Yaklaşan bahar ayları Kürt sorununda hareketli günlerin de habercisi. Türkiye mart ayını yıllarca tedirginlikle karşıladı. Karlar çözülünce PKK hareketlenecek, silahlar konuşacak, sokaklar karışacak, acı ve ölümler bu aylarda artış gösterecek. Türkiye bu kısırdöngüyü yarım asırdan fazla bir süredir kıramadı.
Güneydoğu’nun önümüzdeki günlerde yeniden büyük şiddet olaylarına sahne olacağına dair söylentiler şimdiden dolaşıma girmiş durumda. Geçen yaz Silvan’da 13 askerin ölümüyle patlak veren çatışmalar kış boyunca ekserin aralıksız operasyonlarıyla devam etti. PKK büyük kayıplar verdi. Baharın gelişiyle de örgüt “rövanşı alma” peşinde koşacak. Görünen resim bu.
Ancak tam da böyle bir ortamda siyaset kulislerinde silahları susturacak yeni bir “barış planı” dolaşıma girdi. Yeni Şafak Ankara Temsilcisi Albülkadir Selvi, dünkü köşesinde bu kulisten “yol haritası” başlığıyla bahsetti. Bu kulis, PKK ile devlet arasındaki görüşmelerin yeniden başlayabileceğine dair Ankara’da başlayan hareketliliği haber veriyor.
Bunun hükümet düzeyinde bir karşılığının olup olmadığından doğrusu emin değilim; kulaktan kulağa fısıldanan bu tür kulislerle belki de kamuoyunun PKK’yla görüşmeler konusundaki tepkisi ölçülmek istenmiş olabilir.
Ben dinlediğim kadarıyla herkesin merak ettiği bu konuyu okuyucuyla paylaşmakta bir sakınca bulmuyorum.
Kesilen Oslo görüşmelerine yeniden başlanacağına dair Ankara’da bir hazırlık yapıldığı iddia ediliyor. Daha doğrusu, ekim ayından beri süren hazırlıklar, uygulama aşamasına gelmiş durumda. Oslo görüşmelerinin benzeri bir sürecin bu kez Erbil’e yakın Selahaddin’de başlatılması öngörülüyor. Burada şöyle bir not düşmekte fayda var. Barzani, Oslo görüşmelerinin hazırlanmasında da aslında önemli bir rol üstlenmişti. MİT Müsteşar Yardımcısı Emre Taner, Barzani desteğiyle Oslo görüşmelerini organize edebilmişti.
Fakat kesilen Oslo görüşmelerini yürüten MİT’in ise bu kez ikinci planda kalacağı ve yerine “sivil aktörlerin” geçeceği belirtiliyor. Şu an 28 âkil adamın ismi bu “sivil aktörler” arasında geçiyor. Bu heyetin önce Erbil-Ankara hattında dolaylı görüşmeleri başlatacağı sonra ise yerlerini Oslo’da olduğu gibi artık taraflar arasında “doğrudan” görüşmelere bırakacakları söyleniyor.
Bu “sivil aktörler”, kuruluşu daha önce yarım kalan ve adı “Barış Konseyi” olarak gündeme gelen oluşumda yer alacak isimler olacak. Hatırlanacağı üzere “Barış Konseyi” ismini ilk defa Öcalan, “devletle üzerinde mutabakata vardık” diyerek açıklamıştı. Sonrası malum; geçen temmuz ayında Silvan’da 13 askerin ölümü ve Çukurca mayınıyla bir daha bundan bahsedilmemişti. Yani “Barış konseyi”nin kurulması gündemde.
Siyaset kulislerinde dolaşıma giren yeni PKK politikasının ana hatları böyle. Bunun hayata geçeceği konusunda benim şüphelerim var. Ancak galiba herkes de şunun farkında; PKK sorunu salt güvenlik önlemleriyle bitmez; askerî tedbirlerin yanı sıra örgütle de görüşme kapıları açık olması en akılcı yol. Ankara’nın da bundan kaçınabileceğini sanmıyorum. PKK’nın yaklaşımı da burada sürecin netleşmesinde etkili olacak. Ankara, PKK’nın silahı koz olarak kullanmaktan vazgeçmesini bekliyor. Bu konuda İmralı ve Kandil’den net sinyaller gelirse iktidarın PKK’yla diyalogdan kaçınabileceğini sanmıyorum. Fakat eski Oslo süreci bence tarihe gömüldü. PKK’nın bir kez daha devletle aynı düzeyde müzakere şansı bulması da zor.
Bundan sonra MİT’in PKK’yla görüşmelerin merkezinde olması bana daha düşük bir ihtimal gibi geliyor. İki taraf da artık MİT’in merkezinde olduğu olası bir diyalog sürecinden kaçınmaya çalışacaktır. KCK-MİT krizi, kamuoyunda olumlu bir yansıma yaratmadı. Hem hükümet cephesi hem de Kürt tarafı, bu yüzden, kuşkuların ve şüphelerin muhatabı oldu. Ayrıca bundan sonra PKK’yla olası diyalogun şekline sivil bir görüntü kazandırılarak nispeten şeffaf hale getirilmesi bekleniyor. Gizli kapaklı görüşmeler siyasette istismar edilecek boşlukların oluşmasına yol açtığından iktidarın daha dikkatli olması kaçınılmaz.
Tabii kişisel dileğim Türkiye’nin baharı diyalog ve barışla karşılamasıdır. Kürt sorunu artık bu şiddeti kaldırmıyor. Şiddete bel bağlamak en fazla Kürtlere zarar veriyor. Güvenlik önlemleri de geçici tedbirlerdir; Türkiye’ye gerçek güvenlik silahların susmasıyla ancak gelebilir. Bunun için tarafların aklıselimde buluşması hepimizin yararınadır.
Taraf
HABER 10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder