Barzani ve ekibinin de içinde bulunduğu bir paralel diplomasinin yürüdüğü önümüzdeki günlerde ortaya çıkarsa şaşırmamak gerekiyor.
Bayramın bitişiyle hükümetin Kürt meselesinde bir dizi açık ve kapalı adım atma hazırlığına ilişkin göstergelere bir yenisi eklendi.
Bundan bir önceki gelişme, Irak’taki Kürdistan Bölgesel hükümetinin başkanı Mesud Barzani’nin Türkiye ziyaretiydi.
PKK’nın 19 Ocak’ta Hakkâri baskınıyla 24 askeri şehit etmesinin ardından Ankara sert tepki göstermiş, sıcak takip çerçevesinde sınır ötesi askeri harekat yürütülmüş ve askeri birlikler bir sonraki adım için sınır boyunca özel noktalara konuşlandırılmıştı. Bu harekât Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel tarafından bizzat bölgede yönetilmişti.
Irak Kürt liderliği de askerini Irak’tan çekmek üzere son hazırlıklarını yürüten ABD’de kapsamlı bir sınır ötesi harekâta gidilmemesini istemiş ve Türkiye’ye daha çok işbirliği vaat etmişlerdi. Başbakan Tayyip Erdoğan bu kapsamda Barzani ile –biraz da işbirliğinin kapsamını kendi sözüyle duymak maksadıyla- yüz yüze görüşmek istemişti.
Barzani, Kurban Bayramı ardından gelebileceğini haberini gönderince, Erdoğan’ın bu görüşmeyi bayramdan önce yapmak istediği –bizce henüz bilinmeyen nedenlerle- zamanlamanın önemli olduğu mesajını Türkiye’nin Bağdat Büyükelçisi Murat Özçelik Erbil’e iletti.
Barzani de –deneyimli bir siyasetçi olarak- durumun ciddiyetini anladı ve geldi. İstanbul’da yalnızca Erdoğan değil, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile de ayrıntılı görüşme imkânı bulması, Türkiye’nin kendisiyle işbirliğine verdiği önemi gösteriyordu.
Başbakanın ‘Bayram öncesi’ zamanlaması neden önemliydi? Bu soruya cevap arayışı, bizi Barzani’den beklenenin, yalnızca Kandil, Zap ve Hakurk’a giden yollarda Irak Kürt liderliğinin daha çok denetim yapması, Avrupa’dan Erbil’e giden uçakların PKK’ya yasadışı para transferi ihtimaliyle aranması gibi konularla sınırlı kalmadığı gerçeğine götürüyor.
Geride bıraktığımız günlerde Barzani ve ekibinin de içinde bulunduğu bir paralel diplomasinin yürüdüğü önümüzdeki günlerde ortaya çıkarsa şaşırmamak gerekiyor.
Barzani’yi beklerken başka bir alanda daha bir adım atıldı. Bağdat Büyükelçisi Özçelik’in Kamu Düzeni ve Güvenlik Müsteşarı (KDGM) olarak atanacağı haberiydi bu.
Kamu Güvenliği kurumu, terörle mücadelenin eşgüdüm içinde yürütülmesi amacıyla geçen yıl kurulmuştu; asker, polis ve istihbarat alanında onlarca yıldır süren çekişmeye son vereceği umuluyordu. Eski İstanbul Valisi Muammer Güler doğrusu iyi niyetle çalıştı, ama fazla bir mesafe alınamadı; güvenlik bürokrasisinin birbiriyle rekabet içinde olması, birbirine güvenmemesi istihbarat akışının Erdoğan’ın istediği düzeyde yürütülmemesi sonucunu doğurdu.
Ama geçen seneden bu yana bu kurumlarda önemli değişimler gözlendi. Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) başına, Erdoğan’ın önce Türkiye İşbirliği Kalkınma Ajansı (TİKA) Başkanı, sonra da Başbakan Müsteşar Yardımcısı olarak çalışmış Hakan Fidan getirildi. Genelkurmay Başkanlığı’na ise (Orgeneral Işık Koşaner ve kuvvet komutanlarının Balyoz dava sürecine ilişkin sıkıntılar nedeniyle çekilmesiyle) Orgeneral Özel geldi.
Öyle anlaşılıyor ki, KDGM için güvenlik bürokrasisinin bütün kanatlarının nispeten güven duyacağı varsayılan bir isim sonunda bulundu; bu isim de bir güvenlikçi değil, bir diplomat, yani Özçelik oldu. Bu aslında yeni bir eğilim. Güvenlikle ilgili kilit görevlere diplomatlar atanıyor. Daha önce bunun tek örneği 1992-98 arası MİT Müsteşarı olan Büyükelçi Sönmez Köksal idi. Şimdi Tokyo Büyükelçisi Abdurrahman Bilgiç’in de MİT Müsteşar Yardımcısı atandığını görüyoruz.
Özçelik aslında güvenlik diplomasisi alanında uzman sayılan bir isim. Son görevleri arasında sırayla Dışişleri Irak masası başkanlığı, Irak Özel Temsilciliği ve Bağdat Büyükelçiliği var. Kürt soununu yalnızca şiddet bağlantılı boyutları dışında da biliyor, aktörleri –bir kısmı şahsen olmak üzere- tanıyor.
Hükümet bu aralar yeni bir şeylere hazırlanıyor derken bu göstergeleri dikkate almak gerekiyor. Ama hükümetin güvenlik ve diplomasi kanallarına paralel olarak asıl yürümesi gereken siyasi kanal var. Yeni anayasa yazım süreci ve BDP’nin (PKK’dan gelen ‘çekil’ baskısına karşın) bu sürecin içinde kalmaya devam etmesi bu nedenle önem taşıyor.
(Kaynak: CNN Türk, 10.Kasım.2011)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder