2 Kasım 2011 Çarşamba

Doç. Dr. Celalettin Yavuz - Mesut Barzani Türkiye’yi PKK’dan Kurtarmaya mı Geldi?

Daha dün gibi Çukurca’da 24 şehit verdiğimiz. Şehitlerin ardından öfke ile dillerden dökülen ifadeler. Öfke ile Irak’ın kuzeyine hava harekâtı ve sonradan gerçekleşmediği anlaşılan Irak’ın kuzeyine ‘Kara Harekâtı…’ Zaten hava harekâtının da vatandaşının öfkesini yatıştırmak için olduğu, yani bir “gaz alma” maksadı taşıdığı daha o zamandan anlaşılmıştı.

Anlaşılmayan ise, Çukurca’dan sonra neden Irak Merkezi Hükümeti ve Irak Kuzey Yönetimi (Mesut Barzani-KDP/KYP iktidarı) üzerine yüklenildiğidir. Bu olaydan yaklaşık iki hafta önce Irak Başbakanı Nuri el-Maliki, Türkiye’nin Irak kuzeyine olası bir kara harekâtını önleyebilmek için bazı polis kuvvetlerinin Kandil’e kaydırılabileceğini söylemişti. Aynı tarihlerde Ankara’ya gelen Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari de, Türkiye’nin Irak kuzeyine girmemesi için kıvırmış, bu arada PKK terör örgütüne fazlaca bir şey söylemeden, ancak “PKK ile sorunun silahsız çözümü” için Türkiye’ye akıl vermişti. Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani de farklı düşünmüyordu.

O tarihlerde Irak kuzeyindeki PKK’nın üzerine silahlı Irak gücü gönderilmesinin mümkün olamayacağını açık yüreklilikle söyleyen tek devlet adamı, Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi idi. Zira Irak Merkezi Hükümeti’nin şu anda değil PKK ile uğraşacak mecali, kendi içerisinde terörden kıpırdayacak hali kalmamış durumdadır. Öyle ki, Irak’ta hemen her gün Sünni ve Şii kesimin bir yerine bomba atılmakta, her gün asgari 2-4 kişi bombalı saldırılarda hayatını kaybetmektedir. Türk basını artık bu saldırılarda 8-10 kişi öldüğünde bile haber değeri görmemekte, şayet 80-100 kişi hayatını kaybederse manşete taşımaktadır. Çünkü her gün Irak’taki bombalı saldırılarda birkaç kişinin ölmesi hayatın normal akışı gibi algılanmaya başlamıştır…

Haşimi, ayakları yere basan bir devlet adamı olarak gerçeği Bağdat’ta söylediği gibi, Ekim 2011’in son haftasında geldiği Ankara’da da muhtemelen aynı şarkıyı tekrarlamıştır!

Irak Kuzey Yönetimi ve Mesud Barzani PKK’yı Tasfiye Edebilir mi?

Çukurca saldırısından sonra Ankara’ya acilen Irak Kuzey Yönetimi’nden biri çağrıldı. Bu çağrılan kişi Irak Kuzey Yönetimi’nin eski başbakanı ve Mesud Barzani’nin yeğeni Neçirvan Barzani idi. Başbakan, Dışişleri bakanı ve Cumhurbaşkanı dahil birçok devlet erkanı ile görüşen “yeğen” Barzani de Türkiye’nin “gazını alacak” şekilde alttan almış, ancak gene de Türkiye’ye “silahsız çözüm” öneren aklı vermiştir.

3 Kasım 2011’de ise “özlenen” devlet adamı Mesut Barzani Ankara’da. Muhtemeldir ki Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “Mesut Abi”yi Ankara’da yeniden görmekten mutlu olmuştur.

Acaba “amca” Barzani gelince PKK teröründen kurtulabilecek miyiz? Barzani gerçekten PKK’yı durdurup sonra da rafa kaldırabilir mi? Ya da Başbakan R. Tayyip Erdoğan’a dönüp “Sayın Erdoğan siz merak etmeyin, biz bu işi hallederiz!” mi diyecektir. Veya o da yeğeni Neçirvan gibi Türkiye’nin sakalının altından geçtikten sonra “Apo’ya ev hapsi verin. Bizimki gibi bir özerkliği PKK yandaşlarına verin. Kandil’den insinler, özerk bölgenin kendi güvenlik güçlerinin komutanı olsunlar. Makam araçlarına binerek, lojmanda kalsınlar. Bakın bakalım o zaman Murat Karayılan da Cemil Bayık da bir daha Kandil’i özler mi?” diyerek akıl verme lütfunda da bulunabilir...

Acaba Türkiye bastırır da Barzani’ye “Ne yap, et ve bu PKK terörünü bitir, yoksa külahları değişiriz!” mi diyecektir. Bunun da cevabı bölgenin “kulağı kesik” siyasetince mutlaka vardı. Yoksa da şöyle bir beyin jimnastiği yapalım:

PKK, Türkiye’den bakıldığında bir terör örgütü gibi gözükmektedir. Ancak, Irak kuzeyinden bakılacak olursa, PKK onlara göre bir “bağımsızlık ve özgürlük savaşçıları” örgütüdür.

Öte yandan, Irak kuzeyindeki Barzani yanlısı KDP ile Talabani yanlısı KYB’nin siyaset ve ticareti iç içe geçirip, çeşitli yolsuzluklara bulaştığı söylentisi hemen hergün yaygınlaşmaktadır. Yani bölge halkının gözünde KDP ve KYP “hilekâr, üçkâğıtçı, hortumcu” gibi görünürken, PKK “temiz” olarak algılanmaktadır.

Bu durumda PKK’ya karşı bir hareketin Irak kuzeyindeki anlamı “Kürt davasına ihanet!” ile eşdeğerdedir. Öyle ki, şayet PKK’nın üzerine silahla gidilecek olurlarsa, bu durum kendi can güvenliklerini de tehlikeye atar. Yani Barzani bir suikast tehdidi ile karşı karşıya kalabilir…

PKK terör örgütünün Irak kuzeyinde rahatça hareket ettiği, Barzani’nin otellerinde kaldığı, hastanelerinde tedavi olduğu, lojistik desteğini sağladığı hep bilinen ve muhtemelen de bölgedeki Türk istihbarat birimleri tarafından periyodik olarak Ankara’ya bildirilen gerçeklerdir. O halde Barzani’nin Anara7da kaçabileceği bir köşe de kalmamaktadır. Zira Barzani, gelinen gün itibariyle Türkiye ile de kötü olmayı göze alamaz. Zira hem Irak kuzeyindeki alt yapı çalışmalarının çoğunda Türkiye’ye ihtiyaç vardır, hem de dış dünya ile temasının önemli bir köprüsü Türkiye’dir. Keza ABD kuvvetleri Irak’tan çekildikten sonra olası bir iç savaşta, sıkıştığı zaman sığınabileceği en güvenli liman da Türkiye’dir…

Sonuç

Barzani’nin bu aşamada PKK ile bir mücadele içerisine girmesi mümkün değildir. Aksi halde Kürtler arasında hem itibar kaybeder, hem de kendi hayatı bir suikast tehdidi ile karşı karşıya kalabilir. İstihbarat dahi verebilecek halde değildir. O halde Barzani’nin yapabileceği en iyi şey, PKK’ya giden lojistik desteği kesmektir.

Irak Merkezi Hükümeti’nin de kendi iç terör sorunlarından Kandil’e çıkacak takadı ve zamanı yoktur. Gene iş Türkiye’nin kendisine kalmaktadır. ABD ile siyasi sorunu çözüp, gerektiğinde Irak kuzeyine nokta şeklinde, ya da belli periyotlarla güvenlik kuşağı olacak şekilde kara harekatı yapmalıdır. Yani kendi işini kendisi yapmalı, PKK’nın güç kaybetmesinden sonra bölgedeki asayişsizliğin hesabı Barzani ve Irak Merkezi Hükümeti’ne sorulmalıdır…
(Kaynak: TÜRKSAM, 2.Kasım.2011)

Hiç yorum yok: