Bu sorunun cevabını, Müslüman Türk Milletimizin hala bulamadığını düşünüyorum. Ülke gündeminin bu yoğunluğunda, gündemin en zor konusunu seçerek analiz yapacağız.

   ABD, Irak'ı işgal etme isteğini dönemin Koalisyon Hükümeti'ne bildirerek, işgal sırasında Türkiye'nin ABD'ye yardımcı olmasını, talep etmişti. Koalisyon Hükümeti, bu isteği kabul etmediğini ABD'ye bildirince olan oldu. ABD, Koalisyon Hükümeti'nin yıkılması için düğmeye basarak, 2001 krizini tetikledi ve Koalisyon'un büyük partisi DSP'yi ikiye böldürerek, intikam alma yoluna gitti. MHP lideri, ''Kararı Türk Milleti verir'' diyerek, seçim kararı almak zorunda kalmıştı.

   28 Şubat post modern darbesinin müellifi ABD, ülkemizdeki senaryo uygulayıcıları aracılığıyla, RP'ni iktidardan indirmeyi organize etmişti. Daha sonraki süreçte, RP'nin yerine kurulan FP'nin de yenilikçi kanat - gelenekçi kanat diye ikiye bölündüğünü görüyoruz. RP İl Başkanı olduğu dönemde, ''Kürt Raporu'' hazırlayarak dikkatleri üzerine çeken Tayyip Erdoğan'ın, daha sonra İstanbul Belediye Başkanı olması ve bir şiir okuma kurgusuyla hapse atılması, iyi bir hazırlık dönemiydi. Halkın gözünde, mağduru oynayabilecek seçim kazanacak kıvama gelmişti. Tabiki FP'yi bölüp, AKP'yi doğurmanın zamanı da gelmişti.

   Irak'ın işgaline karşı çıkan Koalisyon Hükümeti yıkılırken, yerine geçecek iktidarın, Irak'ı işgale yardımcı olacak bir iktidar olması isteniliyordu. Nihayetinde bütün ortam hazırlandığı ve halka kurtarıcı olarak tanıtıldığı için AKP'nin iktidar olması hiç de zor olmamıştı. AKP lideri yasaklı olduğundan, Başbakanlık görevini Abdullah Gül ifa ediyordu.

   ABD, Irak'ı işgal için bütün hazırlıklarını tamamlamış ve Türkiye'ye ABD askerlerinin ve askeri mühimmatlarının, Türkiye üzerinden geçirilmesi için talebini bildirmişti. Bu işlerin organizesi için yedi sayfalık bir müzakere metni hazırlayan ABD, bu müzakere metninin aynen uygulamaya konulmasını istiyordu. Bu müzakere metni, Türk Diplomatlarına verilmesiyle birlikte, başarılı bir müzakere sürecinden sonra 78 sayfaya çıkmıştı. ABD, Türk diplomatlarının müzakeresinden rahatsız olmuştu.

   Washington Post'ta çıkan bir makale, Pentagon'un uyanmasına neden olmuştu. Bu makalede yazılanlara göre, ''Eğer Türk askeri ABD askeri ile birlikte Irak'a girerse, ABD Irak'ta rahat davranamayacak ve bir süre sonra ABD, Türk askerini Irak'tan çıkarmakla uğraşmak zorunda kalacaktı.'' Bu durum, ABD'nin müzakere edilen metnin kabul edilmemesi kararını getirdi. Bu bağlamda Türk askeri Irak'a girmemeliydi.

   Peki müzakere metninde ne vardı? Türk askeri, Irak sınırı boyunca tampon bölge oluşturabilecek ve pkk ile o bölgede mücadele edebilecekti. Musul, Kerkük ve Süleymaniye gibi Türkmenlerin yaşadığı şehirlerde, ABD askerlerinin yönetiminden bağımsız davaranabilecek ve Türkmenleri koruyabilecekti. Bu uygulandığında ise pkk'nın sonu demekti.

   Bu arada, ABD ve Türk diplomatları bir yandan müzakere ederken, öte yandan ABD, Türkiye üzerinden Irak'a geçireceği askeri mühimmatları ve askerinin bir kısmını Irak'a ulaştırmıştı.

   İşte bu şartlarda, 1 Mart Tezkeresi TBMM'ye onay için getirilmişti. TBMM'de müzakereyi yapan diplomatların, Milletvekillerine bilgi vermesi Meclis Başkanı Bülent Arınç tarafından engellenmişti. Milletvekillerinin büyük çoğunluğu ise biraz sonra oy vereceği tezkerenin muhteviyatını dahi bilmiyordu. Nihayetinde AKP Hükümeti kendisinin kabul edilmesi için TBMM'ye getirdiği 1 Mart Tezkeresi'ni, kendi milletvekillerinden 99 kişinin ret oyu vermesiyle tezkere TBMM'den geçmemişti.

   O günkü şartları müzakereyi yapan diplomatların anlattıklarından alıntılar alarak anlamaya çalışalım. Müzakereyi yapan diplomatalrdan birisi anlatıyor...

''Sayın Müsteşardan bir metin geldi. Metin Irak askeri harekatı için Türkiye'ye gelecek ABD birlikleriyle ilgiliydi. 13 Ocak 2003 tarihli. Metni okudum, hayrete düştüm. Sayın müsteşara 'Böyle bir saçmalık olmaz' dedim.O da, bu saçmalığı düzeltmek sana düşüyor, 3 gün sonra müzakerelere başlıyorsun dedi. Böyle tebliğ edildi.

O kağıt sanki bir NATO müttefikinin diğer bir NATO ülkesinde tatbikata giderken, çok genel bir düzenlemeydi. Müzakereler başlayınca anladım, ABD'liler 11 Eylül'ün etkisiyle olsa gerek rasyonel düşünemiyordu. Türkiye'den istedikleri açık bir çekti. Bizimle müzakere etmeden. 7 sayfalık bir talep hazırlamışlar. Bu tabii herkes gibi beni de çok ciddi bir endişeye sevketti.''

   ''Irak'ın Kuzeyi'ne girecek Türk birliklerinin konuşlanacağı bölgeler ve fonksiyonlarını müzakere ettik. ABD'liler Türk birliklerinin girmesini istememeye başladı. Girersek ABD komutasında ve az sayıda olmasını istiyorlardı. Türkiye 20 km. içeri girecekti, çok önemli değildi deniyor, derinlik bu kadardı doğru fakat bu Hayal vadisine uzanan bir yay şeklindeydi. PKK'nın bugün konuşlandığı tüm bölgeler, lojistik ve ikmal depoları, geçitleri bu yayın içindeydi. Biz o bölgede olmayı müzakere ettik ve haritasını da ekledik. Bu madde kabul edildi...

Türkmenlerin Kerkük'te tehdit altına gelmeleri halinde koruyabilecektik. ABD'lilerin 2002 sonlarından itibaren Irak'taki Kürt gruplarına silah ve malzeme sevkiyatı yapmışlardır. Barzani'nin bugünkü ordusu o silahlarla kurulmuştu.ABD heyetinin bize önerdiği PKK gibi teröristlerle mücadelede sadece meşru müdafaa hakkı durumunda çatışmaya girilmesi gibi anlaşılması ve kabul edilmesi mümkün olmayan bir madde koydu.

Bu metni,  Barzani bile söyleyemezdi. Kabul etmedik. Daha sonra görüşmeler yeniden başladı ve pkk ile mücadele konusunda istediğimiz şartları kabul ettirdik. Türk birlikleri Türk komutası altında olacaktır. PKK ile mücadelede serbest olacaktır. Geriye kalan maddelerde mutabıkız.''

   ''Müzakere ettiğimiz metinler, Türkiye'nin kırmızı çizgilerinin sigorta poliçesiydi. Biz bunu TBMM'ye anlatma imkanı bulamadık. Siyasi otorite de buna izin vermedi. Kendileri de anlatmadılar. Bir fırsat doğmuştu ama ona da Sayın TBMM Başkanı izin vermedi. Meclis'e gizli oturuma gittik, akşama kadar bekledik. Bizi konuşturmadılar.
   ''Nihayetinde tezkere ret edildi.Tezkerenin geçmemesinin karşımıza çıkardığı ürkütücü güvenlik tablosunda rolü olduğunu Genelkurmay Başkanımız da Başbakanımız da açıklamıştır.

Müzakereleri zaten Genelkurmay ile birlikte yürüttük. Arap aleminde tezkerenin olumsuz sonuçları olacağı önümüzdeydi. Ama bugün karşımızdaki tehditler dikkate alınırsa, Arap dünyasının tavrı bunların karşısında kaale alınmaz. TBMM'nin kararını da tartışıyor değilim. Ancak bu olumsuz kararların çıkmasında hangi etkenler rol oynadı? Baktığımız zaman, bu çapta bir kuvvetin gelecek olması herkesi ürkütmüş olabilir, ne zaman çıkacakları tereddüt yaratmış olabilir, AKP Meclis grubu içindeki düzensizlik ve parti disiplini zaafiyeti etken olmuş olabilir.''

   ''1 Mart’la ilgili hükmü tarih verecektir. 1 Mart tezkeresi geçseydi Kandil hariç tüm Kuzey Irak’ı kontrol edecektik. PKK kalır mıydı? Kalmazdı. Kuzey Irak’ta Barzani bağımsız devlet oluşumunda ileri bir aşamaya gelebilir miydi? Gelemezdi. Tezkerenin geçmemesinde birden fazla etken var. Onlardan biri Başbakan olan Gül’ün tutumudur. Erdoğan daha çok istiyordu. Unutmayın bugün Ankara’da kırmızı halıyla karşıladıkları Barzani, “Merak etmeyin Türk askeri gelemeyecek, TBMM’de 70-80 adamım var” demişti.Gizli tutanaklar 2013'te açıklanacak. Kimlerin ne oy verdiğini göreceksiniz.'' Müzakereci diplomatın anlattıklarını burada noktalayarak durum değerlendirmesine devam edelim...

   Tezkerenin ret edilmesini AKP lideri nasıl değerlendirmişti?1 Mart tezkeresinin reddedilmesini hata olarak gördüğünü gösteren beyanatları var. AKP lideri, "Denklemin dışında kaldık. Keşke 1 Mart tezkeresi geçseymiş. Tezkerenin bu şekilde neticelenmesini doğru bulmadım. Bunlardan ibret alıp gelecekte aynı hataya düşmemek gerekir" diyor. İlginç olan, Başbakan'ın aynı bayanatında, TSK'nın üst kademesini, 2003 yılında 1 Mart tezkeresini kamuoyu önünde açıkça desteklemekten kaçındığı için eleştirmesidir. Dönemin Başbakanı Abdullah Gül tezkereye soğuktu. Bülent Arınç ise tezkereye tamamen karşıydı. Rahmetli Erbakan'ın bazı AKP Milletvekillerini arayıp tezkereyi ret etmelerini istediği dahi günümüzde söylenebiliyor.

   CHP'nin ise savaşa hayır kampanyasından etkilenerek tezkereye ret oyu verdiği  söylenmektedir. Savaşa hayırcı CHP'lilere bir diyeceğim yoktur. Ancak hayatlarını ABD'ye ve küresel politikalara hizmette geçiren bir kaç CHP'li Milletvekili'nin ABD'nin Irak'ı işgal tezkeresine hayır demesi size manidar gelmiyor mu? Acaba bu az sayıdaki CHP Milletvekiline kim tezkereyi ret ettirmişti?
   AKP'nin içinde ise Müslüman bir ülkeye açılan küresel savaşa karşı duruş sergileyenlere bir şey demiyorum. Ancak ABD ve küresel iradeye hiç de karşı duruş sergilemeyen bazı Milletvekillerin tezkereye hayır demesini manidar buluyorm. Bu AKP'li Milletvekillerine, tezkereye hayır oyu verdiren irade kimdi?

   Çok açık ve net söylemeliyim ki, küresel güçlerin yanında, özellikle de ABD'nin yanında, Müslüman bir ülkeye karşı savaşa katılınmasına külliyen karşıyım. Salt bu sebep ve saiklerle tezkereyi ret edenlerin kararına saygı duyarım. Ancak ortada askerimizi, polisimizi ve masum vatandaşlarımızı katleden bir pkk terör örgütü var. Türk askeri Irak'ın Kuzeyi'ne bu müzakere metni kapsamında girdiğinde pkk'nın tamamen bitirilmesi, inlerinin dağıtılması söz konusudur. Bu fırsat nasıl kaçırılır?

  Bu tezkere TBMM'den geçip, Irak'ın Kuzeyi'nde Türk askeri konuşlanırsa, pkk'nın dağılacağı ve dolayısıyla bu tezkerenin TBMM'den geçmemesi gerektiği, G.Doğulu bazı Milletvekillerine söylenmiş midir? Terör örgütü pkk'nın bitmemesi için bu tezkereye hayır diyen Milletvekili var mıdır? Eğer bu sebep ve saiklerle tezkereye hayır diyen Milletvekili varsa bunların hayır oyu vermesini hangi irade sağlamıştır? Böyle bir organizasyon var ise bunun adını ne koymalıyız?

   Ne yazık ki, Türkiye'de ne zaman pkk'yı bitirme imkanı olsa illaki bir engel karşımıza çıkarılmaktadır. Bana göre, 1 Mart Tezkeresi'nin TBMM'de retti de pkk'yı bitirme fırsatının engellenilmesi operasyonudur. Nihayetinde tezkerenin ret edilmesine en çok sevinenler, ABD, Barzani, Talabani ve pkk olmuştu. Belki de BOP'un uygulamasındaki bütün taşeronlar bayram yapmıştı. Tezkereyi ret edenlerin başka sebepleri olanları ayrı tutarak bu tezimi ileri sürüyorum.

   Bilindiği üzere, 1 Mart Tezkeresi'nin ret edilmesi, AKP tarafından demokrasi kavramıyla açıklanmıştı. Bu netice parti içi demokrasinin bir cilvesi olarak sunulmuş ve demokrasi havariliğine soyunulmuştu. Hani AKP'de kurulduğundan bu yana hiç bir zaman parti içi demokrasi olmadığını bilmesek kanacağız.

   1 Mart Tezkeresi Ortadoğu'da Müslüman ülkeler ve halklar nezdinde AKP'yi kahraman sınıfına sokmuştu. Küresel güçlere özellikle de ABD'ye karşı, bir zafer kazanılmış havası oluşturuldu. Halbuki tezkereyi ilk talep eden ABD, daha sonra Türk askeri kendilerine işgalde bazı konularda engel çıkarır diye Türk askerini Irak'a sokmamak için 1 Mart Tezkeresinin TBMM'de kabul edilmesini, istemez hale gelmişti. Bu durumda aslında ABD'nin esas isteği, TBMM'de kabul edilmiş olmuyor muydu? Haydi şimdi karar verin Ey Türk Milleti. 1 Mart Tezkeresi'nin TBMM'de ret edilmesi zafer mi hezimet mi?

   Günümüze gelindiğinde, meseleler daha iyi anlaşılmaktadır. ABD, Ortadoğu'da Müslüman ülkeler ile kavgalı olan İsrail'i, müttefiklik ve stratejik ortaklıkta geri plana çekip, yerine Türkiye'yi koymak istemiştir. Çünkü İsrail Müslüman ülkelere liderlik yapamaz ama Türkiye yapabilirdi. Bunun için AKP, tabiri caizse bulunmaz hint kumaşıydı.

   AKP lideri 22 ülkenin sınırları ve liderleri değişimi projesi olan BOP'un Eş Başkanı yapıldı. 1 Mart Tezkeresinin ret edilmesinden bu yana da Müslüman ülkelere lider olabilecek pozisyona getirildi. Önceden kurgulanmış ''One Minute'' krizinden sonra da bölgede sanki İsrail'e düşman konumuna getirildi. Gazze'ye yardım meselesinde 9 vatandaşımızın katledilmesi senaryosuyla da madur ve Müslüman halklara yardım eden lider konumuna getirildi. Nato Genel Sekreterliği adaylığı ilk açıklandığında tepki verdiğinden, Peygamber Efendimize(s.a.v) hakaret eden birisini o makama oturtmamış(!) pozisyonuna getirildi.

   Müslüman Türk Milletimiz ve Ortadoğu'daki Müslüman halklar, AKP liderinin hadiselere ilk tepkisini görüyor da hadisenin devamını hiç görmüyor.

One Minute krizinden beş dakika sonra ''Benim tepkim Perez'e, İsrail'e, İsrail halkına ve Yahudilere değil oturumu yöneten moderatöredir'' diyerek ilk tepkiyi unutan AKP lideri değil miydi? Rasmussen'i veto etme yetkisi olduğu halde veto etmeyen ve kendi eliyle Nato Genel Sekreteri yapan AKP lideri değil miydi? Mavi Marmara'da 9 canımızı İsrail'in katlettiği hafta çaktırmadan, veto etme yetkisi olduğu halde veto etmeyip İsrail'i OECD'ye alan AKP lideri değil miydi? Peki Müslümanlar filmin ikinci sahnesini neden hiç akıllarında tutmuyor da hep ilk tepki sahnesini akıllarında tutuyor? Çözebilen varsa bize de anlatsında biz de bilelim.

   Günümüze gelindiğinde, BOP'un uygulamalarından Arap Baharı safsatasıyla, Müslüman liderleri kiralık katilleri aracılığıyla hayvan gibi linç ettirenler, kimlerdir? Afganistan ve Irak işgallerinden başlayarak, Arap Baharı canilikleriyle Müslüman halkları birbirine düşürüp, birbirini öldürten, kimlerdir? Müslüman halkların yaşadığı devletlere, Post Modern Haçlı Seferleri başlatarak, Müslümanların başlarına bombalar yağdıran kimlerdir?

   Bütün bu olanlar canımızı yakıyor, kalbimizi kanatıyor ve vicdanlarımızı sızlatıyor. Küresel Müelliflerin yazdığı senaryoların uygulanmasına yardım edenler, oturdukları makamları bu canilikler için kullananlar ve hala  Müslüman kanı dökülmesine aracılık edenlere, verdikleri desteklerle ayakta tutup alkışlayanlara diyorum ki; Allah şahidimiz olsun sizlerle görülecek bir hesabımız var. Cenab-ı Allah bir gün, Müslüman Türk Milletimize, sizlerden hesap sormayı nasip etsin diye dualar ediyoruz.

   Herkesin bir hesabı varsa Cenab-ı Allah'ın da bir hesabı var. Ve Cenab-ı Allah'ın hesabı en yüce olanıdır. Şimdilik küresel canileri, yardımcılarını, destekçilerini ve şakşakçılarını Cenab-ı Allah'a havale ediyoruz. Ve elimizden bir şey gelmediğinde içimizden buğuz ediyoruz.

   Şairin güzel sözüyle yazımı tamamlamak istiyorum. ''Ey sevgili, o kadar güzel uyuyordun ki, uyandırmaya kıyamadım.'' Müslüman Türk Milletimize bütün yaşananlara duyarsız kalmak ve kış uykusu modunda kalmak yakışıyorsa uyumaya devam ediniz.

ADANA MEDYA 

Hiç yorum yok: